Allah ile mazlumlar arasında perde yoktur

1

Siyaset değişken bir şeydir.

Aslında dönen diyeceğim ama, hakikati bu kadar çıplak ifade etmek istemiyorum.

Bizde siyasetin en  önemli prensibi  prensipsizliktir.

Siyasette bir gün bile uzun bir zamandır ve her an her şey değişebilir.

Demirel başbakan olunca yıllarca kavga ettikleri Cumhurbaşkanı Özal’ın elini sıktı. Gazeteciler niye elini sıktınız deyince de, unutulmaz bir cevap verdi: “Ya neresini sıkacaktım ya!”

Demirel değişen siyasetin en renkli kişilerinden biriydi. “Dün dündür, bugün bugündür” sözünü de unutmak mümkün değil.

Siyaset iktidar olma, yönetme işiyse, bunu biraz anlayabiliyorum.

Ama insanların bu âni değişimlerini, çabuk dönekliklerini bir türlü anlayamıyorum.

Dün kendilerine zulmedilirken haklardan, hürriyetlerden, demokrasiden bahsedenler. Bugün insanların haklarını pek de öyle umursamayabiliyorlar.

Bir masumun hakkı yüz cani için feda edilmez. Her suçun şahsiliği vardı. İnsanlar fikirlerinden, düşüncelerinden, yazdıklarından dolayı cezalandırılmamalıdırlar. Kimse suçsuzluğunu ispatlamak zorunda değildir. Şayet bir şeyle suçlanıyorsa, suçu ispatlanmalıdır. Ve aksi kanıtlanmadığı müddetçe insanlar masumdurlar ve suçlanamazlar.

Siyasetin ve siyasetçilerin değişimlerini anlayabiliyorum. Ama bu ülkenin entelektüel beyinlerinin bu kadar kolay değişebilmelerini bir türlü anlayamıyorum.

Mantığımız zulüm, yanlışlık bize yapılırsa sonuna kadar karşı çıkalım, bağıralım, yazıp çizelim. Ama zulüm başkalarına, hele de bizim katılmadığımız, karşımızda gördüğümüz insanlara yapılırsa hoş görelim, en azından susalım.

Bence insanlar bu kadar kolay, çabuk değişmemeli. Hayatta genel geçer hadiselere, günlük hayatlara, siyasi kaosa göre değişmeyen prensiplerimiz olmalı.

Bu anlamda ben sadece şunun bunun için değil, hepimiz için hak, kanun, adalet, insanca yaşamaya saygı istiyorum. Benim inancım, dinim demokrasiyi ve insan haklarını, en üst düzeyde, sadece kendim için değil, tüm insanlık için istemeyi gerektiriyor. Ben Mehmet Emin’in ifadesiyle “esir yaratmayan bir Tanrı’ya” iman ediyorum.

Benim inancım, insani fıtratım, kimsenin zulmü, kanunsuzluğu, keyfiliği, istibdadı altına girmeyi kabul etmez. Ama aynı zamanda kimseye zulüm, kanunsuzluk, keyfilik, istibdat yapmayı da kabul etmez. Zulme rıza da, başkalarına zulmetmek de insani değil, hayvani bir şeydir. Hürriyetim bana seyf-i elmas-ı imaniyemin (imanın elmas kılıcının) bir hediyesidir. Onu hiç kimse ve hiçbir şey için feda edemem. İnsanlara zulm etmek, onların hürriyetlerini ellerinden almaya çalışmak da, zakkum-ı cehennem-i  İlahidir. Ben üç kuruşluk dünyayı kazanmak için ahiretimi feda edemem.

Kendi hürriyetim konusunda son derece hassas ve tavizsiz olduğum gibi; başkalarının hürriyeti, onlara zulmetmeme konusunda da son derece hassas ve tavizsizim. Zira “Boynuzsuz koyunun hakkının, boynuzlu koyundan alınacağını”, bu alegorik yaklaşımın tam da bizleri anlattığını iyi biliyorum.

İttifak hakta, adalette, hürriyette, kanunda, demokrasidedir. Heveslerimizde, keyfimizde, dünyevi hırslarımızda değildir. Başkaları üç defa haktan, adaletten, hürriyetlerden, barıştan, başkalarına zulmetmekten ayrılmıyorlarsa; Allah’a inananlar yüz defa haktan, adaletten, hürriyetlerden, barıştan, başkalarına zulmetmekten ayrılmamalılar. Ve mazlumun âhından korkmalı, titremeliler. Zira yüzyıllar ötesinden Resul bizi şöyle uyarmıştı:

“Mazlum kimselerin (müslümanların demiyor) bedduasından sakının, çünkü Allah ile mazlumlar arasında perde yoktur.”

 

Önceki İçerikMobilya ve beyaz eşyadaki vergi indirimine devam..
Sonraki İçerikİçişleri Bakanlığı, operasyonların bilançosunu açıkladı..
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz