14 Şubat Sevgililer Gününde Sevgilinize Bir Sürpriz Yapın

4
14 Şubat… Roma Katolik Kilisesi inanışına göre “Aziz Valentin Günü” olarak kutlanır dünyanın bir çok yerinde. [Aslında ‘St. Valentine’s Day’ diye geçer ama bizden başka kimse bugüne “Sevgililer Günü” demez. Bizim biraz orta sınıf kapitalizm alışkanlığımız bu güne böyle demeye itmiştir diye düşünüyorum.]
Romalı askerlerin evlenmelerinin yasak olduğu dönemde, bu Valentin, gizlice onların nikahlarını kıyan bir din adamı olarak karşımıza çıkar. Ama biraz araştırdığımızda bu dönemin sadece Katoliklere ait olmadığını da görürüz. Antik Yunan Mitolojisinde Zeus & Hera’nın ilk birlikte olduğu gün de 15 Şubattır. Diğer yandan yine Antik Yunan’da; bereket tanrısı Lupercus’un onuruna, Lupercalia günü olarak kutlanmakta olduğunu da görürüz. Hatta o gün bir çok din adamı Lupercus’a keçiler kurban edip, kurban ettikleri hayvanın kafa derisini yüzüp evlenmemiş genç kızların başlarına koyarak bulundukları şehirde dolaşmalarını, hatta gördükleri her kişiye dokunmalarını ve bu sayede doğurganlıklarının artacağını da yine aynı kaynaklarda okuyabiliriz.
İşin aslı bunlar zerre umurumda değil. İnsanlar neye – nasıl – hangi sebeplerle taparlarsa tapsınlar, inansınlar ve bu inançlarının gerekleri olan ibadet – ayin yada tapınma ritüellerini de özgürce yaşasınlar. Bunlarla benim hiçbir sorunum yok. Onlar inanç özgürlüklerini yaşarlarken benim özgürlüklerime tecavüz etmedikleri sürece isterlerse “makarna”ya tapsınlar ve her akşam makarna yemeden önce iki buçuk saat dua etsinler. Yeter ki, ben makarna yerken “Terbiyesiz herif! İnanmıyorsan bari saygı duy!” deyip tabağımı çekiştirmesinler.
Aziz Valentin Günü’de benim için bugünlerden biri… Bir çok insan için “sevgililer günü” olacak ama benim için sıradan bir “perşembe”den öteye geçemeyecek. Bugünün ritüellerini yerine getiren insanlarla -yukarıda dediğim gibi- bir sorunum yok. Hatta sokakta kafasına keçi derisi koyup koşturan bir kız görürsem, inanın bana, şaşırmam bile. Onun inancıdır, bana ne?
Diğer yandan ben de “14 Şubat Sevgililer Günü”nü, şimdiye kadar, geçmişimde olan ve önlerinde saygı ile eğildiğim bir çok sevgilimle kutlamışımdır. Hediyeler almışımdır, şık bir restoranda rezervasyon yaptırmışımdır vs… Yani kapitalizmin elinden çıkan muazzam tabutumuza bir kaç çivi de ben çakmışımdır. İnkar edemem.
Şahsen kendi adıma bir çok kez kutlamış olmama rağmen artık benim için haftanın diğer günlerinden hiç bir farkı kalmayan bugünü; “14 Şubat Sevgililer günü değil -Zina- günüdür” diyen bazı kesimin mantığıyla kutlamamazlık yapmıyorum… Benim kafamda bambaşka fikirler var bugüne özel…
[Sahi aklıma geldi şimdi, “Yeni Yıl Kutlamalarına” alternatif olarak “Mekke’nin Fethini” icat eden -ki Müslümanların Mekke’yi paganist Kureyşlilerden kurtardığı gün 01 Ocak değil 11 Ocak 630’dur- bizim toplumumuzun bazı üyeleri bunu 1 Ocak’ta kutlarken, neden 14 Şubat’a bir alternatif bulamadılar hala bunun şaşkınlığı içindeyim. Amaç ne peki, sözüm ona Mekke’nin Fethinin kutlanmasında? Amaç basit, “biz yeni yıl kutlamıyoruz bakın “çok ama çok düzgün, her şeyi yapan, yerine getiren ve uyan müslümanlar olarak” sizin kutladığınız “yılbaşı” yerine biz Mekke’nin Fethini kutluyoruz, evet 10 gün erken ama geç olmasından iyidir…”]
Neyi ne zaman nasıl kutlarlarsa inanın bana, bu da beni çok ilgilendirmiyor; sadece içinde bulundukları bu “alternatif dini gün yaratma çabası” bana biraz komik geliyor. Zorlamanıza gerek yok aslında. Olmuyorsa olmuyordur. Gerçi aynı topluluk 23 Nisan’a alternatif olarak “Kutlu Doğum Haftasını” icat edip Hz. Muhammed’in doğum günü adıyla eskiden “Saygıdeğer Hoca Efendi Fethullah Gülen” dedikleri şimdilerde “Feto” dedikleri adamın da doğum gününü kutlamıyorlar mıydı? Kutlu doğum haftasına ne oldu? Hz. Muhammed’in doğum günü mü değişti? Neden kutlanmıyor artık?
Tamam kabul ediyorum, hepsi kandırılmıştı. Ben ve benim gibi düşünenler neden kandırılmadı, bu da ayrı bir muamma tabii? Dedim ya  komik geliyordu bana bu çıkışlar o zaman da. Nedense bazı şeyler bana devamlı komik geliyor işin aslı… Ama bu 14 Şubat’a yine eğlendirecekleri alternatif “ruhani” bir kutlama günü bulamamış olmaları beni cidden şaşırtıyor ve bir o kadar da üzüyor. Lütfen, hatta hemen bir şeyler bulun ve kurtarın hepimizi bu günden… Zira dünyanın bir çok yerinde yaşayan Müslümanlar şaşkın, üzgün ve tarumar halde, sizin yeni icatlar yapmanızı bekliyor 14 Şubat’a alternatif olarak… Elinizi çabuk tutun 1 gün kaldı…
14 Şubat’ın tüm dünyada St. Valentine’s Day olarak kutlanırken bizim ülkemizde biraz mutasyon geçirip “Sevgililer Günü”ne dönüşmüş olması çok da şaşılacak bir şey değil. Zira çoğunluğu Müslüman olan bir ülke “Paskalya Bayramını” kutlamazken, onu bir şekilde “St. Valentine’s Day” gününü kutlamaya itmek bence “pazarlamada muhteşem bir adım” denilebilecek yüzyılın tekniğidir; okullarda ders olarak bile okutulabilir.
Fakat buna St. Valentine’s Day dersek asla olmazdı. Ne oldu peki? Adını değiştirdik ve “Sevgililer Günü” dedik. Reklamlar verdik TV’lerde; “Bu Sevgililer gününde siz XXX’den sevgilinize ne alacaksınız?”, “Kadıköy Çiçekçilik AŞ bu sevgililer gününde sevgilinize aldığınız bir gülün yanında bir tane de biz veriyoruz. Ama sevgili sizin. Kafanız rahat olsun!”, “Sevgilinize alacağınız bir mutfak robotunun onu ne kadar mutlu edeceğinin farkında mısınız? Neden bunu bu ‘Sevgililer Günü’nde yapmıyorsunuz?”
Benim mazbut Anadolu halkım baktı ve şöyle dedi: “Bu sevgililer günü ne ola ki?” Sonra bir yerlerden kulaklarına “Sevgililer Gününde sevgililer birbirlerine hediye alırlar…” bilgisi geldi. Bunu ilk kim dedi bilmiyorum ama, kesinlikle kapitalist bir patronun söylediğine yüzde yüz eminim! Dünyada böylesine çılgınca hediyeler alıp – verilen bir gün neden bizim kavruk Anadolumuzda kutlanmasın ki? Belki de oturup kendi aralarında konuşup, bir karara vardılar. Bilemiyorum. Çünkü 39 yıllık hayatımın son 29 yılında olan bir hacet bu…
Ben çocukluğumda hiç hatırlamıyorum annemin – babamın sevgililer günü kutladığını? Keza benden çok çok yaşça büyük insanlar varsa bunu okuyan ve desin ki; “Hayır! Biz 1971 Şubat’ında Sevgilimle bugünü kutlamıştık” diye. Hatamı hemen kabul ederim. 90’ların sonlarında fırlamış olan “serbest piyasa ekonomisinin” bir ürünüdür ülkemizde “Sevgililer Günü”… Özal’lı, süpermarketli ve her evde telefonun, renkli TV’nin olduğu yıllar. Evinize “buyur etmeden giren” bir TV’nin size gösterdiklerine müdahale edemediğiniz için orada bangır bangır “Sevgililer gününde hediye alacaksınız!” denildiği için bugün çılgınlar gibi kutlar olduk bugünü… Olayın anamnezi tam olarak böyledir kanımca! TV ve “baldır bacak medyasını” himayelerine almış global patronlar… Ve 2019’da sevgilisi “Sevgililer Günü Hediyesi” almadı diye ona üzülen-kızan, hatta bunu burnundan fitil fitil getiren kızlarımız, erkeklerimiz bizim insanımız… İnstagram’da “Sevdiceğimin bana hediyesi…” diye yüzlerce gülü paylaşan yine bizim insanımız…
Sorun yapmam bunu… “Bana ne?” der geçerim. Ama “Bana ne!” diyemeyeceğim bir şey var ki, o da çok acıdır. Ülkemizden çıkalım ve bugünü “Sevgililer Günü” değil de “St. Valentine’s Day” olarak yazalım. Ve bir bakalım dünya geneline… Alınan hediyelere, harcanan paralara ve patronların ceplerine giren meblağlara… İnanın bana nutkunuz tutulur.
Bu noktada size birazcık yardımcı olayım: St. Valentine’s Day’de dünyada yaşayan 8 milyar insanın 2,2 milyarı birbirlerine hediye alıyorlar. Ne kadar güzel… Ne kadar hoş ve naif… Ama aldıkları hediyelere bir bakalım… Prada’dan ayakkabı… Victoria’s Secret’tan iç çamaşırı… Adidas’dan t-shirt… Diesel’den parfüm… Zara’dan triko… Çiçek sepeti – marketi – çantasından bilmem kaç liralık aranjman… Samsung’tan – Apple’dan cep telefonu – tablet ve bilimum hediyeler… Monaco’da bilmem kaç  yıldızlı otelde bilmem kaç gün tatil… Nusr-Et’te akşam yemeği… Bordeux şarabı… BMW’den araba… Maxfactor’den makyaj malzemesi… Paris turu… Prag’ta bir akşam yemeği… Rolex saat… Zen’den takı… Bilmem nereden incik, bilmem ne malı boncuk…
Pek de naif gözükmedi değil mi bunları sayınca? Evet haklısınız. Bu listede hiç kendi memleketinizde olan “Nuri Kundura’dan ayakkabı yok”, “Sevgi Yolu”ndan alınmış elde yapılmış bir bileklik yok, yada “Bebeğim bak buranın tavuk döneri müthiştir, biliyor musun?” denilerek kapısında buyur edilen bir dönerci de yok… Mutlaka böyle insanlar da vardır ama genele baktığımızda hepsi “global markalar”, devasa ürünler… Bir iç çamaşırı bir aylık kira bedelinizle eş değer hemen hemen… Ama gidin bakın bugün o mağazaların kasalarında sıralar vardır bitmek bilmeyen… Siz Nişantaşı’nda oturan sevgilinizi alın götürün bakalım bugüne özel Ortaköy’de bir dönerciye… Ne yaşayacaksınız? Suçlu o sevgiliniz değil… Elbette ki değil. Onun beynine zerk edilen “kapitalizm ve tüketim toplumu” zehri… O suçlu değil, bilakis masum bile sayılır… Ama durum bu…
Peki yine dünya geneline bakalım ve saydığım markaların sadece ama sadece 14 Şubat St. Valentine’s Day gününe özel yaptıkları ciroları yazayım size. Sadece bugüne özel yukarıda saydığım ve sayamadığım markaların kasalarına giren para: 275.000.000.000 dolar… Okuyamadınız değil mi sıfırları, durun yazıyla yazayım: 275 (ikiyüzyetmişbeş) Milyar Dolar…
İşte kapitalizmi anlatacağım yer tam burada başlıyor: Bakın bu 275 milyar dolar hepi topu 15 – 20 -hadi iyimser bir rakamla 50 kişiye- bölünüyor. Neden? Markaları çok iyi… Sevgililer oradan alınan hediyeleri görünce çok mutlu… Heyecanlı ve sizin için yapmayacakları yok… Ama pazarda toplanan para 275 milyar dolar… 50’ye bölünse, patron başına 5.5 milyar dolar düşer.. 500’e bölünse 550 milyon dolar düşer… Sizin kendinizce “naçizane” olarak ve naif bir adımla sevgilinize aldığınız küçük bir hediyenin yekünde “bir kişi” ama “sadece bir kişiye” sağladığı kazanç… İşte bu kadar… Zengin ettiğiniz? 500 aile.. Ceplerine giren ortalama 550 milyon dolar… Prada, Maxfactor, Victoria Secret, Adidas vs…
Peki, sorum şu; bu aileler bu paraları ne yapıyorlar? İnanılmaz meblağlar söz konusu… Gidip Afrika’da susuzluk sorununu mu çözüyorlar? Afganistan’da çocuk yaşta evlenen kız çocukları? Uygur Türkleri? Sudan? Myanmar? Tayvan’da fuhuşa zorlanan 18 yaş altı insanlar? Suriyeli mülteciler? Savaş gazileri? Yetimler? Öksüzler? Hayır… Bunların hiçbiri umurlarında değil… Onlar kendi çocuklarını nasıl daha iyi yerlerde okutacakları derdindeler… Akşam yemeğini Paris’te yerken sabah kahvaltısını New Jersey’de yapma peşindeler… İnanın bana umurlarında değil…
Oysa bu parayla dünya genelinde neler yapılabilirdi? Sadece düşünmeyin lütfen, birazcık hayal kurun… 275 Milyar dolarınız var ve hepsi bir günde toplanmış, sizin emrinizde… Ve sizin de dünya geneline harcama zorunluluğunuz var… Neleri, nasıl ve sonsuza kadar düzeltebileceğinizi hesap edebildiniz mi? Belki Afrika’da hiç kimse açlıktan ölmeyecek… Belki geri kalmış ülkelerde çocuklar mutlu uyuyacak… Kimbilir, bir çok hasta – engelli sorunlarıyla yüzleşmek yerine sorunlarına gülüp geçebilecek… Amerika’da evsiz kalmayacak, Türkiye’de işsiz, Yunanistan’da yokluk, Balkanlar’da eğitimsizlik, Ortadoğu’da savaş, Asya’da fuhuş… Hepsi bitebilir… Ama hayır… Sevgilinize aldığınız Prada Ayakkabının verdiği huzur, hiçbir şeye değmez… O gece rahat uyuyabilirsiniz… Sevgililer Günü’nde sevgilinizin instagrama koyduğu ona almış olduğunuz hediye bilmem kaç yüz kere beğenilmiş… Bakın sevgiliniz de size ne kadar içten ve samimi sarılmış… Boşverin Sudan’ı, Uygur Türklerini, Uzak Asya’da fuhuşa zorlanan çocukları… Siz mutlusunuz…. Patron mutlu… Başka da kimse mutlu değil…
Çözüm ne peki? Çözüm; Evrim… Toplumsal – bireysel Evrim… Bugün bunun önüne geçemeyiz. Geçmek mümkün de değil… Ama “Ay” hakkında hikayeler yazıp da bir gün ayda otel kuran bu insanlık, bu büyük insanlık gün gelecek bunun da önüne geçecektir. Ne ile? Evrimle… İnancım tamdır. Bilimsel – Sosyolojik ve bireysel evrimle… Olacaktır. Peki neden şimdi, bu sevgililer gününde başlamasın?
Bu “Sevgililer Günü”nde sevgilinize bir sürpriz yapın ve onun için bir ağaç dikin, ağaçlar diktirin… TEMA’yla bu konuda temasa geçebilirsiniz… Belli bir meblağ karşılığında sizin için orman bile kurarlar. Ve o ormanın adına; “Sevdiceğinizin” adını verirler.
Ve deyin ki: “Bu ağaçlar yaşadığı sürece, sevgim hep seninle olacak… Sevgililer Günün kutlu olsun.”

4 YORUMLAR

  1. Merak ettim şimdi, sayın yazar kendiniz bolca kutladığınızı yazmışsınız sevgililer gününde acaba hiçbir sevdiğinize ağaç hediye ettiniz mi?

    • Sayın Erim,

      Normalde bu konuları konuşmaktan hoşlanmam ama ilgi gereği cevap hakkımı kullanıyorum;

      2008 yılı sevgililer gününde, sevgilim “B.D”e Uşak / Banaz otoyolu üzerinde TEMA’nın belirlediği bir arazide 10.000 Meşe Fidanından oluşan bir orman hediye ettim. Ve TEMA o ormanın adına “B… D… Ormanı” adı vererek tabelasını da o şekilde düzenleyip, bize de güzel – nazik bir teşekkürler şık bir belge verdiler. TEMA’nın bu konuda böyle bir hizmet verdiğini de o zaman öğrendim.

      İlginize teşekkür ederim.

      Saygılarımla

      Serkan YILDIZ

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz