Dalkavukluk

0

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Rasulüne salat, selam olsun. 

Dalkavukluk 

A-Etimoloji

Osmanlıcada “Dalkavuk”; (طال قاوق) Tâlkavuk  veya   (ضال قاوق)  Dâlkavuk şeklinde ifade edilir. Arapça ve Türkçe olmak üzere iki kelimeden oluşan bir deyimdir.

Birinci kelime Arapçadır.

(طال )Tâl, uzun manasına veya (ضال) Dâl, doğrudan şaşmış, sapkın manasına gelir.

İkinci kelime Türkçedir.

(قاوق) Kavuk, içi boş şey, başlık demektir. Kişiye ve kişinin görevine, sosyal statüsüne  işaret eder.

Buna göre;

Tâlkavuk; uzun kavuklu kişi demektir. (طال قاوق) kişi demektir. Dâlkavuk; doğrudan şaşmış, dalalete düşmüş, sapkın (ضال قاوق). 

B-Terim manası

İslâm ahlâk literatüründe özellikle zenginlere ve yüksek mevki, makam sahibi kimselere övgü yağdırmakla tanınmış ve bu tutumlarını alışkanlık hâline getirmiş olanlara “dalkavuk/yağcı”, yaptığı işe de “dalkavukluk/yağcılık” denmiştir.

C-Dalkavukların övgülerine dikkat!

Dalkavuk, karşısındaki kişiyi aşırı şekilde överek ondan itibar ve menfaat sağlamayı amaçlar.

Dalkavukların öğdüğü kişi, kibir, böbürlenme, kendini beğenme gibi tavır ve davranışlardan sakınmalıdır. Yapılan övgülere dikkat etmeli, hoş karşılamamalıdır.

Ebû Hüreyre, “Resûlullah (sav), (dalkavukluğu âdet hâline getiren) övücülerin ağızlarına toprak saçmamızı (onlara engel olmamızı) emretti” demiştir. (Tirmizî, Zühd, 54).

Zâhirine bakarak Hz. Peygamber’in bu uyarısını harfiyen uygulayan sahâbîler de olmuştur.

Nitekim bir mecliste, Hz. Osman yüzüne karşı övülmüştü. Müslüman olduğunu ilk ilân eden yedi kişiden biri olan ve Bedir Savaşı’na da iştirak eden güzide sahâbî Mikdâd b. Esved de yanlarında oturmaktaydı. (İbn Hacer, İsâbe, VI, 202-203).

Mikdâd adamın yaptığı işin ahlâkî olmadığını, bütün insanların topraktan geldiklerini ve eşit olduklarını göstermek üzere yerden bir avuç toprak alıp adamın yüzüne saçtı. Sonra da, “Resûlullah (sav), ‘İnsanları övmeyi âdet edinenlerle karşılaştığınızda yüzlerine toprak saçın (onlara engel olun).’ buyurdu.” dedi. (Müslim, Zühd, 68).

Basra’ya yerleşen sahâbîlerden Abdullah b. Şıhhîr hicretin 9. senesinde Benî Âmir heyeti ile birlikte Resûlullah’a geldiklerinde onu kabile liderlerini övdükleri birtakım ifadelerle methettiklerinde Hz. Peygamber’in tepkisini çekmişlerdir.

Abdullah b. Şıhhîr şöyle anlatmaktadır: “Biz Hz. Peygamber’in yanına geldik. Ona selâm verip, ‘Sen bizim velîmizsin, sen bizim efendimizsin! Bizden daha güçlü, daha kudretlisin! Bizden daha faziletlisin. Sensin cömert, misafirperver olan!’ deyince şöyle buyurdu: ‘Ne söyleyecekseniz söyleyin! Şeytan sizi kendi vekili yapmasın buyurdular. ” (İbn Hanbel, IV, 26).

Bu hadisler, dalkavuğun söylediği sözün ve yaptığı davranışın kötü olduğunun, toplumsal ilişkilerde iyi karşılanmadığının ona hissettirilmesidir. Aynı şekilde, dalkavuğa umduklarının verilmemesi suretiyle dilinden gelebilecek zararlara karşı korunma da sağlanmış olur.

Nitekim İbrâhim et-Teymî’nin babasından naklettiğine göre, Hz. Ömer’in yanında oturdukları sırada, adamın biri, bir arkadaşını yüzüne karşı övmüş; adam sözünü bitirdiğinde Hz. Ömer, “Adamın canını aldın, Allah da senin canını alsın!” diyerek onu azarlamıştır. (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, 123).

D-İltifat ile dalkavukluk arasındaki ince çizgi

Sevgili Peygamberimiz, ashâbından fazilet sahibi, cömert, iyiliksever, İslâm’ın yayılması için çaba sarf eden ve yaptıkları iyi işler toplumda herkesçe bilinen kimselere zaman zaman iltifatlarda bulunmuştur.

Allah Resûlü, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve daha pek çok sahâbî ve bazı kabileler için iltifat içeren sözler söylemişti. Onlara iltifatlarını yaparken, İslâm’ı yaşamaları, dinî gayretleri, İslâm’a, Müslümanlara ve kendisine yaptıkları yardımlardan dolayı herkesin bilip gördüğü eylemleri zikrederek bunu yapmıştır. (Müslim, Îmân, 82).

Bu, hayrı özendirmek, takdir edilen iyi davranışları ve davranış sahiplerini örnek göstermek anlamına gelmektedir.

Övgüde istenmeyen husus, insanın herkesçe bilinmeyen yönleriyle ve özellikle kendisinde olmayan birtakım vasıflarla yüzüne karşı aşırı bir şekilde övülmesi ve bundan dünyalık bir karşılık beklenmesidir.

Hz. Peygamber ashâbıyla birlikte bulunduğu bir sırada bir adamdan söz edilmişti. Orada bulunanlardan biri söz konusu adamı övünce Hz. Peygamber (sav), “Yazıklar olsun sana! Kardeşinin boynunu kestin!” buyurdu ve bu sözü üç kez tekrarladı. Sonra da şunları ekledi: “Sizden birisi illâ bir kimseyi methedecekse, ‘Gördüğüm kadarıyla filâncanın şöyle olduğunu sanıyorum. Ameline göre onu hesaba çekecek ise Allah’tır. Allah’ın karşısında hiç kimseyi temize çıkarıp aklayamam’ desin. Bunu da o kimsenin hâlini öyle biliyorsa söylesin!” (Müslim, Zühd, 66).

İltifat ile dalkavukluk arasındaki ince çizgiye dikkat çeken Allah Resûlü, örnek alınacak davranışlar övülürken ve kişilere iltifat edilirken dalkavukluğa kaçılmasını, kişinin önünü kesen öldürücü bir darbe olarak takdim etmiş ve  şöyle buyurmuştur: “Birbirinizi (aşırı şekilde) övmekten sakınınız. Çünkü bu, (bir nevi) öldürmektir.” (İbn Hanbel, IV, 93).

F-Dalkavuk, güç ve iktidarı gözetir

İnsan kusursuz olmayı sever ve saygınlık kazanmayı, şöhreti arzular; bu nedenle övülmek hoşuna gider.

Yerilmek, bu arzusuna aykırı düştüğü için kendisini huzursuz hisseder ve yerilmeyi sevmez.

Fazilet sahibi kimseler, tanıyıp tanımadığı kimseler hakkında ulu orta konuşan, övgüler düzen dalkavukların, şarlatanların övgülerinden hoşlanmazlar.

Dalkavuk, her zaman güç ve iktidarı gözetir, her devirde güç ve iktidardan yanadır.

Dalkavuk, hakkı savunmak yerine güçlü olanın yanında yer almayı ve menfaat devşirmek üzere ona övgüler yağdırmayı iş hâline getirmiştir.

Yanında olduğu, övgüler yağdırdığı güç; zayıflayıp tükenerek yok olmaya yüz tutunca da yeni güç ve iktidarın dizi dibine çöker. 

G-Dalkavukluğun zararları

Dalkavukluk; hakkı hakikati gölgeler. Gerçekleri örter ve kapatır.

Yapılan yanlışı düzeltmeye yönelik bir davranış özelliği taşımadığından, kötü bir davranış olan dalkavukluğun, her şeyden önce kendine zararları vardır.

Övdüğü kimsede olmayanları söylediği için yalan söylemiş, inanmadığı hâlde yüzüne karşı sevgi gösterisinde bulunduğundan münafıkça bir davranış sergilemiş olur.

Övüleni sevindirdiği için onun hak ve hakikatten sapmasına, zulüm yapmasına sebep olmak suretiyle günah işler.

Aynı zamanda dalkavuk, yağcılığı ile övdüğü kimseye de zarar verir.

Övülen kişinin kendini beğenmesine ve kibirlenmesine neden olur.

Övülenin gevşekliğe düşerek yapacağı iyi işleri terk etmesine veya zayi etmesine neden olur.

Ne mutlu o güç ve idare sahibi olan kimselere ki, çevresinde Allah’ı, âhireti, hakkı-hakikatı, adaleti-hukuku gerçekleri, iyiliği-kötülüğü, günahı-sevabı hatırlatan istişare heyeti veya hayırhah dostları vardır.

Ne yazık ki, güç ve idare sahibi olup da etrafını dalkavukların sardığı, kendisini uyaracak, doğruları söyleyecek kimsenin bulunmadığı veya yaklaşamadığı kimselere.

Vesselam.

Kaynak

D.İ.B, Hadislerle İslam, III, Dalkavukluk, s,439.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz