Bugünkü (4 Şubat 2017) FETÖ haberleri

0

47Darbe iddianamesi hazır: 38×2988 ağır müebbet

Haberin diğer fotoğrafları için tıklayın

ANKARA Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman koordinesinde sürdürülen, Cumhuriyet Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen, Cumhuriyet Savcıları İstiklal Akkaya, Kemal Aksakal tarafından hazırlanan 2 bin 581 sayfalık iddianamede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘mağdur müşteki’ sıfatıyla, darbe girişimi gecesi karargâhta rehin alınan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, dönemin ikinci başkanı Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak dahil 13 asker de mağdur sıfatıyla yer aldı.

FETULLAH GÜLEN 1 NUMARA

İddianamenin bir numaralı şüphelisi Fetullah Gülen olurken, aralarında ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyelerinin bulunduğu 221 kişi de şüpheli olarak yer aldı. Darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda öldürülen General Semih Terzi dışındaki 37 ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyesi ile örgüt lideri Gülen hakkında, 2 bin 988 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. İddianamede soruşturma kapsamında 33 şüpheli hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği belirtildi. İddianamede yer alan şüphelilerden 12’sinin öğretmen, memur ve esnaftan oluşan siviller olduğu da belirlendi.

DARBE KARARI NASIL ALINDI

İddianamede, FETÖ’ye yönelik soruşturmaların TSK içine uzanacağının anlaşılmasının örgüt üyelerinde telaş ve paniğe neden olduğu belirtilerek şöyle denildi: “Devlet içindeki gücünü kaybedeceğini ve geçmişte yargı eliyle gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı operasyonların açığa çıkacağını ve akamete uğrayacağını anlayan FETÖ, devlet içinde 40 yıldır elde ettiği kazanımları kaybetme riskini göze alamamış ve bir an önce darbe yapılması için TSK’da yuvalanmış terör örgütü mensuplarını yüreklendirmiştir. Gerek bu teşvik ve yüreklendirme, gerekse de kendilerine karşı yürütülecek tasfiyenin kaçınılmaz olduğunu anlayan örgüt, son çare olarak darbe girişiminde bulunmaya karar vermiştir.”

GÖREVLERİNİ BİLİYORLARDI

Örgüt mensupları için eyleme başlama emri olarak değerlendirilen mesajlarda darbenin fiilen başlayacağı saat haricinde kalkışmaya iştirak edenlere yönelik talimat yer almadığı belirtilerek, “Buna rağmen planlanandan beş saat önce başlatılan darbeye iştirak edenler, organize biçimde örgüt tarafından görevlendirildikleri yerlere gitmiş ve kendilerine tevdi edilen vazifeleri yapmaya çalışmışlardır” denildi.

ERDOĞAN’I KAÇIRMA PLANI

İDDİANAMEDE darbe girişimine ilişkin planlama çalışmaları için Fetullah Gülen’in talimatıyla, örgütün sivil imamlarından Adil Öksüz’ün ilk olarak 27 Aralık 2015 tarihinde Akıncı Üssü’nün bulunduğu Ankara’nın Kazan ilçesine geldiği belirtildi. Öksüz’ün sivil imamlarla çeşitli tarihlerde ABD’ye seyahat ettiği anlatıldı. İddianameye göre Ankara’nın değişik bölgelerinde darbe planlamasına ve tarihine ilişkin toplantılar yapıldı. En geniş katılımlı olanı Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi’nde bulunan, üç katlı villada gerçekleştirildi.

‘HALKA RAĞMEN BAŞARILI OLAMAZ’

Çaldıran Mahallesi’nde 11 Temmuz 2016 tarihli toplantıda ise darbe girişiminde Ankara’ya yönelik kullanılacak tank ve zırhlı araçların organizasyonu yapıldı. 13 Temmuz’da Aşağı Yahyalar Mahallesi’nde bulunan evde ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kaçırma planının detayları görüşüldü.
Adil Öksüz, darbenin halka rağmen başarılı olmayacağını söyleyenlere, “Bu tür olumsuz düşüncelerle şeytanı içimize karıştırmayalım” dedi.

‘MİLLİ BİRLİK KOMİTESİ GİBİ’

İddianamede, Yurtta Sulh Konseyi ile 27 Mayıs darbesinin planlama ve icra safhalarının benzeştiği yazıldı. Yurtta Sulh Konseyi’nin üye sayısının da 27 Mayıs 1960 ihtilalinde oluşturulan Milli Birlik Komitesi’ndeki gibi 38 kişiden oluştuğu vurgulandı.

DOSYADAKİ FOTOĞRAFLAR: AMİRALDEN SİVİLE ATEŞ

16 Temmuz 2016 saat 02.45’teki kayıtta, dönemin Genelkurmay 1’inci İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Dairesi Başkanı Tuğamiral Sinan Sürer, Genelkurmay Karargâhı koridorunda, darbeci askerlerle birlikte sivil vatandaşa ateş ederken görülüyor.

BÖYLE GELDİ, BÖYLE GİTTİ

GENELKURMAY Başkanlığı General Amiral Şube Müdürü Kurmay Albay Cemil Turhan, 15 Temmuz 2016 günü saat 21.29’da Karargâh Muhabere Merkezi’nde ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan darbeci askerlerin yanında resmi kıyafetlerle görüntüde. Turhan, cuntanın başarısızlığa uğramasıyla birlikte 16 Temmuz 2016 günü saat 13.22’de nizamiyede gözaltına alınıyor.

İDDİANAMEDEN: GENELKURMAY’DA SAAT SAAT O GECE

14.00- Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler başkanlığında, Genelkurmay İnönü toplantı salonunda Teröristle Mücadele Harekâtı (TMH) toplantısı başladı.

14.25- EDOK Komutanı Korgeneral Metin İyidil, karargâha gelerek darbeci Tuğgeneral Mehmet Partigöç ile görüştü.

16.00-20.00- Aralarında emir komuta ilişkisi bulunmayan şüpheliler Doğan Öztürk, Orhan Yıkılkan, Cemil Turhan, Gökhan Eski ve Mehmet Partigöç arasında darbe girişiminin icrasına yönelik görüşmeler yapıldı.

MİT’E İHBAR GELİYOR

16.16- KKK Orgeneral Salih Zeki Çolak YAŞ hazırlıkları kapsamında karargâha geldi.
Bu saatlerde Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli, örgüt üyesi bir subay, Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) giderek, örgüt üyesi askerler tarafından Müsteşar Hakan Fidan’ın alınmasına yönelik kuruma bir saldırı olacağına dair ihbarda bulundu. Hakan Fidan, Yaşar Güler’i telefonla arayarak bilgi verdi ve bir müsteşar yardımcısını bilgi vermek için karargâha gönderdi.

17.32- Bir MİT müsteşar yardımcısı karargâha geldi.

17.54- MİT Müsteşar Yardımcısı’nın karargâhtan ayrılmasından sonra Güler, Akar’a yaşanan gelişmeleri anlattı. Akar, Fidan’ı karargâha çağırmayı teklif etti. Fidan ve Güler arasındaki toplantıya Çolak da katılarak konuya vakıf oldu.

18.24- Akar, Çolak’ı Kara Havacılık Komutanlığı’na gönderdi. Çolak, 18.24’te karargâhtan ayrıldı. Akar, Çolak’ı gönderirken olayın maskelenmesi için bir B-200 uçağı hazırlanarak Ankara dışına gideceği intibası uyandırmasını, herhangi bir uçuş olması halinde uçanları derhal tutuklamasını istedi.

18.10- MİT Müsteşarı Hakan Fidan karargâha gelerek, ihbarın daha büyük bir planın parçası olabileceğini söyledi.

18.30- Genelkurmay Başkanı Akar, Komuta Merkezi’ni arayarak, havadaki bütün araçların indirilmesi emrini verdi. Akar’ın emri saat 19.19’da tüm komutanlıklara ulaştı. Akar ayrıca 4. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Gürak’a da Etimesgut’tan hiçbir tank ve zırhlı aracın çıkmamasını emretti.
Aynı zamanlarda Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı ancak kendisine ulaşamayınca koruma müdürü ile görüşerek güvenliği ile ilgili bir problem olup olmadığını sordu.

20.09- Akar’ın makamından çıkan ve makamda Hakan Fidan’ı gören şüpheli Korgeneral İlhan Talu, şüpheli Kurmay Albay Cemil Turhan’a giderek, Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’na gittiğini, FETÖ mensubu personelle ilgili tutuklamaların başlayacağını söyledi.

ERKEN SAATE ÇEKİLDİ

20.22- MİT Müsteşarı Hakan Fidan karargâhtan ayrıldı.

20.30- Darbeci askerler endişeyle FETÖ örgütünün sivil imamı Adil Öksüz ve diğer sivil örgüt üyelerinin de bilgisi dahilinde 16 Temmuz 2016 saat 03.00 olarak belirlenen darbe faaliyetine başladılar. İddianameye göre aynı saatlerde 4. Ana Jet Üssü’nde toplanan 33 Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu, Genelkurmay’a yola çıktı.

20.46: Karargâhtan saat 20.07’de ayrılan Tümgeneral Mehmet Dişli geri döndü ve Orhan Yıkılkan’ın odasına geçti. Atama listeleri Partigöç, Yıkılkan, Dişli ve Kurmay Albay Ramazan Gözel arasında süratli bir şekilde organize edildi.

20.51 Dişli ve Yıkılkan Akar’ın odasına çıktı. 21.00 sıralarında Dişli, “Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz” diyerek, darbeyi tebliğ etti. Akar’ın söylenenlere tepki göstererek bu girişimi hiçbir şekilde desteklemeyeceğini net olarak belirttiği kaydedilen iddianamede, “Genelkurmay Başkanı’nın bu duruş ve söyleminin, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının en büyük nedenlerinden biri olduğu” belirtildi.

REHİN ALINDILAR

21.22 Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli darbeci askerler Genelkurmay’a tam teçhizatlı ve silahlı olarak girdi.

23.03 Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar derdest edildikten sonra darbeci askerlerden Tümgeneral Mehmet Dişli ve beraberindekilerle birlikte Genelkurmay Karargâhı’ndan çıkarılarak, Akıncı Üssü’ne götürüldü. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler de karargâh katında elleri ve gözleri bağlandıktan sonra darbeciler tarafından Akıncı Üssü’ne götürülüp rehin alındı.

03.55 Genelkurmay Harekât Plan Daire Başkanı Tümgeneral Baki Kavun, Genelkurmay karargâh katında darbeci askerler tarafından elleri ve gözleri bağlanarak götürüldü.
Kaynak: Hürriyet

46Son dakika… İşte darbenin beyin takımı… Kritik isimden itiraf notu!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’ndaki eylemlerle ilgili çatı iddianamesinde yer alan 221 şüphelinin, biri orgeneral, 3’ü korgeneral, 4’ü tümgeneral, 16’sı tuğgeneral, 3’ü tuğamiral, 26’sı albay, 27’si yarbay, 37’si binbaşı, 21’i yüzbaşı, kalanlar ise diğer alt rütbelerde. Şüphelilerden 199’u tutuklu, 8’i adli kontrol şartıyla serbest.

ÖRGÜT LİDERİ FETULLAH GÜLEN

15 Temmuz Darbe Girişimi Ana Davası kapsamında yazılan iddianamede bir numaralı sanık Fetullah Gülen. Yurtta Sulh Konseyi tamamen askerlerden oluşuyor. Darbeciler için ‘asker elbisesi giyen teröristler’ denildi.

HAZIRLIK ARALIK 2015’TE BAŞLADI

İddianameye göre Yurtta Sulh Konseyi 1960 darbe girişiminde bulunan Milli Birlik Komitesi gibi 38 kişiden oluşuyor. Darbe girişimi için hazırlıklar 27 Aralık 2015’te başladı. Adil Öksüz darbeci askerle toplantılar yaptı.

İşte Yurtta Sulh Konseyi Üyeleri

SABAHA KARŞI 03.00 İÇİN PLANLAMIŞLAR!

Darbe girişimi için talimat 15 Temmuz akşamı 20:30’da verildi. Darbe girişiminin 16 Temmuz sabaha karşı 03:00’da başlaması planlanıyordu, panik halinde erkene çekildi.

REKOR CEZA

İddianamede Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu belirtilen sanıklar için rekor ceza istendi. 38 sanığa 2 bin 988’er kez müebbet hapis cezası talep edildi.  Örgüt lideri Gülen’in de aralarında bulunduğu 15 firari şüpheli hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.

PLAN VE ORGANİZASYON EV TOPLANTILARINDA YAPILMIŞ

İddianamede şu bilgiler paylaşıldı: “Darbe planlarının eklerinde yer alan atamaların birbirinden habersiz hücreler şeklinde yapılanan FETÖ’nün gizliliğe azami önem vermesi ve yıllarca örgüt içerisinde yer alan bir kişinin ancak çok sınırlı sayıda örgüt mensubunu tanıyabildiği göz önüne alındığında, örgütün en üst düzeydeki sivil ve askeri mensuplarınca ortaklaşa hazırladığı, örgüt içinde yer alan her 2 veya 3 askerin sivil bir imam veya abi sorumluluğunda faaliyet gösterdiği dikkate alındığında, yüzlerce örgüt mensubunun mesleki ihtisas ve tecrübeleri de göz önüne alınarak görevlendirilmesinin, örgütün en üst düzey üyelerinin koordinesi olmadan mümkün görülmediği, planın eklerindeki atama planlaması incelendiğinde bu eklerin bir iki gün içinde hazırlanamayacak kadar kapsamlı ve önemli görevleri içerdiği, tüm örgüt mensubu askerlerin bilgilerinin tutulduğu, örgütün ABD’de bulunan merkezindeki üst düzey yöneticileri tarafından genel taslağın oluşturulduğu, teknik düzenlemesinin yapılması ve son halinin verilmesinin ise üst düzey sivil ve askeri personelin katıldığı, darbe plan ve organizasyonunun yapıldığı ev toplantılarında gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.

-Bu sözde atama listelerinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli jandarma hariç 326 general ve amiralden 94’ünün Genelkurmay Başkanlığı ya da mensubu bulunduğu kuvvet komutanlıkları emrine alındığı, 167 generalin görevine devam ettiği, 61 generalin üst görevlere atandığı, 3 generale ise herhangi bir atama planlaması yapılmadığı görülmektedir.

‘EN ÖNEMLİ TERÖRİSTLERDEN BİRİ PARTİGÖÇ’

Öte yandan AA’nın haberine göre Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman ile iddianameyi hazırlayan Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen, Cumhuriyet Savcıları Kemal Aksakal ve İstiklal Akkaya, Ankara Adliyesinde görev yapan gazetecilere bilgi verdi.

Kocaman, “Yurtta Sulh Konseyi” içinde yer aldığı belirlenen, suç tarihinde tuğgeneral rütbesiyle Genelkurmay Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığı yapan Mehmet Partigöç’ün “en önemli teröristlerden biri olduğu”nu söyledi.

“Yurtta Sulh Konseyi”nin tamamen askerlerden oluştuğunu ve darbe girişiminin planlamasıyla 1960 darbesi arasında benzerliklere ulaştıklarını ifade eden Kocaman, “Yurtta Sulh Konseyi de Milli Birlik Komitesi gibi sırf askerlerden oluşuyor. İpleri ise başkalarının elinde.” diye konuştu.

Adil Öksüz gibi darbenin organizasyonunda görev alan siviller hakkında ayrıca dava açılacağını vurgulayan Kocaman, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, hain darbe girişiminde bulunan Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin hak ettikleri cezaları almaları için etkin ve kararlı şekilde görevini yapmaya devam edecektir. Birinci tehdidimiz FETÖ.” değerlendirmesinde bulundu.
Başsavcıvekili İşçimen ise darbe girişiminin plan ve icraat safhasında daha çok kurmay albaylar ve tuğgenerallerin bulunduğunu aktardı.

İddianameyi yazan Cumhuriyet Savcıları Aksakal ve Akkaya ise darbenin hazırlıklarına ilişkin, “27 Aralık 2015’e kadar gittik.” dedi.

İZMİR’DEKİ SORUŞTURMA VE TASFİYE BEKLENTİSİ ÖNE ÇEKTİ

Başsavcılık, darbe girişiminin öne çekilmesinin en büyük nedeninin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının, Amirallere Suikast kumpas davasıyla ilgili yeniden soruşturma başlatmasının TSK’daki FETÖ üyelerini tedirgin etmesine ve YAŞ kararlarıyla tasfiye edileceklerinden korkmalarına bağlarken, gece 03.00 gibi planlanan darbe girişimin 20.30 sıralarında başlamasına ise darbecilerin ’tespit edildikleri yönündeki inançlarının neden olduğu söylendi.

EŞİNE YAZDIĞI NOTLAR

’Yurtta Sulh Konseyi’ bildirisinde imzası bulunan ve FETÖ’nün darbe girişiminin kilit isimlerinden Genelkurmay Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün eşine yazdığı notlar da iddianamede yer aldı. Partigöç’ün eşine, “Memleketin gidişatı kötü, bunu yapmak bize düştü. Eğer biz yapmasaydık zaten ömür boyu hapis yatacaktık” diye yazdığı belirtildi.

ERDOĞAN HEM MAĞDUR HEM DAVACI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar hem mağdur hem davacı olarak iddianamede yer aldı. Davacılar arasında kuvvet komutanları da bulunuyor.

İŞTE YURTTA SULH KONSEYİ ÜYELERİ

İddianamede, 15 Temmuz darbe girişimini yöneten Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin tespit edildiği belirtildi. İşte o 38 kişilik liste

1-Akın Öztürk: Hava Pilot Orgeneral, Yüksek Askeri Şura Üyesi
2-Ahmet Bircan Kırker: Tuğgeneral, Kara kuvvetleri Komutanlığı’nda Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı
3-Ahmet Özçetin:  Hava Kurmay Albay, 4. Ana Jet Üssü Harekat Komutanı
4-Ali Kalyoncu: Tuğgeneral, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda Personel İşlem Daire Başkanı
5-Ali Osman Gürcan: Tuğgeneral, Jandarma Genel Komutanlığı’nda 1. Jadarnam Komando Tugay Komutanı (Çakırsöğüt)
6-Ali Yazıcı: Kurmay Albay, Cumhurbaşkanlığı Başyaveri
7-Bilal Akyüz: Kurmay Albay, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda Teşkilat Şube Müdürü
8-Cemil Turhan: Kurmay Albay, Genelkurmay Personel Başkanlığı General Amiral Şube Müdürü
9-Doğan Öztürk: Kurmay Albay, Genelkurmay Strarejik Dönüşüm daire Başkanlığı’nda Proje Geliştirme Şube Müdürü
10- Erhan Caha: Tuğgeneral, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı
11-Ertuğrul Terzi: Kurmay Yarbay, 28. Mekanize Tümen Komutanlığı’nda Tabur Komutanı (Mamak)
12-Fırat Alakuş
13-Gökhan Şahin Sönmezateş
14-Hakan Evrim
15-Halil Gül
16-İlhan Talu
17-Kubilay Selçuk
18-Mehmet Dişli
19-Mehmet Partigöç
20-Mehmet Şahin
21-Muhsin Kutsi Barış
22-Murat Aygün
23-Murat Koçyiğit
24-Mustafa Barış Avıalan
25-Muzaffer Düzenli
26-Orhan Yıkılkan
27-Osman Kardal
28-Osman Kılıç
29-Osman Ünlü
30-Ömer Faruk Harmancık
31-Özcan Karacan
32-Özkan Aydoğdu
33-Ramazan Gözel
34-Savaş Kabaklı
35-Semih Terzi
36-Sinan Sürer
37-Turgay Sökmen
38-Ünsal Coşkun
Kaynak: Hürriyet

45İddianameden: Adil Öksüz cezaevi talimatı vermiş

İddianamede soruşturma kapsamında bazı başsavcılıklarca alınan gizli tanık, tanık ifadeleri ile toplanan delillerin ayrıntılarına da yer verildi.

Buna göre, ifadesi alınan bir gizli tanık, darbeden 10 gün önce hazırlıklara başlandığını, Çayyolu’nda 3 katlı villada buluşulduğunu, salonda şüphelilerden Kurmay Albay Bilal Akyüz, Kurmay Albay Barış Avıalan, Tuğgeneral Mehmet Partigöç, Havacı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ve Koramiral Ömer Faruk Harmancı ile 4-5 kişinin olduğunu anlattı.

‘CEZAEVLERİNDEN ÇIKARILACAK’

Evde toplantı devam ederken Adil Öksüz’ün namaz kıldırdığını, namaz sonrası dini konuşmalar yaptığını, bir konuşmasında 15 Temmuz akşamını kastederek, “15 Temmuz akşamında yapılacak ilk işlerden biri, görevlendirme verilecek kuvvetlerle cezaevlerinde tutuklu bulunan cemaat mensubu kişileri vakit kaybetmeksizin cezaevlerinden çıkarmak” dediğini aktaran gizli tanık, Öksüz’ün ayrıca “Arkadaşlar biraz önce içerideki odada büyüğümüzle (örgüt lideri Fetullah Gülen) görüştüm, sizlere selamı var. Arkadaşlar ben cumartesi veya pazar İstanbul’da olacağım, oradan yurt dışına uçacağım, bir aksilik olmazsa salı günü büyüğümüzle görüşüp çarşamba veya perşembe döneceğim” dediğini belirtti.

Gizli tanık ifadesinde, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili villada darbenin hazırlığı, görev ve sorumluların belirlenmesi konularını içeren konuşmaların yapıldığını kaydetti.

SAAT 20.00’DE HAREKATA BAŞLAYIN MESAJI GELMİŞ

İddianamede yer verilen gizli tanık ifadelerinde ayrıca, darbenin 15 Temmuz 2016 gece 03.00’e planlandığı, ancak aynı gün akşam 20.00’de çekilen bir mesajla saatin öne alındığının haber verildiğini ve “harekata başlayın” mesajının geldiğini, ardından “Yurtta Sulh” adı altında kurulan Whatsapp grubu ile direktiflerin geldiğini anlattı.

ÜÇ GÜN ÖNCE TANDOĞAN’DA TOPLANTI

İddianamede bir itirafçının sözlerine de yer verildi. İtirafçı, darbe teşebbüsünden 12 Temmuz 2016’da haberdar olduğunu, aynı gün akşam saat 22.00 sıralarında yapı mensuplarıyla Tandoğan’da bir ofiste buluştuğunu söyledi.

Söz konusu itirafçı, Hakan kod adlı örgüt mensubunun burada, “Yakın zamanda askeriye içerisindeki cemaat mensuplarına yönelik büyük bir operasyon yapılacağını, böyle bir operasyon yapılırsa cemaatin kökten biteceğini, bunu engellemek için de 15 Temmuz Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece saat 03.00 sıralarında askeriyenin yönetime el koyacağını, talimatın Fethullah Gülen’den geldiğini, batı illerinden birkaç tugayın destek amacıyla Ankara’ya geleceğini, harekatın Genelkurmay Karargahı’nın ele geçirilmesiyle başlayacağını, bütün karargahların ele geçirileceğini, akabinde bütün illerde Sıkıyönetim Komutanlıklarının kurulacağını, darbenin emir komuta zinciri dahilinde olmayacağı”nı söylediğini aktardı.

“3 BİN SUBAY İHRAÇ EDİLECEK” DEDİLER

İtirafçı olan eski Albay ise darbeden 8-9 gün önce Ankara’da örgüt mensuplarıyla toplantı yaptıklarını, “Yüksek Askeri Şura Toplantısında cemaat mensubu yaklaşık 3 bin kadar subayın ihraç edileceğini, bu sebeple Gülen’in bu Yüksek Askeri Şuranın toplanmasını istemediğini, darbe yaparak cemaat mensubu subayların TSK ve devlet yönetimini ele geçireceklerini” söylediğini belirtti.
Kaynak: Hürriyet

44Bakan Özhaseki, Ömer Halisdemir’in kabrini ziyaret etti (3)

‘BÜTÜN BUNLARI 15 TEMMUZ İÇİN YAPMIŞLAR’
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Niğde Ticaret ve Sanayi Odası’nda sanayici ve işadamlarıyla akşam yemeğinde buluştu. Burada konuşan Bakan Özhaseki, FETÖ mensuplarının yıllardır toplumun içerisinde yaşadığını belirterek şöyle konuştu:
“Öyle geliyorlar ki, çok kibar insanlar medeni bir vaziyette geliyorlar. İnsana sıcak sıcak yaklaşıyorlar. Diyorlar ki; biz bir sürü okul açtık. Okullara gidiyorsun, yurt dışında Türk bayrağı var, Atatürk var. Kara oğlanları sahneye çıkarıyorlar, İstiklal Marşı okutuyorlar. Hepimizin gözü yaşarıyor. Duygulanmamak ne mümkün. Meğerse bütün bunları özel bir gün için yaparlarmış. 15 Temmuz’da gördük. O işi bitirdik, FETÖ bitti. Hala hapishanedeki zavallılar birbirbirlerine rüya anlatarak kandırıyorlar. Rüyalarına peygamber giriyor, kelebek gibi uçuyorlar. Duvarlar yıkılıyor. Birbirlerini kandırmaca”
‘ZOR BİR COĞRAFYADAYIZ, GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYIZ’
Türkiye’nin çok hızlı bir kalkınmaya ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Bakan Özhaseki, “Zor bir coğrafyadayız. Bu coğrafyada ayakta kalmanın bir bedeli var. O bedeli ödüyoruz, biz hep beraber. Bu coğrafyada dimdik durmanın, hür bir şekilde bayrağın dalgalanmasının tek bir şartı var, o da güçlü olmak. Biz güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmazsak paramparça ederler bizi, yaşatmazlar. Ekonomide birinci şart istikrardır. Geleceği görmektir. Eğer istikrar var ise ve geleceği görüyorsanız, önünüz açıksa bir şeyler yaparsınız. Önünüz kapalı ise yapmazsınız. 16 Nisan hepimizin gözünde mi şimdi. Hepimiz sanayiciyiz. Şu 16 Nisan bir geçsin diyoruz, değil mi hepimiz? Niye, önümüzü görelim diye” şeklinde konuştu.
İKİ BAŞLI SİSTEM YÜRÜMÜYOR
Refrandumdan ‘Evet’ çıkmasını istemelerinin 2 nedeni olduğunu belirten Bakan Özhaseki, “Birincisi, iki başlı sistem yürümüyor arkadaşlar. İkincisi, bu ülkede istikrar lazım onun için” dedi.
Geçmişten örnekler vererek cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasında yaşanan kavgalara dikkat çeken Bakan Özhaseki, “İkili sistem yürümez arkadaşlar. Beni küçük kardeşimle beraber belediye başkanı yapsaydınız, bana çok saygılı olmasına rağmen ertesi gün kavga ederdik” diye konuştu.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

43Darbecilerin Genelkurmay Başkanı Akın Öztürk olacakmış!

İddianamede şüphelilerden suç tarihinde tuğgeneral rütbesiyle Personel Plan Yönetim Daire Başkanı olan Partigöç’ün, darbe girişimi sırasında Genelkurmay karargahında olduğuna, darbe girişimine katıldığına ilişkin görüntülere yer verildi.

Tüm delillere göre Partigöç’ün FETÖ üyesi olduğu, 6, 7, 8 ve 9 Temmuz 2016 tarihlerinde Ankara Konutkent’te bulanan villada, Adil Öksüz yönetiminde darbe planı organizasyonunun yapıldığı toplantılara katıldığı kaydedilen iddianamede, Partigöç’ün 13 Temmuz’da şüpheli Gökhan Eski’ye darbe girişiminde bulunacaklarını söyleyerek görevlendirme yaptığı belirtildi.

Olay günü karargahta bulunan şüphelinin, 13.43’ten saat 20.21’e kadar sırasıyla, darbeyi planlayan ve icra eden ekipte yer alan ve olay akşamı faaliyetlerini Akıncı Üssü’nden sürdüren bazı şüphelilerle görüştüğü anlatıldı.

Son dakika… İşte darbenin beyin takımı… Kritik isimden itiraf notu!

21.03’TE TALİMAT VERMİŞ

Partigöç’ün kimi şüphelilere daha dikkatli olmaları yönünde talimatlar verdiği ifade edilen iddianamede, şüphelilerden bazılarıyla çeşitli zamanlarda görüşen Partigöç’ün, saat 21.03’te 58. Topçu Tugay Komutanı Murat Aygün’ü arayarak harekete geçme emri verdiği bildirildi.

İddianamede, saat 21.30’da Personel Plan Yönetim Daire Başkanı sıfatıyla Partigöç ve General Amiral Şube Müdürü sıfatıyla Cemil Turhan’ın imzaladığı, “Atama”, “Katılışlar” ve “Sıkıyönetim Direktifi” konulu mesajların, saat 21.43 ile 21.55 arasında ilgili birliklere çekildiği aktarılarak, Partigöç’ün saat 21.48’de Nuri Gayır ve darbeci Özel Kuvvet personeli ile birlikte Kara Kuvvetleri Komutanı ve mahiyetinin içeri girmesinden itibaren darbeci personelin açtığı ateş ateş sonucu çıkan çatışma ortamında bulunduğu ifade edildi.

Bu çatışma sonucunda şehit olan Bülent Aydın’ın cesedi üzerinde incelemeler yaptığı anlar da dahil olmak üzere, Partigöç’ün bütün gece ve sabah saatlerinde karargahta etkin şekilde darbe faaliyetlerinde bulunduğuu belirtilen iddianamede, Partigöç’ün, kendisine ait telefondan Akın Öztürk’ün emir astsubayı İsmail Keskin’in kullandığı telefonla irtibata geçtiği vurgulandı.

İHDAS EDİLMEMİŞ GÖREV ÖNGÖRÜLDÜ

Partigöç’ün, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın ikna edilememesi üzerine, darbe girişiriminin başarılı olması halinde örgütün Genelkurmay Başkanlığı’na getirilmesine karar verdiği Öztürk’e gece boyunca derdest edilen komutanların toplanacağı ve darbe faaliyetlerinin sürdürüleceği Akıncı Üssü’ne geçebileceğini söylediği ifade edilen iddianamede, Partigöç’ün, örgüt tarafından hazırlanan atama listesinde, “şimdiye kadar ihdas edilmemiş Genelkurmay 2. Başkan Yardımcısı” görevine getirilmesine karar verildiği ve karargah sorumlusu olarak tayin edildiğine dikkat çekildi.

İddianamede TSK’dan ihraç edilen Partigöç’e ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“(Partigöç’ün) darbe girişiminin başarılı olması halinde örgüt tarafından yeniden şekillendirilecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısıyla ilgili çalışmalar yapan, FETO? mensubu darbeci cuntanın atama listesini hazırlayan, hukuka aykırı nitelikte, görünüşte darbe emirleri içeren, gönderildiği yer ve düzenleyenlerin sıfatı dikkate alındığında, aslında askeri hiyerarşi  içinde ciddiye alınıp uygulanması mümkün olmayan, hücre tipi yapılanmaya sahip örgütün mensupları için darbe faaliyetine başlama talimatı olarak değerlendirilmesi gereken mesajları hazırlayan, FETÖ’nün gerçekleştirdiği darbe girişimini ülke çapında planlayan ve organizasyonunu yapan Yurtta Sulh Konseyi içinde yer aldığı, konsey içinde yer alan şüphelilerin eylemlerinin, “terör örgütü yöneticisi” kapsamında değerlendirilmesine ve ülke çapında darbe faaliyeti kapsamında islenen tüm suçlardan sorumlu tutulmasına yetecek boyuta ulaştığı anlaşılmıştır.”

AKIN ÖZTÜRK’E İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

İddianamede FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ardından 2 numaralı şüpheli olan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk’e, örgüt tarafından hazırlanan sözde atama listesinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevi verildiği bildirildi.

Öztürk’ün, tüm gece boyunca ve sabah saatlerinde eylemlerini Akıncı Üssü’nde sürdürdüğü bildirilerek, şüphelinin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı darbe girişiminin başında olması için ikna etmeye çalışan ekibin içinde yer aldığı kaydedildi.

Örgüt tarafından, Akar’ın ikna edilememesi üzerine, darbe girişiminin başarılı olması durumunda, kendisinin de rızasıyla, Genelkurmay Başkanlığına ve Yurtta Sulh Konseyi Başkanlığına Akın Öztürk’ün getirilmesine karar verildiği aktarılan iddianamede, Öztürk’e ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“Darbe girişiminin başarılı olması halinde örgüt tarafından yeniden şekillendirilecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısıyla ilgili çalışmalar yapan; FETÖ mensubu darbeci cuntanın atama listesini hazırlayan; hukuka aykırı nitelikte, görünüşte darbe emirleri içeren, gönderildiği yer ve düzenleyenlerin sıfatı dikkate alındığında, aslında askeri hiyerarşi içinde ciddiye alınıp uygulanması mümkün olmayan, hücre tipi yapılanmaya sahip örgütün mensupları için darbe faaliyetine başlama talimatı olarak değerlendirilmesi gereken mesajları hazırlayan; Fetullahçı Terör Örgütü’nün gerçekleştirdiği darbe girişimini ülke çapında planlayan ve organizasyonunu yapan Yurtta Sulh Konseyi içinde yer aldığı kanaatine varılmaktadır.”

Kaynak: Hürriyet

42Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ataş: Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığında birleştiler

Zafer BARIŞ-Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ, (DHA) – AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş, Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığı adına, bazı çevrelerin terör örgütleriyle işbirliği yapmaya yöneldiğini söyledi. Ataş, “Bu çevreler ve Türkiye’nin gelişmesini engellemek isteyenler, işbirliği yapıyorlar” dedi.
Ak Parti Kayseri İl Başkanlığı’nın Genişletilmiş İl Divan Toplantısı, Kayseri Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantıya, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Taner Yıldız, Ak Parti milletvekilleri İsmail Tamer, Sami Dedeoğlu, Hülya Nergis, Ak parti İl Başkanı Hüseyin Cahit Özden, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik ve partililer katıldı. Toplantıda konuşan Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, 16 Nisan’da önemli bir referandum olduğunu belirterek, ”Ne gereği vardı, parlamenter sistemimiz var, değişikliğe ne gerek vardı’ diyorlar. Ancak geçmişte koalisyon dönemlerini çabuk unuttular. Böyle koalisyonlar döneminde hizmet üretilebilir miydi? Üretilemedi de. Ak Parti 2001’de çok kısa bir sürede kuruldu ve 2002 yılından bu yana ülke yönetimine geçti. Bundan dolayı sizleri kutluyor, tebrik ediyorum” diye konuştu.
2002 Türkiyesi ile bugünün Türkiye arasında bir kıyaslama yapan Ataş, şunları söyledi:
”2002 Türkiyesi, ekonomisini yönetemeyen, dışarıdan ekonomist ithal etmek üzere bir ekonomisti getirdiler. Yazarkasaların atıldığı, fert başına milli gelirin 3 bin dolar civarında olduğu bir Türkiye vardı. Şimdi milli geliri 10 bin doların üzerinde olan, inşaat sektöründe Çin’den sonra ikinci olan bir Türkiye inşa ettiniz. Dünya ile rekabet edebilen üretimiyle güçlü Türkiye’yi siz inşa ettiniz. Eskiden hastanelerde insanlarımız rehin alınırken, şimdi hemen hemen tüm ilçelerinde 5 yıldızlı otel konforunda hastaneler inşa ederek, hizmet kalitesini artırdınız. Bugün Türkiye’nin hemen hemen tüm büyük şehirlerinde şehir hastaneleri inşa ederek, vatandaşların kaliteli hizmeti almasına siz imkan verdiniz. 16 yılda yapılamayan Bolu tünelinin belki 100 katını biz 15 yılda yaptık. Artık füzesini, helikopterini, denizaltısını yapan bir Türkiye var. Ancak siz bunları yaparken eski Türkiye’nin alışkanlıklarıyla birileri sizlere engel olmaya kalktı. E-muhtıra ile vesayet odakları, eski Türkiye’deki alışkanlıklarını Ak Parti’ye karşı yapmaya kalktılar. Yargının içindeki vesayet odakları da Ak Parti’yi kapatma davası açtılar. Taksim Gezi Parkı’nda eylem yapan insanların çadırlarını kimler yıktı? O insanlara kimler tazyikli sular sıktı? Emniyet içindeki FETÖ mensupları, bu kışkırtmaları yaptılar. 17-25 Aralık girişiminde bulundular. Ancak başarılı olamadılar. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider vardı. Yeni bir sisteme neden ihtiyaç olduğunu anlıyor musunuz?”
Ataş, 7 Haziran’dan sonraki ilk sabah, 8 Haziran sabahı bir endişe ile uyandığını belirterek, ”O sabah bir kaos dönemine, istikrarsızlık dönemine uyandığımızı hissetmiştim. O dönemin ekonomik olarak kaybı 100 milyar TL olarak hesaplanıyor. Ancak 1 Kasım’da çok şükür ki o istikrarsız dönem bitti. Ancak durmadılar ve 15 Temmuz’da ordunun, adliyenin, polisin içine yerleştirilmiş hain FETÖ örgütünün mensupları vardı. 15 Temmuz’da bu hainler topyekün Türkiye’yi işgale kalkıştılar. Ancak milletin lideri, başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘milletime gidiyorum’ diyerek meydanlara, halkın içine gelmiştir. Çok şükür ki milletimiz de meydanlarda tanklara, toplara, uçaklara, helikopterlere karşı koymuştur. Hep birlikte bu hain darbe girişimini püskürtmenin hazzını hep birlikte yaşadık. 1960’taki darbede bir şey yapamamanın acısını yaşayan milletimiz, 15 Temmuz’da o eski Türkiye artıklarına, ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı yedirtmeyiz’ demiştir” ifadelerini kullandı.
Mustafa Ataş konuşmasının arasında salondakileri, 15 Temmuz öncesi ve sonrasındaki şehitler için birer Fatiha okumaya davet etti. Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığı adına, bazı çevrelerin terör örgütleriyle işbirliği yapmaya yöneldiğini belirten Ataş, ”Bu çevreler ve Türkiye’nin gelişmesini engellemek isteyenler, işbirliği yapıyorlar” dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Taner Yıldız ise, Türkiye’nin çok önemli bir siyasi kırılımdan geçtiğini belirterek, ”15 Temmuz sadece bir darbe girişimi değildir. Bölgemizin dengelerini alt üst edecek bir hareketti. 16 Nisan da sadece tek bir partinin seçimi değildir. Ak Parti ve MHP kadrolarıyla birlikte ” iye konuştu.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

41Vasiyeti iddianameye giren FETÖ sanığı işadamı: İki üç yılda bir vasiyet yazarım

Osman Nuri BOYACI/ DENİZLİ, (DHA) – DENİZLİ’de FETÖ/PDY’nin işadamları ve finans yapılanmasına yönelik olarak aralarında Ticaret Odası’nın eski Başkanı Necdet Özer ile çok sayıda işadamının da yer aldığı davada bugün tutuklu sanıklardan Sezai Günalp savunma yaptı. Tüm suçlamaları reddeden Günalp, “Ben 2­-3 yılda bir, o anki ruh halime göre vasiyet yazarım. Yazdığım vasiyetler tavsiye niteliğindedir. Sonraki tarihlerde 3 vasiyet daha yazdım” dedi.
FETÖ/PDY soruşturması kapsamında işadamlarına yönelik davanın duruşmaları devam ediyor. EGS Kültür ve Kongre Merkezi’nde 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dönüştürülen salonda hafta başından bu yana süren 43’ü tutuklu 65 sanıklı davada, bugün Sezai Günalp ifade verdi. Denizli Belediyesi’nin eski belediye meclisi ve encümen üyelerinden Sezai Günalp, üç saat süren savunmasında, hakkındaki terör örgütü üyesi olma, örgüte para transferi yapmak, para trafiğini yönetme suçlamalarının tamamını reddetti.�
“VASİYET YAZMAK SÜNNETTİR”
Sezai Günalp, dava başladığından bu yana kentin gündeminde olan ve iddianamede yer alan vasiyetname konusunda şunları söyledi:
“Ben 2­-3 yılda bir o anki ruh halime göre vasiyet yazarım. Vasiyet yazmak sünnettir. Yazdığım vasiyetler tavsiye niteliğindedir. Sonraki tarihlerde 3 vasiyet daha yazdım. Bahse konu vasiyeti 2003 yılında yazdığımı hatırlıyorum. Zaten 2004’de yeni vasiyet yazdım. Bu vasiyeti masamın yanında unutmuşum. Eşim de lazım olabilir gerekçesiyle almış kendi kasasına koymuş. Bu vasiyet geçerliğini yitirmiştir. Hizmete 1990’lı yıllarda burs ve kurban bağışı yapmayı kestim. İddianameye bahis olan vasiyeti bu yapının öğrencilerinin uluslararası başarılarından etkilenerek yazdığımı düşünüyorum.”
İddianamede Günalp’ın kasasında bulunan küçük bir kağıda yazılmış vasiyette, “Benim başıma ve toplu olarak ailemin başına bir şey gelirse; işler aynen yürütülmeli, özel bir vakıf kurularak kazançtan yüzde 20 pay, sağlığımda destek olduğum gibi öğrenci burslarına ağırlık verilmeli, Fethullah Hocaefendi hizmetleri ağırlıklı olarak desteklenmeli, oturduğumuz ev vakıf merkezi olabilir veya özel bir çocuk evi olabilir. Başka aklıma gelmeyen hususlarla beraber vasiyetim; T.Ö., S.G., A.G., M.Y. beylerin ortak kararları ile yürütülmeli” ifadeleri yer aldığı kaydedildi.
TÜM SUÇLAMALARI REDDETTİ
Aramalarda bulunan 1 dolara ilişkin savunma yapan Günalp, “Ben sık yurt dışına çıkarım. En son İtalya’ya gitmiştim. Burada yaptığım alışverişlerin ardından artan dolarları kasaya koydum. Evimde yapılan aramalarda daha başka 1 dolarlar olmasına rağmen sadece 1 tanesini aldılar. Ben eski cep telefonlarının ne olduğunu anlatmaya çalışırken, görevli arkadaşlar kamerayla sadece 1 doları çekerek zapta aldılar. O günkü görevlilerin, muhtarın bu konuda tekrar dinlenmesini talep ediyorum” dedi.
“NİHAT ZEYBEKCİ, ISRAR ETTİ”
Cemaatle bir bağlantısının bulunmadığını himmet ya da bağış toplamadığını söyleyen Günalp, İstanbul’da geçen öğrencilik yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’nin sohbet toplantılarına katıldığını, Denizli’ye döndükten sonra Yeni Asya Nurcu Grubu’nun dini sohbet toplantılarında bulunduğunu anlattı. Günalp, şunları söyledi:
“Bu sıralar mahalleden tanıdığım biri beni toplantılara çağırırdı. Sonradan bu toplantıları hizmet grubunun yaptığını öğrendim. Sonraki dönemde cemaate duyduğum az muhabbeti de Nihat Zeybekci ile birlikte katıldığım bir toplantıdan sonra tamamen gönlümden sildim. Nihat Zeybekci belediye başkanlığına aday olunca, benim de meclis üyeliğine aday olmamda ısrarcı oldu. Seçim çalışmaları sırasında Zaman Gazetesi’nde Zeybekci ve meclis adayları olarak yapacağımız çalışmaları anlatmak için toplandık. Nihat Zeybekci bir televizyon programına katılmak için ayrılmak zorunda kaldı. Zeybekci’yi uğurlamak için aşağı inen ev sahipleri, bir daha yanımıza dönmeyince misafirler olarak orada öylece kaldık. Bu durum ağrıma gitti ve cemaate duyduğum az muhabbet gönlümden silindi.”�
“HİÇ HİMMET TOPLAMADIM”
Avukatların, meclis üyesi olmasının, döneminde Denizli Belediye Başkanı olan şimdiki Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’yle akraba olmasından mı, yoksa cemaat tarafından önerilmesi yüzünden mi olduğu yolundaki sorularına ise Günalp, şu yanıtı verdi:
“Hiç himmet toplamadım. Siyasi çalışmalarımız sırasında çeşitli cemaatlere ziyaretlerde bulunmuş olabiliriz. Bazı kermeslere giderdim. Mütevelli heyetini bilmem. Meclis üyesiyken yaptığımız işlerden başkanın haberi olurdu. Necdet Özer’den hiç talimat almadım. İki çocuğum Servergazi Okulları’nda okudu daha sonra Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne gittiler. Encümende Denizlispor ya da başka bir yere yardım yetkimiz yoktur. İmar müdürüne bu konuda herhangi bir talimat vermedim.”�
‘SAKALLI’ LAKABINI REDDETTİ
İddianamede ruhsat karşılığı rüşvet almakla suçlanan, tüm suçlamalar gibi bu iddiaları da kabul etmeyen Sezai Günalp, suçlamaları mesnetsiz olarak nitelendirdi, ideolojik saldırı olduğunu söyledi.
Günalp, “Meclis üyeliğim sırasında 100 bin civarında karara imza attık. Ancak bazı talepler karşılanmamış olabilir. Bu sebeple ya da ideolojik nedenlerle suç isnat ettiklerini düşünüyorum. Hakkımdaki diğer iddialar gibi ideolojik, mesnetsiz iddialardır. Birileri aynı ağızdan fısıldamış gibi sözlerdir. Görevim boyunca kimsede hiçbir ad altında bağış almadım. Şahsım ve şirketimin Bank Asya’da hesabı yok.”�
Duruşmada Sezai Günalp’in avukatı iddianamede müvekkili hakkında ‘Cemaatin içinde Sakallı olarak bilinir’ ifadesi geçtiğini, bunu reddettiklerini belirterek, müvekkilinin bu tür yapılanmalarla alakası olmadığını, ByLock kaydının bulunmadığını, Bank Asya’da hesabı olmadığını belirterek, tahliyesini talep etti.
Mahkeme talebi reddetti ve duruşmayı 6 Mart pazartesi gününe bıraktı.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

40Başbakan Yıldırım: Cumhuriyet’e el uzatan karşısında bizi görür (2)

SİNOP’TAÜ 10 BİN KİŞİYE KONUŞTU
Başbakan Binali Yıldırım, Sinop mitinginde İskele Meydanı’nı dolduran yaklaşık 10 bin kişiye hitap etti. Sinop’un kararını çoktan verdiğini söyleyen Yıldırım, “Sinop hayırcılara zaten diyeceğini demiş. Sinoplu Diojen ne diyor ‘Gölge etme başka ihsan istemem’ Biz de diyoruz ki muhalefet partileri gölge etmeyin sizden başka ihsan istemiyoruz. Şu Sinop kalesinde Sabahattin Ali ne dedi ‘Dışarıda deli dalgalar gelip duvarları yalar, beni bu sesler oyalar, aldırma gönül aldırma, başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma’ Evet biz hiçbir lafa aldırış etmeyeceğiz. İşimize gücümüze bakacağız. Gençler bugüne kadar hep işimize baktık bundan sonra da aynısını yapacağız” dedi.
Ak Parti iktidarının 14 yılda ülküyü çok şey kazandırdığı görüşünü savunan Binali Yıldırım, “Bunlar istemezük tayfasından. Bunlar nerede hayırlı bir iş varsa dilleri alışmış hayır diyorlar. Köprü yapacaksın ‘hayır’, tünel yapacaksın ‘hayır’, havalimanı yapacaksın ‘hayır’, şehir hastanesi yapacaksın ‘hayır’, bölünmüş yol yapacaksın ‘hayır.’ Ama bak size bir kopya vereyim o köprüler tüneller yapılınca bu hayırcılar herkesten önce geçer” dedi.
Başbakan Yıldırım, kendilerinden önce Türkiye’de hükümetlerin ortalama ömürlerinin 17 ay olduğu ileri sürerek, “17 ayda hangi projeyi yapacaksın? Yakakent-Sinop yolunu yapabilir misin, o viyadükleri yapabilir misin?” diye konuştu. Türkiye’nin bugünkü sistemde enerji kaybettiğini, zaman kaybettiğini ileri süren Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlar diyor ki ‘Zaten güçlüsünüz neden sistemi değiştiriyorsunuz, bırakın olduğu gibi kalsın.’ Biz kendimiz için değil, Erdoğan için değil, her doğan için değiştiriyoruz. Biz gelecek nesiller için değiştiriyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız için bu değişikliği istiyoruz. Bizim dönemimizde cumhurbaşkanı ile başbakan arasında bir sorun yok. Bu gün sorun yok ama geçmişten aldığımız tecrübeler var. Bakın Demirel ile rahmetli Özal arasında rahmetli Demirel ile Mesut Yılmaz arasında ve daha geri gidelim 12 Eylül, darbesinden önce o günün cumhurbaşkanı ile iktidar arasında. 1950-1960 arasında Menderes ve Celal Bayar arasında sürekli sorun çıkmış. Çünkü bu sitem iki başlılığı getiriyor. İki başlı sistem yürümez. Çatal kazık toprağa gitmez.”
Başbakan Yıldırım, mutlaka milletten iradesini alanın tek bir irade olması gerektiğini vurgulayarak, “Şimdi bir tek adam teranesi tutturmuş gidiyorlar. Efendim tek adam olacak. Allah aşkına soruyorum ey Sinoplular. Sinop’ta bir tane belediye başkanı var. Bu yetmez diyorlar, iki tane olsun, hatta 3 tane seçelim diyorlar. Bunlar bu ara HDP ile çok sıkı fıkıydılar ya, eş başkanlığa kafayı takmışlar. Kılıçdaroğlu madem başa çıkamıyor, 7 seçime girmiş, 7’sini de kaybetmiş, yerinde durmaya devam ediyor. Yorulduysa yanına bir yedek genel başkan daha seçsin, bizim itirazımız olmaz. Biz ne diyoruz vatandaş kime yetkiyi verdiyse onu tanır” dedi.
Başbakan Yıldırım, daha hızlı işleyen, daha kaliteli bir sistemi hayata geçirmek istediklerini dile getire-irken de şunları söyledi:
“Bakın bu sisteme kimler karşı çıkıyor bir bakın. PKK, DEAŞ, FETÖ karşı çıkıyor ve diyorlar ki ‘Aman aman ha hayır verin evet çıkarsa biz bittik’ diyorlar. Bunlar bitecekler, bitecekler. Ne yaparsa yapsınlar bu memleketten çekip gidecekler. Bu ülkenin güvenliğini geleceğini karartmaya güçleri yetmeyecek. Bu sistemde yeni sistemle en çok da bizim terörle mücadelemiz güç kazanacak. Kurumlarımız arasında güçlü işbirliği olacak. Askerimiz polisimiz korucumuz içinde daha uyumlu bir çalışma olacak. FETÖ’nün inine girdik, hiç müsamaha göstermeden göz açtırmadan mücadelemiz devam edecek. Terörist başı FETÖ gelecek, hesap verecek. Bölücü örgütle de mücadelemiz aynı şekilde devam edecek. Bu sistemle 21’inci yüzyıl, evvel Allah Türkiye’nin yüzyılı yapacağız. Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracağız ve bu güzel ülkemizi parmakla gösterilen ülkeler arasına sokacağız.”

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

39Şehitlerin adı Yalova’daki okullarda yaşayacak

Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA, (DHA)- YALOVA’da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ) soruşturması kapsamında kapatıldıktan sonra imam hatip ortaokulu ile liseye dönüştürülen okullara, darbe girişimi sırasında Özel Harekat Daire Başkanlığı’na yapılan saldırıda şehit düşen polis memurları Kübra Doğanay ve Zeynep Sağır’ın isimleri verildi.
Yalova’da Bağlarbaşı Mahallesi Radar Caddesi üzerinde aynı kampüs içerisindeki okulların açılış törenine Kübra Doğanay’ın annesi Hikmet Doğanay ile Zeynep Sağır’ın eşi Oktay, oğulları Doğukan ve Emir Sağır katıldı. Okulların açılış kurdelesini Yalova Valisi Tuğba Yılmaz, Yalova Cumhuriyet Savcısı Yıldırım Özgür, İl Milli Eğitim Müdür Vekili Ali Tosun, İl Emniyet Müdürü Hakan Fındık, AK Parti İl Başkanı Yusuf Ziya Öztabak, eski Yalova Milletvekili Temel Coşkun, kaymakamlar ve şehit aileleri birlikte kesti.
Şehit Zeynep Sağır Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Konferans Salonu’nda düzenlenen törende konuşan Şehit Polis Memuru Zeynep Sağır’ın eşi Oktay Sağır eşiyle gurur duyduğunu söyledi. Darbe gecesinde eşiyle son görüşme anını kürsüde anlatan Sağır, “Eşim darbe kalkışmasının haberini benim yanımda aldı. Görev mahiyeti böyle durumlarda söylenmez çünkü. Acil toplanın çağrısıyla. Eşim telefonu kapatır kapatmaz ilk sözü, yumruğunu sıkarak, ‘tüfeğim, hücum yeleğim tüm mühimmatım büromda dolabımda hazır’  oldu. Ardından, ‘depoya gidip vakit kaybetmeyeceğim’ dedi. Ben o an eşimle gurur duydum. Umarım sizler de gurur duyarsınız” dedi.
Törende konuşma yapan Kübra Doğanay’ın annesi Hikmet Doğanay duygu dolu anlar yaşadıktan sonra, “Allah herkese böyle hayırlı bir evlat nasip etsin” dedi.
Yalova Valisi Tuğba Yılmaz da yaptığı konuşmada, “Bugün iki kıymetli kadın şehidimizin ismini taşıyan okullarımızın açılışını yaptık. Bu okullarımızı devraldığımızda ilimizin ihtiyacını tespit ettik. Biri kız imam hatip ortaokulu diğeri ise kız imam hatip lisesine ihtiyacımız vardı. Bu okulları bu şekilde açtık. Bu okulda okuyan öğrencilerimiz de onların izinden gitsinler, onları rol model alsınlar istedik” dedi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

38Gülen’in avukatlarından Orhan Erdemli tutuklandı

Özden ATİK/İSTANBUL, (DHA)- FETÖ/PDY’nin elebaşı Fethullah Gülen’in uzun yıllar avukatlığını yapan Orhan Erdemli, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınan avukat Orhan Erdemli İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Savcılığı’nca ifadesi alınan Orhan Erdemli, tutuklanması talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Erdemli, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ndeki sorgusu ardından ‘silahlı terör örgütü yöneticisi olma’ suçundan tutuklandı.
Kaynak: Hürriyet

37Bakan Çavuşoğlu, Alman mevkidaşıyla 8 Mart’ta görüşecek (2)- yeniden

Hasan DEMİRBAŞ/ANTALYA, (DHA) – DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’le telefonla görüşerek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin programlarına izin verilmemesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Bakan Çavuşoğlu, 8 Mart’ta Almanya’da mevkidaşıyla bir araya geleceklerini söyledi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya’nın Korkuteli İlçesi’nde ziyaretlerde bulundu. Antalya Milletvekili Mustafa Köse ve İl Başkanı Rıza Sümer ile Ak Parti İlçe Teşkilatı’nı ziyaret eden Çavuşoğlu, basına kapalı toplantıda partililerle bir araya geldi. Cuma namazını Korkuteli’nde kılan Çavuşoğlu, cami çıkışında çocuklara çeşitli hediyeler verdi, ‘Mevlüt Çavuşoğlu ile Dünyayı Geziyorum’ adlı boyama kitabını dağıttı. Fotoğraf çektirmek isteyenleri de kırmayan Çavuşoğlu, Lokman Hekim Sağlık Meslek Lisesi konferans salonunda vatandaşlarla bir araya geldi.
Vatandaşlara seslenen Çavuşoğlu, ülkenin menfaatini her platformda koruduklarını anlatarak, Türkiye’nin insanı yardımda yılda 3.9 milyar dolarla dünya birincisi olduğunu söyledi. Korkuteli İlçesi’ndeki imam hatip lisesinin ihalesini yaptıklarını aktaran Bakan Çavuşoğlu, “Ben bunu söyleyince ‘Nasıl olur da Dışişleri Bakanı sadece imam hatibi savunur’ diyorlar. Sadece imam hatipleri savunmuyorum. Milletimiz hangi okulu istiyorsa onun yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kimsenin hayal etmediği branşlarda liseler açıyoruz” dedi.
REFERANDUMA DOĞRU
Tarihi bir referandum sürecine gidildiğini belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin geleceğine yönelik bir karar verme sürecindeyiz. ‘Hayır’ diyenlere de saygımız var. Her şeye rağmen saygımız var. Anayasa paketi ile maddeleri dürüstçe anlattılar mı? Hep iftira, hep negatif, hep manipülasyon. ‘Hayır’ diyenlere karşı saldırı yapıldığını gördünüz mü? ‘Evet’ diyen sanatçı ve sporcuların nasıl linç edildiğini gördünüz. En ağır şekilde hakaret etmeye başladılar. Bilkent Üniversitesi’nin yorumlarına baktım, ‘evet’ diyenler için ‘Sizin gibi insanların bu üniversitede ne işi var, siz buraya layık değilsiniz’ diyorlar. Antalya’da kendine aydın diyen Üniversiteli Kadınlar Derneği’nde bana ‘Nasıl olur da başı kapalı kadınlar araba sürüyor, otellere gidebiliyorlar’ diyor. Hanımefendi dedim’ Allah parayı sadece size mi verdi, başı kapalı olanlar çalışamaz mı, onlar layık değil mi?’ dedim. Çaylarını bile içmedim, kalktım gittim. Böyle utan verici bir anlayış olur mu? ‘Evet’ diyorsan dünyanın en kötü insanısın. Hiçbir şeye layık değilsin. İyi üniversiteye gidemezsin. Ben bugün Avrupa’ya, ‘Türkiye ikinci sınıf değildir, siz bizim patronumuz değilsiniz’ diye anlatmaya çalışıyorum. Ama kendi ülkemde bu azınlık, millete hakaret ediyor. Bundan utanıyoruz.”
İSTİKRAR İÇİN İDEAL SİSTEM
Başkanlık sisteminin Türkiye’de ilk defa ortaya çıkmadığına değinen Çavuşoğlu, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun oyunun belli olmasına rağmen bu sistemi savunduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkenin geleceğini hayati bir mesele olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, “Çocukluğumdan beri mevcut sistemden dolayı yaşanan krizleri gördüm, yaşadım. Ülkemin kimler tarafından nasıl sürüklendiğini gördüm. Bu sistemin istikrar için ideal sistem olduğunu düşünüyorum” dedi.
SİSTEM ‘UZLAŞIN’ DİYOR
Yeni sistemde milletvekili sayısının 600 çıkarılacağını dile getiren Mevlüt Çavuşoğlu, nüfusun artmasının bu zorunlu kıldığını söyledi. Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
“Millete doğrusunu sunmamız lazım. Milletvekillerini daha yakından tanırsanız derdinizi daha rahat anlatırsınız. Gençlerle ne derdiniz var anlamadım. Birçok ülkede seçme ve seçilme yaşı 18. Gençlere ve kadınlara çok güveniyoruz. Seçimler 5 yılda bir yapılacak. İnsanlar 5 sene seçimle değil geçimle uğraşsınlar. İcraat peşinde koşsunlar, hem denge olur hem de sık sık seçim olmaz. Cumhurbaşkanı’nın meclisi fesih etme gibi bir şey yok. Cumhurbaşkanı meclisi seçime götürdüğü zaman kendisini de seçime gidiyor. Kimse kimseye keyfi davranamaz. Sistem uzlaşın diyor, kendi aranızda kavga etmeyin diyor.”
‘DÜNYANIN EN GÜÇLÜ LİDERİ ERDOĞAN’
Dünyada Recep Tayyip Erdoğan’dan daha güçlü lider olmadığını ileri süren Çavuşoğlu, “Onun söylediği her şeyin milletin hayrına olduğunu biliyoruz. Erdoğan’dan daha fazla güçlü bir lider yoktur. 15 yılda her seçimde oyunu artıran başka bir lider yok. Cumhurbaşkanımız da fani, seçilirse iki dönem seçilecek. Hani diktatörlük, halkımız kimi seçiyorsa o cumhurbaşkanı olacak. Bu sistem aslında Tayyip Erdoğan sonrası Türkiye’ye lazım. Sistemi sigorta altına almamız lazım” dedi.
‘CHP’NİN İÇİNDE DHKP-C’Lİ VAR’
Bu sistemde MHP’nin en kilit noktada olacağını belirten Mevlüt Çavuşoğlu, MHP’nin destek vermediği hiç kimsenin cumhurbaşkanı olamayacağını söyledi. Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Bu yeni sistemle Anayasa’daki çelişkileri kaldıracağız. Cumhurbaşkanı’nın bu kadar yetkisi varsa sorumlu bir cumhurbaşkanı haline getireceğiz. Bu çelişkiler düzeltmek Türkiye’nin geleceği için elzem. Millet kimi isterse onu getirir. Elimde yetki varken ülkemin geleceğini, çocuklarımızın geleceğini planlamak zorundayım. CHP’nin içinde PKK’yı sevenler de çok, DHKP-C’li olanlar da çok. DHKP-C bugün PKK ile birlikte askerimize, polisimize karşı savaş veriyor. Biz onları temizliyoruz ama CHP’nin için ön seçimle gelmiş DHKP-C’li milletvekilleri var. Dolayısıyla onların da PKK, DHKP-C’liler gibi ‘hayır’ demesi son derece doğaldır. Ama yine de saygımız var. PKK neden ‘hayır’ diyor, çünkü bu sistemle Türkiye’yi bölemeyecekler. Bir sürü terörist grup ‘hayır’ konusunda birleşti. DEAŞ da ‘hayır’ diyor. Türkiye balyoz gibi bunların tepesine bindiği için ‘hayır’ diyor. Yabancı ülkelerde ‘hayır’ diyor. Biz her ‘hayır diyene terörist demiyoruz. Ama tüm hainler ‘hayır’ diyor.”
YARGININ AYARI KAÇTI
Konuşmasında 15 Temmuz darbe sürecine de değinen Bakan Çavuşoğlu, “Yargının tarafsız ve bağımsız olması lazım. FETÖ’cüler bu yargının ayarını bozdu. Yargı Pensilvanya’daki, hasta, hain, sapık kişilere bağımlı olmamalı. Tarafsızlığı tesis etmemiz lazım” diye konuştu.
Ak Parti Milletvekili Mustafa Köse de 16 Nisan’da gerçekleştirilecek referandumla gerçekleşecek değişiklikleri anlattı.
ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI’NI TELEFONLA ARADI
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Korkuteli’nden sonra Elmalı İlçesi’ne geçti. Burada önce partisinin ilçe başkanlığı ziyaret eden Bakan Çavuşoğlu; ardından esnafı da selamladı.
Çavuşoğlu, Elmalı programı sırasında Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’le telefonla görüşerek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin programlarına izin verilmemesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Bakan Çavuşoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’le görüşmesine ilişkin, basın danışmanı aracılığıyla gazetecilere bilgi verdi. Bakan Çavuşoğlu’nun telefon görüşmesinde mevkidaşına, “İptaller kabul edilemez” dediği ifade edildi. Bakan Çavuşoğlu konuyla ilgili de 8 Mart’ta Almanya’da mevkidaşıyla bir araya geleceklerini söyledi.

FOTOĞRAFLI

 
Kaynak: Hürriyet

36Adalet Komisyonu eski Başkanı tahliye edildi

Cem ULUCAN/AYDIN, (DHA) – FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklanan Aydın 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı ve Adalet Komisyonu eski Başkanı Mustafa Mutlu tahliye edildi.
İzmir’de yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, 17 Temmuz 2016 günü gözaltına alınıp 4 gün sonra tutuklanan Mustafa Mutlu serbest bırakıldı. Mustafa Mutlu, Aydın’daki görevinin ardından 6 Haziran 2016’da yayımlanan kararnameyle İzmir’e tayin edilmiş, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanmıştı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten ihraç edilen Mutlu, 7 aydır Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunuyordu. Mustafa Mutlu’nun hakim olan eşi Asuman Turan Mutlu da aynı soruşturma kapsamında tutuklanmış, bir süre önce de serbest bırakılmıştı.
Kaynak: Hürriyet

35HDP Eş Başkanının evinde FETÖ içerikli materyal çıktı

GAZİANTEP, (DHA) – GAZİANTEP’te, terör örgütü PKK/KCK’ya yönelik operasyonda gözaltına alınan HDP İl Eş Başkanı Erkan Şahin’in evinde FETÖ/PDY’ye ait yayın evi tarafından bastırılan kitap ile terör içerikli materyaller ele geçirildi.
Gaziantep Valiliği’nden yapılan açıklamada, terör örgütü PKK/KCK’ya yönelik kent merkezinde düzenlenen operasyonda dün gözaltına alınan HDP İl Eş Başkanı Erkan Şahin’in evinde yapılan aramada FETÖ/PDY’ye ait ve kapatılan bir yayın evi tarafından bastırıldığı belirtilen Bediüzzaman Said Nursi’ye ait ‘Gençlik Rehberi’ isimli kitap ile cep telefonu ve çok sayıda terör içerikli materyal ele geçirildiği belirtildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

34FETÖ şüphelisi kadın yakalandı

Fatih Emrah ERDOĞAN/EDREMİT (Balıkesir), (DHA) – BALIKESİR’in Edremit İlçesi’nde, FETÖ/PDY soruşturmasında örgütün etkinliklerinin organizasyonu yaptığı iddiasıyla gözaltına alırnan F.E. adliyeye sevk edildi.
Balıkesir’in Edremit ilçesi ile Afyon’da, FETÖ/PDY’nin sosyal etkinliklerinin organizasyonlarını yaptığı ileri sürülen F.E., polis tarafından geçen salı günü gözaltına alındı. Örgütün Edremit ve Afyon’daki kadın yapılanmasında görev aldığı, himmet topladığı, sohbet, yurtiçi ve yurtdışı gezi organizasyonları düzenlediği, mevcut iktidar aleyhine faaliyette bulunduğu öne sürülen F.E.’nin, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullanıcısı da olduğu belirtildi. Emniyetteki işlemleri tamamlanan F.E., adliyeye sevk edildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

33Gol değil yalan!

AKŞAM gazetesinin bugün Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu ile ilgili olarak manşetten yayınladığı haberdeki iddiaların da iftira olduğu ortaya çıktı. Doğan Şirketler Grubu Holding Hukuk Müşaviri Erem Turgut Yücel, Akşam gazetesinde Murat Kelkitlioğlu imzasıyla yayınlanan, “Bu da mı gol değil Aydın Doğan” başlığı altında koca bir yalan ve iftiranın yayınlandığını belirterek, “Bir gol varsa, bu golü yiyen Akşam Gazetesidir” dedi. Barbaros Muratoğlu’nun baba toprağı olan Priştine- Kosova’da arkadaşı Serkan Aydın ile aynı dönemde satın aldığı bir taşınmaz olduğunu kaydeden Yücel, her ikisinin de aynı siteden birer daire aldıklarını söyledi.

HAKİMİ BULUP ÇIKARIN

Serkan Aydın’ın Ankara’da madencilik ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren bir iş adamı olduğunun altını çizen Yücel, “Aynı ismi taşıyan ve FETÖ üyeliği sebebi ile meslekten ihraç edilen bir hakim varsa bile ne müvekkilim o şahsı tanır, ne de aynı siteden birlikte ev almışlardır. Kelkitlioğlu’nun zerre kadar gazetecilik namusu ve şerefi varsa, Kosova’da ev aldığını yazdığı tetkik hakimini bulup ortaya çıkarmalıdır” çağrısında bulundu. Doğan Grubu’nu, Aydın Doğan’ı ve Doğan Grubu çalışanlarını FETÖ ile ilişkili göstermeye çalışan bu iftiralar nedeni ile Barbaros Muratoğlu’nun haksız yere tutuklandığını ve üç aydan uzun bir süredir özgürlüğünden mahrum bırakıldığını hatırlatan Yücel şunları söyledi:

İFTİRAYI İTİRAF EDİN

“Kelkitlioğlu, bu sürecin başından beri bir gazeteci gibi davranmamakta, kendisini hakim, polis ve savcıların yerine koyarak yargısız infaz yapmaktadır. Yazdığı yalanlara her geçen gün bir yenisini eklemekte, iftiraları ortaya çıkmasına rağmen mahkemeyi yönlendirme çabasından vazgeçmemektedir. Genelkurmay Başkanlığı’nın, ‘7 eleştiri 7 yanıt’ haberinde yazılan bilgileri kendilerinin Hürriyet’e verdiğini kabul etmesine rağmen, bunu bile suçlama vesilesi yapabilmiştir. Kelkitlioğlu’nu ve onun yazdıklarını bir iftira vesikası olarak tekrarlayan gazetecileri, mahkemeyi etkileme çabasından vazgeçmeye, hukuku hakimlerin adil ellerine bırakmaya davet ediyorum. Yalanlarınızla bir ailenin hayatını alt üst ettiniz, şimdi kamuoyu önünde özür dileyip, iftira attığınızı itiraf etmenin zamanıdır. Siz öyle kabul edebilirsiniz ama gazetecilik kin ve nefret mesleği değildir.”

BABA TOPRAĞINDA 49 METREKARE DAİRE

BARBAROS Muratoğlu’nun eşi Sultan Muratoğlu da Akşam’daki iddiaları yanıtlarken, “Kosova, Barbaros’un baba toprağıdır. Lüks ev dedikleri de 49 metrekarelik minik bir daire” dedi. Sultan Muratoğlu, özetle şunları söyledi: “Barbaros’un annesi Priştina, babası Prizren’den, mezalimden kaçarak Türkiye’ye gelmiş savaş mağduru insanlardı. Barbaros babasını kendisi 4 yaşındayken kaybetmiştir. Babası vefat ettiğinde Kosova vatandaşı olduğu için Barbaros da orayı hep babasıyla özdeşleştirdi. Hayatı boyunca baba toprağını görme, oradaki insanları tanıma özlemi içinde oldu. Akrabaları da hala babayurdu olan Prizren’in Dragaj yerleşkesine bağlı Yukarı Rapça köyünde yaşamaktadır. Gidip araştırabilirler. Artık emeklilik yaşının gelmiş olması nedeniyle gittiğimizde kalabileceğimiz 49 metrekarelik minik bir ev aldık. Kaldı ki orası da Türk yurdudur.”

Aydın: Hakim değil işadamıyım

KONUYLA ilgili olarak Hürriyet’in sorularını yanıtlayan işadamı Serkan Aydın da, “Kosova’da bir daire aldığım doğrudur ama ben Yargıtay Tetkik hakimi değil, işadamıyım” dedi.

Hakim olan Aydın için gözaltı kararı

ANADOLU Ajansı’nın 16 Temmuz 2016 tarihinde geçtiği, “2 bin 745 hakim ve savcı için gözaltı kararı çıktı” haberinde Eski Yargıtay Tetkik Hakimi Serkan Aydın’ın da adı geçiyordu. 20 Temmuz’da da daha önce görev yaptığı Bolu’daki yerel gazetelerde Serkan Aydın’ın tutuklandığı yolunda haberler yayınlanmıştı.
Kaynak: Hürriyet

32Bolu’da FETÖ operasyonu: 17 gözaltı

Mutlu YUCA/BOLU, (DHA) – BOLU’da, FETÖ/PDY soruşturması kasamında Mudurnu İlçesi eski belediye başkanı Metin S.’nin de aralarında bulunduğu 17 kişi gözaltına alındı.
Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada 19 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından belirlenen adreslere yönelik düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda aralarında 2004- 2009 yılları arasında Mudurnu Belediye Başkanı olarak görev yapan Metin S.’nin de yer aldığı 17 kişi gözaltına alındı.
Şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen bazı evrak ve dökümanlara el konuldu. Soruşturma kapsamında adreslerinde bulunamayan 2 kişinin yakalanması için çalışmalar sürüyor.

 
Kaynak: Hürriyet

31CHP’li Şahin anayasa değişikliğine ‘hayır’ dedi

İZMİR’in Menemen ilçesindeki CHP’li Belediye Başkanı Tahir Şahin, referandumdan ‘evet’ çıkması durumunda cumhurbaşkanı seçilecek kişinin kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine sahip olacağını belirterek parlamentonun yok hükmünde olacağını savundu.

CHP’li Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’in ev sahipliğinde Menemen Belediyesi Tepe Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen toplantıya CHP Genel Sekreteri İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, CHP İzmir il yöneticileri, CHP Menemen İlçe Başkanı Hürol Kazım Taklak, belediye meclis üyeleri, sivil toplum örgütleri yöneticileri, muhtarlar ve azaları katıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bugüne kadar parlamenter rejimle başarılı bir şekilde bugünlere geldiğini söyleyen Başkan Tahir Şahin, “Bu ülke Kurtuluş Savaşı’ndan buyana, Cumhuriyet kurulduğundan buyana parlamenter rejimle yönetilmiş, gayet de başarılı bir şekilde giden bir süreçten bugüne gelmiş. Ülkenin çok daha önemli sorunları varken, önümüze birden bire ‘Anayasayı değiştirelim mi, değiştirmeyelim mi?’ diye bir referandum ile karşı karşıya kaldık. 18 maddelik anayasa değişikliğinde en çok endişe duyduğu madde; kanun hükmünde kararname çıkarabiliyor cumhurbaşkanı olacak olan kişi. Bu parlamento yok hükmünde sayılıyor demektir. Yarın eğer seçilen kişi, ‘Ben tüm muhtarlıkları, sivil toplum örgütlerini kapatıyorum’ derse olacak. ‘Tüm Valileri görevden alıyorum’ dediği anda, tüm Valileri görevden alıyor demektir. Eğer FETÖ’ye yakın biri tutar da Cumhurbaşkanı seçilirse, alın size 15 Temmuz darbesi bir daha gelir. Kanun hükmünde kararname bu demektir. Bu referandumda bu ülkenin geleceği için, çocuklarımızın geleceği için mutlak ve mutlak hep birlikte tüm Türkiye olarak, hatta ‘evet’çilere sesleniyorum, onların bile ‘Hayır’ demesi gerektiğine inanıyorum. Biz ‘Hayır’ diyoruz, sokak ‘Hayır’ diyor. Kasap ‘hayır’ diyor, manav ‘Hayır’ diyor, taksici de ‘hayır’ diyor” diye konuştu.�

Siyasi parti temsilcisi değil, bir yurttaş kimliği ile katılımcılara seslenmek istediğini söyleyen CHP Genel Sekreteri İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, “Bu referandum, bir parti meselesi değil. Bu bir siyasi partinin iktidar olma mücadelesi değil. Bu önümüzdeki referandum ülkemizin, milletimizin, cumhuriyetimizin, çocuklarımızın geleceği, devletimizin bekası için olan bir referandum. Anayasa dediğimiz metin, bir mutabakat metnidir. Anayasa o partinin, bu partinin metni olamaz, milletin metni olması gerekir. Meclise gelmeden önce hepimizin görüşleri alınması gerekirdi. 30-40 yıl sonra bizler belki olmayacağız ama çocuklarımız, onların çocukları bu memlekette, bu cumhuriyet, bu çatı altında eğer mutlu, huzurlu bir yurttaş olarak yaşasın istiyorsak, demokrasi gelişsin istiyorsak bu anayasa teklifine ‘Hayır’ dememiz gerekir” diye konuştu.                                                                                                                                                                     �

MENEMEN (İzmir), (DHA)

FOTOĞRAF

 
Kaynak: Hürriyet

30Mahkeme Başkanı’ndan ‘haberim yoktu’ diyen darbeci Albaya; ‘Köylü Mehmet Ağa bile haberdar oldu’ (2)

PİLOT YARBAY UÇUM: KİMSEDEN KORKUM YOK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1’i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Pilot Yarbay Davut Uçum’un ifadesiyle devam edildi. Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterini araştırmak için giden kazı kırım ekibinin başında yer aldığı için de hakkında soruşturma yürütülen Pilot Yarbay Davut Uçum, savunmasına, anlatacaklarıyla kimseden lütuf beklemediğini, salondakiler de dahil kimseden korkusunun bulunmadığını söyleyak başladı.
Pilot Yarbay Davut Uçum ardından da, “Ben yaşananları, bu örgütün bana kurduğu kumpas olarak görüyorum. Ben daha önce benzer şekilde mağdur edildim. Bu örgütle geçmişte mahkemelerden geldim, ahlaksızca gerçek dışı olaylarla yeterince beni rencide edip yıprattılar. Bu süreçte de rencide ettiler. Ancak bu süreçte arada mağdurlar da var” dedi.
“BU ÖRGÜTÜN KIYAFETİ BANA UYMUYOR”
FETÖ’nün örgüt kıyafetinin kendisine uymadığını da savunan Pilot Yarbay Davut Uçum, “Benim sosyal yaşantım, ailemin durumuyla örgüt bana uymuyor. Benim ailemin yarısı benimle irtibatını kesti. 1990 yılında askeri okula girdim. Hep araştırıldım. Bu işte, pantolonu FETÖ olan, gömleği darbe olan, ceketi Cumhurbaşkanı’na suikast olan suçlamalar var. Bu pantolondaki leke bana tutmaz. Ben darbe karşıtı bir aileden geliyorum. Pantolonu FETÖ, gömleği darbe olan bir kişiye bu ceket bana giydirilmez” dedi.
HELİKOPTERİ ŞÜKRÜ SEYMEN, İSTEMİŞ
15 Temmuz günü yaşadıklarını da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, “Nöbetçi amiriydim. Ali Albay’la görev konuşmamız oldu. Komutanlıkta helikopterler bana bağlı, emrimde 150 personel var. Yani alay personelinin yarısı. Ali Albay bana VIP görev olduğunu söyledi. Şükrü (binbaşı) benim devrem, samimi bir arkadaşım değil. Harp Okulundan tanışırız. Önceki süreçte irtibatımız yoktur. Şükrü (binbaşı) ile olan bütün HTS kayıtlarımın lehime benim için korunmasını talep ediyorum. Benim 3 bin 500 saatlik uçuş saatimin yarısı iç güvenlik bölgesinde geçti. Biz, ‘amele’ olarak tabir ediliriz” dedi.
Aynı gün Binbaşı Şükrü Seymen’in sabah saatlerinde yanına geldiğini de ifade eden Pilot Yarbay Uçum, “Aramızda normal konuşma oldu. Bir şey mi var dedim. ‘Bir geçiyordum sana uğrayayım dedim’ yanıtını verdi” dedi.
15 Temmuz sabahı Binbaşı Şükrü Seymen’in ‘bir görev olacak’ dediğini de ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum, “Bu ne görevi dedim ‘boş ver’ dedi. Müşterek bir görev olacak diye düşündüm. Görevin mahiyetini söylemedi. ‘Belki sen de gelirsin’ dedi. Ben de ‘Nöbetçiyim öyle basit görevlere gelemem’ dedim. ‘Ne oldu korktun mu?’ dedi. Ama bu aramızda bir espriydi. Şükrü öğleden önce gitti. Akşam benim asıl görevim 17.00 sonra, 18.00 gibi nöbetçi hareket merkezi nöbetçi subayı ‘uçuşlar kesik’ dedi. Oh ne güzel dedim ben de. Saat 19.00 gibi Şükrü beni aramaya başladı ‘helikoptere ihtiyacımız var’ Heyecanlı bir ses. ‘Şükrü (Binbaşı) sen isteyince helikopter kaldıramam ben’ dedim.
Bir süre sonra Kara Havacılık Genel Komutanlığı’ndan beni aradılar. Çünkü uçuş isteği için Kara Havacılık’tan teyit almamız lazım. Kara Havacılık Hareket Merkezi bana ‘tamam kalkın’ dedi. Yaklaşık 5 dakika sonra Özcan Karacan (kara havacılık komutanlığında yarbay, davanın firari sanığı) tekrar aradı. ‘Kara Kuvvetleri Komutanı burada, kurmay başkanı burada. Hemen kalk gerekirse kendin çalıştır’ dedi. ‘Tek uç’ dedi. Ondan yasaklanan uçuşların açıldığını da teyit ettim. Helikoptere gittim. Acil durum vardı. Ali Albay’ı gördüm. Telaşımı görünce ‘uçuş var acil kuvvet komutanı talep ediyor’ dedim. Kuvvet komutanının takip ettiği uçuşlarda ekstra özen gösterirsiniz. Ali Albay’a, ‘komutanım acil uçuş var’ dedi. Bana ‘ben de geliyorum’ dedi” diye konuştu.
Pilot Yarbay Davut Uçum, görevin İstanbul içi olduğunu sandığını, ancak Binbaşı Şükrü Seymen’in kendilerine, onları Çiğli’ye bırakıp döneceklerini söylediğini iddia etti.
İZLEYİCİLERİN ÇIKARILMASINI İSTEMEDİ
Duruşmanın bu bölümünde Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanık Pilot Yarbay Davut Uçum’a daha rahat ifade vermesi için avukatlar haricinde salonu boşaltabileceklerini hatırlattı. Pilot Yarbay Uçum ise “Hiç önemli değil’ yanıtını verince, duruşmaya izleyicili olarak devam edildi.
Çiğli’de yaşananları da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, telefonunun şarjının olmamasından dolayı kapalı olduğunu, Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile koordinat verildiği anları görmediğini ileri sürdü.
“SİLAHLI HALK DA POLİS DE GÖRMEDİM”
Marmaris’e geldikleri zamanı da ifade eden Pilot Yarbay Davut Uçum, “Ben silahlı halk görmedim, polis de görmedim. Askerler indikten sonra bir süre havada tur attık ardından yakıt sıkıntısı nedeniyle Dalaman’da denizcilere ait meydana iniş yaptık. Kuleden ‘teslim olun’ diye söylendi. Ben Ali Albaya (Aktürk) ‘neden böyle diyorlar’ dedim o da ‘ben de anlamadım’ dedi. Zaten bu andan sonra olayların anlamsız olması başladı. Helikopter içerisinde Kule bizi duymuyor. İndik kalktık, araziye indik. Kısa bir değerlendirme oldu. Birinci pilot Imsık’ı planladı ama yakıtımız mümkün değildi. Ben mümkünse tekrar gidip alalım dedim. Tekrar aynı meydana gidip indik. Aşağıya indim. İki kişiyle birlikte lavaboya gittim, elimi yıkadım. Hemen döndükten sonra kalktık. Ondan sonra olayların olduğu bölgeye geldik. Marmaris’te olayların yaşandığı yere en uzak bölgeye indik. Polisler yay şeklinde askerleri sarmıştı. Her yerden ateş geliyordu. Bunun terörist olma ihtimali çok anlamlı değildi. Orada o kadar terörist o kadar ateş, orada hemen bağ kurdum. Cumhurbaşkanlığı helikopteri, burada yaşanan olaylar arasında bağ kurdum” dedi.
YAŞANANLARI 17-25 ARALIK SÜRECİNE BENZETTİ
Marmaris’te yaşanan çatışma anlarını havadan görme fırsatı buluğunu da ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum ifdesine şöyle devam etti:
“Orada yaşananlar bana 17 – 25 Aralık sürecini hatırlattı. O zaman da bir gruba mensup polis, bürokrat birilerini almak için gittiklerinde de sıkıntılar yaşamıştı. Burada da polislerle karşı karşıya geliyorsak sıkıntı vardı. Burada yaşananlar artık anlamlı olmamaya başladı. Her şey bundan sonraki bütün sorumluluğu alıyorum. O noktadan sonra çekip gidemezdim. Şunu düşündüm, iki grup, asker ve polis grubu birbirlerine ateş ediyor. Dolayısıyla çatışmasızlık adına bir şey yapmak lazım. Bunun için de elimden gelen her şeyi yaptım. Öleceğimi bilerek oraya doğru yaklaşmaya başladım. Yüzde 50 ölümden kurtulduk zaten. Ben çok rahat görüyorum çatışma anlarını. Benim pozisyonum. Sağ tarafı görecek şekilde. Ben bölgeyi birinci pilottan daha rahat görüyorum. Gördüğüm şu sürekli ağır bir atış vardı üzerimize doğru. Ben orada bir tane mermi yemeden, oradaki herkesi (polisleri kastedip) etkisiz hale getirebilirdim. Arkada makinalı tüfek vardı, o şekilde gerekli baskıyı yapıp o adamları, askerleri alırdık. Hatta polis kendi arasında ‘nereye atıyorlar lan bu adamlar’ diye polis müdürünün söyledikleri sonradan görüntülerde de çıktı. Bu anda Şükrü Binbaşı’yla telefonda konuştum. Orada ne olduğunu sordum. O da ‘bırak onu sıkıştık, çabuk edin’ dedi. Yerini anladım, gördüm. Ben geri geri gelmeye başladım. Bana atış yapılan bütün yerleri gördüm, polisler yay şeklindeydiler. Deniz üstünde geri geri gelmeye başladım. Bize yoğun atış gelmeye başladı. Artık bütün hayati sistemler de isabet aldı. Düşmeye başladık. Denize yaklaştığımız sırada helikopter havada tutundu. Arkadaki asker vuruldu. ”
GÖKHAN GENERALE HELİKOPTERDE YARALI VAR DEDİM, CEVAP VERMEDİ
Helikopterle Imsık’a gittiklerini belirten Pilot Yarbay Davut Uçum, “Gökhan General’le ilk kez Imsık’ta karşılaştım. Yanına gittim. ‘Helikopterde yaralı var, ne yapacağız’ dedim. Hiçbir cevap vermedi, helikoptere bindik, İzmir’e döndük. Olayın vehametinden dolayı kimse kimseyle konuşmadı. İndikten sonra da konuşmadık. Askeri inzibatlar geldiğinde ben kendim gittim ve teslim oldum” dedi.
MUHSİN YAZICIOĞLU OLAYINDA DA SANIKTI, YENİ BİLGİLER VERDİ
Bu davayla ilgisi olmadığı halde Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesinden sonra hakkında başlatılan soruşturmaya yönelikte konuşmak istediğini söyleyen Pilot Yarbay Davut Uçum, şunları anlattı:
“Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili kaza kırım olayında da sorun yaşadım. Herkes bunu tartışıyor, bu olaylarla bağ kuruyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri 25’inde (25 Mart 2009) düştü. 28’inde aramak için bölgeye giden Özel Kuvvetlere ait helikopter de kırım yaptı. İki helikopter arasındaki mesafe ise 50 metreydi. Biz de ayın 29’unda (29 Mart 2009) orada sadece Yazıcıoğlu’nun helikopteri var diye düşünülüyor. Orada 2 tane helikopter vardı. Arasındaki mesafe de 50 metre. Biz 29’unda gidip Özel Kuvvetlere ait helikopteri incelenmeye başladık. Genelkurmay tarafından yazılan bir emirle oraya gittik. Benim işim sürekli kaza kırımlara gittim.”�
Muhsin Yazıcıoğlu olayında kamuoyunun vicdanını rahatlatmak için 8 askerin öne sürüldüğünü de iddia eden Pilot Yarbay Davut Uçum, “Eğer gerçekten suikast ise ben 29’unda gittim. Rahmetli Yazıcıoğlu’nun helikopterinin incelenmesi yapılmış, gazetecinin cesedi bulunamamış, binlerce personel onu arıyordu. Benim helikopterin başında fotoğrafım yok. Yüzbaşı rütbesinde subaydım. O helikopteri de tahliye edemeseydik parçalayacaktık. O helikopteri gayretle TSK’ya kazandırdık. 30 milyon dolar kazandırdık. 29’unda gittiğim olayla ilgili mesul tutuldum. Sivil havacılık yetkilisi olan personel araştırmasını yaptı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin enkazını terk etti. Şimdi araziye terk edilmiş helikopter üzerinden cihazları soküldü. Ben yokum ama diğer arkadaşlara da aynı şey söylendi. Seyrüsefer cihazı sökülmüş, onun navigasyondan farkı yok. Bu cihaz suikastı aydınlatmaz” dedi.
O dönemin özel yetkili savcısı ve mahkemesi tarafından yargılandığını da vurgulayan Pilot Yarbay Uçum, “Örgütle hiçbir bağım yok. Sadece orada bulunmak, helikopterle alakamız yok. Binlerce insan (Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterini kastediyor) enkazı çeviriyor. Bizi Balyoz davasıyla birleştirmek istediler. Bu örgüte mensup olduğunu düşündüğüm insanlar tarafından yıpratıldığımı, olaya çekildiğimi düşünüyorum. Ben bu insanlara yakın bir insan olsaydım, bu insanlar beni bu şekilde yıpratmaz harcamazlardı” dedi.
ORTAOKULDA FETÖ EVLERİNE GİTTİM
İddianamede FETÖ üyeliğiyle suçlandığının da hatırlatılması üzerine örgüten evlerine ortaokul yıllarında gittiğini itiraf eden Pilot Yarbay Davut Uçum, “Örgütle hiçbir bağım yok. Yaşadıklarım bunu destekler nitelikte. 1989- 1990 yıllarında ortaokulda okuduğum sırada bizimle aynı sokakta bizim sokakta, bu örgüte bağlı kişiler vardı. Biz onları Nurcu olarak bilirdik. Evlerine gider ders çalışırdım. 2000’li yıllardan sonra bu adamın amacının ne olduğunu birçok insandan önce bilen birisiyim. Üç dört kere gittim evlerine. Böyle bir yöntemle hangi kuruma girmek istiyorlarsa giriyorlar. Maltepe Askeri Lisesi’ne gittikten sonra bir daha görüşmedim. Ama her fırsatta benimle bağlantı kurmaya çalıştılar. Harp okulunda okuduğum sırada mahallede daha önce gördüğüm kişiyi gördüm. Onu tersledim. Ondan sonra bir daha görmedim. İrtibatım bu insanlarla budur. Elerinizde istihbaratın raporu vardır. Benim içim rahat. Abimin bankada hesabı olabilir ama abimin ne günahından ne sevabından sorumlu değilim” dedi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

29Mahkeme Başkanı’ndan ‘haberim yoktu’ diyen darbeci Albaya; ‘Köylü Mehmet Ağa bile haberdar oldu’ (3)

TUĞGENERAL ÜNSAL COŞKUN İFADE VERDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1’i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Kara Havacılık Karargahı Komuta Merkezi Komutan Vekili Tuğgeneral Ünsal Coşkun’un ifadesiyle devam edildi. Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla 26 Temmuz’da helikopterlerin teslimi toplantısı yapılacağını söyleyen Ünsal Coşkun, şunları söyledi:
“Yeni alay komutanımız Murat Dağlı (albay) beni aradı. Kuvvet Komutanı’nı Çiğli’ye bıraktıklarını söyledi. Kuvvet Komutanımız ‘Eğitim uçuşlarını kesin’ demiş. Kuvvet Komutanı bir de uçak hazırlatmış. Saat 20.00 gibi Genelkurmay Başkanlığı’yla görüşüp İstanbul için uçuşa gerek kalmadığını söyledi. Murat Dağlı aradı uçuş yasağı ile ilgili sordu. Ben de sorun kalmadığını kendisine söyledim. Saat 22.00 gibi Genelkurmay Başkanlığı’ndan 6 tane helikopter talebi olduğu söylendi. Karargah olduğu söylendi. Harekat Merkezi bunu söyledi. 2 helikopter, Genelkurmaya 4’ü Akıncı üssüne gitti. Normal bir VIP gibi düşündük. Pilot da hiç rehin alma gibi bir şey beyan etmedi. Biz de VIP uçuşu olarak algıladık. Bunun üzerine diğer alayların da hazır olmalarını söyledim. Malatya Kara Havacılık Komutanı aradı, sıkıyönetim ilan edildiğini ne yapılacağını sordu. Bize de aynı sıkıyönetim emri saat 02.15 gibi ulaştı. Diğer alaylar acaba bir görev almış mı şekliyle İzmir’i aradım. En azından 4’er helikopter de hazır olsun diye söylemiştim.”
DARBECİLERİN EMİRLERİNE UYMUŞ
Burada araya giren Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, “Buradan verilen sıkıyönetim emrini kabul ettiniz anlamı mı çıkıyor?” sorusunu yöneltince Tuğgeneral Ünsal Coşkun, “Evet” yanıtını verdi. Ardından da “Ben bunu Genelkurmay ve karargahla görüştüm. Bizim emirlere devam etmemizi söylediler. İstanbul’u aradım Alay Komutanı’na ulaşamayınca Ali Albay’la görüştüm. O da Çiğli’ye inmek üzere olduklarını söyledi. Özcan Yarbay vasıtasıyla” dedi.
Saat 21.45’e kadar kuvvet komutanı ve garnizon komutanıyla olduğunu da anlatan Tuğgeneral Ünsal Coşkun, “Ali Albay Çiğli’ye personel nakli ve Genelkurmay’dan emir olduğunu söyleyince, her iki alayın bilgisi dahil olduğunu düşünüp faaliyetleri takip etmeye başladık. Saat 04.00 gibi Ali Albay bana Dalaman’dan yakıt ikmali yapamadıklarıyla ilgili sorun yaşadıklarını söyledi. Araziye inmeleri bizim için sıkıntılı. ‘Her halükarda Dalaman’a gidin biz Genelkurmay’a bildiririz’ dedim” dedi.
Mahkeme Başkanı da  “Dalaman’da ne işiniz var demediniz mi?” diye sordu. Tuğgeneral Ünsal Coşkun, “Ben helikopteri araziden kurtarma derdine düştüm önce. Aynı şey bu sefer Murat Albay da söyleyince Imsık meydan komutanını aradım. Yakıt konusunda hızlanın, meydanlarına helikopterlerinin dönmesi açısından. Daha sonra Imsık ile görüşemedik. Ali Albay bir yaralısının olduğunu söyledi. Ben zaten Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’da açıklama yapacağını biliyordum. Eğer niçin orada olduklarını bilseydim onları zaten uyarırdım” dedi.
ÇOCUKLARINI GENERALLERİN TAVSİYESİYLE FETÖ OKULUNA GÖNDERMİŞ
İddianamedeki FETÖ iddiası da hatırlatılan Tuğgeneral Ünsal Coşkun, “FETÖ bağlantılı olduğumdan bahsedilmiş çocuklarımın okuluyla ilgili. 2012 yılında İstanbul’a gelince özel okul araştırdık. Referans olarak aldığım iki kişi Balyoz davasından tutuklanan generalimizdi. O okulun öyle bir şeyi olduğunu bilmiyorduk. O okulun bu kapsamda kapatıldığını öğrendim. Bilmem mümkün değildi. Bağlantılı olarak da örgütle bağlantımın olacağını düşünmek gerçek görünmüyor” dedi.
Kendisinin terfi listesinde bulunan 50 kişinin ismini komutanlığa gönderdiğini de ifade eden Tuğgeneral Ünsal Coşkun, “Terfiler için 50 kişilik bir liste yazılır. 2016 yılı içinde hazırladığım aralık ayında gönderdiğim terfi listesinde bulunan FETÖ üyesi olarak değerlendirilenlerin sayısı bakılarak, benim ne kadar FETÖ’cü olduğuma bakılabilir” dedi.
İfadesi tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avukatı Halil Koçan’ın “Ege Ordu Komutanı’nın emrinin dinlenmemesi gerektiğini söylediniz mi?” sorusuna Tuğgeneral Ünsal Coşkun, “Ege Ordu Komutanı’nın dinlenmemesi gerektiğini değil, emrin Genelkurmay’dan geldiğini, Ege Ordu Komutanı’nın alt rütbede olmasından dolayı bunu esas alın dedim” yanıtını verdi.
Tuğgeneral Ünsal Coşkun ayrıca, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın Akıncılar Üssü’nde bulunmasından dolayı darbenin kendisinde, bütün olarak (emir komuta) yapıldığı intibağı uyandırdığını da ileri sürdü. Duruşma, ifadelerin alınmasına devam edilmek üzere 7 Mart Salı gününe ertelendi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

28Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ‘Kaynak Holding Soruşturması” açıklaması

Arzu KAYA/İSTANBUL,(DHA)- ANADOLU Cumhriyet Başsavcılığı’ndan yapılan yazılı açıklamada Kaynak Holding ve bağlı bazı şirket yöneticileri hakkından yürütülen soruşutmayla ilgili bilgi verildi. Açıklamada şöyle denildi,

“Başsavcılığımızın Örgüt, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunca Kaynak Holding A.Ş. ve bu holdinge bağlı bir kısım şirketler ve şirket yöneticileri hakkında yasadışı FETÖ/PDY örgütü adına faaliyette bulunmak, Kara Para Aklamak, Vergi Kaçakçılığı yapmak, Terörizmin Finansmanı hakkındaki kanuna muhalefet etmek yasadışı Terör Örgütü kurmak ve bu örgütün yöneticisi-üyesi olmak suçlarından yürütülen soruşturmada;

Devam eden soruşturma kapsamında toplanan deliller ve tespit edilen verilerin incelenmesinde 12 kişinin FETÖ/PDY örgütünün gizli haberleşme programı ByLock’u kullandıkları ve bu kişilerin çeşitli tarihlerde terör örgütü lideri Fetullah Gülen’in ABD/Pensilvanya’da bulunan malikanesinin çevresindeki otellerde konakladıkları tespit edilmiştir. Bu deliller ve tespitler doğrultusunda şüpheli 12 kişi hakkında nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden arama, el koyma ve inceleme kararı alınmış, 03.03.2017’de adreslerinin bulunduğu Ankara, İzmir, Bursa, Muğla ve İstanbul illerinde eşzamanlı operasyon düzenlenmiş ve Yard.Doç.S.A.B., Dr.A.Y. ve H.S.Ö. isimli şüpheliler yakalanarak gözaltına alınmışlar ve İstanbul’a getirilmişlerdir. Yard.Doç.Ş.D.T. isimli şüphelinin ise 1 gün önce Muğla Cumhuriyet Başsavcılığınca terör örgütüne yönelik yapılan soruşturma kapsamında gözaltına alındığı tespit edilmiştir. Muğla’da soruşturması devam ettiğinden bu şüpheli İstanbul’a getirilememiştir. Firari olan 8 şüpheliden 5’inin yurtdışında olduğu tespit edilmiş olup, kolluk birimlerince yakalanmalarına dair çalışmalara devam edilmektedir.”
Kaynak: Hürriyet

27Elazığ’da 8 öğretmen FETÖ’den tutuklandı

Şahismail GEZİCİ/ELAZIĞ, (DHA) – ELAZIĞ’da, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, ByLock kullandığı gerekçesiyle gözaltına alınan 11 öğretmenden 8’i tutuklanırken, 3’ü adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.
Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik operasyonlar kapsamında ‘ByLock’ kullandıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 11 öğretmen, sorgularının ardından sabah adliyeye sevk edildi. Savcılığa ifade veren 11 şüpheli, tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Hakimlikte ifadeleri alınan 3 öğretmen adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, 8 öğretmen tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Kaynak: Hürriyet

26Şırnak’ta 385 asker hakkında hazırlanan FETÖ/PDY iddianamesi mahkemeye sunuldu

ŞIRNAK, (DHA)- ŞIRNAK’ta, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında subay, astsubay ve uzman erbaşlardan oluşan 49’u tutuklu 385 askeri personel hakkında yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’ne teslim edildi.
Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Patlak imzasıyla yazılı olarak yapılan açıklamada, darbe girişimi sırasında, gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve haklarında devam eden soruşturma nedeniyle meslekten alınan ya da ihraç edilen, 49’u tutuklu 385 askeri person ile ilgili hazırlanan iddianame, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’ne teslim edildiği belirtildi. 15 Temmuz darbe girişimine destek olmak için Ankara’ya gitmek üzere Cizre İlçesi polis kontrol noktasında durdurulan ve gitmeleri engellenen Şırnak 23’üncü Sınır Jandarma Tümen Komutanlığı, Çakırsöğüt Komando Tugay Komutanlığı ve Akça Tugay Komutanlığında görevli 385 asker hakkında yürütülen soruşturmanın tamamlandığı belirtilen açıklamada, “Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2016/1649 Soruştuma dosyasında General, Subay, Astsubay ve Uzman Erbaş rütbelerinde 49’u tutuklu 385 şüpheli hakkında, ‘Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme’ suçlarından ve ayrıca dönemin Çakırsöğüt Komando Tugay Komutanı Şüpheli hakkında yukarıda belirtilen suçlar ile birlikte ‘Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme’ suçundan kamu davası açılmış olup, hazırlanan 03/03/2017 tarihli iddianame Şırnak Ağır Ceza Mahkemesine sunulmuştur” denildi.
Kaynak: Hürriyet

25Kocaeli’de FETÖ’den 2 öğretmen adliyeye sevk edildi

Selda Hatun TAN/İZMİT (Kocaeli), (DHA) – KOCAELİ’de, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, ‘ByLock’ kullandıkları iddia edilen 2 öğretmen adliyeye sevk edildi.
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri operasyon düzenledi. Özel okullarda görev yapan, 15 Temmuz sonrası öğretmenlik lisansları iptal edilen 2 öğretmen gözaltına alındı. 2 kişi, emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

24Bitlis merkezli 7 ilde FETÖ operasyonu: 9 gözaltı

Özcan ÇİRİŞ/BİTLİS, (DHA)-  FETÖ/PDY terör örgütününe yönelik Bitlis merkezli 7 ilde eş zamanlı yaptığı operasyonlarda 9 kişi gözaltına alındı, 2 kişi aranıyor.
Bitlis Valiliği’nden yapılan açıklamada, operasyonun Bitlis Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nce yapıldığı belirtildi. FETÖ/PDY terör örgütü faaliyetlerinin deşifre edilmesi ve önlenmesine yönelik olarak yapılan çalışmalar kapsamında Bitlis merkez, Tatvan İlçesi ile Kahramanmaraş, Nevşehir, Erzurum, Kayseri, Ordu ve Bingöl’de eş zamanlı olarak operasyon yapıldı. Yapılan operasyonlarda aralarında halen devlet kurumlarında çalışan, eski askeri personel ve devlet memurlarının da bulunduğu A.Ş., E.T., H.G. ve T.D. Bitlis’te, A.O.E., O.Y. ve I.Y. Tatvan’da, A.A. Kahramanmaraş’ta, S.A. Nevşehir’de yakalanarak gözaltına alınırken, 2 kişinin de arandığı belirtildi.
Kaynak: Hürriyet

23‘Cinayet mi işledik? FETÖ’cü müyüz’

Esenyurt’ta iki gün önce saat 16.30 sıralarında tapu dairesinden çıkan baba Ali Subak ve oğlu Ercan Subak’ı hedef alan gaspçılar, içinde 128 bin TL nakit para olan çantayı gasp ederek kaçtı. Olay sırasında parasını kurtarmak isteyen mağdurlar, şüphelilerin içinde bulunan araca asılarak metrelerce sürüklendi. Şüpheliler bir süre sonra izlerini kaybettirdiler.

BİR KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği tarafından olayla ilgili başlatılan çalışmalarda olay sırasında otomobilin içinde bulunduğu öğrenilen şüpheli Vedat P. polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Asayiş Şube Müdürlüğüne getirilen şüpheli, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmedi. Ancak mağdurlardan Ercan Subak tarafından teşhis edildiği öğrenildi.

ÇOK SAYIDA KAYDI VAR

Şüphelinin daha önceden 24 kez polis tarafından benzer suçlardan gözaltına alındığı ortaya çıktı. Vedat P.’nin ayrıca 5 ayrı suçtan da arandığı belirtildi. Polisteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından şüpheli Vedat P. adliyeye gönderildi. Vedat P. adliyeye götürülürken “Sanki cinayet mi işledik? FETÖ’cü müyüz? Bir şey yapmadık ki, ne yaptık? “diye bağırdı.Yetkililer olaya karışan diğer kişilerin yakalanması için çalışmaların aralıksız sürdüğünü söylediler.
Kaynak: Hürriyet

22‘İddianame bile yazılmıyor’

HÜKÜMETİN KONTROLÜNDE
“Türkiye’nin medya özgürlüğü durumu, en kaygı verici alanlardan biri. Bugün Türk medyasının yüzde 90’ı hükümet kontrolü altında. Ama bu da onlara yetmiyor, yüzde 100’ünü kontrol etmek istiyor. Bugün 150’yi aşkın gazetecinin hapiste olması demokrasi açısından çok ciddi bir sorunu teşkil ediyor. Darbe dönemlerinde dahi böyle bir şeyi yaşamadık. Birçok gazeteci aylardır cezaevinde ama niye yattıklarını bile bilmiyorlar çünkü iddianameleri yazılmadı. Savcılar da yazamıyorlar çünkü neyle suçlayacaklarını bilmiyorlar.

Gazetecilerin özgürlüklerini kullanamamaları Türkiye’ye dünyada demokrasisini yitirmiş bir ülke görüntüsü veriyor. 21’inci yüzyılda hükümeti eleştiriyor diye bir gazetecinin hapse atılması, tam bir demokrasi ayıbıdır.

HAPİSTE OLMAZDI
Bağımsız mahkemeler olsaydı bugün bu kadar gazeteci hapiste olmazdı. Yarattıkları baskı ortamı yargının da bağımsız karar almasını önlüyor. Mahkemeler, yargıçlar tutuklama kararı vermezlerse FETÖ’cü olmakla suçlanacakları kaygısından dolayı bağımsız karar veremiyor. Daha da kaygı verici olan bu yaklaşımın yargının bütün kesimlerine sirayet etmesidir. Bu yöndeki en önemli gelişme ise Anayasa Mahkemesi’nin geçmişte vermiş olduğu kararları unutmuş olmasıdır.

20 Temmuz’dan bu yana sivil bir darbe yaşanıyor. Bu süreçte geçmiş darbe dönemlerinde bile görülmeyen şekilde gazeteciler, akademisyenler tutuklandı yüz binlerce bürokrat görevlerinden alındı. Şimdi maalesef bir parti devletiyle karşı karşıyayız. Vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının hayır demesinin yasaklandığı bir süreçteyiz. Ama iktidar ve devlet kuruluşları ‘Evet’ kampanyasına başladılar bile. Zor koşullarda referanduma gidiyoruz ama ‘Hayır’ oyunun çıkmasını sağlayacağız. Hükümet evet demenin serbest olduğu ama hayır demenin suç sayıldığı bir iklim yaratıyor. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, vali, kaymakam, yargı ve devlet kurumları tarafsız değiller.

1789 ÖNCESİNE DÖNERİZ
Demokrasi büyük ölçüde askıya alınmış olur. Bu her şeye bir kişinin kadir olması sonucunu doğurur. Dünyada örneği olmayan bir durumla karşı karşıya kalırız. Parlamentonun kanun yapma tekeli elinden alınıyor. Devletin yapısı ve işleyişi ile ilgili kararlar sadece başkan tarafından alınıyor. Bütün bu açılardan bakıldığında Türkiye, 1789 Fransız Devrimi öncesi koşullarına dönmüş olacak. Türkiye’de yargı bağımsızlığı, 2010 referandumu ile kaybedildi ve AB de o dönemde bu referandum kampanyasına destek verdi. Şimdi onun faturasını ödüyoruz.”
Kaynak: Hürriyet

21FETÖ’den soruşturuluyor

23 Temmuz 2016 tarihli KHK kapsamında ‘milli güvenliğe karşı faaliyet’ gerekçesiyle Manisa Yüksek Tahsil Öğrenci Yurdu Vakfı da kapatıldı. Aralarında Ali Suat Ertosun’un da bulunduğu vakıf yönetim kurulu üyeleri hakkında FETÖ şüphesi ile soruşturma başlatıldı. İncelemede FETÖ ile bağlantılı olmadığı anlaşılınca vakfın faaliyetlerine izin verildi. Ancak vakfın yönetim kurulu üyeleri hakkındaki soruşturma sürüyor. Şüphelilerden Ertosun yıllardır FETÖ’ye karşı mücadele eden en etkin isimler arasında yer aldığını belirterek, “2009 yılından bu yana FETÖ ile etkin bir mücadele sürdüren biriyim. O zaman bize Ergenekoncu diyorlardı. Şimdi ise FETÖ’cü olduk. Ben bu vakıf sayesinde okudum. Her yıl 350 öğrenciye burs veriyoruz” dedi.
Kaynak: Hürriyet

20‘Komutanlar ‘turist’ diyene dava açmalı’

28 ŞUBAT’A BENZETMEK İSTEMİYORUM
(Hürriyet gazetesinin başlığı ile ilgili bir açıklama yaptınız. 28 Şubat’ı andırır bir başlık. İlk gördüğünüzde ne hissetiniz? Dün de (önceki gün) bir karikatür çıktı yine Hürriyet’te. Gördünüz mü onu? Bu başlıktaki olayı sürdürür anlamda mı?)

“Ben bunu hiç 28 Şubat’a benzetmek istemiyorum. Çünkü biz bir 28 Şubat iktidarı değiliz. 28 Şubat’ın siyasi iradesi farklıydı. Bizim siyasi irademiz farklı. Hükümet olarak da Beştepe olarak da farklı. Biz bu yola kefenimizi giydik öyle çıktık. Manşetlerle şunlarla bunlarla kimse bizi bir yere yönlendiremez. O haberin hele hele iç sayfada kullanılan ‘Karargâh rahatsız’ ifadesinin edepsizce, ahlaksızca bir başlık olduğunu zaten söyledim. Yola çıkarken değerlendirmemi yaptım, Genelkurmay Başkanlığımızın bir açıklaması da oldu. Orada söylediğim gibi, bununla ilgili yargı süreci de bir vatandaşın talebiyle başlamış durumda.

‘7 Eleştiri 7 Cevap’ diye konuşulan şeyleri de anlamak mümkün değil. Diyorlar ki Genelkurmay Başkanı benimle nasıl yurtdışına gelir? Bunlar nasıl yurtdışına çıkar? Bundan daha doğal ne olabilir. Bunlar dünyayı da tanımıyorlar. Başbakan bile istediği anda Genelkurmay Başkanı’nı yanına alır seyahatlere gider. Bunları geçiyorum. Kardak’a gidişini turistik ziyarete benzetiyorlar. Bence bu benzetmeyi yapanlara, Genelkurmay Başkanımızın da kuvvet komutanlarıyla birlikte dava açması gerekir. Bir Genelkurmay Başkanı’nı bir turist olarak gösteremezsin.

BAŞÖRTÜSÜ ABD ORDUSUNDA DA VAR
Oradaki şeyler arasında, mesela başörtüsü meselesi var. Başörtüsü, dünyada Amerika ordusunda var İngiltere’de var, Batı ülkelerinde var. Oralarda oluyor da halkının yüzde 99’u Müslüman olan ülkede niye olmasın? O devir kapandı artık. Başörtülü de olsa bir vatandaşımız oraya girmeye hak kazandıysa girer ve pekala hizmetini yapar. Şu an bizim Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay dışında hanım kardeşlerimiz var. HSYK’da var Danıştay’da var, ilk derece mahkemelerinde var. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Bunlara alışılacak. Ayrımcılık yapılamaz. Vatandaşlık tanımından, başının açık veya kapalı olmasına bakılmaksızın, her kardeşim istifade eder. İnanç ve düşünce özgürlüğü diyorsak, bunlardan tüm vatandaşlarımızın istifade etmesi gerekir.

VELEV Kİ KARAKAYA İÇİN TAZİYEDE BULUNDU
Mesela (Hasan Karakaya hakkındaki) taziye mesajı konusu. Bununla ilgili Akit gazetesi zaten açıklama yaptı. Üzerinde durmaya gerek yok. Velev ki taziyede bulundu, herhangi bir köşe yazarı için yapınca rahatsız olmuyorsun da Karakaya için taziyeden niye rahatsız oluyorsun? Cumhurbaşkanı olarak Karakaya için taziyede bulunduğum gibi, cenazesine katıldım, kabrine gittim. Vefatı öncesinde Suudi Arabistan’da beraberdik. İbadetlerimizi yaptığımız anlamlı bir gecemiz oldu orada. Karakaya’nın kriz geçirdiğini öğrendim. Hastaneye gittiğimde rahmetli olmuştu. Bu makamda olmak beni ondan koparmaz ki. Bunları eleştirenleri anlamak mümkün değil.

Mesela, madalya alma konusu. Madalyayı veren onu kendiliğinden vermiyor ki makamı adına veriyor. Genelkurmay Başkanımız almaya hak kazanmış onlar da vermiş. Bunu sağa sola çekmenin anlamı yok. Arsa meselesi, zaten yalanlanmış bir konu.”

BAŞÖRTÜLÜ KARDEŞİMİZE CHP’NİN ZİYARETİ GÜZEL ŞEY
(AKP, değil AK Parti demeye özen gösteriyorlar. CHP’deki pozitif siyaseti nasıl buluyorsunuz?)

Partimizin kurucusu olarak yıllar yılı bunları söyledik. Partimizin tüzüğünde resmi kayıtlarda ismi Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Kısaltılmış adı AK Parti’dir. AKP diye bir şey yok! ‘Herhangi bir parti için aynı şeyi yapıyor musunuz, niçin zorluyorsunuz?’ dedik. Dediğiniz noktaya gelmiş olmaları faydadır, kârdır diye düşünüyorum. Başörtülü kardeşimizin uğradığı o saldırı sonrasında, onu evinde ziyaret etmeleri falan güzel şeyler. Merhum hocamızın ölüm yıldönümünde anma törenine katılmış olmaları da güzel bir şey.

ANKETLER OLUMLU
(Referandum sonucuna dair tahmininiz var mı?)

Anketler yapılıyor. Şu an benim değerlendirme yapmam erken olur. Ama olumlu olduğunu söyleyebilirim. Bu bilinç arttıkça, olumlu yaklaşım daha netleşecektir. Ciddi sayılabilecek kararsız bir kesim var. Henüz meseleyi tam kavramamış bir kesim. O da netleşecek, vatandaşlarımız istikametlerini belirleyecektir.

MHP DE ÇALIŞIYOR
(Referandum sürecinde kamuoyunda Cumhurbaşkanı meydanlara indiğinde hava değişir gibi bir yaklaşım var…)

Üzerime düşeni yapıyorum, yapacağım. Şu ana kadar 9 il dolaştım. Bunların 5’i büyükşehir. Bundan sonraki süreçte yine gerek iller gerekse büyük kapalı salon toplantıları yapmaya devam edeceğiz. AK Parti Genel Başkanı ve kadrosu da arazide. MHP de bu noktada çalışmalarını sürdürüyor, sürdürecek. Dayanışma içinde, ‘evet’ için çalışan bir heyetiz; bunu sürdüreceğiz.

‘HAYIR’ KANDİL’E GİDER
“BİR defa şunu bileceğiz: Kişi sevdikleriyle beraberdir. Terör örgütü, bugüne kadar bu ülkede 35 bin insanın canına kıydı. Böyle bir örgüt bu halkoylamasında eğer ‘Hayır’ diyorsa, o zaman bizim de vatandaşlarımızı bilgilendirmemiz lazım. Buna kimler ‘Hayır’ diyor, kimler ‘Evet’ diyor, vatandaşımız bilmeli. Nitekim ben vatandaşımıza, ‘Böyle bir yanlışa düşmeyin’ diyorum. Ben ‘Hayır’ dersem, oyumun gideceği yer Kandil’dir. ‘Hayır’ dersem bu ülkede gideceğimiz yer istikrarsızlıktır. ‘Hayır’ dersem, benim oyumun gideceği yer, güven ortamının ortadan kaybolmasıdır. ‘Hayır’ demek, eşittir çukur; ‘Hayır’ demek eşittir, o çukurların altında açılan şehirler demektir.”

‘KARADENİZ’DE HOHOL DERLER’
(‘Karargâh’ soruşturması) Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı cunta iddiasıyla açtı. KHK’lardan sonra düzenlemeler yapıldığı için orduda birilerinin rahatsız olduğu konuşuluyor. Belli bir kesim, mesela FETÖ dışındaki bir damar bu yapılanlardan rahatsız mı acaba? Böyle bir bilgi geldi mi size?

Bizim Karadeniz’de iplik karmakarışık olduğu zaman hohol oldu derler. Öyle bir hale geldi ki tüm olaylar iyice birbirine girdi. Kim ne dediğinin farkında değil. Birçok gerçekler var ortada. Niye saptırıyorsunuz bunları? Açık net yürüyen bir sistem var. Artık birçok şey geride kaldı. Batı FETÖ’ye sahip çıkıyor. ‘KHK’larla ilgili bu sayılar çok değil mi, açığa alınma çok değil mi’ diyorlar. Gidin Fransa’yla uğraşın? OHAL’i aynı şekilde uzatıyorlar. Türkiye’de darbe girişimi olmuş. Bu kadar insanımızı kaybetmişiz. Bunlar olmamış gibi bize hesap sormaya kalkıyorlar. Bunu, her şey durulana kadar, her şey yerli yerine oturana kadar ilgili makamlarımız, yargımız belirler.

RAKKA YORUMU: SÜRECİ BERABER YÜRÜTMEK İSTİYORUZ
(Rakka konusunda ABD ile hangi durumdayız?)

“Öncelikle biliyorsunuz Cerablus, Rai ve Dabık’tan sonra geldiğimiz nokta El Bab. ‘Bizler temizlik harekâtı yapıyoruz’ dersek yeridir. Daha devam ediyor.
El Bab’dan sonraki sürecimiz Münbiç istikametinde olacak. Fakat ABD başta olmak üzere koalisyon güçleriyle eğer müşterek adımlar atabilirsek Rakka sürecini beraber yürütmenin gayreti içindeyiz. Bu arada Rusya Federasyonu’ndan da ‘DEAŞ’a karşı mücadeleyi beraber sürdürebiliriz’ biçiminde talepler gelmesi halinde, bu mücadeleyi hep birlikte sürdürmemiz söz konusu olabilir.”

(ABD’nin Münbiç ile ilgili tavrı nedir?)
“Yeni yönetimin Münbiç ve Rakka ile ilgili netleşmiş bir kararı var diyemem. Genelkurmay Başkanları Türkiye’ye geldi. Görüşmeleri oldu. Atılabilecek müşterek adımın ne olacağı noktasında. CIA Koordinatörü geldi. Onunla bazı görüşmeleri ben ve MİT Müsteşarımız etraflıca yaptık.

Terör örgütünün silahlı ve siyasi ayağını teşkil eden böyle bir yapıyı yanımızda görmemiz asla mümkün değildir. Olamaz. Bunların Münbiç’i boşaltmaları lazım. Münbiç Araplarındır. Rakka Araplarındır. Orada 2 bin 500 civarında DEAŞ’lı olduğu bize gelen bilgiler arasında. Bütün bu mücadeleyi ÖSO, Türkiye ve koalisyon güçleri hep birlikte destek vermemiz halinde bu iş çözülür dedik. Temennimiz odur ki dayanışma içinde oluruz. ‘Kaynağında vurma’ hususunda tüm güvenlik güçlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz bu işi başarılı şekilde sürdürüyor. Bunlardan da netice alıyoruz. Stratejimizi birilerinin memnuniyetine göre belirleyemeyiz. Yaptığımız iş doğru mu değil mi, biz buna bakarız. Suriye topraklarına yerleşmek gibi bir derdimiz yok. Bizim hedefimiz, ülkemize yönelik tehditleri durdurmaktır.”

Kaynak: Hürriyet

19Kalın’dan Almanya’ya tepki: Endişe verici

Kalın, sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından Bozdağ’ın Almanya’nın Gaggenau kentinde vatandaşlara hitap edeceği toplantısının iptal edilmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Adalet Bakanı Bozdağ’ın, Almanya’da katılması planlanan etkinliğin sudan sebeplerle yasaklanmasını kınadığını belirten Kalın, “Her fırsatta Türkiye’ye demokrasi ve ifade özgürlüğü dersi vermeye çalışanların gerçek yüzü bu tür kararlarla açık şekilde ortaya çıkıyor. Bu skandal kararın, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine kucak açan bir ülkede alınması Avrupa’nın geleceği açısından endişe vericidir.” şeklindeki görüşlerini paylaştı.

Almanya’da belediye Bakan Bozdağ’ın katılacağı toplantıyı iptal etti!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan ilk açıklama

Son dakika… Almanya’ya sert nota: Alman Büyükelçi Dışişleri’ne çağrıldı
Kaynak: Hürriyet

18Darbeci yüzbaşı Şahin: Ömer Halisdemir gibi emri yerine getirdim (4)

ZEKAİ AKSAKALLI’NIN DİNLENMESİNİ TALEP ETTİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1’i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 kişinin yargılanmasına Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli üsteğmen Enes Yılmaz’ın ifadesiyle devam edildi. Suçlamaları kabul etmeyen, iddianamede hakkında somut hiçbir delil bulunmadığını ileri süren üsteğmen Enes Yılmaz, kalkışmaya katılmasının tamamen varsayıma dayandırıldığını, Özel Kuvvetler Komutanlığı Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın duruşmada, dinlenmesini talep etti.
‘SUİKAST İÇİN GİTMEDİK’
Silahlı Kuvvetler’de emirlere itaat edilmemesinin ağır müeyyideleri bulunduğunu anlatan üsteğmen Enes Yılmaz, “Darbe yapma kastıyla değil, emirleri yerine getirme kastıyla hareket ettim. Suikast iddialarına gelince, bize Cumhurbaşkanı’na suikast yapılacağı değil, Cumhurbaşkanı’nın sağ salim alınması söylenildi. İhtilalin doğası gereği başkomutan olan Cumhurbaşkanı’nın emniyetinin alınması gayet normaldir. İki farklı noktada silah kullandım, maksadım öldürme amaçlı değil, bize açılan polislerin atışına karşı zayiatlara mani olmaktı. Biz kurgunun önemli bir parçası haline getirildik. Suikastçı olsam, Turban Otel’de üzerimize ateş eden polisleri yatıştırmaya çalışmazdık. Panik yaşayan kadın polisi teskin etmek için ailesiyle konuşturmazdım. Teslim aldığımız polisleri yakınındaki silahlarıyla bırakmazdık. Turban Otel’in yerini sivil vatandaşlardan söylemesini istemezdik. Bir saat sonra arazide silahlarımızı bırakmazdık. Keskin nişancı silahı, ağır silahları mutlaka yanımıza alırdık. Suikast timi bu saydıklarımı yapamaz. Tüm bunlar, suikast kastımızın olmadığını kanıtlamaktadır” dedi.
Üsteğmen Enes Yılmaz, hiçbir terör örgütüyle yan yana bulunmadığını savunup “Suçlamanın somut delillerle desteklenmesi hukuksal bir gerekliliktir. Kendimi nasıl savunacağımı kestiremiyorum. Ben FETÖ’cü değilim. Terör örgütü üyesi değilim” dedi.
‘EMİR KOMUTA İÇERİSİNDE YAPMAK MEŞRU KILMAZ’
Üsteğmen Enes Yılmaz’ın ifadesinden sonra söz alan Cumhurbaşkanı’nın avukatlarından Halit Çokan da, “Darbenin emir komuta zinciri içerisinde yapılması durumunda meşru olacağı algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Nasıl bir komutanın, emrindeki askerine yanındaki arkadaşını ‘vur’ demesi gayrimeşru bir emir ise, bunun gerçekleştirilmesi düşünülemez ise, bir komutanın meşru seçimle gelmiş devlet yöneticisini ilga (ortadan kaldırma) etmesini istemesinin meşru olmayacağına inanıyorum” dedi.
‘GÖREVİ ALINCA BÜYÜK HEYECAN YAŞADIM’
Duruşmada daha sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, ifade verdi. Olaylardan bilgisinin olmadığını, gözaltında bulunduğu sırada öğrendiğini söyleyen yüzbaşı Özay, “Görevi aldığım zaman büyük heyecan yaşadım. Askerlik görevi boyunca kanunsuz hiçbir emire rastlamadım” dedi.
Marmaris’te yaşanan olayları anlatan yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, “Örgüt adına hizmet etsek, orada herkesi öldürür, hiç delil bırakmaz, terk ederdik. Bir terör örgütü ‘bomba atıyorum çıkın’ demez. ‘Roket atıyorum çıkın’ demez. Polisleri plastik kelepçeyle etkisiz hale getirmek için uğraşmaz. Bir örgüt Cumhurbaşkanı’na suikast için orada bulunuyorsa, oradaki herkesi öldürür. 5 dakika içerisinde Cumhurbaşkanı’nın orada olduğunu öğrenir, gereğini yapar, orada değilse kaçar” dedi.
‘AĞABEYLERİM FETÖ MAĞDURU’
Marmaris’te niçin bulunduklarını bilmediğini de savunan yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, “Biz niçin orada bulunduğumuzu bilmediğimiz olayın figüranları olduk. Biz burada kurban ediliyoruz. Biz kendimizi vatan için kurban ettik, bir de siz bizi kurban etmeyin. Ağabeylerim Kürşat Özay ile Çağatay Özay, 2005 yılında bu örgütünün mağduru olmuştur. Onlara ceza veren hakim ve savcılar, şu anda tutukludur. O hakim ve savcılar için tekrar inceleme yapılması için şikayet talebinde bulunuldu. Ben bu örgütün ne üyesi ne de sempatizanıyım” dedi.
Yüzbaşı Mustafa Serdar Özay, ailesinde KPSS soruşturmasında tutuklu bulunup bulunmadığına yönelik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın’ın sorusuna, konuyla ilgili olmadığı için yanıt vermek istemediğini söyledi. Mahkeme Başkanı’nın, savcılık ifadesinde şehit polis Nedim Cengiz Eker’in kendi açtıkları ya da helikopterden yapılan ateş sonucu ölmüş olabileceği yönündeki ifadesini hatırlatması üzerine, “Bu ifademi kabul ediyorum” dedi.
‘DARBEDEN SON ANA KADAR HABERİM OLMADI’
Duruşmada MAK timinde görevli astsubay Ömer Faruk Göçmen de ifade verdi. Hakkındaki suçlamaları reddettiğini söyleyip ifadesine başlayan astsubay Ömer Faruk Göçmen, “Darbe teşebbüsünden son ana kadar haberim olmamıştır. Bunu değiştirecek bir durumum, yetkim yoktur. Amirlerimden gelen emirleri yaptım. Ben hiçbir örgütün, kurumun sadık üyesi değilim. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka hiçbir kuruma, kişiye sadakatle bağlanmadım” dedi. Astsubay Göçmen ifadesinde ayrıca, “Yaklaşık 6 aydır eğitim için birliğimden uzaktım. Bayramdan sonra mesaiye başladım. Hiçbir şekilde böyle bir planlamanın içinde olmadığımı söylemek adına belirtiyorum. Komutanımız 15 Temmuz günü kalmamızı ve özel bir görevde, özel harekat ekibinin güvenliğini sağlayacağımızı söyledi. Gökhan Şahin Sönmezateş üste sıkıyönetim olduğunu açıkladığında şüphelendim, ancak yapacak bir şey yoktu” dedi.
Turban Otel’den çıkan polislerin koruma polisi olduğunu öğrendiğinde olayın Cumhurbaşkanı olduğunu anladığını ileri süren astsubay Göçmen, “Kaçış kanundan değil, polisten kaçıştı. Asker olduğumuzu bilerek bize ateş açmaları, bizde güvensizlik yarattı. Kaçışımız sırasında Taner Berber’in (binbaşı) yürüyecek takadi olmadığı için teslim olduk. İsmail yüzbaşılardan biz ayrılmıştık, arazide bizi herhalde eğilmiş ağaçlardan buldular. Hizmet hareketiyle ilgili sözleri duymadım. Biz kendi paramızı harcadık. Kimsenin parasını harcamadık” dedi.
Astsubay Ömer Faruk Göçmen, Marmaris’te kaçtıkları sırada bir evden su içtiklerini anlatıp, “Bu davadan beraat ettikten sonra oraya gidip, bu borcumu ödemek istiyorum. Başka da bir borcum yok zaten” dedi. Savunmasının sonunda bir kez daha FETÖ üyeliği ile ilgili açıklama yapan astsubay Ömer Faruk Göçmen, “Bahsedilen bu lanet FETÖ örgütüyle hiçbir bağlantım olmadığını ifade ettim. Yargılanacaksam, emir komuta zinciri içinde darbeye katılmaktan yargılanmak istiyorum. Tatile çıkacaktık, o gün öğle arasında aracımın lastiklerini değiştirmiştim. Bunu yapmazdım. Maaşımı da çeker eşime verirdim, ne olur ne olmaz diye” dedi.
CUMHURBAŞKANININ AVUKATI AÇIKLAMA YAPTI
Bugünkü duruşma sırasında ifade veren sanıklar, Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü’nün emrindeki polislere, askerlerin otele geleceğine yönelik söylemlerde bulunduğunu ileri sürmeleri üzerine Avukat Hüseyin Aydın açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın açıklamasında, “Ben koruma müdürüyle telefonda görüştüm. Kendisinin kesinlikle böyle bir ifadesi olmadığını söyledi” dedi.
ZEKERİYA KUZU DİKKAT ÇEKMİŞ
Duruşmanın sabahki bölümünde ifade veren Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli yüzbaşı Muammer Gözübüyük, sonradan yapılan soru cevap bölümünde astsubay başçavuş Zekeriya Kuzu’ya yönelik tespitte bulundu. FETÖ’nün Çiğli Üs Komutanlığı’nın imamı olduğu iddia edilen astsubay başçavuş Zekeriya Kuzu’nun timin başında olmasından dolayı şaşırdığını da söyleyen yüzbaşı Muammer Gözübüyük, “Operasyonda özel kuvvetlerin başında Şükrü Binbaşı vardı. Ancak MAK Timinin başında astsubay rütbeli Zekeriya Kuzu’yu görünce şaşırdım. Demekki çok bilgisi ve tecrübesi var diye düşündüm. Ama yine de alt rütbede birinin komuta etmesi ilginç geldi” dedi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

17Sivas merkezli 6 ilde ‘ByLock’ operasyonu: 26 gözaltı

SİVAS, (DHA)- SİVAS merkezli 6 ilde yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında, örgütün şifreli haberleşme programı ‘ByLock’u kullandıkları iddia edilen 26 kamu çalışanı gözaltına alındı.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, örgütün şifreli haberleşme programı ‘ByLock’ kullanıcısı olduğu tespit edilen ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memurlara yönelik operasyon düzenledi. Sivas merkezli, İstanbul, Mersin, Kayseri, Nevşehir ve Samsun ile Sivas’ta gerçekleştirilen operasyonda, haklarında gözaltı kararı verilen 32 şüpheliden 26’sı yakalandı. Gözaltına alınan şüpheliler, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra ifadeleri alınmak üzere Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Firari 6 şüphelinin yakalanması için de çalışmaların devam ettiği belirtildi.

 
Kaynak: Hürriyet

16Bağevinde ‘himmet’ toplantısı yapan 12 kişi yakalandı (2)

10 KİŞİ TUTUKLANDI
Kayseri’de, FETÖ/PDY terör örgütünün il yapılanmasında görev aldıkları iddia edilen ve 15 Temmuz süreci sonrasında bağevinde toplanarak himmet ve sohbet toplantılarını sürdürdüğü belirlenerek adliyeye gönderilen 12 kişiden 10’u tutuklandı, 2 ‘si adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Polisin yaptığı operasyonda, örgütün oturma düzenleyen toplantı imamları oldukları ileri sürülen Hanifi Yılmaz ve Muaz Biçer ile esnaf Mehmet Aydemir, Altan Aydemir, Hacı Ali Demirci, Mahmut Alaca, Mustafa Alaca, Selçuk Alaca, Fuat Güzey, İbrahim Şencanlar, İhsan Yorulmaz ve Ali Kara toplantı halindeyken yakalanarak gözaltına alındı. Adliyeye gönderilen bu kişilerden Hanifi Yılmaz ve Muaz Biçer ile esnaf Mehmet Aydemir, Altan Aydemir, Mahmut Alaca, Mustafa Alaca, Selçuk Alaca, İbrahim Şencanlar, İhsan Yorulmaz ve Ali Kara mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hacı Ali Demirci ve Fuat Güzey ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Kaynak: Hürriyet

15FETÖ’den ihraç edilen 14 öğretmen tutuklandı

Mustafa KOZAK/ANTALYA, (DHA) – ANTALYA’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında meslekten ihraç edilip gözaltına alınan 16 öğretmenden 14’ü tutuklanırken, 2’si adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
İl Emniyet Müdürlüğü Uyuşturucu ile Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ/PDY’ye üye oldukları ileri sürülen şüphelilere yönelik operasyon düzenledi. Operasyonda 2’si kadın 16 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin tamamının bir süre önce açığa alınan öğretmenler olduğu ifade edildi. Şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda Bank Asya’daki hesap dokümanları ele geçirildi. İfadelerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 14’ü çıkarıldığı sulh ceza hakimliğince tutuklanırken, 2’si adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

14Cumhurbaşkanı Erdoğan: PYD’ye, YPG’ye silah desteği verenler bu güçler, elimizde belgeleri var

Hakime TORUN / ANKARA, (DHA) – ULUSLARARASI Ombudsmanlık Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mülteciler konusunda AB ne BM Mülteciler Konsey’nin verdiği sözde durmadığını belirterek, “Her fırsatta ülkemize demokrasi ayarı çeken, hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve Irak gibi bölgelerde en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Ne yazık ki ne AB ne BM Mülteciler Konseyi verdiği sözde durmamıştır. Onları diktatörlerin, eli kanlı katillerin ve terör örgütlerinin insafına terk etmedik. Bazı dostlar, ‘İslamiradikalizm, İslamiterör’ diyor. Lütfen İslam’la terörü kimse yan yana getirmesin. Bu bizler için çok ciddi bir operasyondur. Ne yazık ki, PYD’ye, YPG’ye silah desteği verenler bu güçler, elimizde belgeleri var. DEAŞ’a silah desteğini veren yine bu güçlerdir. DEAŞ’la mücadeleyi veren biziz ama Batı, ‘Türkiye DEAŞ’a destek veriyor’ diyor. Biz şehitler verdik. ÖSO şehitler verdi. Hamd olsun, 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük. Buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor” dedi.

Uluslararası Ombudsmanlık Toplantısı Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kamu denetçiliğinin kuruluş serencamı eski Türkiye alışkanlıklarının kimin nasıl konumlandırıldığının tespiti noktasında çok önemli. Bu hadise Türkiye’deki yönetim sistemi değişikliğinin sebeplerinin ortaya koyması bakımından kritik bir önemdedir. Çünkü 2006 yılında kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gidenlerin yaklaşımı bizim tam da Cumhurbaşkanlığı hükümeti sitemi ile önüne geçmeye çalıştığımız bir sorunun ifadesidir. 2006 yılında 5548 sayılı kanunun iptali için mahkemeye başvuranlar, dönemin cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisiydi. Dönemin cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisinin hadiselere bakışı ile anayasa mahkemesinin o günkü yapısını dikkate aldığımızda o gün ki iptal kararı hiç sürpriz olmadı. Türkiye şu an ki seviyeye kolay gelmedi. Statükonun muhafızlığına soyunan bir anlayış iğle mücadele ettik” diye konuştu.

TÜRKİYE BİR DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM GEÇİRDİ

Erdoğan, “Hukuk, anayasa ve yasalar yenilikçi, uzlaşmacı ve objektif bir anlayışla değil, tamamen statükocu ve ideolojik bir bakış açısıyla yorumlandı. Türkiye’nin bugün geldiği noktadan geriye doğru baktığımızda bu anlattıklarımız yıllar önce yaşanmış uzak hadiseler gibi görünüyor olabilir. Ancak bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin, uzak geçmişin değil, sadece 3-5 yıl öncesinin olaylarıdır. Emin olun biz dik durmasaydık, elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymasaydık bu ülkede yapılanların onda birini dahi gerçekleştiremezdik. Hamd olsun çabalarımız ve milletimizin desteği ile Türkiye bir değişim dönüşüm geçirdi” ifadelerini kullandı.

“ÖRGÜTÜN DEVLETİMİZE VERDİĞİ TAHRİBATIN İZLERİNİ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYORUZ”

15 Temmuz darbe girişimine değinen Erdoğan, “80 milyonun tamamı o gece devletine sahip çıkmıştır. O gece milletimiz bir demokrasi destanını kanıyla canıyla yazmıştır. Şimdi bu örgütün devlet kurumlarından tasfiyesine yönelik kararlı adımlar atıyoruz. İnşallah bu süreci hukuk içinde sürdüreceğiz. Örgütün devletimize verdiği tahribatın izlerini temizlemeye çalışıyoruz” dedi.

“TÜM UMUDUNU KRİZE VE KAOSA BAĞLAMIŞ ESKİ TÜRKİYE ARTIKLARININ OYUNLARIYLA DA UĞRAŞIYORUZ”

Erdoğan, “Bunun yanında puslu havada avlanmaktan hoşlanan, tüm umudunu krize ve kaosa bağlamış eski Türkiye artıklarının oyunlarıyla da uğraşıyoruz. İnşallah FETÖ’nün ve vesayet odaklarının kalıntılarının tamamen tasfiye edilmesiyle Türkiye’nin yolu ve bahtı daha da açılacaktır. Bu süreçte Kamu Denetçiliği Kurumumuza önemli görevler düşüyor. Bu güne kadar kuruma yapılan başvuru sayısı 25 bine yaklaştı” dedi.

“BATIDA IRKÇI GRUPLAR, MÜLTECİLER İLE TERÖR OLAYLARI ARASINDA BİR PARALELLİK KURMAYA ÇALIŞIYOR”

Mülteci sorununa değinen Erdoğan, “Güçlü olan ülkeler mülteciler konusunda duyarlı değil. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tartışma konusu göçmenler. Tartışmak güzel. Ama problemi çözmeye gelince sadece seyrediliyor. Mesele daha çok güvenlik ekseninde tartışılıyor. Sorunun insani, toplumsal, hukuki boyutu yeteri kadar gündeme getirilmiyor. Kuşkusuz yaşanan terör saldırılarının ciddi etkisi bulunuyor. Batıdaki belli odaklar özellikle ırkçı gruplar, mülteciler ile terör olayları arasında bir paralellik kurmaya çalışıyor” açıklamasında bulundu.

“SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞIMIZ, SON 2 YILDA, 130 BİN GÖÇMENİ DENİZLERDE BOĞULMAKTAN KURTARDI”

Erdoğan, “Hiç kimse, derme çatma botlar ile kendisini, ailesini, evlatlarını azgın dalgaların arasına atmaz. Sahil Güvenlik Komutanlığımız, son 2 yılda, 130 bin göçmeni denizlerde boğulmaktan kurtarıp ülkemize getirmiştir. Milyonlarca insan bu tehlikeyi göze alıyorsa düşünülmesi gereken ciddi bir sorun vardır” dedi.

SURİYE VE IRAKLI OLARAK 3 MİLYON MÜLTECİYİ ÜLKEMİZDE BARINDIRIYORUZ

Suriye ve Iraklı 3 milyon mülteciye Türkiye’nin ev sahipliği yaptığını belirten Erdoğan, “Şu anda Suriye ve Iraklı olarak 3 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, onlara ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana kadar yaptığımız harcama 26 milyar doları bulmuştur” dedi.

“AB NE BM MÜLTECİLER KONSEYİ VERDİĞİ SÖZDE DURMAMIŞTIR”

Erdoğan, “Mülteciler konusunda AB ne BM Mülteciler Konseyi’nin verdiği sözde durmadığını belirterek, “Ne yazık ki ne AB ne BM Mülteciler Konseyi verdiği sözde durmamıştır. Verseler de vermeseler de biz, silahlardan, varil bombalarından kaçan bu insanları evimizde misafir etmeye devam edeceğiz. Bu insani bir görev. Batı tel örgülerle kapılarını kaparken aynı şeyi biz yapamayız. Aylan bebekleri ölüme götüren nedenlerin tespitini yapmadan bu meselenin çözümü için yapılacakları da doğru bir şekilde tayin edemeyiz. 6 yıldır Suriye’den ve Irak’tan gelen komşularımıza sahip çıktık. Onları diktatörlerin, eli kanlı katillerin ve terör örgütlerinin insafına terk etmedik. Tüm imkânlarımızı seferber ettik” diye konuştu.

“HER FIRSATTA ÜLKEMİZE DEMOKRASİ AYARI ÇEKEN, HUKUK DERSİ VEREN ÜLKELER”

Erdoğan, “Türkiye’nin çabalarının 10’da biri maalesef gelişmiş ülkeler tarafından gösterilmemiştir. Her fırsatta ülkemize demokrasi ayarı çeken, hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve Irak gibi bölgelerde en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Ülkemizin yıllardır dile getirdiği terörden arındırılmış güvenli bölge teklifi duymazdan gelinmiştir. İkili yaptığımız görüşmede bana söyledikleri gayet güzel bir teklif olduğu. Hadi o zaman adımı atalım dediğimizde hep unutturulma projesi güdülmüştür. Suriye’de de Irakta da hep böyle olmuştur” ifadelerini kullandı.

“PYD’YE, YPG’YE SİLAH DESTEĞİ VERENLER BU GÜÇLER, ELİMİZDE BELGELERİ VAR”

Erdoğan, “Ne yazık ki, PYD’ye, YPG’ye silah desteği verenler bu güçler, elimizde belgeleri var. DEAŞ’a silah desteğini veren yine bu güçlerdir.

DEAŞ’la mücadeleyi veren biziz ama Batı, ‘Türkiye DEAŞ’a destek veriyor’ diyor. Biz şehitler verdik. ÖSO şehitler verdi. Hamd olsun, 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük. Buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor” dedi.

“BAZI DOSTLAR, ‘İSLAMİRADİKALİZM, İSLAMİTERÖR’ DİYOR. BU BİZLER İÇİN ÇOK CİDDİ BİR OPERASYONDUR”

Erdoğan, “DEAŞ’ın İslam’la yakından uzaktan alakası yoktur. Tamamen İslam dışı bir örgüttür. Bazı dostlar, ‘İslamiradikalizm, İslamiterör’ diyor. Lütfen İslam’la terörü kimse yan yana getirmesin. Zira İslam barıştır. Anlamı itibariyle barış olan bir din, terör ile yan yana getirilemez. Bu bizler için çok ciddi bir operasyondur. Böyle bir operasyonu, biz kabul edemeyiz. Bütün dostlara söylüyoruz” diye konuştu.

FOTOĞRAFLI

 
Kaynak: Hürriyet

13FETÖ’den tutuklanan 2 polisin davasına devam edildi

Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ,(DHA) – KAYSERİ’de FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu yargılanan 2 polis, ByLock kullandıklarını reddedince, mahkeme başkanı ortak rehberi hatırlattı.
Kayseri 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada ByLock kullandığı suçlamasıyla yargılanan polis memurları Murat Yorulmaz ve Murat Yalim davada hazır bulundu. Örgütün kriptolu programı olan ByLock’u kullanmadığını belirten sanıklara mahkeme başkanı, ByLock programını kullanım süreleri ve ortak rehberde kayıtlı oldukları isimlerle ilgili bilgiler sordu. Mahkeme başkanının sanıklara yönelik “29 Aralık 2014 ile 10 Nisan 2015 arasında 23 farklı günde ByLock kullanmış, ortak rehberde de kaydın çıkmışsın” demesi üzerine programı kullanmadıklarını ısrarla söyleyen sanıklar beraatlarını istedi.
Mahkeme sanıkların tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

 
Kaynak: Hürriyet

12FETÖ şüphelisi 14 öğretmen adliyede (2)

11’İ TUTUKLANDI
Eskişehir merkezli 8 ilde yapılan FETÖ operasyonunda gözaltına alınan ve bu sabah adliyeye sevk edilen 14 öğretmenden 11’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak Eskişehir H Tipi Cezaevi’ne gönderildi, 3’ü ise adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.


Kaynak: Hürriyet

11Yüksekdağ’ın İzmir’deki davası ertelendi

Bahri KARATAŞ/İZMİR, (DHA) – iZMİR’de katıldığı bir panelde bölücü terör örgütü PKK’nın propagandasını yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açılan HDP Eş Genel Başkanı ve Van eski Milletvekili Figen Yüksekdağ, cezaevinden SEGBİS sistemi üzerinden ifade verdi. Yüksekdağ, “Benim milletvekilliğimin düşürlmesine neden olan davanın iddianamesini hazırlayan savcı FETÖ’den tutuklandı, mahkeme heyeti de görevden alındı” dedi. Duruşmayı 9 Mayıs’a ertelendi.
İzmir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3’üncü celsesi yapılan duruşmaya, 1 ila 5 yıl hapis cezası istemiyle bu davadan tutuksuz yargılanan ve başka suçtan, Kocaeli Kandıra Yüksek Güvenlikli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Van eski Milletvekili Figen Yüksekdağ ile avukatları katıldı. Duruşmayı HDP Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat ile partililer de izledi. Mahkeme Başkanı Hakim Halil İbrahim Kibar, sanık avukatlarının, müvekillerinin İstanbul 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dava dosyası ile bu davanın birleştirilmesini talep ettiklerini söyledi.
Cezaevinde yanında bulunan avukatı Gülseren Yoleri ile birlikte SEGBİS sistemiyle ifade veren Yüksekdağ, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Yüksekdağ, “Benim işim konuşmak, siyaset yapmak. Yaşanan çatışma ve çok trajik olaylara panelde ışık tutmaya çalıştım. Konuşmamın içeriğini çarpıtan bir anlayış var, niyeti görülmemiş. Ben kendimi Van milletvekili olarak görüyorum. Beni seven Van halkı da böyle görüyor” dedi.
Milletvekilliğinin düşürülmesine neden olan davanın iddianamesini hazırlayan savcının FETÖ’den tutuklandığını, mahkeme heyetinin de görevden alındığını belirten Yüksekdağ, “Bir siyasetçi olarak hakların kardeşliğini ve barışı savunmak zorundayım. Benim ödeyemeyeceğim bir bedel yoktur. Bu konuşmaları Meclis’te de yapıyorum zaten. Bir siyasete kurban gittim. Burada hapislerde yatmayı bir kayıp olarak görmüyorum. Can vermek gerekiyorsa veririm. Söylediklerimin arkasındayım. Burada asıl suçu işleyen mülki erkandır. İzinsiz olarak paneli yası dışı kayıt altına alıp, fezleke hazırlamıştır. Polis kamerasının bu konuşmayı çekmesine gerek yoktu. Ben zaten bunları hep söylüyorum. Bu fezleke dokunmazlığımın kaldırıldığı gün hazırlanmıştır. Konuşmayı partimin propagandası çerçevesinde yaptım. Konuşmamda terörü  öven bir konuşma da yoktur. Ben orada halkın taleplerini dile getirdim. Suçlamayı reddediyorum. Beraatimi istiyorum” dedi.
Mahkeme başkanı hakim Halil İbrahim Kibar, Yüksekdağ’a, ceza verilmesi durumunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediğini sordu. Yüksekdağ da “Suçlu olduğuma inanmıyorum, beraat edeceğimi düşünüyorum. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemiyorum” diye yanıt verdi.
Yüksekdağ’ın ifadesinin bitmesinin ardından, salonda bulunan HDP Bitlis Milletvekil Mizgin Irgat ve bir grup partili, “Seni seviyoruz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü şimdiden kutluyoruz” diyerek öpücük yollayıp, el salladı. Yüksekdağ da “Ben de sizleri seviyorum” diyerek karşılık verdi. Mahkeme başkanı bu diyaloğun ardından, avukatlar dışında salonda bulunan herkesi dışarı çıkarttı.
Duruşma savcısı Sacit Savışcı, sanığın cezalandırılması yönünde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti, sanık ve avukatlarına savunmalarını hazırlamaları için süre verilmesine, davanın İstanbul 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosya ile birleştirilme talebiyle ilgili yazı yazılmasına, bir sonraki duruşma için sanığın SEGBİS sistemi ile hazırlanması için cezaevine bildirilmesine karar verip, duruşmayı 9 Mayıs’a erteledi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

10FETÖ şüphelisi avukata 7 yıl hapis istendi

Kemal ATLAN / ESKİŞEHİR,(DHA)- ESKİŞEHİR’de FETÖ/PDY operasyonu kapsamında tutuklanan avukat Turgay Balaban, görevli polislere hakaret ve tehdit ettiği gerekçesiyle yargılandığı mahkeme tarafından 7 yıla kadar hapis cezası istendi.

FETÖ/PDY kapsamında tutuklanan avukat Turgay Balaban’ın geçtiğimiz yıl Mayıs ayında usulsüz dinleme nedeniyle gözaltına alınan müvekkilinin ifadesi alındığı sırada Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) görevlilerine hakaret ve tehdit ettiği gerekçesiyle 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Balaban’ın olay günü görevli polislere “polemiğe girmeyin, uzatmadan işinizi yapın, ben baroyu arıyorum 2 tane avukat istiyorum. Seninle de görüşürüz. Ben barodan avukatları çağırayım da görüşürüz. İfade alma işlemi burada bitsin. Artık ifade vermiyorsunö diyerek cumhuriyet savcısını kastederek “Rüzgarı arkanıza aldınız ama rüzgar tersinden de esecek, senin o savcıların hepsi gününü görecek, hepsi gün gelip hesap verecekö ifadelerini kullanarak tehdit ve hakarette bulunduğu iddia edildi.

FETÖ/PDY operasyonunda tutuklanan Turgay Balaban, 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada verdiği ifadesinde üzerine atılan suçlamaları kabul etmedi. Balaban, olay günü iddia edilen sözleri söylemiş olsaydı TEM şube kameralarının kayıt alıyor olacağını ancak söylemediği için kamera kaydının yapılmadığını belirterek mahkeme heyetinden beraatını istedi.

Ağır Ceza Mahkeme savcısı mütalaada bulunarak sanığın tehdit ve hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını talep etti. Sanık vekilinin mütalaaya karşı yazılı beyanda bulunmak için süre istemesi üzerine mahkeme heyeti duruşmayı 9 Mayıs 2017 tarihine erteledi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

9Polis, kaçan FETÖ üyesini havaya ateş ederek yakaladı

Halil ÖZÇOBAN/BURSA, (DHA) – BURSA’da, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aranan Erdal S. polisin kontrol noktasından kaçınca kovalamaca sonucu yakalandı. Polisin havaya ateş ederek yakaladığı Erdal S., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan ve uzun süredir aranan ve 37 yaşındaki Erdal S., arkadaşının kullandığı otomobille, geçen pazartesi günü Uludağ Üniversitesi yakınındaki polis kontrol noktasına geldi. Burada kimlik kontrolü yapan polisleri görünce aracıyla kaçan Erdal S., “dur” ihtarına uymadı. Yaşanan kovalamaca sonunda Erdal S.’nin kullandığı otomobil polisin havaya ateş etmesi sonucu durduruldu. Gözaltına alınan ve ‘terör örgütü üyesi olmak’ suçundan adliyeye çıkartılan Erdal S., tutuklandı.

Kaynak: Hürriyet

8FETÖ soruşturmasında ‘ByLock’tan tutuklandı

Şaban KARDEŞ/ ÇERKEZKÖY(Tekirdağ),(DHA)- TEKİRDAĞ’ın Kapaklı İlçesi’nde FETÖ/ PDY soruşturması kapsamında, ‘ByLock’ kullandığı gerekçesiyle gözaltına alınan 28 yaşındaki Nagihan E., tutuklandı.
Kapaklı Cumhuriyet Savcılığı’nın FETÖ/PDY soruşturması kapsamında örgütün şifreli haberleşme aracı ‘ByLock’ kullandığı tespit edilen Nagihan E., ilçedeki evinden polis tarafından gözaltına alındı. Nagihan E.’nin evinde yapılan aramada pasaport, dizüstü bilgisayar, cep telefonuna el konuldu. Nagihan E.’nin kız kardeşi Merve E.’nin de ‘ByLock’ kullandığı ve yurtdışında bulunduğu belirlendi. Emniyetteki soruşturmasının ardından Çerkezköy’de adliyeye çıkarılan Nagihan E., tutuklanarak cezaevine konuldu.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

7FETÖ’den yargılanan din öğretmenine 6 yıl, 3 ay hapis

Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ, (DHA) – KAYSERİ’de FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan din kültürü öğretmeni Ali Rıza Duman, ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 6 yıl 3 hapis cezasına çarptırıldı. Duman, cezaevinde geçirdiği 7 aylık süre göz önüne alınarak tahliye edildi.
Kayseri 2’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tutuklu bulunan 30 yıllık din kültürü öğretmeni Ali Rıza Duman, İzmir 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanıp, ifade verdi. Terör örgütü suçlamasını kabul etmeyen Duman, “Benden terör örgütü çıkmaz, illa ki bir şey çıkacaksa terör örgütü mağduru çıkar” dedi. Savunmasında Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’ adlı kitabından bölümler anlatan Duman’a, mahkeme heyeti ‘silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Ali Rıza Duman, tutuklulukta geçirdiği süre ve verilen ceza miktarı göz önünde bulundurularak tahliye edildi.
Kaynak: Hürriyet

6‘Astsubay Zekeriya Kuzu’yu görünce şaşırdım’

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yargılamalar devam ediyor.

Duruşmanın 7. Gününde ikinci kişi olarak ifade veren Özel Kuvvetlerde Görevli Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, “Olaydan sonra tepeye çıktık. Araziye çıktığım ilk gün helikopterlerin bizi gelip alacağını düşünüyordum. Minarelerden anons ile birlikte sala sesleri yükselinceye kadar ümidimi hiç yitirmedim. Ancak minarelerden anons ve sala sesleri yükselince ümidim tükendi” dedi.

O dönem Özel Kuvvetlerde görevli olan Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, “Bize verilen görev Cumhurbaşkanı ve ailesini sağ salim almaktı. Burkay Karatepe’nin haber vermesi ile karargahta buluştuk. Daha sonra bize Cumhurbaşkanı’nın emniyetli bir şekilde alınması emri verildi” iddiasında bulundu.

ASTSUBAY RÜTBELİ ZEKERİYA KUZU’YA GÖRÜNCE ŞAŞIRDIM

MAK timinin başında görev alan ve FETÖ’nün Çiğli Üs İmamı olduğu iddia edilen Zekeriya Kuzu’nun o gece suikast girişimi timinde görev alanları da şaşırttığı ortaya çıktı.

Gözübüyük “Operasyonda Özel kuvvetlerin başında Şükrü Binbaşı vardı. Ancak MAK Timinin başında astsubay rütbeli Zekeriya Kuzu’yu görünce şaşırdım. Demek ki çok bilgisi ve tecrübesi var diye düşündüm. Ama yine de alt rütbede birinin komuta etmesi ilginç geldi” diye konuştu.
Kaynak: Hürriyet

5FETÖ sanığı mahendis: ByLock kullandım

Kemal ATLAN / ESKİŞEHİR, (DHA) – ESKİŞEHİR’de, FETÖ sanığı TCDD’de görevli mühendis Hüdayi Yorgun duruşmada ByLock kullandığını söyleyerek, “Ben programı tamamen dini ve İslami duygularla kullandım. ByLock programını indirdim ve kullandım” dedi.
FETÖ üyesi olmakla suçlanan tutuklu sanıklar TCDD Vagon Bakım Atölyesi’nde görevli makine yüksek mühendisi Hüdayi Yorgun, TCDD Yüksek Hızlı Tren (YHT) Bakım Onarım Müdürlüğü’nde görevli makine mühendisi Abdülkadir Korkmaz ile TCDD Eğitim Merkezi öğretmeni Mustafa Arıkan’ın yargılanmalarına Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.
TCDD’de örgütün abisi olduğu ileri sürülen Hüdayi Yorgun geçen duruşmada ByLock programını kullanmadığını söyledi. Bugünkü duruşmada mahkeme heyeti, Hüdayi Yorgun’a telefonunda ByLock programının olduğunun belirlendiği, bu konuda ne diyeceğini sordu.
‘İNDİRDİM VE KULLANDIM’
Yorgun, duruşmadaki avukatı ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra BayLock kullandığını itiraf ederek şöyle konuştu:
“Ben programı tamamen dini ve İslami duygularla kullandım. ByLock programını indirdim ve kullandım. Kimlerle görüştüğümü hatırlamıyorum. Hayatım boyunca farklı sendikalara üye oldum. Ufuk Ulaşım Sendikası’ndan 2016 yılının Mayıs ayında ayrıldım. Bank Asya’da 1996 yılından beri hesabım vardır. Bankaya para işlemi bankacılık faaliyetidir. Bağışlama değildir. Faizsiz bir bankacılıktı. Bundan dolayı tercih ettim. 2012 yılı öncesinde hesap hareketlerim daha fazladır. Ben FETÖ’nün 2013 Aralık ayında bankaya para yatırılma talimatını duymadım. Ben TCDD ve diğer kurumların abisi değilim. Ben herhangi şekilde himmet ya da burs adı altında katkı sağlamadım. Ben 15 Temmuz’da evde bulunuyordum. Tahliyemi talep ediyorum.”
HAKİMİN TELEFONUNA PROGRAM İNDİRDİ
Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakimi, Hüdayi Yorgun’un cep telefonu programlarını iyi kullanıp kullanmadığını belirlemek amacıyla kendi telefonunu vererek bir program indirmesini istedi. Yorgun, kısa bir süre içerisinde programı indirerek telefonu hakime geri verdi.
Mahkeme savcısı Hakan Ali Erkan mütalaada bulunarak sanıklardan Hüdayi Yogun’u ‘terör örgütüne üye olmak’ diğer sanıklar Abdülkadir Korkmaz ve Mustafa Arıkan’ın ise ‘terör örgütüne yardım etmek’ suçlarından cezalandırılmasını istedi. Sanık avukatlarının mütalaaya karşı yazılı beyanda bulunmak için süre istemesi üzerine mahkeme heyeti duruşmayı 9 Mayıs 2017 tarihine ertelenirken sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Kaynak: Hürriyet

4Cumhurbaşkanı Erdoğan: 3 bin DEAŞ’lı öldürüldü

ULUSLARARASI Ombudsmanlık Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mülteciler konusunda AB ne BM Mülteciler Konsey’nin verdiği sözde durmadığını belirterek,  “Her fırsatta ülkemize demokrasi ayarı çeken, hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve Irak gibi bölgelerde en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Ne yazık ki ne AB ne BM Mülteciler Konseyi verdiği sözde durmamıştır. Onları diktatörlerin, eli kanlı katillerin ve terör örgütlerinin insafına terk etmedik. Bazı dostlar, ’İslamiradikalizm, İslamiterör’ diyor. Lütfen İslam’la terörü kimse yan yana getirmesin. Bu bizler için çok  ciddi bir operasyondur. Ne yazık ki, PYD’ye, YPG’ye silah desteği verenler bu güçler, elimizde belgeleri var. DEAŞ’a silah desteğini veren yine bu güçlerdir. DEAŞ’la mücadeleyi veren biziz ama Batı, ’Türkiye DEAŞ’a destek veriyor’ diyor. Biz şehitler verdik. ÖSO şehitler verdi. Hamd olsun, 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük. Buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor” dedi.

Uluslararası Ombudsmanlık Toplantısı Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kamu denetçiliğinin kuruluş serencamı eski Türkiye alışkanlıklarının kimin nasıl konumlandırıldığının tespiti noktasında çok önemli. Bu hadise Türkiye’deki yönetim sistemi değişikliğinin sebeplerinin ortaya koyması bakımından kritik bir önemdedir. Çünkü 2006 yılında kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gidenlerin yaklaşımı bizim tam da Cumhurbaşkanlığı hükümeti sitemi ile önüne geçmeye çalıştığımız bir sorunun ifadesidir. 2006 yılında 5548 sayılı kanunun iptali için mahkemeye başvuranlar, dönemin cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisiydi. Dönemin cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisinin hadiselere bakışı ile anayasa mahkemesinin o günkü yapısını dikkate aldığımızda o gün ki iptal kararı hiç sürpriz olmadı. Türkiye şu an ki seviyeye kolay gelmedi. Statükonun muhafızlığına soyunan bir anlayış iğle mücadele ettik” diye konuştu.

TÜRKİYE BİR DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM GEÇİRDİ

Erdoğan, “Hukuk, anayasa ve yasalar yenilikçi, uzlaşmacı ve objektif bir anlayışla değil, tamamen statükocu ve ideolojik bir bakış açısıyla yorumlandı. Türkiye’nin bugün geldiği noktadan geriye doğru baktığımızda bu anlattıklarımız yıllar önce yaşanmış uzak hadiseler gibi görünüyor olabilir. Ancak bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin, uzak geçmişin değil, sadece 3-5 yıl öncesinin olaylarıdır. Emin olun biz dik durmasaydık, elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymasaydık bu ülkede yapılanların onda birini dahi gerçekleştiremezdik. Hamd olsun çabalarımız ve milletimizin desteği ile Türkiye bir değişim dönüşüm geçirdi” ifadelerini kullandı.

“ÖRGÜTÜN VERDİĞİ TAHRİBATIN İZLERİNİ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYORUZ”

15 Temmuz darbe girişimine değinen Erdoğan, “80 milyonun tamamı o gece devletine sahip çıkmıştır. O gece milletimiz bir demokrasi destanını kanıyla canıyla yazmıştır. Şimdi bu örgütün devlet kurumlarından tasfiyesine yönelik kararlı adımlar atıyoruz. İnşallah bu süreci hukuk içinde sürdüreceğiz. Örgütün devletimize verdiği tahribatın izlerini temizlemeye çalışıyoruz” dedi.

Erdoğan, “Bunun yanında puslu havada avlanmaktan hoşlanan, tüm umudunu krize ve kaosa bağlamış eski Türkiye artıklarının oyunlarıyla da uğraşıyoruz. İnşallah FETÖ’nün ve vesayet odaklarının kalıntılarının tamamen tasfiye edilmesiyle Türkiye’nin yolu ve bahtı daha da açılacaktır. Bu süreçte Kamu Denetçiliği Kurumumuza önemli görevler düşüyor. Bu güne kadar kuruma yapılan başvuru sayısı 25 bine yaklaştı” dedi.

“BATIDA IRKÇI GRUPLAR…”

Mülteci sorununa değinen Erdoğan, “Güçlü olan ülkeler mülteciler konusunda duyarlı değil. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tartışma konusu göçmenler. Tartışmak güzel. Ama problemi çözmeye gelince sadece seyrediliyor. Mesele daha çok güvenlik ekseninde tartışılıyor. Sorunun insani, toplumsal, hukuki boyutu yeteri kadar gündeme getirilmiyor. Kuşkusuz yaşanan terör saldırılarının ciddi etkisi bulunuyor. Batıdaki belli odaklar özellikle ırkçı gruplar, mülteciler ile terör olayları arasında bir paralellik kurmaya çalışıyor” açıklamasında bulundu.

2 YILDA, 130 BİN GÖÇMEN BOĞULMAKTAN KURTARILDI

Erdoğan, “Hiç kimse, derme çatma botlar ile kendisini, ailesini, evlatlarını azgın dalgaların arasına atmaz. Sahil Güvenlik Komutanlığımız, son 2 yılda, 130 bin göçmeni denizlerde boğulmaktan kurtarıp ülkemize getirmiştir. Milyonlarca insan bu tehlikeyi göze alıyorsa düşünülmesi gereken ciddi bir sorun vardır” dedi.

3 MİLYON MÜLTECİYİ ÜLKEMİZDE BARINDIRIYORUZ

Suriye ve Iraklı 3 milyon mülteciye Türkiye’nin ev sahipliği yaptığını belirten Erdoğan, “Şu anda Suriye ve Iraklı olarak 3 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, onlara ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana kadar yaptığımız harcama 26 milyar doları bulmuştur” dedi.

“AB NE BM MÜLTECİLER KONSEYİ VERDİĞİ SÖZDE DURMAMIŞTIR”

Erdoğan, “Mülteciler konusunda AB ne BM Mülteciler Konseyi’nin verdiği sözde durmadığını belirterek, “Ne yazık ki ne AB ne BM Mülteciler Konseyi verdiği sözde durmamıştır. Verseler de vermeseler de biz, silahlardan, varil bombalarından kaçan bu insanları evimizde misafir etmeye devam edeceğiz. Bu insani bir görev. Batı tel örgülerle kapılarını kaparken aynı şeyi biz yapamayız. Aylan bebekleri ölüme götüren nedenlerin tespitini yapmadan bu meselenin çözümü için yapılacakları da doğru bir şekilde tayin edemeyiz. 6 yıldır Suriye’den ve Irak’tan gelen komşularımıza sahip çıktık. Onları diktatörlerin, eli kanlı katillerin ve terör örgütlerinin insafına terk etmedik. Tüm imk?nlarımızı seferber ettik” diye konuştu.

“HER FIRSATTA ÜLKEMİZE DEMOKRASİ AYARI ÇEKEN ÜLKELER”

Erdoğan, “Türkiye’nin çabalarının 10’da biri maalesef gelişmiş ülkeler tarafından gösterilmemiştir. Her fırsatta ülkemize demokrasi ayarı çeken, hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve Irak gibi bölgelerde en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Ülkemizin yıllardır dile getirdiği terörden arındırılmış güvenli bölge teklifi duymazdan gelinmiştir. İkili yaptığımız görüşmede bana söyledikleri gayet güzel bir teklif olduğu. Hadi o zaman adımı atalım dediğimizde hep unutturulma projesi güdülmüştür. Suriye’de de Irakta da hep böyle olmuştur” ifadelerini kullandı.

“PYD’YE, YPG’YE SİLAH DESTEĞİ VERENLER BU GÜÇLER, ELİMİZDE BELGELERİ VAR”

Erdoğan, “Ne yazık ki, PYD’ye, YPG’ye silah desteği verenler bu güçler, elimizde belgeleri var. DEAŞ’a silah desteğini veren yine bu güçlerdir.
DEAŞ’la mücadeleyi veren biziz ama Batı, ’Türkiye DEAŞ’a destek veriyor’ diyor. Biz şehitler verdik. ÖSO şehitler verdi. Hamd olsun, 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük. Buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor” dedi.

“BAZI DOSTLAR, ’İSLAMİRADİKALİZM, İSLAMİTERÖR’ DİYOR. BU BİZLER İÇİN ÇOK  CİDDİ BİR OPERASYONDUR”

Erdoğan, “DEAŞ’ın İslam’la yakından uzaktan alakası yoktur. Tamamen İslam dışı bir örgüttür. Bazı dostlar, ’İslamiradikalizm, İslamiterör’ diyor. Lütfen İslam’la terörü kimse yan yana getirmesin. Zira İslam barıştır. Anlamı itibariyle barış olan bir din, terör ile yan yana getirilemez. Bu bizler için çok  ciddi bir operasyondur. Böyle bir operasyonu, biz kabul edemeyiz. Bütün dostlara söylüyoruz” diye konuştu.

Gündem Videoları için tıklayınız

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan flaş Münbiç mesajı
Kaynak: Hürriyet

3Halisdemir ailesi isyan etti: Kullanmasınlar!

Muğla’daki Cumhurbaşkanına Suikast Girişimi Davası’nda Sabah dinlenen Ergün Şahin’in ardından ardından Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli
Yüzbaşı Muammer Gözübüyük ifade verdi.  Gözübüyük savunmasına 15 Temmuz öncesinde hiçbir plana katılmadığını, hafta sonu cumartesi ve pazar günü için birliğinden izin istediğini söyleyerek başladı. Şahin gibi o da Halisdemir örneği verdi. Gözübüyük’ten sonra savunma yapan Mehmet Öztürk de Halisdemir örneği ile kendisini savununca aynı zamanda Ömer Halisdemir’in ailesinin de avukatlığını yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, “Son iki üç gündür sanıklar sürekli Ömer Halisdemir’i örnek gösteriyor. Ben Ömer Halisdemir ailesinin avukatı olarak ailenin bir talebini iletiyorum. Darbecilikten yargılanan sanıkların, Ömer Halisdemir’in ismini kullanmamaları, ailesinin talebidir. Onun ismini söylememelerini istiyorlar. Ailesi adına bunu istiyorum” dedi.

CUMHURBAŞKANI’NIN YERİNİ BİR SİVİL GÖSTERDİ

Savunmasında kendisini firari Yüzbaşı Burkay Karatepe’nin çağırdığını da anlatan Muammer Gözübüyük özetle şunları anlattı:  “Bizim ağır silahlara donatıldığımız söyleniyordu. Fakat ağır silah olabilecek hiçbirisi bizde yoktu. Biz TSK’daki teçhizat mevzuatına göre almamız gerekenin 4’de birini aldık. Elimizde tüfek ve makinalı Tüfek vardı, bunlar ağır silah değildir. Özel Kuvvetler TSK’daki diğer birimlerden farklıdır. Verilen emri kesinlikle sorgulamayız. Ömer Halisdemir, verilen emirle generali vurdu. Ben de emri yerine getirdim . Marmaris’e kasıtlı olarak oraya çekildik. Aşağıya indikten sonra Cumhurbaşkanı’nın yerini yanımıza gelen bir sivil söyledi. Onun gösterdiği yöne gittik. Benim operasyon birimi olarak bilmediğim yeri sivil vatandaş nasıl biliyor? Cumhurbaşkanı’nın kaldığı konutuna gittiğimiz sırada ise sivil birisini gördüm. Koştuğu sırada onu takip ettim. Onun gittiği yöne ilerlediğim yere polislerin bulunduğunu gördüm.” Gözübüyük, ifadesinde şehit polis Nedip Cengiz Eker’in de dost ateşi sonucu şehit olduğunu ileri sürdü.

AVUKAT KARDEŞİ YANINDAYMIŞ

Polis, savcılık ve sulh ceza hakimliğindeki ifadeleriyle mahkemedeki anlatımları arasında çelişkiler bulunan Gözübüyük, onları baskı altında söylediğini kendisine işkence yapıldığını iddia etti. İfadeler arasındaki çelişkili bölümleri kabul etmeyen, mahkemedekilerin geçerli olduğunu söyleyen Gözübüyük’ün, baskı gördüğünü iddia ettiği anlarda yanında avukat kardeşi Harun Gözübüyük’ün bulunduğu, tüm belgelerin altında onunda imzasının bulunduğu öğrenildi. Öte yandan Gözübüyük’ün ifadesinin tamamlanmasından sonra duruşma savcısı ikinci kez şehit polis memurlarına ilişkin açıklama yaptı. Duruşma savcısı, “Otopsi raporuna göre Nedip Cengiz Eker’in vücudunda bir, Mehmet Çetin’in vücudunda ise  ateşli silahtan çıkan 4 kurşun girişi yarası vardır. Bu yaraları oluşturan mermi çekirdeklerinin, uzak atıştan aldıkları sabittir. Ölümlerine de bu ateşli silah yaralarının neden olduğu teslim edilmiştir” dedi.

ŞÜKRÜ BİNBAŞI BİZİ SEÇMİŞ

Dün yapılan oturumda dinlenen Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli yüzbaşı Mehmet Öztürk, bugüne kadar aldığı görevler ve özel görevler hakkında bilgi vererek savunmasına başladı. Öztürk, 2010’dan itibaren Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda kursiyer subay olarak görev yapmaya başladığını ve 2011 atamalarıyla da timde görev aldığını kaydetti.  Öztürk, 15 Temmuz günü yaşananlara da ifadesinde yer vererek şöyle devam etti: “Ergün Şahin yanıma gelerek Şükrü binbaşının bizi göreve seçtiğini ve hazırlık yapmamı söyledi. Hep kritik görevlere hazır olacak şekilde eğitildim. Şükrü binbaşı Atatürk Havalimanı’nda sürekli telefonla görüşüyordu. Çiğli’de kuşanırken hala daha bize görevin ne olduğu söylenmemişti. Darbeden ilk defa Gökhan (Şahin Sönmezateş) generalin bildiriyi okumasıyla haberdar oldum. Sıkıyönetimin ne olduğunu ve emirlere uymamanın cezası olduğu için mecbur hissettim. Bize Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu yerde polislerce emniyete alındığı bizim de kendisini alıp ona eşlik edeceğimiz söylendi. Marmaris’e indikten sonra karşımıza çıkan üzerinde koyu renk elbise olan bir şahıs korumaların olduğu yere biziz götürdü. Otelin nerede olduğunu bile bilmiyorduk. Bize Cumhurbaşkanını öldürme değil sağ salim alacağımız bilgisi verildi. Öldürüleceğiz psikolojisi ile kaçtık.”

HALİSDEMİR AİLESİNİN TALEBİ: İSMİNİ KULLANMASINLAR

Cumhurbaşkanı’na suikast suçu olmadığını,  FETÖ ile bağlantısı olmadığını kaydeden Öztürk de savunmasında Ömer Halisdemir gibi aldığı emri yerine getirdiğini ifade etmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın söz aldı.  Halisdemir’in ailesinin de avukatlığını yaptığını ve ailenin rahatsızlık duyduğunu ifade ederek, “Son iki üç gündür sanıklar sürekli Ömer Halisdemir’i örnek gösteriyor. Ben Ömer Halisdemir ailesinin avukatı olarak ailenin bir talebini iletiyorum. Darbecilikten yargılanan sanıkların, Ömer Halisdemir’in ismini kullanmamaları, ailesinin talebidir. Onun ismini söylememelerini istiyorlar. Ailesi adına bunu istiyorum” dedi.
Kaynak: Hürriyet

2Darbeci yüzbaşı Şahin: Ömer Halisdemir gibi emri yerine getirdim (3)

HALİSDEMİR AİLESİNDEN DARBECİLERE TEPKİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1’i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli Yüzbaşı Mehmet Öztürk’ün ifadesiyle devam edildi. Mesleki geçmişi hakkında bilgi veren Binbaşı Şükrü Seymen’in kendisini göreve seçtiğini, Çiğli’de de darbeyi öğrendiğini anlatan Yüzbaşı Mehmet Öztürk, “Cumhurbaşkanının bulunduğu yerde asker ve polis tarafından emniyete alındığı, bizim de onu alıp başka bir güvenli yere götüreceğimiz söylendi. Emri yerine getirmemenin cezası olduğu için kabul ettim. Kendimi mecbur hissettim” dedi.
İfadesinde çatışma anlarını da anlatan Yüzbaşı Mehmet Öztürk, “Helikopterden indikten sonra bir kişi korumaların olduğu yere bizi götürdü. Turban Otel’in nerede olduğunu bilmiyordum. İlerlemeden sonra tabanca atışı geldi, güvenli yere geçtik. Çatışmadan sonra yanımıza getirilen polislere fiziksel temasım, hakaret içerikleri sözlerim olmadı. Sonra Şükrü Binbaşı, ‘polisi bırakın, çıkıyoruz’ dedi. Ateş altında kaldık, otele geçtik. Şükrü Binbaşı, helikoptere ateş etmedi, bizden kimseyi de ateş ettiği sırada görmedim” dedi.
“ÖLDÜRÜLECEĞİZ PSİKOLOJİSİYLE KAÇTIK”
Polisle çatışmaktan hep kaçındıklarını öne süren Yüzbaşı Mehmet Öztürk, ifadesini şöyle dedi:
“Oteden ayrıldığımız sırada sivilleri gördüm ama onlarla hiç muhatap olmadım. İlk günden beri polisin ‘teslim ol’ çağrısı yapmadan sürekli bize ateş ettiği için öldürüleceğiz psikolojisiyle kaçtık. Sonra da ‘teslim ol’ çağrısıyla teslim olduk. Suikast iddiasını kesinlikle kabul etmiyorum. Çünkü Gökhan General, TSK’nın darbe yaptığını, bize öldürmek değil, sağ salim alacağımız bilgisi verildi’ dedi. FETÖ üyeliğini kabul etmeyen Yüzbaşı Öztürk, “Kuzgun ve Şapka tanıkları, Ankada’daki ifadede, Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu yerden alınmasını söylemişlerdi. Ortada Cumhurbaşkanı’na suikast suçu yoktur. FETÖ’yle bağlantım yoktur. Okulda eğitim görmedim, dershanelerine gitmedim. Örgütle bağlantım olmadı. ‘Himmet’ adı altında para yardımı yapmadım. ByLock’u sorgu ifadem sırasında öğrendim.”
AİLENİN İSYANINI AVUKATI AÇIKLADI
Yüzbaşı Mehmet Öztürk’ün de diğer Özel Kuvvetler’de görevli askerler gibi emirleri yerine getirdiklerini söyleyip, savunmalarında darbeci general Semih Terzi’yi öldürüp, darbenin önlenmesinde önemli görev yapan Astsubay Ömer Halisdemir’i örnek vermesi üzerine Avukat Hüseyin Aydın, söz aldı. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da avukatı olan Hüseyin Aydın, Ömer Halisdemir’in ailesi adına açıklama yapmak istediğini söyledi.
Avukat Hüseyin Aydın, “Son iki üç gündür sanıklar sürekli Ömer Halisdemir’i örnek gösteriyor. Ben Ömer Halisdemir ailesinin avukatı olarak, ailenin bir talebini iletiyorum. Darbecilikten yargılanan sanıkların, Ömer Halisdemir’in ismini kullanmamaları, ailesinin talebidir. Onun ismini söylememelerini istiyorlar. Ailesi adına bunu istiyorum” dedi.
Yüzbaşı Mehmet Öztürk, kendisine yönelik suçlamaları kabul etmediğini de söyledi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

1Denizli’deki FETÖ sanığı işadamları davasına devam

Ramazan ÇETİN / DENİZLİ, (DHA) – DENİZLİ’deki FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında, örgüt üyesi oldukları ve örgüte finansal destek sağladıkları iddiasıyla haklarında dava açılan 38’i tutuklu 67 işadamının yargılanmasına bugün de devam edildi. Savunma yapan tutuklu sanıklardan işadamı Mehmet Sağlam o dönemde hakim, savcı, vali, kaymakam, bürokratların çocuklarının okuduğu FETÖ okullarına taşıma servisi hizmeti vermekle suçlandığını, bunu anlayamadığını söyledi. Sağlam ayrıca, 2013 yılında Denizli Belediyesi logolu, Gülen’in konuşmalarının yer aldığı binlerce CD’nin dağıtıldığını da öne sürdü.
Denizli 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonu haline getirilen Denizli Kongre ve Kültür Merkezi’nde görülen davanının 4’üncü gündeki duruşmasına tutuklu sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı. Silahlı örgüt üyesi olmak ve FETÖ okullarının öğrenci servisini yapmakla suçlanan turizm şirketi sahibi işadamı Mehmet Sağlam, bugünkü duruşmada savunma yaptı. Okulların öğrenci servisini yapmakla suçlandığını, halbuki bu okullara devletin daha önce destek verdiğini söyleyen Sağlam şöyle dedi:
“Benim gibi bir kişinin terör örgütüne para verdiğini bir kişi ispatlasın, meydanda kendimi yakarım. Ben gaziyim, ne demek destek vermek. Benim çevremdeki insanlar, vatansever ve milliyetçi olduğumu bilirler. 7 aydır tutukluyum. 7 aylık süre devletime feda olsun. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi at izi, it izinden ayrılsın. Varsa it cezasını çeksin. 20 gün önce babam öldü. Cenazesine ellerim kelepçeli katıldım. Mezarına toprak bile atamadım. Fethullah Gülen’in yana gitmedim. İsmimin bile onunla yan yana anılması onur kırıcıdır. Benim servisini çektiğim için suçlandığım okullara, devlet daha önce destek verdi. Bu okullara giden öğrencilerin velileri hakim, savcı, vali, kaymakam, bürokratlardı. Bunların listesini istenirse verebilirim. Bunlar örgüt üyesi olmuyor, ancak biz yaptığımız iş nedeniyle suçlanıyoruz.” Bunların düzenlediği Türkçe Olimpiyatları’nda Denizli Belediyesi logolu, Gülen’in konuşmaları olan binlerce CD dağıtıldı. 2013 yılında bunları yapanlar, destek olanlar yok, ama ben buradayım.”
‘ADİL DEĞİL’
Sağlam’ın avukatı Ali Koyuncu da duruşmada söz alarak, kanun hükmünde kararname ile kapatılan Denizli İşadamları Derneği’nin (DİAD) 1530 üyesi bulunduğunu, AK Parti Milletvekili Şahin Tin, eski Denizli Belediye Başkanı Ali Aygören gibi kişilerin de dernek üyesi olduğunu, farklı siyasi görüşten kişilerin de yer aldığını belirterek şöyle konuştu:
“Bu sebeple FETÖ’nün sivil ayağı gibi belirtmek doğru değil, içinde farklı amaçları olan kişiler de olabilir. 2012 yılında Antalya’da düzenlenen Türkçe Olimpiyatlarında Adalet Bakanı ‘FETÖ demeyin, saygın birisidir, hizmet hareketidir. Her şey devletin denetimi ve gözetimi altında’ demiştir. Bakan terör örgütü olduğunu bilseydi söylemezdi. Bakanın bilmediği bir şeyi müvekkilim Sağlam’ın bildiğini beklemek adil değil.”
Duruşma diğer tutuklu işadamlarının savunmalarıyla devam etti.
FOTOĞRAFLI

 
Kaynak: Hürriyet

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz