Bugünkü (11 Ocak 2017) Reina haberleri

0

27Reina’nın facebook sayfasına ‘sizi istiyorum’ yazmıştı… Karar çıktı

İstanbul Ortaköy’de 39 kişinin hayatını kaybettiği Reina’daki katliamdan kısa süre önce, eğlence merkezinin sosyal medya hasabına, ’Woo George’ adlı sosyal medya kullanıcısı tarafından, ’Sizi istiyorum’, ’Dövüşe 5 kala’ mesajları yazıldı.

Söz konusu hesabın kullanıcısı olduğu iddia edilen F.S.M., polis ekipleri tarafından Düzce’nin Cumayeri İlçesi’nde gözaltına alındı.

Emniyette işlemleri tamamlanan F.S.M., bugün adliyeye sevk edildi. Şüpheli, nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

‘Vurdum elindeki flashbang patladı’

Katliam öncesi Reina’nın sayfasında esrarengiz 2 mesaj!

Kaynak: Hürriyet

26Fransız şarkıcının ‘Reina’ şarkısı tepki çekti

Fransız şarkıcı Frederic Fromet, yılbaşı gecesi İstanbul’da Reina’ya yapılan terör saldırısı sonrası hazırladığı korkunç sözleri olan şarkı büyük tepki çekti. Fromet kara mizah yapmak istediği şarkısında “İstanbul’da Reina’da bomba patladı hepsi öldü. Onlar için güzel bir yılbaşı oldu.” sözlerine yer verdi. Şarkının sözlerinde Nice’teki ve Berlin’deki terör saldırıları da yer aldı.

Şarkının sözleri ise şöyle: “Bombalama eylemi İstanbul’da çok güzel geçiyor. Hele Reina’da. Eğer bizden bir kurban varsa problem .Ama yoksa ölenler bizim için problem değil. Türkler ağlamalı zırlamalı güzel bir yılbaşı geçirdi. Sıcak diskotekte oynarken bomba patladı ve hepsi öldü. Güzel bir yılbaşı. Suriye’desiniz ama kendi derdinizle uğraşın”

Şarkıcının ‘Macarena’ olarak bilinen hareketli  şarkının üzerine yazdığı sözlerle böyle hassas bir konuda mizah yapması tepki topladı.

Beşiktaş’taki gece kulübünde yılbaşı gecesi terör saldırısı düzenlenmiş ve 39 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırıya dünyaca ünlü sanatçılar tepki göstermiş ve Türkiye’nin yanında oldukları mesajını paylaşmıştı.
Kaynak: Hürriyet

25Özel güvenliğe 15 Temmuz ayarı

Özel güvenlik şirketlerinin kurucu, yönetici, eğiticileriyle ortaklarında aranan şartlara ‘güvenlik soruşturması olumlu’ olmak hükmü eklendi. Özel güvenlik görevlileri hakkında, silah taşısın taşımasın, 5 yılda bir kimlik yenileme sırasında yapılan güvenlik ve arşiv soruşturması, gerekli hallerde bu süre beklenmeksizin yapılabilecek. Böylece halen sektörde çalışan 320 bin özel güvenlikçi yeniden arşiv ve güvenlik soruşturmasından geçebilecek.

KHK ile kanunda yapılan değişiklikle, soruşturması olumlu olmayan bu kişiler özel güvenlik şirketinin kurucu, yönetici, eğiticisi veya tüzel kişi ortağının yetkili temsilcisi olamayacak. Ayrıca bir alanda 15 kişiden fazla güvenlik görevlisi çalışan yerlerde en az bir güvenlik sorumlusu olması gerekecek.

Güvenlik sorumluları en az iki yıllık üniversite mezunu olacak. Valiler kamuya açık alanlarda, AVM’ler, konserler, spor karşılaşmaları gibi özel güvenlik izni verilen yerlerde alınan tedbirleri yetersiz bulup, artırılmasını isteyebilecek.

İL DIŞINDA SİLAH İÇİN İZNE GEREK KALMADI

Yapılan bir başka değişiklikle koruma olarak silah taşıma yetkisi olan özel güvenlik görevlileri, korudukları kişiyle birlikte oldukları sürece il değiştirdiklerinde valiliklerden izin alma zorunluluğu kaldırıldı. Ayrıca yanlarında korudukları kişi olmaksızın il sınırları içinde silah taşıyabilecekleri hükmü getirildi.

Özel güvenlik kimlik kartını başkasına kullandıranlara verilen para cezası bin liradan 3 bin liraya çıkarıldı. Özel güvenlik görevlisini koruma ve güvenlik hizmetleri dışında başka bir işte çalıştıran, üniforma giydirmeyen kurum ve kuruluşlara her tespit için 3 bin lira para cezası verilecek.

POLİSE DİRENENİN KİMLİĞİ İPTAL OLACAK

Genel kolluk kuvvetlerine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla direnen veya kullanan ya da tehdit eden özel güvenlik yöneticisi ve görevlisi ile ateşli silahını bu kanuna aykırı veya görev alanı dışında kullanan, görevi dışında üniforması ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılan özel güvenlik görevlilerinin kimlik kartları iptal edilecek ve bir daha özel güvenlik alanında çalışamayacak.

TERÖRLE İRTİBATI OLAN KAPATILACAK

Yine yasada yapılan değişiklikle amacı dışında faaliyet gösterdiği veya suç kaynağına dönüştüğü ya da terör örgütlerine aidiyeti, irtibatı ya da iltisakı bulunduğu tespit edilen şirketlerin faaliyet izni iptal edilecek. Bu şekilde faaliyet izni iptal edilen şirketlerin kurucu, temsilci ve yöneticileri özel güvenlik alanında faaliyette bulunamayacak.

60 bin çalışanıyla özel güvenlik sektörünün en büyük temsilcisi olan Güvenlik Servisleri Organizasyonları Derneği (GÜSOD) Başkanı Murat Kösereisoğlu, KHK değişikliklerinin Kayseri, Beşiktaş, Reina terör saldırılarıyla ilgili olmadığına dikkat çekti. Kösereisoğlu, şöyle konuştu:

REİNA İÇİN DEĞİL 15 TEMMUZ İÇİN YAPILDI

“Geçtiğimiz 6 ayda ortaya çıkan ve olması gereken değişiklikler bu KHK ile yapıldı. Sözkonusu düzenleme genel hatlarıyla koruma seviyesinin arttırmaktan ziyade 15 Temmuz sonrası yaşanan sürece istinaden yapılan düzenlemeleri içeriyor. Özel güvenlik sektörünü, şirketlerini, yöneticileri ve özel güvenlik çalışanlarının kontrol altında tutulmasını amaçlanıyor. Bu konuda şimdiye kadar bir suistimal sözkonosu değil dolayısıyla, bu değişiklikler bir suistimale istinaden değil, olası durumlara karşı tedbir amaçlı yapıldı.

ÖZEL GÜVENLİKLE TERÖR ÖNLENEMEZ

Özel güvenliğin silahlı olarak eğitim öğretim kurumları, sağlık tesisleri, talih oyunları, özel toplantı ve gösteri yerleri, içkili yerlerde silahlı görev yapamazlar maddesi halen duruyor. Bu maddenin tamamında değil ama belki bir kısmında sınırlı değişiklik yapılabilirdi. Stratejik tesisler ve kamuya açık alanlarda, özel güvenlik isteğe bağlı değil, zorunlu kılınabilirdi. Örneğin konser, spor karşılaşması, Reina gibi eğlence alanlarında özel güvenlik tedbirleri zorunlu olabilir. X-ray cihazı, kapı dedektörü, elemanların eğitimi, güvenlik kamerası gibi önlemler zorunlu olabilir. Ama öbür taraftan özel güvenliği görevi küçük asayiş olaylarının ötesine geçti. Şimdi terör konuşuyoruz. Bize boyumuzu aşacak misyon yüklenmesi doğru değil. Özel güvenliğe terör misyonu yüklenemez. O nedenle silah kullanımının yaygınlaşmasını doğru bulmuyoruz. Kapıya gelmiş terörü özel güvenlikle önleyemezsiniz. Belki eğitimleri artırarak hasarını azaltırsınız ama silah kullanımının yaygınlaşması başka sonuçlara neden olabilir. Masum insanların ölümüne, yaralanmasına ya da silahların amacı dışında suç örgütlerinin eline geçmesine neden olabilirsiniz. Bu nedenle silaha ilişkin düzenlemelerde dikkatli olmak gerekir.

VALİ AVM GÜVENLİĞİNİ ARTIRABİLECEK

Valilikler liman, gümrük, gar, spor müsabakası gibi sınırlı yerlerde alınan özel güvenlik tedbirlerinin artırılmasını isteyebiliyorken KHK ile yetkileri genişletildi. Buna göre özel güvenlik izni verilen yerlerin tamamında alınan tedbirleri yetersiz gördüklerinde valiler, ek önlem alınmasını isteyebilecek. Örneğin market, AVM, hastane, havalimanı gibi özel güvenliğin hizmet verdiği yerlerde tedbirlerin eksikliğini gördükleri takdirde valiler, daha fazla önlem alınmasını isteyebilecek.

Özel güvenlik görevlilerini çalıştıkları her birimde özel güvenlik sorumlusu bulunmuyordu. Eklenen bir fıkrayla hem şubelerinde, hem de kadrosu 15 kişi ve üzerinde olan yerlerde bir güvenlik sorumlusu belirlenmesi şartı getirildi. Böylece AVM’ler gibi 15 kişiden fazla güvenlik görevlisinin çalıştığı yerlerde en az ön lisans mezunu güvenlik sorumlusu istihdam edilecek. Bu da yaklaşık 5 bin kişinin bu konuda görevlendirilmesini gerektirecek.

Ayrıca özel güvenlik görevlilerinin sendikalı olmalarına karşı bir engel yoktu ama güvenliğin temini amacıyla grev yapmaları yasaktı. Grev yasağına uymayan güvenlik görevlisine engel yoktu. Bu yasayla grev yapan güvenlik görevlilerine cezai yaptırım geldi. 6 ay boyunca görev yapmalarına izin verilmeyecek.”
Kaynak: Hürriyet

24Organizatör aileleri 3 kente dağıtmış

Reina saldırganı ile Konya’da aynı adreste bulundukları tahmin edilen şüphelilerin sorgusuna, irtibatlarının tamamı belirlendikten sonra başlanacağı öğrenildi. Şüphelilerden 4’ünün DEAŞ örgütü için önemli isimler olduğu kaydedildi.

Reina’daki saldırıda organizatörün Türk vatandaşı olduğu ve her yerde arandığı öğrenilirken, bu kişinin 4 aileyi önce Konya’da belirlenen adreslere yerleştirip sonra İstanbul, Bursa ve İzmir’e gönderdiği tahmin ediliyor. Yapılan tespitlere göre bu kişinin dağıtımını yaptığı ailelerden İstanbul’a gönderdiği, Reina saldırısını gerçekleştirdi. Bursa’ya gönderilen aileye ulaşılamadı. İzmir’e gönderilen üç aile ise İzmir Buca ve Bornova’da tespit edilen adreslere yapılan operasyonla gözaltına alındı. İzmir’deki aileye evleri kiralayan yabancı şüphelinin de burada gözaltında olduğu öğrenildi.
Kaynak: Hürriyet

23‘Vurdum elindeki flashbang patladı’

İstanbul Reina’da yılbaşı gecesi 39 kişiyi katleden Abdulgadir Mashnaripov’u saldırı anında tekmeleyen 28 yaşındaki T.B., Reina’ya nişanlısı ve bir grup arkadaşıyla gitmişti. Arkadaşları Mustafa Sezgin Seymen ve Mustafa Kaya, o gece can verdi. T.B., yaşadıklarını şöyle anlattı:

YANIMIZDA VURULDU
“Akşam yedi kişi Reina’ya gittik. Rahmetli Mustafa Sezgin Seymen ve nişanlısı, ben ve nişanlım. Bir başka nişanlı çift ve bir bekar arkadaşımız da bizimle birlikteydi. Ben gemi kaptanıyım. Hepimiz denizcilikten tanışıyoruz. Giderken endişe yaşadık. Bir tedirginlik vardı ama mekâna girdikten sonra kalmadı. Locamızda oturuyorduk. Rahmetli Mustafa üç dakika önce tuvalete kalkmıştı. Nişanlısı yanımızdaydı.

Bulunduğumuz yerde iki Faslı kız vardı. Biri başından, diğeri ayağından vuruldu. Başından vurulan, bizim yanımızdaydı. İlk anda o hareketlendi. Kavga var sandık. Müzikten dolayı silah sesini duymamıştık. Sonra silah sesleri duyuldu, yere yattık. Kızlar şoka girmişti. Ben biraz sakindim. Mustafa tuvalete giderken (kurşuna) yakalandı, sanıyorum. Diğer arkadaşımız da vuruldu. Hayli silah sesi geldi. Beş dakika şiddetli biçimde sürdü. Mekân barut kokuyordu. Herkesi öldürecek sandık. Saldırgan bizim yakınımızda da ateş etti. Arkamızdaki locada vurulanlar oldu. Yerde biri yüzükoyun yatıyordu, ölmüştü.

‘NEFES ALMA’ DEDİM
Silah sesleri kesilince etrafı gözlemeye başladım. Nişanlımla yan yanaydım, yüzümüz birbirine dönüktü. Herkes yatmıştı ve ölü numarası yapıyordu. Biri yerde inliyor, ‘Kız arkadaşım vuruldu’ diyordu. ‘Sus’ dedik. Kıpırdayanları uyardık. Nişanlım, ‘Geliyor’ diye kulağıma fısıldadı. ‘Gözünü kapat, nefes alma’ dedim. Daha önce flashbang patlatmış ve silah sesleri duyulmuştu. Barın oradan geldi. Sol elinde flashbang vardı. Sağ eliyle pimi çekti. Elbombası sandım. Kafamda yazmıştım: Önce bomba patlatır, sonra sıkar diye.

ELİNDE SİLAH GÖRMEDİM
Nişanlımla benim ayakucumuzda çöktü. ‘Allahu ekber’ diye bağırdı. ‘Hayır, hayır’ diyerek tekme attım. Tekme atmamla bomba elinde patladı. On saniye süreyle bende de körlük oldu, kulaklarım çınladı. Çünkü bomba yüzümde patlamıştı. Patlayınca bir hayli ışık ve azıcık alev çıktı. Sağ ayağım 20 dakika yandı. Ben onu ses bombası sandım.Yanımıza geldiğinde, flashbang’i yavaşça bırakıp çekilecekti diye düşünüyorum. Ciddi görüntü ve ses hüzmesi çıkarıyordu. Kendinizi müdafaa edemezdiniz. Patlatıp insanları sersemleterek silah kullanacaktı. Elinde silah görmedim. Biz tekmeden sonrasına kendimizi hazırlamıştık. Şimdi bize gelecek diye düşündük. Bizi vurmasını bekledik. Çünkü silah sesleri devam etmişti. Ben tek olmadığını düşünmüştüm. Tek olduğunu bilsem, tekmenin devamını getirirdim. Öldürme hareketi yapardım. Yakalama ve etkisiz hale getirme imkânım vardı. Buna çok üzüldüm. O an cesaret edemedik. Beş dakika sonra ‘Teslim ol’ sesleri geldi. Hareketleneni vurmak için söylüyor diye düşündüm. ‘Polis yanımıza gelene kadar kimse kalkmasın’ dedim. Sonra özel harekâtçılar geldi. Bence bunu tek başına yapması imkânsız. Hiç kimse girdiği mekândan bu kadar rahat çıkamaz. Bunu önceden planlamıştır. Elini kolunu sallaya sallaya içeri giriyor. Ona içeriden cep telefonuyla bilgi veren biri olduğunu düşünüyorum. Bu adamın mutlaka bir destekçisi vardı.”

Saldırgan tekmeyi yiyince geriye doğru savruluyor ve elindeki ‘flashbang’ patlıyor. Terörist, patlamanın etkisiyle yerde 10-15 saniye hareketsiz kalıyor. Elinden yaralanan terörist, kendisine gelir gelmez ise birçok kişiyi katlettiği kulüpten çıkıyor.
Kaynak: Hürriyet

22Polis Sekin’in adı şehit olduğu caddeye verildi

Utku BOLULU / İZMİR, (DHA)- İZMİR Büyükşehir Belediye Meclisi, İzmir Adliyesi’ne yapılan saldırıda şehit olan Polis Fethi Sekin’in adını şehit olduğu caddeye ve Bayraklı’da yeni yapılan bir parka verdi. Adliye yakınlarındaki bir sokağa da ‘Şehit Musa Can Sokak’ adının verilmesi oybirliğiyle kabul edildi.
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2017 yılı ilk oturumuna İzmir Adliyesi’ne yapılan saldırı gündem oldu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, oturumun başında yaptığı konuşmada İzmir Adliyesi’ne menfur saldırı gerçekleştiğini, polis memuru Fethi Sekin’in kahramanca mücadele ederek çok daha büyük olaylara, katliama neden olabilecek ve İzmir Adliyesi’nde büyük bir facia yaşanmasını engellediğini söyledi. Kocaoğlu “Kahraman polisimizi İzmir ve ülke hiçbir zaman unutmayacaktır. Onun aziz hatırası önünde her daim saygıyla, minnetle, şükranla eğilecektir. Ayrıca bir adliye görevlimiz de Musa Can şehit oldu. Tanrıdan rahmet diliyorum” dedi. Kocaoğlu’nun konuşmasından sonra iki şehit ve İstanbul Ortaköy’deki Reina saldırısından yaşamını yitiren 39 kişi için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
AK Parti Grup Başkan Vekili Bilal Doğan da saldırıyı kınadıklarını belirterek, iki şehit adını taşıyacak çok amaçlı tesis veya benzeri bir yatırım yapmayı önerdi.
CHP Grup Başkan Vekili Sırrı Aydoğan, olaylardan sonraki kenetlenmenin devam etmesini istediklerini, Demokrasi ve Cumhuriyet’e sahip çıkmak gerektiğini söyledi.
Konuşmaların ardından Büyükşehir Belediye Meclisi başkanlıktan gelen önergeyle olayın gerçekleştiği Adliye önündeki İslam Kerimov Caddesi’ne kahramanca teröristlerle mücadele eden ve burada şehit olan Polis Fethi Sekin’in’in adı verildi. ‘Şehit Polis Fethi Sekin Caddesi’ kararı CHP, AK Parti ve MHP’lilerce oybirliğiyle alındı. Şehit Polis Fethi Sekin Caddesi’nin Bornova yönüne doğru devamındaki 288/2 sokağa ise İslam Kerimov Caddesi adı verilmesi kararlaştırıldı. Şehit Polis Fethi Sekin Caddesi’nin güneyindeki 1586/1 sokağa ise ‘Şehit Musa Can Sokak’ adı verilmesi oy birliğiyle kabul edildi.
Öte yandan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 6 Ocak’ta İzmir Park adıyla açmaya hazırlandığı ancak Adliye saldırısı nedeniye ertelenen parkla ilgili de önemli bir karar alındı. Bayraklı ilçesi Mansuroğlu Mahallesi Alije İzzetbegoviç Sokak ile 286/6 sokaklar arasında kalan alanda yeni yapılan bu parka da ‘Şehit Polis Fethi Sekin’ adı verilmesi oybirliğiyle kabul edildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

21Pankart açan CHP’li gençler ve saldıranlar hakkında soruşturma

Zafer TOKUŞ- Aziz GÜVENER/ ADAPAZARI (Sakarya), (DHA) – SAKARYA’nın Serdivan İlçesi’ndeki bir alışveriş merkezinde ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ yazılı pankart açıp slogan atan CHP Sakarya Gençlik Kolları Başkanı Ulaş Yusuf Konyalı ile 2 partiliye saldıran 3 kişi hakkında ‘kasten yaralama’, partililer hakkında ise ‘kişilerin huzur ve sükununu bozma’ suçundan soruşturma açıldı.
Dün, Serdivan AVM’ye gelen CHP Sakarya Gençlik Kolları Başkanı Ulaş Yusuf Konyalı ve 2 partili genç, alışveriş merkezinde restoranların olduğu kata çıkarak ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ yazılı pankart açtı. Pankartta ayrıca ‘Ankara, İstanbul, Antep, İzmir, Reina’ yazıları yazarken, 3 genç sloganlar attı. Bu sırada bir grup gençlere saldırdı. Bir kişi eline geçirdiği plastik sandalyeyi gençlerin üzerine attı. Alışveriş merkezinin özel güvenlik görevlileri olaya müdahale etti. Polis, gençlerin ifadelerini aldıktan sonra serbest bıraktı. Ayrıca gençlere saldırdıkları belirlenen 3 kişi hakkında da soruşturma açıldı.
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili olarak bugün basın açıklamasında bulundu. Basın açıklaması şöyle:
“8 Ocak günü saat 18.10 sıralarında Serdivan’da bulunan AVM’de kavga olayıyla ilgili kolluk birimine bildirilmesi üzerine AVM’nin 3. katında ‘Türkiye Laiktir Laik Kalacak CHP Sakarya’ şeklinde yazılı pankart açarak aynı zamanda bu şekilde slogan atan 3 şahsa vatandaşların tepki gösterdikleri ve darp edildikleri iddiası ile pankartı açan Cumhuriyet Halk Partisi İl Gençlik Kolları Başkanı U.Y.K. ve Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı M.Ş.K. ve pankart açma olayını kameraya alan CHP Gençlik Kolları üyesi B.Y. isimli şahıslar ile bu şahısları darp ettikleri iddia edilen A.P, C.T. ve Ş.K. isimli şahıslar Cumhuriyet Bassavcılığımızca verilen talimat üzerine adli işlemler yapılmak üzere güvenlik şube müdürlüğüne götürülmüştür. Olayla ilgili olarak U.Y.K., M.Ş.K. ve B.Y.’nin alınan doktor raporlarında darp izine rastlanıldığı (Kızarıklık ve şişlik) belirlenmiş Cumhuriyet Bassavcılığımızca A.P, C.T. ve Ş.K. isimli şüpheliler hakkında ‘Kasten yaralama’ suçundan U.Y.K. M.Ş.K. ve B.Y. isimli şüpheliler hakkında da ‘Kişilerin huzur ve sükununu bozma’ suçundan soruşturma başlatılmıştır. Ayrıca pankartı açan 3 şahsa Kabahatlar Kanunu’nun 42’nci maddesine (Afiş asma) muhalefet suçundan ilgili kolluk kuvvetlerince idari yaptırım işlemi uygulanmıştır. Şüpheliler için gözaltı kararı verilmemiş olup şüpheliler belirtilen olayla ilgili emniyetteki ifadeleri alınıp işlemlerinin bitirilmesine müteakip olayın yaşandığı gün saat 22.30’da emniyet müdürlüğünden ayrılmışlardır.”
BİZE SALDIRDILAR
CHP Sakarya Gençlik Kolları Başkanı Ulaş Yusuf Konyalı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün yaptığımız eylemin amacı cumhuriyetin bize kazanımlarını göstermekti. Ülke genelindeki bombalanma olayının üzerine vurgu yapmak için Serdivan AVM’de bunu açtık. Sloganlarla eylemi destekledik. Bunu hazmedemeyen unsurlar bize Allahu ekber sesleriyle saldırdılar. Bizi öldürmeye gelen kişilerdi. Darp edildik” dedi.
CHP’DEN AÇIKLAMA
CHP Sakarya İl Başkanlığı ise “Dün gençlik kollarımızın yaptığı eylem, Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan laiklik hükmünü savunma adına yaptıkları bir eylemdir. Fakat gençlerimiz anayasal hakkımız olan laikliği savunurken saldırıya uğramışlardır. Anayasamıza, ülkemize, birliğimize ve bütünlüğümüze sahip çıkan gençlerimize yapılan ve ne yazık ki ülkemizde son zamanlarda sıkça şahit olduğumuz linç anlayışı, yıllardan beri kentimizde sürdürmeye çalıştığımız çok kültürlü hoşgörü anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Hepimiz bugünlerde her şeyi konuşmalı ve gerekirse farklı fikirleri savunduğumuzda da birbirimize hoşgörüyle yaklaşmalıyız. Gençlerimize saldıran kişilerle ilgili gerekli yasal başvurular yapılmıştır” diye açıklamada bulundu.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

20Teröre karşı dayanıklı kent uygulaması

ANKARA, (DHA)- TÜRKİYE’DE son beş yıldır, yaşanan terör olaylarına karşı kent güvenliğinin yeterli düzeyde olmadığını dile getiren Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin “Gelinen son aşamada kentler düşük yoğunluklu bir savaşın ve terörist olayların merkezi haline geldiler. Kentlerde yeteri kadar önlem alınamıyor” dedi.

Türkiye’de yaşanan terör olayları ve kent güvenliklerinin yeterli düzeyde alınamadığını dile getiren Şahin, ‘Dayanıklı Kentler’ kavramının Avrupa’nın birçok kentinde başarı ile uygulandığını ve bu kavramın Türkiye’de henüz gerçekleştirilemediğini söyledi. Şahin, “Türkiye’de en acımasız ve ciddi yönüyle terör olaylarını yaşamak zorunda kalıyoruz. Bu yeni süreçte kentlerin kendilerini nasıl koruyacakları toplumsal yaşamın nasıl sürdürülebileceği tartışmaları yapılıyor. Bu tartışmaların odağında yer alan kavramda Dayanıklı Kentler kavramı. Kentlerde alınacak bir dizi önlem ile kentlerin kendini savunabilecek hale geldiği bir kavram. Özellikle Londra, Portekiz’de bu güvenli kentler uygulamasının başarılı olduğunu görmekteyiz” dedi.

KENTLER İÇİN ÇELİK KUŞAK UYGULAMASI

Avrupa’da birçok kentte uygulanan ve en büyük örneğinin Londra da yapılan ‘Çelik Kuşak’ uygulamasının başarılı olduğunu dile getiren Şahin şöyle konuştu:

“Özellikle Londra da uygulanan ‘Çelik Kuşak’ uygulaması Londra’nın merkezinde ‘Çelik Kuşak’ denilen bir strateji uygulandı buna göre kentin merkezi büyük oranda yayalaştırıldı doğrudan taşıt trafiği engellendi. Tüm banklar ve sokak lambaları yeniden tasarlandı ve yapıldı. Sonuçta bombalı saldırılara karşı insanları korumak için bombaların etkilerinden korunmak için ciddi önlemler alındı. İnsanların yoğun kullanımlarını seyreltmek, Taşıt trafiğini kent merkezinden uzaklaştırmak, toplu taşıma istasyonlarının tek bir noktadan birkaç istasyona dönüştürmek, bank ve diğer sokak için yapılan peyzaj ve ağaç dikimini patlamanın basınç ve şarapnel parçalarını azaltmak üzerine yeniden düzenlemek bu önleyici kent yaklaşımları arasında yer alabilir. Plaka tanıma ve yüz tanıma sistemleri, polis noktalarını güçlendirmek gibi önlemlerde kentlerin güvenliğini arttıracaktır.”

“GÜVENLİ KENT YAKLAŞIMLARI TÜRKİYE’DE UYGULANAMIYOR”

Kentlerde terör olaylarına karşı güvenlik önlemlerinin sadece merkezi hükumetin bir uğraşı olarak görüldüğü için Türkiye’de güvenli kent yaklaşımının uygulanamadığına değinen Şahin, “Güvenli kent yaklaşımları Türkiye’de uygulanamıyor. Çünkü güvenlik sadece merkezi hükumetin bir uğraşı olarak görülüyor. Kentlerde yerel yönetimlerin alması gereken birçok önlemler var bu önlemlerin bir güvenli kent yaklaşımı altında gerçekleştirilmesi büyük bir önem taşıyor. Dünyada diğer güvenli kentlere baktığımızda kentin tüm paydaşları ile birlikte gerçekleştirilecek bir strateji ile oluştuğunu görüyoruz. Benim somut ilk önerim Türkiye’de başta büyük kentler olmak üzere tüm kentlerimizi yöneten merkez hükumetin temsilcilerin ve yerel yöneticilerin bir araya gelerek tüm sivil toplum örgütleri ve üniversiteler ile birlikte ‘Kent Güvenliği Stratejik Planı’ oluşturmaları gerekmekte” diye konuştu.

TERÖR OLAYLARI KOLAY ERİŞİLEBİLİR YERLERDE YAŞANIYOR

Türkiye’de yaşanan terör olaylarının kolay erişebilir ve kentlerin ana ulaşım akslarında gerçekleştirildiği için güvenlik alınmasının zor olduğunu söyleyen Şahin, kent güvenliği gerçekleştirilirse kentlerin daha güvenli hale geleceğini dile getirdi. Şahin sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye’de yaşanan son terör olaylarına baktığınızda tüm bu alanların kent içerisinde hiçbir güvenlik önlemine rastlanmadan kolay erişebilir yerlerde olduğunu ve denetlenmesi zor olduğu alanlarda kurulu olduğunu görüyoruz. Bu anlamda bu tür önlemlerin alınması kentlerimizin daha güvenli hale getirecektir diye düşünüyorum. Reina saldırısını ben istihbarat veya uluslar arası siyaset açısından değerlendiremem fakat kent güvenliği açısından baktığımızda Reina türü mekanların kentin ana ulaşım aksları üzerinde çok denetimsiz bir şekilde erişilebilir bir noktada olduğunu daha sonra eylem gerçekleştirildikten sonra uzaklaşması kolay alanlarda oluştuğunu görüyoruz. Bundan sonra bu tür bölgeleri sadece polis güvenliği ile korumakta yeterli olmayacağını görmekteyiz. Bu tür eğlence alanlarının ciddi bir analize tabi tutulması ve bu analiz sonrası belki yer değiştirme, yeni fiziksel önlemler alma, panik odaları oluşturma gibi önlemler almak ve yeni bir yaklaşıma geçilmesi gerekiyor.”

(FOTOĞRAF)
Kaynak: Hürriyet

19Saldırganın içeriden yardım aldığı kesin

IŞİD’İN UYUYAN HÜCRELERİ VAR
– Herkes şu soruyu soruyor; bu kadar yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığı bir ortamda nasıl oluyor da bir kişi taksiyle Reina’ya geliyor, 6 dakikada 39 kişiyi öldürüp kayıplara karışıyor. Bir güvenlikçi gözüyle bu olayı yorumlar mısınız?
Eylemi yapan şahsın Kırgızistan’dan İstanbul’a gelişi, Konya’ya gidişi, Konya’da bazı ailelerle irtibatı sonra İstanbul’daki irtibatları… Bunlara bakınca bu şahıs yalnız kurt değil. Uyuyan hücre değil ancak diğer irtibatta olduğu şahıslar ve ailelerin uyuyan hücre olduğunu söyleyebiliriz. Hâlâ yakalanamadığına göre demek ki planlı bir işbirliğinin, yardımlaşmanın sonucu ortaya çıkan bir eylem. İstanbul’da bu kadar yoğun güvenlik tedbirleri ve istihbarat çalışmalarına rağmen geniş bir yardımlaşma ağı var ve yardımlaşma ağı içinde kendisinin planlı seçtiği hedefe başarılı bir eylemi var. Profesyonel bir yapıyla karşı karşıyayız. Şimdilik bu şahsın IŞİD militanı olduğuna dair kuvvetli şüpheler var. Zaten IŞİD üstlendi ve verdikleri mesajlar var. Fakat IŞİD dışında bir yabancı servis eylemcisi midir şeklinde siyasi şahısların da beyanları ve şüpheleri var.

– Sizde de yabancı servis dahli şüphesi var mı?
Bir IŞİD eylemi olduğu kuvvetle muhtemel. Yalnız IŞİD’in Ortadoğu’da ortaya çıkışına bakınca muhtemel servis bağlantıları olduğu tereddütsüz ortada. Onun için o bağlantıların tespiti üzerinde önemle durulması lazım. Ancak bunu somut bir şekilde tespit etmeden ‘Şu ülke servisi yapmıştır’ demek doğru olmaz. Ama IŞİD’in bölgesel gelişmeler içindeki yeri, Türkiye ile IŞİD arasındaki sorunlar ve Fırat Kalkanı operasyonunun El Bab’da IŞİD’e yönelik etkisinin artmakta oluşu karşısında bu örgütün Türkiye’yi bir harp alanı ilan eden ve doğrudan devleti hedef alan bir eylemiyle karşı karşıyayız.

Reina’da tekmelenmiş

-IŞİD’in kendi hedefleri olan bir terör örgütü olmakla beraber Ortadoğu’da çeşitli istihbarat servislerinin kendi çıkarları için taşeron olarak kullandığı bir örgüt olduğunu söylemek mümkün mü?
IŞİD, Irak’ın işgaliyle başlayan bir örgütlenme ve bunun gelişmesidir. ABD’nin Ortadoğu siyasetinin yarattığı bir tepki örgütüdür. Irak ve Suriye’yi de içine alan, kontrol ettiği toprakları olan bir yarı devlet. Böylesine bir yapı Ortadoğu’daki politikalar içinde araçsallaştırılır. IŞİD içindeki grupların çeşitli servisler tarafından kullanılma ihtimali çok yüksektir.

IŞİD TÜRÜ ÖRGÜTLERİ YABANCI SERVİSLER ARAÇSALLAŞTIRIR
– IŞİD’in kendi hedefleri olan bir terör örgütü olmakla beraber Ortadoğu’da çeşitli istihbarat servislerinin kendi çıkarları için taşeron olarak kullandığı bir örgüt olduğunu söylemek mümkün mü?
IŞİD, Irak’ın işgaliyle başlayan bir örgütlenme ve bunun gelişmesidir. Amerika’nın Ortadoğu siyasetinin yarattığı bir tepki örgütüdür. Irak ve Suriye’yi de içine alan, kontrol ettiği toprakları olan bir yarı devlet. Böylesine bir yapı Ortadoğu’daki politikalar içinde araçsallaştırılır. IŞİD içindeki grupların çeşitli servisler tarafından kullanılma ihtimali çok yüksektir.

 

ABD YAPTI PROPAGANDASI TÜRKİYE’Yİ ZORA SOKAR
– ABD’nin Ortadoğu politikasına karşı bir tepki örgütüyse Amerikan istihbaratı yine de IŞİD’i kullanır mı mesela? Hükümete yakın medyaya bakarsak Reina saldırısının arkasında CIA var, hatta İslamcı bir gazete Reina saldırganının fotoğrafını montajlayarak  Obama’ymış gibi bastı.
Tabii burada ABD’nin önderliğindeki koalisyon güçlerinin Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekâtını desteklememesi meselesi var. Bu konuda Amerikan sözcülerinin açık beyanları da var. Yine Suriye’de ABD’nin PYD/YPG ile ilişkileri var. PYD/YPG’nin bizim tarafımızdan PKK’nın kendisi olduğunun ifade edilmesi ve bunu bir ulusal tehdit olarak görmemiz var. Hal böyleyken bizim medyamızda ve siyaset platformumuzda Ortadoğu’daki bu bölünme ön plana çıkartılarak ‘Türkiye’yi de bölmek istiyorlar’ şeklindeki bir algı var. Bu, iç politikada ciddi şekilde kullanılıyor. Böyle bir bakış iç politikada prim yapabilir ancak somut verilere sahip olmadan herhangi bir ülkenin ‘doğrudan parmağı vardır’ şeklindeki bir yaklaşım Türkiye’yi uluslararası ilişkilerde köşeye sıkıştırıp zora sokan bir durumdur. Oysa mesenin çözümü siyasidir. Bu tür bir iç politika propagandası çözüm siyasetinin elini kolunu bağlar.

 

– Karşı karşıya olduğumuz terör dalgasının çözümü siyasi derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Evet bütün bu olaylar terör faaliyetleridir ve buna göre tedbirler de alınmalı ama çözüm nitelikli siyaset üretimindedir. Böylesine küresel bağlantıları olan meseleleri Türkiye tek başına çözemeyeceğine göre dostlara ihtiyacı vardır. Gerek Batı blokunda (özellikle ABD ile), gerekse Rusya, Çin, İran’la iyi ilişkilerin geliştirilmesiyle mümkündür çözüm. Siyaset, gücü maksimize etme meselesidir. Yardım alacağın ülkelerin sayısını arttırma meselesidir. Hele hele sınırlarımızdaki ülkelerle dostluk ilişkilerini geliştirme meselesidir. O bakımdan siyaset üretirken bugün iktidar yanlısı bazı basın organlarının, sosyal medyanın ve sivil toplum hareketlerinin daha akılcı hareket etmesi, Türkiye’nin çıkarlarını düşünerek meselelere bakması gerekir.

 

POLİS NOKTALARINI NASIL ATLATTI DİYE SORULMALI
– Mesele dediğiniz gibi yeni siyasi yaklaşım ihtiyacıyla ilgili olsa bile istihbarat zafiyeti üzerinde durulması gereken bir konu değil midir devlet için?
Böylesine sonuçlar varsa doğrudur istihbarat da eksiktir, emniyet de eksiktir. Reina olayına bakın Kırgızistan-İstanbul-Konya ekseninde irtibatlara bakın. Sırtında dikkati çeken bir çantayla sokaklarda yürüyor ve Reina’ya kadar kontrol noktalarını aşarak gelebiliyor. Evet polisin, istihbaratın fedakâr çalışmaları çok önemli ama demek ki boşluklar ve yetersizlikler var. O militan o boşluğu görerek o eylemi yapabilmiş.

 

– ‘İçerden yardım almış olabilir mi’ sorusu da var kafalarda.
İçerden yardım aldığı kesin.

 

– İçerden yardım derken neyi kastediyorsunuz? Mesela Rus Büyükelçi Karlov’u katleden polis memuru gibi Türkiye’deki kurumların içinde Reina olayına karışmış kimseler olabilir mi? Böyle sorular geliyor mu sizin aklınıza?
Bu soruların aklımıza gelmesi lazım. Hele Rus Büyükelçisi’ni öldürenin bir polis oluşu ve öldürme esnasında kullandığı El Nusra’yı çağrıştıran sloganlar dikkat çekici. Tabii ki Reina olayında da güvenlik kapılarının atlatılarak gelmesi, sokaklarda dikkat çeken bir çantayla gezebilmesi, hareketlerindeki rahatlık bize sorduğunuz sorunun üzerinde durulması gerektiğini söylüyor. Ama bu ancak uzmanların yapacağı detaylı tetkikle ortaya çıkabilecek bir mesele. Bugüne kadarki bilgiler eylemi tek kişi olarak yaptığını gösteriyor. Ancak 2014’te şahsın Türkiye’ye gelişi, Suriye’ye geçişi, Suriye’den tekrar dönüşü, en son İstanbul-Konya arasındaki irtibatlar dikkate alındığında yardım edenler olduğu ortada. Ciddi bir sistem işliyor. Bu bize IŞİD’in Türkiye içinde önemli boyutta uyuyan hücrelerinin olduğunu gösteriyor. Öncelikle bu konu üzerinde çok önemle durulmalı. Sınırlarımızın çok açık olduğu, başlangıçtaki evrelerde IŞİD militanlarının ya da diğerlerinin Türkiye’yi geçiş güzergâhı olarak kullandıkları dönemlerde burada örgütsel bir yapı kurduklarını biliyoruz. Bunu Adıyaman’da gördük, Gaziantep’te gördük. Yakalanan IŞİD’lilerin ifadeleri de ortada.

 

MİT DİREKTİFLERİ UYGULADI SORUMLULUK SİYASETİN
– IŞİD’in sınırlarımızı rahatça güzergah olarak kullanmasının yaygın olduğu dönemde MİT’e yönelik çok eleştiriler oldu. MİT TIR’ları olayı malum. Bazı çevrelerde ‘Türkiye, bir dönem Esad rejiminin düşürülmesi için ne kadar tehlikeli olduğuna bakmaksızın radikal grupların güçlenmesine göz yumdu’ şeklinde bir kanaat var. Siz bu eleştirilerde haklılık payı görüyor musunuz?
Haklılık payı var da meseleyi MİT açısından değerlendirmemek gerekiyor. Başbakan Yardımcısı Sayın Kurtulmuş’un geçen haftaki beyanlarına bakın. Suriye politikasının tamamen yanlış olduğunu açık ve somut biçimde ifade ediyor. MİT tırları meselesi, Suriyeli muhaliflere yapılan lojistik yardımlar, silah yardımları o tarihte uygulanan siyasetle bağlantılı. MİT’in bir sorumluluğu varsa kendisine verilen siyasi direktifin sonucudur. Devlet kararıyla devlet kuruluşları hareket ederler. Kendi başına kimse inisiyatif kullanamaz.

 

ORTA BOY BİR DEVLETİZ ORTADOĞU’DAKİ VEKALET SAVAŞLARINI TEK BAŞINA YÖNLENDİRME İMKANIMIZ YOK
– Ne yönde bir politika değişikliği gerekiyor sizce?
Biz orta büyüklükte bir devletiz. Ortadoğu’da cereyan etmekte olan vekalet savaşları küresel güçlerle bağlantılı. Türkiye bugünkü imkan ve kabiliyetleri içinde bu hareketleri kendi başına önleme ya da yönlendirme imkanına sahip değil.

 

– ‘Boyumuzdan büyük işlere kalkıştık’ mı diyorsunuz?
Başlangıçta kalkıştığımız ortada, bunu kabul etmek lazım. Başlangıçta bir mezhepsel bakış algısı yarattık. Gerçek olmasa bile öyle bir algı Türkiye’de de, Batı’da da, Rusya’da da bu oldu. Siyasal İslam’a karşı bakışın gittikçe sertleştiği Batı’da bu algı çok daha fazla etki yaptı. Türkiye-ABD ilişkilerinde bir zedelenme olduğunu da söyleyebiliriz. ABD’nin muhaliflere desteğinin çekilmesiyle birlikte Türkiye’nin muhalifleri desteklemeye devam edişi de iki ülke arasındaki diplomatik sorunlardan birisi olarak karşımıza çıktı.

Rus Büyükelçisinin öldürülmesinin ve Halep’in boşaltılmasının ardından Moskova ile yapılan garantörlük anlaşmasıyla birlikte bir değişim ortaya çıktı. Türkiye’nin Rusya ve İran’la yeni bir insiyatif alma durumu doğru bir adımdır. Bunun gelişiminde kaçınılmaz olarak Suriye ile ilişkilerin geliştirilmesi durumuyla karşılaşacağız. Esad’ı Esed yaparak tamamen hiçleştirdiğimiz noktadan bugün Esad’la işbirliği yapmak gibi bir sürece girdik. Esad’ın halkına yaptığı mezalimleri tabii ki kınayacağız ancak bölgesel gerçeklik içinde Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması öncelikli olarak Türkiye’nin karşısına çıktı. Sayın Kurtulmuş’un da ifade ettiği gibi bu adımların atılması doğrudur. Öte yandan Türkiye’nin NATO içindeki konumu ve Batı ile ilişkileri de vazgeçilmez bir öneme sahip.

 

PYD’NİN KONTROL ETTİĞİ BÖLGENİN STATÜSÜ SURİYE’NİN GELECEĞİ MASASINDA
– ‘Ne kadar iyi istihbarat yapılsa da önlem alınsa da Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu terör ancak siyasi yöntemlerle çözülebilir’ diyorsunuz. Bu söylediğiniz PKK terörü için de geçerli mi? Bu kadar kan döküldükten sonra bu iklimde barış masasına dönüşü konuşmak gerçekçi mi?
Günümüzde barış sözcüğünü kullanmak dahi riskli oldu ya da en azından hassasiyet yaratıyor. Bu tip meseleler küresel güçlerle, bölgesel gelişmelerle ve Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle bağlantılı. Terör bir sonuç. IŞİD ve PKK eylemlerinde ölenlerin sayısıyla meseleye baktığımız zaman duygusal boyutta tepki veriyoruz ve o zaman sadece hamasi sözler yazılı kalıyor ama terör devam ediyor.

PKK 1984’te ilk eylemini yaptı. 33 senedir PKK terörü devamlılığını koruyor. Çözemediğimiz için, meseleye sadece güvenlik eksenli baktığımız için Ortadoğu’daki gelişmeler giderek PKK’nın Suriye’de ve Irak’ta statü kazanma arayışını ortaya çıkardı. Bununla belirli süper güçlerin bağlantıları var. O halde çözüm çok güçleşti. Buna karşı devlet evet emniyetiyle askeriyle mücadele edecek tedbirlerini alacak ancak silahı ve terörü ortadan kaldırabilecek sonucu ancak siyaset alabilir. O hareketleri önleyecek siyasetin üretilmesi gerekiyor. Gelişmelere göre siyaset üretmek ve Türkiye’nin bünyesel dinamiğini güçlendirme rolü düşüyor siyasetçiye.

 

– PKK’nın Suriye içinde statü yaratma arayışlarına değindiniz. PYD’nin kantonlar üzerinden de facto bir statü yarattığı ortada. Şu ana kadar kazanmış oldukları statü bundan sonra Suriye’nin geleceği tartışılırken artık masada mıdır?
Artık masadadır. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin hukuki yapısı, Suriye’de PKK yapısıyla farklılık arz ediyor ama küresel güçlerin bölgeye bakışı açısında bir bütünlük içindeki gelişimi ve izleyeceği hatlar konusunda bugün dış desteğe de sahip bir statü kazanıyor.

 

– Irak’taki model bir şekilde Suriye’de de uygulanıyor diyorsunuz, doğru mu?
Evet. Suriye’de uygulanan modelin PKK ile bağlantısı var ama aynı zamanda Irak Kürtlerini de içine alan bir bütünlüklü bakış var. Bu bakış gerek Kürtlerde gerekse de küresel güçlerde var.

 

– Irak Kürdistan Yönetimi’nin halihazırda Ankara ile ilişkileri çok iyi. Hatta daha geçenlerde Başbakan Neçirvan Barzani PKK’ya ‘Şengal’i boşaltın’ çağrısı yaptı. Bir yandan da Suriye Kürtleriyle gelecek planlaması yapma noktasındalar mı?
Orta ve uzun vadede evet. Bu süre gelişmelere bağlı. Aynı zamanda küresel ve bölgesel güçlerin politikalarıyla doğrudan bağlantılı. Tabii ki Türkiye’nin bakışı ve kendi içindeki Kürt meselesini çözüp çözemeyişi çok önemli.

 

TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİK HAMLELERİ KÜRTLERDEKİ BAĞIMSIZLIKÇI SİYASET ARAYIŞINI DURDURABİLİR
– Siz uzun yıllardır demokratik çözümden yanasınız. Bugün sizin tanımınızla PKK Suriye’deki statü arayışlarında açılım sağlamışken, Kürtlerin tarihsel birleşik Kürdistan hayali açısından durum nedir. Bunu Türkiye 20 sene önce sadece bir olasılık olarak konuşuyordu. 2017’de artık Kürdistan reel bir tehdit midir Türkiye için?
2003’te Irak’ın işgali ve daha önce açıklanan Büyük Ortadoğu Projesi bize bugüne gelineceğini gösteriyordu. Zaten buna paralel süreçte PKK Türkiye’de güçlenmeye başladı, Irak ve Suriye’de de örgütsel yapısını güçlendirdi. Bu ihtimal değil, bunun görülmesi gerekiyordu. Ben eski bir teşkilat mensubu olarak konuşmayı sevmeyen bir insanım aslında. Ancak bu gelişmeler nedeniyle ben 2005 yılında emekli olduktan sonra PKK’nın silahsızlandırılması meselesinde görüşlerimi açıklamaya başladım. Çözüm süreci konusunda yazılar yazmaya başladım. Çözüm süreci Türkiye için hayati bir meseledir. ‘Türkiye’nin demokratikleşmesine paralel PKK’nın silahsızlandırılması için ihtiyaç duyulan şartları hazırlayıcı siyasi hazırlığa ve proje üretimine ihtiyaç var’ dedim. Onun için çözüm süreci önemliydi, Oslo süreci dahi – eksikliklerine, hatalarına rağmen- çok önemliydi çünkü PKK’nın silahsızlandırılmasını hedef almıştı. Barış kelimesinin içinde olduğu her şey çok önemlidir.

Bugün gelişmeler bize şunu gösteriyor; siyasi iradenin Ortadoğu’daki gelişmeleri de dikkate alarak ifade ettiğim kapsamlı demokratik çözüm projesi konusunda yeterli hazırlığı yokmuş. Gelişebilecek riskler karşısında yeterli spotları ortaya çıkartamamış. Meseleyi iktidarın tekelinde ve kapalı kapılar ardında çözmeye çalışırken parlamentoya, topluma yansıtmakta başarılı olunmamış. Ortak demokratik çözüm şartları ortaya çıkartılamamış. Yine de bugünkü şartlarda dahi tek çözümün Türkiye’nin nitelikli demokratikleştirilmesi çerçevesinde ciddi bir proje üreterek demokratik muhalefetle birlikte meseleyi parlamentoya taşıyarak ve HDP’nin tüm eksikliklerine rağmen desteğini alarak çözüm adımlarının vakit geçirilmeden atılması olduğunu düşünüyorum.

Ortadoğu’da devam etmekte olan gelişmeler Türkiye’deki Kürt kimlikli kesimin bağımsızlıkçı görüşler çerçevesinde yeni siyasetler arayışını ortaya çıkartır. Oysa Türkiye’nin nitelikli demokratikleşmesi Ortadoğu’daki çözümün de anahtarı. Ortadoğu’da etnik ya da mezhep yapısına dayanan bağımsızlıkçı yapıları Türkiye’nin demokratik hamleler ve Rusya ile işbirliği üzerinden durdurması mümkün.

 

ANAHTAR AKP-CHP KOALİSYONUNDA
– Oslo ve İmralı süreçlerinde MİT müsteşarı ve yardımcıları temel aktördü. Şu anda siyasi alanda yeni bir sürecin hiçbir emaresi olmasa da MİT’in gerekirse diye hazırladığı alternatif çalışmalar/senaryolar var mıdır?
Esasında olması lazım. Devletin ilgili kurumsal yapılarının ülkenin gelişmeleriyle ilgili çözümleyici siyaset planlanabilmesi için siyasi iktidara görüşlerini açık ve şeffaf biçimde, hiçbir çekince altında olmadan rapor etmesi gerekir. Ben bunun Türkiye’de eksik olduğunu düşünüyorum. Devletin genelinde yetersizlik olduğunda kurumlarında da yetersizlik ortaya çıkar. Yeterli diyemeyiz, ülkenin içinde bulunduğu durum ortada.

 

– Hükümetin anayasa değişiklik paketini referanduma götürdükten sonra siyasetin normalleşeceğine ve terör meselesinin de ondan sonra hallolacağına dair bir yaklaşımı olduğunu anlıyoruz. Referandumdan sonra düzlüğe çıkar mı Türkiye?
Esasında tüm halkımız da bu cevabı bekliyor. Biz orta boy bir devlet olarak küresel güçleri politikalarından vazgeçiremeyeceğimize göre, etkimizin sınırlı olduğunu bildiğimize göre önce kendi bünyemizde bu tip tehditlere karşı savunma hatlarını güçlendirmemiz gerekiyor. Önce milli birlik ve bütünlüğü sağlayabilmeliyiz. Nasıl sağlanacak? Son 10-15 senede bunu sağlayamamışız çünkü kimlik siyaseti, etnik ve mezhep siyasetleri yapılmış, laik anti-laik tartışması içinde meselelere bakılmış, Cumhuriyet değerleri sorgulanmaya başlanmış, yeni bir tarih ortaya çıkarma arayışları olmuş. Bunlara paralel de terör eylemlerinin artışı var.

Bugün çözümün anahtarı farklı kimlikleri, inançları, renkleri bütünleştirecek bir anlayıştır. Bu da nitelikli demokrasidir. Anayasada bu önemli değişiklik ana muhalefet tarafından bir rejim değişikliği olarak görülüyor. Çok hassas bir tespittir. Halkımızın yüzde 25’inin kabullendiği bir tespittir. Kürt sorununu ilgilendiren kitlelerin taleplerini de PKK etkiliyor. O halde PKK’yı o kitleden tecrit edecek pratik nasıl olabilir? Kürt kimlikli vatandaşı da bu anayasanın içine çekmenin anahtarı da nitelikli demokratikleşme ve eşitliktir. Hayır diyen yüzde 40 olsa da önemi yok. Toplumsal birleşmeyi yaratacak bir zemin yok. Bilakis toplumsal ayrışmayı daha da sertleştirecek bir adım. Böylesine bir referandumun yapılmamasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Beka sorunu varsa, milli birlik arayışı varsa önce parlamentoda demokratik ittifakın sağlanması gerekiyor. Hatta ben bugün içinde bulunduğumuz şartlarda çıkışın anahtarının AKP-CHP koalisyonu olduğunu düşünüyorum. HDP’nin de destekleyeceği şekilde bir demokratikleşme çerçevesinde PKK’nın silahlarını bıraktırılabileceğini ve bu adımların Suriye’deki gelişmeleri de etkileyebileceğine inanıyorum.

 

– Erken seçim ihtimali gördüğünüz için mi bunu söylediniz?
Şartlar onu zorluyor. Siyasetin omuzlarında çok ağır yük var. Siyasetin Türkiye’nin bu gerçeklerini görebilmesi ve mutlak ‘ben çoğunluk iktidarı olmalıyım’ arayışından uzaklaşması lazım. Haziran 2015 seçimini her zaman kaçırılan bir fırsat olarak gördüm. O fırsatın kaçırılmasıyla Türkiye’nin içine girdiği süreci gördük, yaşadık. Bu riskler devam ediyor. Nitelikli demokratik hedeflerin ve Cumhuriyet değerlerinin benimsenmesi gerekli.

 

2005’E KADAR MİT’TE TEK FETULLAHÇI BİLMİYORUM
– Sizin görev yaptığınız dönemde MİT içinde Fetullahçı olarak bilinen kimse var mıydı?
Ben bir tek kişi bile bilmiyorum, olmazdı. Belki kendisini saklayan 1-2 kişi olabilir ama ben 2005 yılında emekli oldum o tarihe kadar MİT içinde Fetullahçı bir zihniyet ve yapının yaşaması mümkün değildi.

 

– Bugün durum nedir?
Medyada 100’ün üzerinde insanın ihraç edildiği, 300 kadar insanın teşkilat içinde tecrit edildiği şeklinde açık kaynak haberleri var. Yükselen grafik son 10 senenin meselesi.

 

CEVAT ÖNEŞ KİMDİR?
CEVAT  Öneş, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra MİT’e girdi. Yurtiçinde ve yurtdışında pek çok önemli görevde bulundu, 1989 – 1991 yılları arasında Diyarbakır Bölge Başkanlığı yaptı. Sönmez Köksal’ın MİT Müsteşarlığı’na gelmesinin ardından Psikolojik İstihbarat Başkanlığı görevine getirildi. Köksal’ın yönetiminde MİT’in sivilleşmesi sürecinin aktörlerinden biri oldu. En kıdemli ‘Başkan’ olarak bazı dönemler Köksal’a vekâlet etti. 2000’de İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı’na terfi etti. O dönemde Operasyondan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı ise Emre Taner’di. 2005’te 64 yaşında emekli oldu.
Kaynak: Hürriyet

18İthal teröre iki önlem

YILBAŞI gecesi İstanbul Reina’da 39 kişiyi öldüren teröristin Özbekistan pasaportlu çıkmasının ardından Ankara’da bir dizi toplantı yapıldı. Bakanlar Kurulu ve güvenlik toplantılarında, son bir yıl içerisinde Türkiye’deki terör eylemlerinin ikisinin Orta Asya ülkeleri vatandaşı DEAŞ militanlarınca yapıldığı belirtildi.

SURİYELİLER TARANIYOR
Orta Asya’daki ülkelerden bazılarının vatandaşlarına vize konulması konusunda çalışma başlatıldığı öğrenildi.

Türkiye’deki mültecilerin terör örgütleriyle ilişkileri ise ayrı bir çalışmanın konusu oldu. Verilen bilgiye göre, istihbarat, mültecilerle ilgili tarama yapıyor.

Özellikle Orta Asya ülkelerinin istihbarat birimlerinden, Türkiye’de ikamet eden herkes için yeniden bilgi isteniyor. Ancak, Türkiye’de ikamet eden ve sayıları 3 milyonu bulan Suriyeli mülteciler arasında terör olaylarına karışanlarla ilgili sıkıntı yaşandığı belirtiliyor. Bu kişilerin, Suriye kayıtlarına ulaşılamadığı için beyanları esas alınıyor. Bunun da sakıncalı olması nedeniyle istihbarat Suriyeli mültecileri de yakından takip ediyor.

HAREKETLİLİK İNCELENİYOR
Mültecilerin, ülkeye giriş çıkış yapma sıklığı, yaşamını sürdürdüğü şehir tercihi, ne sıklıkta ev değiştirdiği ve herhangi bir işte çalışıp çalışmadığı gibi bilgiler üzerinden inceleme yapıldığı belirtildi. Şüpheli hareketlilik ve riskli ilişkileri olanların da sınır dışı edilmesine ilişkin çalışma yapılmasına karar verildi.
Kaynak: Hürriyet

17‘Türk-Rus işbirliği DEAŞ’ı sıkıştırdı’

İSTANBUL’da Reina saldırısıyla birlikte DEAŞ’ın şimdiye kadar Türkiye’ye yönelik muğlak bıraktığı yaklaşımını tam savaş haline dönüştürdüğünü söyleyen terörizmle mücadele uzmanı Bruce Riedel’e göre bu tırmandırma politikasının sebebi ise Türkiye ve Rusya arasında artan işbirliği ve bunun örgüt üzerinde yarattığı baskı.

Hürriyet’e konuşan Riedel şunları söyledi:

‘İLK SOMUT GÖSTERGE’

“DEAŞ son iki aydır, Türk sivilleri hedef alma konusunda muğlak bıraktığı politikasını net bir politikaya doğru değiştirdi. Sivilleri hedef alacak. İstanbul gece kulübü saldırısı da muhtemelen bu değişimin ilk somut göstergesi.  (DEAŞ lideri Ebu Bekir) El Bağdadi (46), hatırlarsanız Kasım başında (3 Kasım) bir açıklama yayınladı ve DEAŞ’ın Türkiye’yi hedef alacağını duyurdu. Bundan önce DEAŞ, adamlarını Avrupa ve diğer yerlerden Suriye ve Irak’a geçirmede Türk toprağını kullanmaya çalışırken Türk hedeflere karşı muğlak ve dikkatli bir yaklaşım içindeydi. Bu bitti. Şimdi DEAŞ’ın Türkiye’yle tam bir savaş halinde olduğunu söyleyebiliriz.

‘BELİRSİZLİK BİTTİ’

Bağdadi’nin açıklamasından önce bir belirsizlik hali bırakıp DEAŞ karşıtı koalisyona tam destek vermemesi için Türk hükümetine sinyal gönderiyorlardı. Türkiye bu doğrultuda ilerledikçe de daha şiddetli sinyaller göndermeye devam ettiler. Ama yine de kendilerine bir hareket alanı bırakıyorlardı. O belirsizlik dönemi bitti. Yılbaşı gecesi kentin kalbinde eğitim görmüş silahlı bir saldırganın gerçekleştirdiği gece kulübü saldırısı, çok çarpıcı bir tırmandırma şekli. DEAŞ uzun süredir Rusya’yla savaşta. Bir süredir Rusya’ya yönelik saldırılar düzenliyor. Buna şimdiye kadar DEAŞ’ın Irak ve Suriye dışında gördüğümüz en kanlı saldırısı olan, Sina Yarımadası’nda düşürülen Rus uçağı dahil. Sonbahardan beri Moskova ve Ankara yakınlaştıkça da DEAŞ, Türkiye konusunda bir muğlaklık bırakmanın artık faydası olmayacağına karar verdi.

‘BASKI ARTIYOR’

DEAŞ, Türkiye’deki varlığına karşı sert terörle mücadele önlemleriyle karşı karşıya. Türk-Rus yakınlaşması, Musul ve diğer yerlerde de bir baskı yaratıyor. Ve baskı arttıkça da, yeni devletleri düşman ilan ediyor. Fransa, Belçika, Almanya ve şimdi açıkçası Türkiye de listede. Bu tür saldırılar bağlamında, bölgede yeterince yabancı savaşçıları var. DEAŞ baskı altındayken böyle korkunç terör saldırıları düzenleyecek aşırı uç görüşte birçok kişisi olacak. Çok geniş bir operasyon ekibine ihtiyacınız yok bu saldırılarda, bir kişi tek başına da hareket edebilir. DEAŞ’la da yüz yüze çok sınırlı bir iletişimi olur.

‘SONA YAKLAŞILMADI’

Koalisyon, DEAŞ’a karşı en az son 6 aydır büyük bir ilerleme kaydetti. Libya’da, Musul’da, ekonomik cephede. Ama DEAŞ halen yok edilme noktasından çok uzakta. Bağdadi halen sağ. Ondan sonra gelecek kişi de şimdiden belirlendi. Bir Bahreynli. (Türki el Binali, 33). O yüzden sona yaklaşmış değiliz. Koalisyonun önümüzde uzun ve kanlı bir savaş olduğunun bilinciyle işbirliği çabalarını artırması gerekiyor. Taktik seviyede bazı işbirlikleri görüyoruz. Özellikle Suriye ve Irak dışında, Avrupa’da, İstanbul’da faaliyet gösteren, sahadaki savaşçılar arasında. El Kaide ve DEAŞ arasındaki farklılıklar ideolojik olmaktan öte tepedeki liderlikle ilgili. Bu da demek oluyor ki iki yapı arasındaki ilişki büyük oranda Bağdadi’nin sahneden silinmesiyle ilgili. El Kaide ve Bağdadi arasındaki düşmanlık kişisel. Bağdadi’nin yerine geçecek olan kişi, küresel cihat için birlik olmayı seçebilir. Bilmiyoruz.

‘TRUMP DA BİLMİYOR’

ABD ve Türkiye arasında El Bab’da düğümlenen farklılıkların Donald Trump geldiğinde nasıl şekilleneceğini öngörmek neredeyse imkânsız. Trump, görevi devralmaya hazırlanırken net politika önerileriyle gelmiyor. Tweetlerle geliyor. Geldiğinde de bir ülkeyi yönetmenin sabahın 2’sinde Tweet atmaktan çok farklı olduğunu keşfedecek. Bence Trump’ın başkan olduğunda ne yapacağını Donald Trump’ın kendisi dahil kimse bilmiyor.”

BİLGİ NOTU

KİMDİR

Bruce Riedel, ABD’nin en bilinen terörle mücadele uzmanlarından biri olarak tanınıyor. Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilâtında (CIA) 29 yıl çalıştıktan sonra ABD Başkanı Barack Obama’ya danışmanlık yapan Riedel, halen Brookings Enstitüsü’nde çalışıyor. Bruce Riedel, Türkçe’ye çevrilen, “Ne Kazandık – Amerika’nın Afganistan’daki Gizli Savaşı” kitabının da yazarı.

 
Kaynak: Hürriyet

16‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ pankartı açan 3 genç tartaklandı

Aziz GÜVENER/ADAPAZARI(Sakarya), (DHA) – SAKARYA’nın Serdivan İlçesi’ndeki bir alışveriş merkezinde ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ yazılı pankart açıp slogan atan 3 gence bazı kişiler saldırdı. Özel güvenlik görevlileri gençleri polise teslim etti.
Sakarya’nın en büyük alışveriş merkezi olan Serdivan AVM’ye gelen kimlikleri öğrenilemeyen 3 genç üst kattaki restoranların olduğu kata çıkarak ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ yazılı pankart açtı. Pankartta ayrıca “Ankara, İstanbul, Antep, İzmir, Reina” ve “CHP Sakarya Gençlik Kolları” yazıları yazarken 3 genç sloganlar attı. Bazı kişiler gençlere tepki göstererek saldırdı. Gençler kendilerine saldıran kişiler tarafından dövülürken, özel güvenlik görevlileri olaya müdahale etti. Özel güvenlik görevlileri 3 genci alışveriş merkezine gelen polise teslim etti. 3 genç ifadeleri alınmak üzere polis merkezine götürülürken, soruşturma başlatıldı.
FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

15Şehit olan polis için mevlit okutuldu

Polis memuru Yıldız’ın şehit olmasının 7’nci günü nedeniyle verilen mevlide Vali Özdemir Çakacak, Vali Yardımcıları Cezmi Türk Göçer, Süleyman Deniz, Mahmut Halal, Toroslar Kaymakamı Ahmet Hikmet Şahin, İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Kanat, İl Emniyet Müdürü Mehmet Şahne, askeri ve mülki erkan, şehidin ailesi ve yakınları ile çok sayıda vatandaş katıldı. Şehidin annesi Aslı Yıldız’ın Toroslar ilçesinde bulunan evinde yapılan programda duygulu anlar yaşandı. Acısı taze olan anne Aslı Yıldız, zamam zaman gözyaşı döktü. Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından Mevlid-i Şerif okunan ve dualar edilen mevlitte, Vali Özdemir Çakacak şehit ailesinin ve yakınlarının acılarını paylaşarak teselli etmeye çalıştı.

Kaynak: Hürriyet

14Seyit Tümtürk: Reina teröristine ‘Uygur’ diyen Veysi Kaynak’a kırgınız

Oktay ENSARİ/KAYSERİ, (DHA) – DÜNYA Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Reina katliamını gerçekleştiren terörist için günlerce ‘Doğu Türkistanlı’ denilerek Uygur Türklerinin suçlandığını, ancak sonunda gerçeğin ortaya çıktığını ve Özbekistan vatandaşı Abdulgadir Masharipov olduğunun açıklandığını söyledi. Teröristin başından beri kesinlikle Uygur Türkü olmadığını söylediklerini belirten Tümtürk, “Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın elinde belge olmadan, soydaşlarımızı ve diasporamızı sorumsuz açıklamasıyla zan altında bırakmasından dolayı üzgün ve kırgınız. Kendisini, uluslararası alanda Doğu Türkistanlılardan, Uygur Türklerinden özür dilemeye ve bu açıklamasını düzeltmeye çağırıyoruz” dedi.
Seyit Tümtürk, Özbek Abulgadir Masharipov’un ‘Ebu Muhammed Horasani’ kod adıyla gerçekleştirdiği eylemde Uygur Türk’ü olduğu yolundaki açıklamaların, uluslararası camiada ve Türkiye’deki on binlerce Doğu Türkistanlıyı zan altında bıraktığı ve algı yaratıldığı görüşünü savundu. Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın yaptığı açıklamanın ardından ABD, Avrupa ve özellikle Çin ile Türkiye’de bir kısım medyanın Uygur Türklerini hedef tahtasına koyduğuna dikkati çeken Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, şunları söyledi:
”Adalet bakanı Sayın Bekir Bozdağ, İzmir’deki terör saldırısı için verdiği demeçte ‘Teröristlerin kimlikleri belli oldu, ama soruşturmanın selameti için açıklamıyoruz’ dedi. Hem de saldırıyı gerçekleştiren teröristler orda ölü bulunurken. Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Sayın Veysi Kaynak ise ortada henüz kesinleşmiş hiç bir bilgi yokken Reina saldırısını gerçekleştiren kişinin Uygur olduğunu televizyondan duyurdu.
Saldırıdan hemen sonra bazı basın kuruluşları, televizyon ve gazetelerinde Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri tabirini kullandı.”
“ÖZÜR DİLEMEYE ÇAĞIRIYORUZ”
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın, teröristin Uygur Türkü olduğu açıklamasının yabancı basında da yer aldığını, Avrupa ülkelerinde yaşayan Uygurların bile kötü gösterilip hedef yapıldığını kaydeden Seyit Tümtürk, “Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın elinde belge olmadan, soydaşlarımızı ve diasporamızı sorumsuz açıklamasıyla zan altında bırakmasından dolayı üzgün ve kırgınız. Kendisini, uluslararası alanda Doğu Türkistanlılardan, Uygur Türklerinden özür dilemeye ve bu açıklamasını düzeltmeye çağırıyoruz” dedi.
Seyit Tümtürk, medyada bazı kişilerin olayı yorumlarken saldırganın etnik kimliği olarak Orta Asya Türk boylarının adlarını teker teker saydığını belirtirken de “Türkiye’de yaşayan Uygur, Kazak, Kırgız , Özbek vatandaşlar böyle bir olaydan dolayı anılmaktan son derece rahatsızlar ve tedirginler” dedi. Bu terörist gibi kişilerin her toplumdan çıkabileceğini, ‘suçlu kişi vardır, suçlu millet yoktur’ diyerek olaya yaklaşılması gerektiğini belirten Tümtürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz darbe girişiminde bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içip büyüyen, hatta devletin imkanları ile yetişip çok yüksek mertebelere kadar yükselmiş kimselerin içinden de aklını kiraya vermiş, beyni yıkanmış sütü bozuk hainlerin çıktığına şahit olmadık mı? Dolayısı ile Reina canisinin kimliği Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen değil, azılı bir teröristtir. Biz şimdi teröristin kişisel kimliği detayında debelenirken olayın görünmeyen ama asıl organizatörlerini sorgulamaktan aciz kalırsak, karanlık odaklar muradına ermiş olurlar.”
DHA’YA TEŞEKKÜR
Seyit Tümtürk, daha önce Reina saldırısını gerçekleştiren teröristin Doğu Türkistanlı ve Uygur Türkü olmadığına yönelik açıklamasının DHA’da yer aldığını da hatırlattı. Bu açıklama ve uyarılarına karşın teröristin Uygur Türkü olduğunun da ısrar eden medya kuruluşları hakkında hukuki yollara gideceklerini belirten Tümtürk, “Teröristin Uygur Türkü olmadığı konusundaki iddialarımıza medyada sadece DHA yer verdi. Bu nedenle Doğu Türkistanlılar Uygur Türkleri ve diaspora adına DHA’ya teşekkür ediyoruz” dedi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

13Reina’daki Noel Baba konuştu!

İstanbul Ortaköy’de yılbaşı gecesi Reina’da 39 kişinin öldürüldüğü katliamın ardından mekânda 9 yıldır çalışan ve o gece Noel Baba kostümü giyen Selçuk Ş.’yle (33) konuştu. Habertürk’ten Hüseyin Şentürk’e konuşan Selçuk Ş.,  her yıl müşterilere şirinlik olsun diye bu kıyafeti giyip içecek servisi yaptığını, fotoğraf çektirdiğini söyleyerek, o geceyi anlattı.

‘SAKİN OLUN DİYE İNSANLARA BAĞIRDIM’

“Saat 01.15 sıralarında ‘Tak Tak!’ diye silah sesleri geldi. Şampanya ya da konfeti patlatılıyor sandım. Etrafa baktım, insanlar üzerime doğru koşuyordu. Merdivenlerden yazlık restoran kısmına indim. İçeride Hollanda’dan gelen kız arkadaşım ve arkadaşları vardı. Silah sesleri bir dakikadan fazla sürdü. Kız arkadaşımı bulmak için yukarı çıktım. Onu ve arkadaşlarını saklanırken buldum. Biz kaçarken insanlar da peşimizden gelmeye başladı. Nereye gideceklerini bilmiyorlardı. İnsanlara ‘Sakin olun’ diye bağırdım. Mutfak kısmındaki odaya girip saklandık. 15-20 kişiydik. Eşi ölen bir Lübnanlı kadın ağlıyordu. Kapının önüne gelen yaralı bir kadını daha içeri alıp kapıyı kapattık. Elimize ne geçtiyse kapının önüne yığdık. Yaralı bir kadına tampon yapıp kanını durdurmaya çalışıyorduk.”

Odada yaklaşık yarım saat kaldıklarını söyleyen Selçuk Ş., şöyle devam etti: “Bu arada telefonla arkadaşlarımız bizi arıyor, biz de polisi arayıp saklandığımız yeri tarif ediyorduk. Sonra Özel Harekât polisi gelip bizi odadan çıkardı.”

‘BENİ GÖRSEYDİ YAŞIYOR OLMAZDIM’

Reina’da Noel Baba kıyafetli kişinin sadece kendisi olduğunu söyleyen Selçuk Ş., saldırganı hiç görmediğini belirtti ve şöyle konuştu: “Görseydim zaten şu an yaşıyor olmazdım. Bu kıyafeti her sene ben giyiyorum. Müşterileri memnun etmek için böyle bir şirinlik yapıyoruz.”

Saldırı sonrasında Noel Baba kıyafetli bir kişiden bahsedildiğini, bunun terörist olduğunun söylendiğini hatırlatan Selçuk Ş., “Bunları okuyunca şaşırdım. Kamera görüntülerinde her şey var. O gece gidip emniyette ifade verdim. İçeride birden fazla saldırgan var mıydı, onu bilmiyorum” diye konuştu.
Kaynak: Hürriyet

12Reina’da tekmelenmiş

Katliamcının Reina’daki görüntülerine Hürriyet ulaştı. Görüntülerde saldırgan, kurbanların arasına saklanmaya çalışırken yerde yatan biri tarafından tekmeleniyor.

01.20’DE PANİK

DEAŞ’lı teröristin saat 01.20’deki saldırısıyla birlikte Reina’da eğlenenler panik halinde kaçışmaya başlıyor.Kaçan bazı kişilerin yere düşenlerin üzerinden geçtiği, bazılarının da vurulan arkadaşlarını sürükleyerek olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştığı görülüyor.

TARIYOR, TARIYOR

Yılbaşı gecesi eğlence mekânındaki dehşet yaklaşık 5 dakika sürüyor. Korku dolu anlar yaşayan bazı kişiler bulundukları yerde masa ve koltuklarına altına saklanmaya çalışıyor.

Bazı kişilerin de birbirlerine sarıldığı, birbirlerini korumaya çalıştığı görülüyor.

BERESİNİ ÇIKARIYOR

Eğlence mekânında 39 kişiyi katleden terörist, saat 01.26’da üzerindeki montunu ve beresini çıkarıyor.

Ardından da kazağını çıkartan katliamcının üzerinde sadece gömlek ve pantolonu kalıyor. Yerdekilerin yanından geçiyor, bir müddet sonra dönüyor.

Özbek asıllı Abdulgadir Masharpov 34 yaşında.

EĞİLİP YAKLAŞIYOR

Elinde geçici körlüğe ve işitme kaybına yol açan ‘flashbang’ türü patlayıcı tutan saldırgan saat 01.27’de yerde saklanmaya çalışan bir grubun yanına yaklaşıyor. Bu sırada grubun içindeki bir erkek, kendisine yaklaşan ve üzerine eğilen teröriste birkaç tekme atıyor.

ELİNİ YARALIYOR

Saldırgan tekmeyi yiyince geriye doğru savruluyor ve elindeki ‘flashbang’ patlıyor. Terörist, patlamanın etkisiyle yerde 10-15 saniye hareketsiz kalıyor. Elinden yaralanan terörist, kendisine gelir gelmez ise birçok kişiyi katlettiği kulüpten çıkıyor.
Teröristin ‘flashbang’in patlaması ve tekme yedikten sonra bir süre yerde oturduğu, kendi gelince mekandan çıktığı görülüyor.

 

Kaynak: Hürriyet

11Özel güvenliğe Reina ayarı

Özel güvenlik görevlilerinin belirlenen yetkileri görevli oldukları süre içinde ve görev alanlarında kullanılacak, görevliler silahlarını görev alanı dışına çıkaramayacak. Özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilecekler ile özel güvenlik şirketleri, alarm izleme merkezleri ve özel güvenlik eğitimi verecek kurumlarda yönetici olarak çalışacaklar hakkında valilik tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak. Sonucu olumlu olanlara, özel güvenlik eğitimini bitirmiş olmak şartıyla valilikçe çalışma izni verilecek.
Kaynak: Hürriyet

10Son dakika.. Reina saldırganının kimliği belli oldu

İstanbul Emniyeti’nden alınan bilgiye göre, 39 kişinin yaşamını yitirdiği Reina saldırısını, Özbek asıllı Abdulkadir Masharipov adındaki teröristin yaptığı belirtildi.

15 ARALIK’TA İSTANBUL’A GELDİĞİ ORTAYA ÇIKMIŞTI

DEAŞ’ın bu hücresinin çökertilmesinin ardından Reina katliamcısı olan saldırganın 15 Aralık günü Konya’dan İstanbul’a geldiği belirlendi. Konya’daki DEAŞ’ın Özbek hücresinin de, katliamda kullanılan silah ve patlayıcıları örgüt üyelerince İstanbul’a getirdiği belirlendi. Hücrenin, saldırı sonrasında Reina saldırganına lojistik destek vermeye devam ettikleri tespit edildi.

Kaynak: Hürriyet

9Son dakika: Reina saldırısında şoke eden iddia

Habertürk Gazetesi’nden Nihat Uludağ’ın haberine göre, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüğü ekipleri, 39 kişiyi katleden terör örgütü DEAŞ’ın, Doğu Türkistan uyruklu “Özbek” yapılanmasını deşifre etti.

İstanbul’da yılbaşı gecesi 39 kişinin can verdiği Reina katliamını DEAŞ terör örgütünün “Özbek” hücresinin organize ettiği iddia edildi.

Yürütülen operasyonda, Reina katliamcısı DEAŞ’lı teröriste yardım ve yataklık yapan 10 kişilik bir hücre de çökertildi. Gözaltına alınan bu hücre yapılanmasının, Reina saldırısının organizasyonunda aktif olarak görev aldıkları belirlendi.

GÖZALTI SAYISI 25’E YÜKSELDİ

Operasyonlarda, Reina katliamını yapan Ebu Muhammed Horasani kod adını kullanan ancak gerçek ismi henüz belirlenemeyen Özbek asıllı olduğu belirtilen Doğu Türkistanlı teröriste yardım ve yataklık yapan 10 kişi ile ilişkileri olan 15 kişi daha gözaltına alındı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınanların sayısı 25’e ulaştı.

15 ARALIK’TA İSTANBUL’A GELDİ

Reina saldırganının aralık ayında Konya merkezli hücrenin ortaya çıkmasının ardından harekete geçtiği öğrenildi. Edinilen bilgilere göre; Konya’da 12 Aralık günü bir yolcu otobüsüne çanta içerisinde teslim edilen bir kargo, muavinin şüphesi üzerine ele geçirildi. Çantadan suikast silahı Sig Sauer ve 50 mermi çıktı. Kargonun alıcılarına yönelik yapılan operasyonda, İstanbul’da yaşayan yabancı uyruklu A. Abulizi ile O. Asım gözaltına alındı. Araştırmalarda, silah bulunan kargonun üzerindeki isimlerden yola çıkılarak Konya’da yaşayan W. Abulizi de yakalandı. A. Abulizi ile Konya’daki W. Abulizi’nin akraba olduğu anlaşıldı. W. Abulizi’nin ise Reina eylemcisiyle bağlantılı olduğu yılbaşındaki saldırıdan sonra tespit edildi.

DEAŞ’ın bu hücresinin çökertilmesinin ardından Reina katliamcısı olan saldırganın 15 Aralık günü Konya’dan İstanbul’a geldiği belirlendi. Konya’daki DEAŞ’ın Özbek hücresinin de, katliamda kullanılan silah ve patlayıcıları örgüt üyelerince İstanbul’a getirdiği belirlendi. Hücrenin, saldırı sonrasında Reina saldırganına lojistik destek vermeye devam ettikleri tespit edildi.

Reina’ya 60 metre… Duruyor… Dönüyor…

Kaynak: Hürriyet

8‘Oh olsun’a Ürdün’de 12 gözaltı

Haberi, Ürdün medyasını kaynak gösteren Associated Press duyurdu. Ürdün haber ajansı Petra da 16 sosyal medya hesabının incelendiğini ve bu kapsamda 12 kişinin gözaltına alındığını bildirdi. Haberde; ‘saldırıya destek vermek’, ‘nefrete teşvik’, ‘bölücülük yapmak’ ve ‘terör eylemi kurbanları ile ailelerine hakaret etmek’le suçlanan bu kişilerin, Siber Suçlar Yasası’nın 11’inci maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle yargılanacakları belirtildi. Ortaköy’deki ünlü gece kulübü Reina’ya düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybeden 39 kişiden ikisi Ürdün vatandaşıydı. Saldırıda altı Ürdün vatandaşı da yaralanmıştı.
Kaynak: Hürriyet

7Reina’ya 60 metre… Duruyor… Dönüyor…

Saat 01.37’de çekilen kamera görüntülerinde saldırganın, Reina’dan Ortaköy yönüne doğru yaklaşık 60 metre ilerledikten sonra olay yerini izleyen bir grup tarafından durdurulduğu, eline bakıldıktan sonra da yaralı zannedilerek gitmesine izin verildiği görülüyor. Saldırganı durduranların sivil polis olabileceği de iddia ediliyor.

Gece kulübünün çok yakınındaki bir iş yerine ait güvenlik kamerası görüntülerine göre saldırgan olduğu iddia edilen kişi, Reina’dan ayrıldıktan sonra sola dönerek, Ortaköy istikametine doğru yürüyor. Sol elini cebinde tuttuğu görünen şahıs, Reina’dan yaklaşık 60 metre uzaklıkta bir aracın arkasında duran bir grup sivil tarafından durduruluyor.

Sivillerin içinde yakası fosforlu bir görevli de dikkat çekiyor. Gruptaki iki sivil, saldırgana seslenerek, geri dönmesini istiyor. Geri dönen saldırganın yaralı halde olduğu anlaşılan sağ eline bakan iki sivil, bu şahsın gitmesine izin veriyor. Saldırgan olduğu iddia edilen kişinin bu esnada bile sol elini cebinden çıkarmadığı görülüyor. Cebinde tuttuğu nesnenin silah ya da bir patlayıcı olabileceği tahmin ediliyor.

DİĞER VİDEOLARI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN

‘Otoparka saklanıp polisi gözledi’

 
Kaynak: Hürriyet

6Independent yazarı Calder, Türkiye’ye davet edildi

TÜRKİYE Küçük Oteller Derneği, “Teröre verilebilecek en güzel cevabın Türkiye’de tatil yapmak” diye yazan Independent Gazetesi yazarı Simon Calder’i Türkiye’ye davet etti.

İngiltere’nin saygın gazetesi Independent’ın yazarı Simon Calder, Reina’daki saldırıyla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme alması ve teröre verilebilecek en güzel cevabın Türkiye’de tatil yapmak olduğunu ifade etmesinin ardından, Türkiye Küçük Oteller Derneği Genel Başkanı Mehmet Çelik, bir mektup yazarak kendisini Türkiye’ye davet etti. Çelik, Calder’i derneğe üye 250 butik otelin sahibi adına Türkiye’ye davet ettiğini kaydetti.

Independent Gazetesi yazarı Calder’e yazdığı mektupta, “Çağrınızı, yüreğimize serpilmiş bir su gibi değerlendiriyor ve teşekkür ediyorum” ifadesini kullanan Çeşme’de butik otelde işleten Türkiye Küçük Oteller Derneği Genel Başkanı Mehmet Çelik, davetini şöyle dile getirdi:

“Rengi, dili, dini, bayrağı ne olursa olsun, asıl olan insan ve insanlıktır. Uzun yıllardır, bir çok ülkede terör, bir çok yere kor gibi düşmüş, çok canlar yakmıştır. Hepsini aynı üzüntü ve endişe ile izlerken, son yıllarda bu kara bulutlar ülkemiz üstünde gezmeye başlamış ve bizleri derinden üzmüştür. Böylesi bir ortamda, tabiki en çok etkilenen de turizm olmuştur. Bu sektörden ailesini geçindiren yüzlerce insan, ülkemizin içinde bulunduğu kaos ortamının yarattığı bunalım dışında geçim derdine düşmüştür. Bu umutsuz durumumuzda yazmış olduğunuz yazı ve yapmış olduğunuz çağrı, tüm halkımızda, özellikle turizm emekçilerinde yüzlerinde bir gülümseme yaratmıştır. 250 üyesi ile küçük oteller segmentinde, Türkiye’ nin en önemli erneği olan Türkiye Küçük Oteller Derneği olarak, tüm üyelerimiz adına size teşekkür ediyor ve ülkemize davet ediyorum. misafirimiz olmanızdan büyük onur duyacağız. Sevgi ve saygılarımla.”

Çelik, Calder’i Türkiye Küçük Oteller Derneği üyesi 250 butik otelin sahibi adına Türkiye’ye davet ettiğini söyledi.

Güneş ATAGÖZ / ÇEŞME (İzmir), (DHA)

FOTOĞRAF
Kaynak: Hürriyet

5Müezzinoğlu: Büyükanne projesi, İstanbul Sanayli Odası’yla önce 1000 ailede başlatılacak (2)

BAKAN MÜEZZİNOĞLU’NDAN YURT İÇİNE YATIRIM ÇAĞIRISI
‘Çalışma Hayatında Milli Seferberlik’ projesinin startını Konya’dan veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Konya Ticaret Odası’nda, sanayiciler, sendika ve oda temsilcileriyle biraraya geldi.
Bu ülkede herkesin sorumluluğu bulunduğuna dikkat çeken Bakan Müezzinoğlu, sermayesini emniyet sibobu olarak yurt dışına götürüp yatırım yapmak isteyenlere, yatırımınızı yurt içinde yapın diye çağrıda bulundu. Müezzinoğlu, şunları söyledi:
”Bu ülkede karamsarlık yaymak isteyenlere prim vermek, bu milletin yarınları ve milli duruşu olamaz. Birilerinin kurduğu tuzaklardan korkarak, ben de dışarıda tedbir alayım diyerek yatırım yapmamak ve sermayesini dışarıya emniyet sibobu olarak göndermek, milli ve yerli duruş olamaz. Bu millet bunların hiç birine hakkını helal etmez. Olaylar, sıkıntılar var, ben tedbirimi alayım. Ben daralayım, dışarıya biraz emniyet stoğu yapayım demek, açıkçası dün bir siyasimiz, ‘Anayasa için, anayasaya evet oyu vermek ihanettir’ demiş, bence o çok yanlış bir cümle ama dışarıya kendisi için stok yapanlar esasında bu ülkeye ve millete ihanet edenlerdir. Bu ülkede kazandığını yeri geldiği zaman bu ülke için feda edemeyeceksek, milli oluşumuz da yerli oluşumuz da sorgulanır.’’
BUGÜN FEDEKARLIK GÜNÜ
Bir adım daha ileriye giderek Türkiye için oynanan oyunları bozmakta herkesin üzerimize düşen görevi yerine getirmesi gerektiğine dikkat çeken Bakan Müezzinoğlu, ”Akşam eve gittiğimizde vicdanımız huzurlu olacak. Toplumla yüz yüze geldiğimizde toplumun gözünün içine de yüreğinin derinliklerine de bakabilecek öz güvenimiz olacak, samimi vicdani duruşumuz olacak. O nedenle, zor zamanda ülkenin, milletin yanında duruşunu ve gerekli adımları atışını yapamayan arkadaşlarımız, bu ülkenin milli ve yerli duruşu, insanları diğerlerine örnek olacak cesarete diğerlerinin de oluşturacağı kayıpları da telafi edecek duruşu göstermek zorundayız. Bugün fedakarlık günüdür. Fedakarlık günü olmak, korkmak demek değildir. Fedakarlık günü, ülkeyi emniyete alacak adımları atmak için daha fazla risk, yağmursa yağmurda ıslanacağız, çamursa çamurda yürüyeceğiz, karda kışta bu mücadeeyi vereceğiz. 100 kişi ise 110 kişi yapacağız. Bir kişi ise bin 50, bin 100 kişi yapacağız. Onun riskini öyle veya böyle göğüsleyeceğiz. Zora geldiğimizde hep beraber paylaşarak azaltacağız’’ diye konuştu.
Türkiye’nin ayrıştırılmak istendiğini belirterek Ortaköy’deki terör saldırısına değinen Bakan Müezzinoğlu, şunları söyledi:
”Yılbaşı gecesi Reina’da yapılan eylemi, DEAŞ’ın yapabilme kabiliyetinin olmadığını, 79 milyon ülke insanının aklı başında olan herkes analiz ediyor. DEAŞ yapsa yapsa bir canlı bombayı üzerine yerleştirir orada patlatır. Ama hadise öyle değil. Bugün geldiğimiz noktada bile her boyutuyla, milimetrik hesaplanmış hain bir terör eylemi veya bir büyük oyun. Terör eylemiyle bu milletin kaderiyle oynanmak istenen, bu milletin yaşam tarzları çatışması zemini hazırlanmaya çalışılıyor. O gece yılbaşını kendi duygu dünyası ile kendi mutlu olma dünyasıyla orada kutlamak isteyen masum insanlara, o silahı çeken insan olamaz. İnsanı değer taşıyamaz. Hiç bir inancın, hiçbir milletin, hiçbir değerin mensubu olamaz. Ama bunu oynatan, bu değerleri çatıştırabilmenin stratejik alanın planlıyor. Ondan sonra da twiterlardan, sosyal medyadan bu ülkeyi ayrıştıracak yaşam tarzları nedeniyle çatıştıracak oyunları ve tuzakları bu milletin karşına getiriyor. Ama hiç tereddütleri olmasın ki, bu millet bu oyunları prim vermedi vermeyecek.”
FOTOĞRAFLI

Kaynak: Hürriyet

4İzmir’deki saldırıda son dakika! O teröristlerin kim olduğu ortaya çıktı

İzmir’de terör örgütü PKK mensuplarınca adliye önünde gerçekleştirilen terör saldırısına ilişkin soruşturmayı yürüten güvenlik güçleri, önemli bilgilere ulaştı. AA muhabirinin güvenlik kaynaklarından aldığı bilgiye göre, İzmir Adliyesi C kapısı yakınında ölü ele geçirilen PKK’lı iki teröristin üzerinden Gaziantep’te yaşayan iki kişi adına düzenlenmiş sahte kimlik çıktı.

Yapılan incelemede, Gaziantep’teki kişilerin teröristlerle herhangi bir bağlantısına rastlanmazken, teröristlerin PKK’nın dağ kadrosundan olduğu belirlendi.

İzmir’deki çatışmada teröristlerin arkasına saklandığı Jandarma aracında asker var mıydı?

BORNOVA’DAN EV KİRALAMIŞLAR

28 Aralık’ta İzmir’e gelerek Bornova ilçesinde bir ev kiralayan teröristler, 30 Aralık’ta yurt dışından gelen ve kimliği açıklanmayan bir kişiyle buluşup iki araç satın aldı. Araçların ödemesini yaparak ruhsatlarını da kendi adına alan kişi, aynı gün Türkiye’den ayrıldı. Teröristlerin kiraladığı evde yapılan incelemede, akümülatör ve silikon tarzı malzemeler ele geçirildi.

LPG TANKI YANINA YERLEŞTİRMİŞLER

Araçların şehir dışına çıkarılmadığını ve patlayıcının İzmir’de hazırlandığını değerlendiren güvenlik güçleri, amonyum nitrat kullanılarak hazırlanan yaklaşık 150 kilogramlık patlayıcının etkisini artırmak için aracın bagajındaki LPG tankının yanına yerleştirildiğini belirledi.

İKİNCİ PATLAYICIYA RASTLANMADI
Adliye binası yakınlarında park halindeyken kontrollü şekilde patlatılan 45 LV 414 plakalı otomobilde yapılan incelemede herhangi bir bomba düzeneğine rastlamayan güvenlik güçleri, teröristlerin, ikinci aracı saldırı sonrası kaçmak için kullanacakları ihtimali üzerinde duruyor.

Olayla ilgili gözaltında bulunan 18 şüpheliden İzmir’de yakalanan 9’unun, saldırıyı gerçekleştiren teröristlerle doğrudan bağlantılı oldukları ve emniyetteki işlemlerinin devam ettiği öğrenildi.
PKK’lı teröristlerin, Reina’ya saldıran DEAŞ’lı terörist gibi vakit kaybetmemek için şarjörleri bantladığı görülmüştü.

TERÖRİSTLERİN PLANI DA ORTAYA ÇIKTI

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, teröristlerin planıyla ilgili çok önemli açıklamalar yaptı: “Teröristler iki kişi, birisi terör soruşturmalarını yürüten savcıların olduğu blokta iniyor, onun valiz şeklinde bir çantası var ve çantada ağır silahlar var. Diğeri de aracı patladığı noktaya getiriyor. Fethi Sekin’in müdahalesiyle eylem erken baş oluyor. Onlar planlarını gerçekleştiremiyor. El bombaları da var. RPG’nin ucuna takılacak tanksavar var. Bu öyle birşey ki 1.5 metrelik duvarı delip geçebilecek bir alet. Patlama olduktan sonra biri C bloğa dönük saldırı yaparken diğeri el bombalarıyla içeri girmeyi planlamış. Bu da son derece önemli. Şunu ifade tememiz lazım. Türk yargısı bugüne kadar adalete hizmet etti çok şehit verdi. Adaleti ve hukuku ayakta tutmaktan devletin milletin kendilerine vrediği yetkiyi kullanmaktan geri kalmamışlardır. Birilerinin, biz korkuturuz, yıldırırız diye bir hesabı varsa boşuna hesap kitap yapmasınlar. Herkes görevini nasıl büyük bir cesaretle doğru bir şekilde yürütüp adaleti ayakta tuttuysa Türk yargısında görev yapan herkes bundan sonra da devam edecektir.”

HABER VİDEOLARINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Kaynak: Hürriyet

3Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Cengiz açıklama yaptı

İbrahim AKTÜRK-Süleyman KAYA/İSTANBUL,(DHA) Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı İsmail Cengiz, Reina saldırısını sadece bir terör saldırısı olarak değil, ülkeyi parçalamaya yönelik bir savaş olarak gördüğünü söyledi. Reina saldırısını şiddetle kınadığını belirten Cengiz, “Terör saldırıları kimden ve nereden gelirse gelsin, tüm Türklere yapılmış saldırı olarak görüyoruz ve lanetliyoruz. Bizler bu saldırıları terör saldırıları olarak değil, ülkemizi parçalamaya yönelik, vatan olarak bildiğimiz Türkiye topraklarını parçalamaya yönelik bir savaş olarak görüyoruz. Bütün Türkmenler olarak, ülkemizi terör yuvası haline getirmek isteyen küresel güçlere geçit vermeyeceğiz” diye konuştu.

 

 

“TERÖRÜN ADI, TERÖRİSTİN KİMLİĞİ OLMAZ”
Türkmenler olarak, ülkeyi her tehlikeye karşı korumak için savaştıklarını belirten Cengiz, Reina saldırısını düzenleyen teröristin kimliği netleşmeden Türkmenler’in suçluymuş gibi gösterildiğini öne sürdü. Cengiz, şöyle devam etti: Teröristin kimliği henüz daha netleşmeden Bu ülkeye yerleşen Türkmenlerin bir suçluymuş gibi mahkum edilmesini şiddetle kınıyoruz. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda, 15 Temmuz darbe kalkışmasında omuz omuza savaşan bizleri, bu suçlayıcı tavır bizleri üzüntüye sevk etmiştir. Terörün adı, teröristin kimliği olmaz
“BİZİM ÜMİT KAYNAĞIMIZ, SON KALEMİZ DİYE SIĞINDIĞIMIZ ŞU AZİZ TÜRKİYE..”
4 bin cıvarında üyeleri bulunan dernekler adına konuşan İsmail Cengiz konuşmasının devamında da “Bizim ümit kaynağımız son kalemiz diye sığındığımız şu aziz Türkiye’de, güzel ilçemizde 50 yıldır yaşıyoruz. Kendi aramızda şu soydaşlarımızın arasında bir katilimiz, bir hırsızımız, dilencimiz yoktur. Biz her zaman bu devletin yanında olduk. Türkmenler olarak, eğer içimizden biri ise bu terörist, şiddetle reddediyoruz, kabul etmiyoruz. Çünkü bizim içimizden böyle bir teröristin çıkmayacağına inanıyoruz” dedi.

(FOTOĞRAF)

 

 
Kaynak: Hürriyet

2Başkonsoloslar Reina önüne karanfil bıraktı

Hasan YILDIRIM – Mustafa ÖZDABAK – Özgür EREN / İSTANBUL (DHA) – İSTANBUL’da görev yapan 14 başkonsolos ve 30’a yakın diplomatik temsilci, terör saldırısına uğrayan Reina önünde hayatını kaybedenlerin anısına karanfil bırakarak dua etti.

İstanbul’da görev yapan başkonsolos ve diplomatik temsilciler, İstanbul Valiliği ve Beşiktaş Kaymakamlığı öncülüğünde Ortaköy’deki terör saldırısının yaşandığı yere karanfil bırakarak, hayatını kaybedenler için dua etti.

Aralarında Almanya, Fransa, Hollanda, Bulgaristan, Çin, Suudi Arabistan, Danimarka ve Endonezya’nın bulunduğu temsilciler ellerindeki karanfillerle hep birlikte saldırı noktasına gelerek terörü lanetledi. Burada konuşan Beşiktaş Kaymakamı Abdullah Kalkan, “Yabancı ülkelerin başkonsolosları valiliğimize müracaatla yılbaşı gecesi meydana gelen menfur terör saldırısında hayatlarını kaybeden terör kurbanlarımızı, şehitlerimizi anmak istediklerini bu mücadelede Türk Milleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında olduklarını göstermek açısından ve terörü lanetlediklerinin dünya tarafından bilinmesi açısından bu etkinliği düzenlemek istediklerini belirtmişlerdir. Ben kendilerine bu hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. O menfur saldırıda hayatını kaybeden bütün insanlarımızın, şehitlerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum. Türk Milleti’ne başsağlığı diliyorum. İnsanlık alemine başsağlığı diliyorum. Hassasiyetlerinden dolayı tekrar başkonsoloslarımıza teşekkürler ediyorum” dedi.

(FOTOĞRAF)
Kaynak: Hürriyet

1ÇOMÜ yönetimi, canlı bomba iddiasını yalanladı

Çanakkale’de sosyal medya üzerinden dün ‘Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Kütüphanesi’nde bombalı şahıs’, ‘Üniversite içerisinde terörist kovalamacası’, ‘Reina katliamını yapan cani, Çanakkale’de mi görüldü?’ şeklinde yapılan paylaşımlar, Çanakkale ve ÇOMÜ kampüsünde korku yarattı. Ardından bazı cep telefonlarına ‘Şehrimizde yapılan ihbar ve değerlendirmeler sonucu 5 Ocak 16.00’dan başlayan bölge güvenlik OHAL’i kapsamında ikinci duyuruya kadar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne bağlı meslek yüksekokul, yüksekokul ve fakültelerde yapılacak sınavlar ertelenmiştir. Bilginize Çanakkale İl EGM’ şeklinde de bir mesaj gönderildi. Çanakkaleliler, polis ve jandarma ihbar hatlarını telefon yağmuruna tuttu.

Kentte oluşturulmaya çalışılan panik havasının ardından ÇOMÜ resmi internet sitesinden ‘Asılsız ihbarlara itibar etmeyiniz’ başlığıyla yapılan yazılı açıklamada, “05.01.2017 tarihinde, Bölge EGM gönderen başlıklı ‘Sınav erteleme duyurusu SMS’i’, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Kütüphanesi’nde ‘bombalı şahıs’, ‘Üniversite içerisinde terörist kovalamacası’ gibi bildirim, haber ve sosyal medya mesajlarının hepsi asılsızdır. Üniversitemizde eğitim-öğretim, hiçbir değişikliğe uğramadan akademik takvime göre devam etmektedir. Sosyal medyada yayınlanan bu tür mesaj ve iletiler ülkemizde talihsizce yaşanan terör eylemlerinin bir uzantısı olarak yanlış bilgilendirme ve bilgi kirliliğine yol açarak, mensuplarımız ve öğrencilerimizi endişe, şüphe ve kaygıya düşürmeyi amaçlamaktadır. Bu tür mesajlara itibar edilmemesi ve sizlere gelen bu tür SMS ve mesajları 155’e bildirmeniz önem arz etmektedir” denildi.
Kaynak: Hürriyet

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz