Savaşa Hazırlık

2
Latest posts by Süleyman Karagülle (see all)

Üçüncü binyıl uygarlığının kanlı mı veya kansız mı geleceğini bilemiyoruz. Çabamız kansız gelmesidir. Ama Türkiye üçüncü cihan savaşına hazır olmalıdır. Su uyur düşman uyumaz.

Önce içte gerekli tedbirleri almalıyız.

  1. Ordu düşmanlığından vazgeçmeliyiz. Ordumuzu kendi düzeni içinde desteklemeliyiz. Bunun için;
    1. Genelkurmay Başkanı Başbakan seviyesinde olmalı ve yalnız Devlet Başkanına muhatap olmalıdır.
    2. Askeri gücümüzü 12 ordu şeklinde teşkilatlandırmalıyız. Her ordu kendi başına savaşabilmelidir ve sivil yönetimin muhakemesi dışına çıkmalıdır.
    3. Ordunun bütçesi anayasa ile tesbit edilip Meclis’in ordunun gücü üzerinde olmasına son verilmelidir.
    4. Meclis’in yaptığı yasalar ordu için de geçerli olmalıdır. Cumhurbaşkanlığının kararnameleri orduda geçerli olmalıdır.
  2. Hakemlerden oluşan yargı sistemini hemen uygulamaya koymalı ve yargılamanın süresini birkaç haftaya indirmeliyiz. Adil yargı sistemi olmayan ülkeler üçüncü binyıl uygarlığına geçemez.
  3. Yerinden yönetim sistemini getirmeliyiz. Ülkeyi yüze yakın vilayete bölmeliyiz. Her ilin kendi meclisi, kendi başkanı, kendi parası ve kendi dili olacaktır. Türkiye illerin federasyonundan oluşacak, savunmada üniter, yaşamada federe devletçiklerden oluşacaktır. Onlar da federe bucaklardan oluşacak.
  4. Faize dayalı para yerine, kredileşmeyi, seleme emeğe dayanan para sistemini getirmeliyiz, sömürülmeye dayanan Merkez Bankası siyasetinden vazgeçmeliyiz.

Bu tedbirler acilen alınabilir ve savaşa girdiğimiz zaman bu sayede uzun zaman dayanabiliriz. Böylece savaş bittiği zaman sağ kalmış oluruz.

Dış siyasetimizde de bazı tedbirler almalıyız.

  1. Bizim İranlılarla iyi geçinme zorunluluğumuz vardır. Kanlı veya kansız olma İran ile Türkiye arasındaki birlik sayesinde sağlanır. İran ve Türkiye bir olursa, Müslümanlar arasında birlik sağlanır ve bizim taraf olduğumuz taraf savaşı rahatlıkla kazanır. Biz bölünürsek İslam âlemi bölünür ve savaşlar onun üzerinde cereyan eder. Sermaye sonunda onları anlaştırır ve Müslümanların soykırımı gerçekleşir. Burası iyice bellenmelidir. İran’la Türkiye’nin savaşa girmesi İslâm âlemi için soykırımdır, bu iki devletin halkıyla ortadan kalkmasıdır.
  2. Kimsenin, hassaten Ortadoğu devletlerinin iç işlerine biz karışmamalıyız. Bizim gücümüz onları korumaya yetmez. Koruyamadığımız yerlere hükmetmeye de hakkımız yoktur. Biz kendi ülkemizi savunmalıyız. Ülke içindeki teröristlerin birini bile sağ bırakmamalıyız, dışarıdan gelecek terörist ülkeye adım atar atmaz öldürülmelidir. Komşu devletler yardım isterlerse, İran’la bir olup yardım edebiliriz.
  3. Tarafsız kalmalıyız. Yani uluslararası bloklaşmada siyasette tarafsız kalmalıyız. Bizim için AB, ABD, Rusya ve Çin eşit olmalıdır. Çıkacak savaşta bize saldırmazlarsa, İran ve Türkiye tarafsız kalarak savaşı kendi ülkelerinde veya hâkim oldukları ülkelerde yapsınlar. Ne Rusya ile ne de ABD ile savunma anlaşmaları yapmalıyız. NATO’dan derhal çıkmalıyız.
  4. Dünyanın bütün ülkelerine karşı vizeleri tek taraflı olsa da kaldırmalıyız. Herkes Türkiye ve İran’a geldiğinde istediği işi yapacaktır. Mallar gümrüksüz gelip gidecektir. Bizim ekonomi üretme ve tüketme olacaktır. Uluslararası piyasa ise tüccarlar tarafından yürütülecektir. Biz karışmayacağız. Havaalanlarımız tüm ülkelerin uçaklarına açık olacak, hatta karşılıksız inip kalkabilecekler. Rıhtımlar da öyle olacak. Bizim dış ticaret için ne ticari filomuz ne de uçaklarımız olacaktır. Çünkü bizim gücümüz uluslararası alanları koruyacak durumda değildir. Savaş oralarda cereyan edecektir. Bizim zarar etmememiz ve savaşa girmememiz için buralardan çekilmeliyiz. “Adil Düzen” geldiği zaman zaten her şey serbest olacaktır.

Genelkurmayda bu söylediklerimizi değerlendiren karargâhlar oluşturulmalıdır. Savaşa öylece hazırlıklı olmalıyız. Fikirler uçuk gelebilir ama savaşı uçuk taktikler kazanır. Düşmana savunması olmayan silahla ve yerden saldıracaksınız veya savunacaksınız.

2 YORUMLAR

  1. SAVAŞA DOĞRU
    Faizli sistem tam istihdam sağlanınca tıkanır. Yeni işçi bulamayan iş dünyası artık yeni kredi talebinde bulunmaz. Dolayısıyla Sermeye parayı yatıracak yer bulamaz. Bu arada ekonomi düzeldiği için devletler başkaldırır ve onu yani sermayeyi dinlemek istemez.
    Sermaye buna (I. Ve II. Dünya Savaşları gibi) yeni savaşlarla çare bulur.
    Sermaye doları kullanarak teröristleri oluşturur, doları kullanarak kavgacı siyasileri yetiştirir, fitne fesatla cihan savaşlarını başlatır. Devletlerin silah ihtiyaçları sayesinde Sermaye dünyayı faizli kredileri verir hâle getirir. Savaşın iki tarafını da finanse eden Sermaye, iki tarafı da mahvettikten sonra yeni durumu hazırlar ve istediği dünya düzenini kurar. Cetvelle yeni bir dünyanın ülke haritalarını çizer. Harabeye dönüşmüş olan dünya ülkelerine faizle kredi vererek dünyayı yeniden imar ettirir. Böylece kurduğu tezgâhla zalim sömürü düzenini sürdürür.
    Sermayenin ilk engeli İslâmiyet’tir.
    Birinci olarak; Müslümanlar faize karşılar. Dolayısıyla ilkel ekonomi hayatını sürdürüyorlar. Bu da sermayenin dünyaya hükmetmesini önlüyor.
    İkincisi; Müslümanların elinde Tevrat’tan daha etkin Kur’an vardır. Dolayısıyla Müslümanları emir altına almak zor oluyor.
    Sermaye şimdi yeni tezgâhını kurmuştur.
    Rusya, ABD ve Türkiye bir tarafta olacak; AB, Çin ve İran öbür tarafta olacaktır. Savaş önce İran ile Türkiye arasında başlayacak, iki taraf da karşı taraftaki Müslümanları bombalayacak ve böylece Müslümanların soykırımını sağlayacak. Yalnız böyle değil, doları kullanarak Müslüman teröristleri üretecek, isyan eden Müslümanlara karşı kendi devletlerini de vurduracak. Hâsılı tüm dünya Müslümanları birbirlerini öldürmekte birleşmiş olacaktır.
    Ondan sonra etkin güçleri birbirine savaştıracak, dünya haritasını sonra çizecektir.
    Bu durumu bugün engelleyen tek kişi Erdoğan’dır. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bir türlü İran’la arasını açmıyor, onunla savaşa girmiyor.
    Burada İranlıların da büyük rolü vardır.
    Kurulan tezgâh ve oynanan oyun budur.
    Başkanlık sistemi gelecek ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına son verilecektir.
    Bunu nasıl başaracaklar?
    Parti içinde ayarlanmış 150’ye yakın milletvekili vardır. Bunlar ayrı parti kuracak ve Erdoğan’a karşı muhalefetle birleşecekler. Getirilen “yeni anayasa” sayesinde sıradan bir suçla Cumhurbaşkanı muhakeme edilecek ve mahkûm edilecek. Aslında Erdoğan’ı suçlamak kolaydır. Çünkü mevcut Anayasa’da cumhurbaşkanının tarafsız olacağı kayda alınmıştır. Sadece ve sadece olağanüstü hal uygulamaları bile onu mahkûm etmeye yeterli sayılır.
    Meclis’te bunu yapamazlarsa, seçime zorlayacaklardır… Seçimi başaramazlarsa, darbe yapacaklar… Darbe yapamazlarsa, suikast yapacaklar… Yani ne yapıp yapacak ve Erdoğan’ı başkanlıktan uzaklaştıracaklar, İran’la savaşacak bir başkanı getireceklerdir. Bu yeni başkan MHP’li olabilir. Çünkü onlar için İran’la beraber olmamız için mücbir sebep yoktur.
    Şimdi dünya ikiye ayrılmıştır. Sermaye’nin vaatlerine kanarak üçüncü cihan savaşının çıkmasını isteyen kimseler ‘EVET’çidir. Bundan korkup üçüncü cihan savaşının çıkmasını istemeyenler ‘HAYIR’cılardır.
    Bunlar da iki grupta toplanırlar. ‘Hayır’cılar da ‘Evet’çiler de samimidirler. Alenen ‘Evet’ ve/veya ‘Hayır’ olarak savunuyorlar. Bir de ‘Evet’çi olduğu halde çeşitli sebeplerden ‘Hayır’cı gibi görünenler ve ‘Hayır’cı olduğu halde ‘Evet’çi görünenler vardır.
    Öyle bir durumdayız ki, sonucun ne çıkacağını sadece Allah bilir.
    ‘Hayır’ çıktığı zaman, Sermaye oyunu oynayamamış olacak ve Erdoğan’ı uzaklaştırsa bile, Türk halkını istediği gibi kullanamayacağını görecek, başa gelenler halkına kulak vermek zorunda kalacaklardır.
    ‘Evet’ çıkarsa, oynanan oyunları Erdoğan görebilir, Türk ordusu ile bir olup iki sene içinde “Yeni Anayasa” hazırlanır ve bu anayasanın uygulanma imkânı kalkar.
    Biz Akevler olarak yarım asırdan beri Kur’an’a dayalı anayasa hazırlıyoruz. Bu anayasa “yerinden yönetim anayasası” olduğu için bucak anayasasıdır ama devlet de bucakla idare edildiği için aynı zamanda “İnsanlık Anayasası”dır.
    Bir bucak oluşturulup orada bu anayasayı uygulanır hâle getirmek için çalışıyoruz.
    ‘Hayır’ çıkarsa bunu kısa zamanda başaracağız.
    ‘Evet’ çıkarsa ne olur; o hususta şimdilik bilgimiz yoktur, bucak kurma çalışmamız bir başka bahara kalabilir.
    Sermaye Kemal Derviş’i getirebilecek mi? Orası tam belli değildir. Çünkü bugünkü muhalifler de Kemal Derviş’e karşıdırlar.
    Askerlerin durumu ne olacak? Hali hazırda sorunlar yaşayan ordu hepten dağılacak mı?
    Türkiye Devleti yıkılacak mı?
    Bilemiyorum.
    Çünkü Türkiye Devleti güçlü orduya sahipse yaşar. Devlet yıkılırsa, sermaye küçük devletlerden birini, yenebileceği birini getirir, Türkiye’ye onlardan birini getirip oturtur. Bunlardan biri Yunanlılar, Bulgarlar, Gürcüler olabildiği gibi Aleviler de olabilir. Kürtleri yapmazlar, çünkü Kürtler onlar için Türklerden daha tehlikelidir.
    Süleyman KARAGÜLLE

  2. Türkiye ne ABD ne de Rusya ile silah anlaşmaları yapmamalıdır. Kendi savunma sanayini kurmalı ve Güney Kore ve Japonya’nın teknolojisinden yararlanmalıdır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz