Bir Ekonomik Sorunumuz: Bölgeler Arası Gelir Eşitsizliği

2
TÜSİAD'ın "Türkiye'de Bireysel Gelir Dağılımı Eşitsizlikleri" raporunun kapağından alınmıştır.

Gelir dağılımındaki eşitsizlik ekonomideki önemli konulardan birisi. Bunun bir alt dalı da bölgeler arası farklılık. Bu konu önemli, çünkü bölgeler arasındaki gelir farkının artması beraberinde refah düzeylerinde farklılaşmayı ve bunun sonucunda da sosyolojik kopuşları getiriyor. İdeal olan doğduğumuz bölgeden bağımsız olarak herkesin eşit şansa sahip olması. Ama bölgeler arasındaki ekonomik fark buna ilk engel. Çünkü bu fark daha az gelişmiş bir bölgede doğmuş bireyin şansını daha doğumundan itibaren elinden alıyoruz demektir. Bu da beraberinde derin sorunlar getirebilir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geçtiğimiz ay yayınladığı revize edilmiş gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) verileri içerisinde şehir bazlı bilgileri de yayınladı. GSYİH bize belirli bir zaman diliminde ülkedeki toplam üretim miktarının para cinsinden değerini veriyor. En çok kullanılan ekonomik büyüklük verisi. Geniş bir ifade ile bu veriye bakarak her il için kişi başına düşen geliri görebiliriz.

Şehir bazında GSYİH

Yukaridaki harita her şehir için GSYİH’yi gösteriyor. Koyu yeşil kişi başına gelirin yüksek, açık tonlar ise düşük olduğu anlamına geliyor. Direk olarak doğudan batıya doğru ilerledikçe renk tonunun koyulaştığını görebilirsiniz. En koyu şehir tahmin edebileceğiniz gibi İstanbul. Sonrasında ise Kocaeli, Ankara ve Tekirdağ geliyor. En açık renkteki yerler ise Ağrı, Şalıurfa, Van ve Hakkari. İstanbul tek başına Türkiye’nin yüzde 30’luk üretimini yaparken, Doğu ve Güneydoğu illerinin toplamı sadece yüzde 9.

Harita açıkça bölgeler arası farkı ortaya koyuyor. Maalesef doğu illeri ile batı illeri arasında bir uçurum bulunuyor. Tabii bu veri tek başına güzel bir gösterge değil. Birincisi satın alma güçleri arasındaki farka bakmıyoruz. Yani İstanbul’da 100 lira ile yapabileceğiniz şeyler ile Van’da 100 lira ile yapabileceğimiz şeyler bir değil. Ev kirası, mutfak masrafı gibi giderler arasında fark var. Dolayısı ile İstanbul’daki bir kişi Van’daki birisinden daha fazla kazanmasına rağmen hayat şartı daha kötü olabilir. Bunun için TÜİK’in başka bir verisine bakalım: Yaşam Memnuniyeti Araştırması.


Aylık Gelirden Memnuniyet

2013 yılında TÜİK insanlara şöyle bir soru sormuş: aylık hane halkı gelirinden ne kadar memnunsunuz? Vatandaşlar da memnuniyetlerini 1 çok memnun, 5 hiç memnun değil olacak şeklinde memnuniyetlerini belirtmişler. Ben çok memnun olduğunu ve memnun olduğunu söyleyen insanları memnun olarak kategorileştirdim, yani ortanın üstündekileri memnun kabul ettim. Aylık gelirden memnun olanların haritasını çizersek karşımıza şu harita çıkıyor:

Daha kolay anlaşılması için şehirleri kategorileştirdim. 10’luk dilimler halinde 5 seviyeye haline getirdim memnunluk oranlarını, 1 en düşük seviye, 5 en yüksek seviye olacak şekilde. Gelirinden en memnun şehirler Isparta, Kütahya, Uşak, Sinop ve Balıkesir. Bu beş şehirde insanların yüzde 60’ı hane halkı gelirinden memnun. En az memnun olanlar ise Muş, Diyarbakır ve Batman, yüzde 20-25 oranında memnunlar. Haritaya uzaktan bakınca da gözüktüğü üzere yine doğu illeri açık renkte iken batıya doğru renkler koyulaşmakta. Memnuniyet oranlarının düşük olduğu batı illeri de mevcut, mesela Antalya, ama orası da yüzde 39 ile 3. seviyeyi ucundan kaçırmış durumda. Onun dışından Ankara’nın batısında bulunan bütün illerde insanların yarıya yakını gelirinden memnun gözüküyor.

Tabii ki bu da yeterli bir veri değil, bunların dışında işsizlik, yoksulluk oranlarına bakabilirdik. Ama onlar da durum hakkında daha iyi bir şey söylemeyecek bize. Bu iki grafiğin bölgeler arasındaki uçurumu göstermeye yeter seviyede olduğuna inanıyorum.

Peki Bölgeler Zaman İçerisinde Yakınlaşıyor mu?

TÜİK bu veriyi 2004-2014 yılları için yayınladı. Yani zaman içerisindeki değişime bakabiliriz. Aslında TÜİK şehir bazında GSYİH verilerini daha önce de yayınlıyordu, 2001 yılında bu veriyi yayınlamaktan vazgeçmiş. Ama şimdi geriye dönük de veri yayınladığı için 1990’ları ve 2000’li yılları kıyaslayabiliriz. Nitekim son 10 yıl Türkiye ekonomisinin geliştiği yıllar. Bu iki zaman dilimine bakarak ekonomik kalkınmamızın bölgelere nasıl yansıdığını görebiliriz.

Burada iki sorunumuz var. Birincisi TÜİK hesaplama sistemlerinde revizyona gitti. Bir anda büyüme oranlarımız, tasarruf oranlarımız, her şeyimiz değişti. Dolayısı ile eski veriler ile yeni verileri kıyaslamak çok doğru olmayacaktır. İkinci sorun ise açıklanan veriler cari fiyatlarla, yani enflasyon hesaba katılmamış. Düz bir şekilde GSYİH değişimini grafik haline getirdiğimizde bir yükselme göreceğiz, ama bu yükselme enflasyon yüzünden mi yoksa gerçek büyüme mi bunu göremeyeceğiz.

Bu iki sorunu da aşmak için verilere direk bakmak yerine her bölgenin kişi başı GSYİH’nı Marmara bölgesine oranlayarak bakacağım. Böylece yıllar içerisinde fiyat farkı oluşsa dahi oranladığım için bu fiyat farkı önemsiz hale gerecektir. Bu sistemi kullandığımızda Marmara bölgesi hep 1 değerini alacaktır, diğer bölgeler ise Marmara bölgesinin kaç katı küçük olduğunu gösterecektir. Bu sistemin eksi yönü burada büyümeyi göremiyoruz. Ama Bölgeler arası yakınlaşma var mı onu görebiliriz. Eğer bölgelerin çizgileri yukarı doğru çıkıyor ise bölge en zengin bölge olan Marmara’ya yaklaşıyor olacaktır. Bu da aralarındaki farkın kapandığını gösterir.

Sol grafik 1987-2000 yıllarını, sağ taraftaki grafik ise 2004-2014 yıllarını gösteriyor. İki grafik arasında direk göze çarpan fark bölgelerin sıralamasının değişmiş olması. Sanıyorum bunun nedeni revizyon. İşte bu yüzden bu iki veri seti arasında kıyas yapamıyoruz. Bu tabii ki sol taraftaki verinin güvenilirliğini sarsıyor, sonuçta o revize edilmemiş veri. O yüzden oradaki sonucu tam olarak kabul etmeyebiliriz. Ama yine de görünürde 1990’larda doğu bölgeleri için olmasa da diğer bölgeler için bir yakınlaşma söz konusu. 2000’li yıllarda ise bunu görmüyoruz, bütün bölgeler yatay seyrediyor. Yani bölgeler arası bir yakınlaşma söz konusu değil gibi.

Bunu ekonomik olarak kalkınmamızı bütün bölgelere eşit olarak yaymışız olarak yorumlayabiliriz. Bu yüzden de bölgeler göreceli olarak aynı seviyede kalmışlar. Bu sayede bir kalkınma gerçekleşmiş olabilir. Ama yakınlaşma yok. Bana göre bu bir sorun. Çünkü pastanın büyük kısmını hep aynı kesim yiyor. Belki herkesin refahı artıyor ama fark azalmıyor ve bu da sonunda geliri düşük olan illerin daha da geri kalması anlamına gelebilir. Ekonomik kalkınmadaki gerilik aynı zamanda eğitime, sağlığa da yansıyacaktır. Bunun sonucunda da bu bölgelerdeki insanların şansının diğerlerine oranla hep daha düşük kalacağı anlamına gelecektir. Halbuki devletlerin her vatandaşa eşit şansı sağlaması gerekir.

Akademik çalışmalar da bölgeler arası yakınlaşmanın olmadığını gösteriyor. Mesela Gezici ve Hewings (2004), Filiztekin (2004) 2000’den önceki yıllar için bir yakınsamanın olmadığını, Dağdemir ve Acaroğlu (2011) ise 1995-2000 yılları arasında bir yakınlaşma olsa da 2001-2006 yıllarında durumun tersine döndüğünü söylüyorlar. Buna karşın, yakın zamanlı bir çalışmada ise Uyarer ve Volkan (2016) 2011 yılına kadar ki veriyi kullanarak kendilerinden önceki literatürün negatif bulgularına karşın bölgeler arasındaki üretken farkının azaldığını söylüyorlar. Son çalışma bütün bu olumsuzluklara karşın bir umut sağlıyor.

Bu yazının amacı durum tespiti yapmak. Nedenini de daha sonraki bir yazıda konuşabiliriz inşallah.

2 YORUMLAR

  1. Ömer Koru Amerika’da burslu olarak doktora yapıyor. Adil Düzen Ekonomisi üzerinde de çalışmıştır. Bölgeler arası dağılımlar hakkında uzun makaleyi Ocak Medya’da yayınlamıştır. Tümünü okuma vaktim olmadı. Adil düzen gözü ile bölgelere arası gelir dağılımı hakkında birkaç söz söyleyerek, çalışmasına katkıda bulunmak isterim,
    Önce mevcut sistemlerle değil bölgeler arası kalkınmışlığı daha tutarlı değerlerle ölçmemiz gerekmektedir.
    1) Nüfus yoğunluğu
    2) Özel toprakların kamu topraklarına oranı
    3) Nüfusun/ yıllık ölüm sayısına bölümü
    4) Hapishanede olmayanların nüfusa oranı
    5) Harcanan elektrik Miktarı
    6) Harcanan Petrol miktarı.
    7) Artan nüfus.
    8) Harcanan demir
    Önce iller içinde kalkınmışlık tespit edilecek. Yukarıdaki yüzdeler geçen yılın yüzdeleri ile bu yılın yüzdeleri bulunacak. Bu sayılar çarpılacak ve sayıları kadar kök alınacaktır.
    Sonra bu metotla bölgedeki illerin toplam değerleri ele alınacak ve böylece bölge değerleri bulunacak. Bir bölgede iller arasındaki fark yönetimle ilgilidir. Bölgeler arası fark yönetimle değil sistemlerle ilgilidir.

  2. Isparta, Kütahya, Uşak, Sinop ve Balıkesir. Bu beş şehirde insanların yüzde 60’ı hane halkı gelirinden memnun olmasını, göreceli olarak göçmen olmayan ve göç almayan iller olması
    sayın karagülle beyefendinin ifade ettiği gibi başka parametrelerde anlamlı – bu vesileyle “Adil Düzen” kavramı ile ilgili mazur görülmeyi umarak, kavramlar üretmek yenilik üretmek açısından önemli olmakla birlikte, kavramları tabuya dönüştürdüğümüzde engelleyici bir işlev görürler.
    burada bölge ve il kavramlarının siyasi çizgiler olduğu, halbuki coğrafi, ticari, sanayi kıstaslı haritaların daha anlamlı olabileceği, sosyal açıdan da göç olgusunun önemli olduğu, göçmenliğin güvensizlik, adaptasyon problemleri içereceği bu nedenle mutsuzluk üretebileceği …. gibi

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz