Erdoğan: Türkiye yanarken, insanlık inim inim inlerken sesleri solukları çıkmayan kişiler bir anda sahaya inmeye, olur olmaz konularda konuşmaya başladı.. Hayırdır?

1

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Düzce il kongresinde konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert sözlerle eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:

“Oturduğu koltuğa gelişi dahi şaibeli olan bu zatın, ülkemiz ve milletimiz aleyhine olan her işin, her ihanetin arkasından çıkması tesadüf olamaz. Sanıyorum, kendisini birileri bu iş için özel olarak görevlendiriyor.

Her defasında foyasını ortaya çıkardığımız halde, bu zat bir gün dahi utanmadı, hiçbir şey olmamış gibi yalanın dahi daha büyüğüne, iftiranın daha kirlisine sarılmaya devam etti ve çok da pişkin. Aslında biz bu iğrenç tavrı FETÖ’cülerden çok iyi tanıyoruz. Mahkemelerde önlerine konan tüm delillere, resimlere, şahit ifadelerine rağmen, ısrarla ne diyorlar, ‘Yapmadık, etmedik, görmedim, duymadım.’ Bu FETÖ’cülerin riyakarlığıyla, bu zatın yüzsüzlüğü aynıdır.

İşte 15 Temmuz gecesi milletimize çağrıyı yaptık mı? Yaptık. Caddelere dedik mi? Dedik. Ve benim milletim caddelere çıktı mı? Çıktı. Yürüdü mü? Yürüdü. Ama birisi de vardı ki o adresi şaşırdı. Bir televizyon kanalında kendisine soruyorlar. Diyorlar ki siz niye yoktunuz Atatürk Havalimanında? Verdiği cevap bana da haber verseydi cumhurbaşkanı ben de gelirdim. Biz çağrımızı milletimize yaptık. Beyefendi taahhütlü istiyordu. Biz yürüyün dedik, benim milletim yürüdü. Demek ki bu beyefendi milletin bir ferdi değildi.

O da geldi, havaalanına geldi. Tanklar var, on binler var. Ama o adamlarını tankların başındaki FETÖ’cülere gönderdi. Beraber çalışıyorlar ya. FETÖ’cülerle görüşmeyi yaptılar, görüşmeyi yaptıktan sonra beyefendiye Bay Kemal’e yol açıldı. Geldi tankların arasından kendisine ayrılan araca bindi ve Bakırköy’e gitti. Oteller kapalıymış, oteller kapalı olduğu için belediye başkanının evine gitti. Bunların hepsi kayıtlarda var mı? Var. İzliyor muyuz? İzliyor.

TV ekranında darbeci takip ediyor. Kahvesi, çayı neyse önünde. Ama öbür tarafta saat 01:30 – 2 civarı Atatürk havalimanına iniyoruz. F-16’lar uçuyor, helikopterler uçuyor. 10 binler havalimanında. Ve biz onların arasından terminale giriyoruz ve orada basın toplantımızı yapıyoruz. Ben o ana kadar bilmiyorum gelip de onun manevra yapıp Bakırköy’e gittiğini. Bak ne diyor? Oradan ses duydum. O diyor zaten manevracı Kemal’dir diyor. Ve ilginç olan şey şu. Biz basın toplantımızı yaptık. Biraz sonra valimiz, birinci ordu komutanımız geldiler değerlendirmemizi yaptık. Ve oradan saatlerce 16 saat bütün operasyonları yönettik. Hamdolsun 16 saatin sonunda iş bitti. Ama adamın umurunda değil. Ne diyor kendisi daha önce? ‘Bir darbe olduğu zaman tankların karşısına ilk ben çıkarım.’ Doğru doğru, tankların yanından geçip otomobiline gidip yanından geçti.

Bizim dün milletimize vefa borcumuz vardı, bugün artık aynı zamanda milletimize can borcumuz var. Bunun için gecemizi gündüzümüze katarak var gücümüzle çalışıyoruz. Bizi böyle bir millete hizmet etmekle görevlendirdi, ya rab sana hamdolsun.

Ana muhalefet partisinin başındaki zatın ne yazık ki böyle garip garip şeyleri oluyor. Bunun zırvalarını ifşa etmekten ben usandım, kendisi usanmadı. Koltuğa gelişi dahi şaibeli olan bu zatın, her ihanetin arkasından çıkması tesadüf olamaz. Sanıyorum kendisini birileri bu iş için özel olarak görevlendirdi. Bugüne kadar onca yalanını deşifre ettik ama bu zatın yüzü bir kez olsun kızarmadı ya. Her defasında foyasını ortaya çıkardığımız halde bu zat bir gün dahi utanmadı. Hiçbir şey olmamış gibi yalanın dahi daha büyüğüne, iftiranın daha kirlisine sarılmaya devam etti. Aslında biz bu iğrenç tavrı FETÖ’cülerden çok iyi tanıyoruz. Mahkemelerde tüm delillere, resimlere, şahit ifadelerine rağmen ısrarla ne diyorlar? ‘Yapmadık, etmedik, görmedik.’ Bu FETÖ’cülerin riyakarlığı ile bu zatın yüzsüzlüğü aynıdır. Halbuki biz siyaset meydanını er meydanı olarak biliriz. Çıkarsınız ortaya söyleyecek sözünüz neyse onu anlatırsınız. Millet size teveccüh göstermezse nerede yanlış yaptık diye tefekkür eder, seçime hazırlanırsınız. CHP’nin başındaki zat o koltuğa oturduğundan beri hep aynı şeyleri söylüyor, aynı iftiraları tekrarlıyor. Her seferinde bu defa iktidar olacağız diyor. Azim başka şeydir, akıl tutulması başka şeydir.

Bu zat bir ara çıktı, cumhurbaşkanı ve ailesi yurtdışındaki bir takım hesaplara milyonlarca dolar para gönderdi diye bir iddia ortaya attı. Kendisini hemen ispata davet ettik. Çıktı ortaya elindeki bir takım paçavraları sallayarak işte delilleri bunlar dedi. Sonra anlaşıldı ki o kağıtlar sahte olduğu gibi orada yazılanları da tam anlamamış. Aynı zatın ilk yalanı ve iftirası değil. Bir ara şahsımın İsviçre’de hesaplarım olduğu yaygarasını koparttı. Belge gösteremeyince rezil oldu bu defa sustu. İspat edemezsen sen çekileceksin dedim. Çekildi mi? Çekilmedi, ispat etti mi? Yok. Erdoğan’ın Baykal’ın kasetini izlediğini gördüm diye bir söz söyledi. İftirası yüzüne vurulunca ‘öyle bir şey hatırlamıyorum’ dedi.

Affedersin tuvaletlerin klozetlerinin altın olduğunu söyledi. Bir kere zar zor geldi, tabi ki klozetleri kendisine gösteremedim zira sayın Bahçeli de yanımızdaydı ayıp olur diye. Tabi hiçbiri doğru değildi. Ama bu kişi çamur at tutmasa da izi kalır taktiği ile hareket ettiği için yüzünde en küçük bir kızarma emaresi görmedik. Bu müfteri zatın daha o kadar çok yalanı, yanlışı var ki hangi birini anlatsak bilemiyoruz. Bu son yaptığı iftiralarla ilgili davalar açıldı. Şimdi artık yargıda bütün akrabam hepsi yüzleşecekler. Bundan sonra kolay molaya af yok.

Şimdi de 15 Temmuz mücadelesine ve şehitlerimize dil uzatmaya başladılar. Biliyorsunuz kurtuluş savaşımız sırasında da birileri Anadolu’daki kutlu mücadeleye saldırıyorlardı. Açık söylüyorum, net söylüyorum. 15 Temmuz gecesi bay Kemal’in takımı bizlerle beraber MHP’li kardeşlerimizle beraber o FETÖ’cülere karşı yürümediler. Biz birlik olduk, beraber olduk yürüdük. Ama Bay Kemal’in takımı ortada yoktu. Onlar tam aksine Bağdat Caddesi’nde, onlar tankları alkışlıyorlardı. Biz de milletimizle bu mandacı kafayı bu mankurtları çok iyi biliriz.

İşte Yenikapı’da bir davet yaptık. Bu davete sayın Bahçeli ilk anda olumlu cevap verdi. Ama Kılıçdaroğlu son günün akşamına kadar olumlu cevap veremedi. Hatta katılamayacaklarını söylediler. Ve son anda nasıl olduysa baskı baskı baskı herhalde dayanamadılar ve geleceğini söyledi. Geldikten sonra da biz barış kardeşlik miting düzenlememize rağmen onlar hemen gölgelemeye kalktılar. Biz şu an sayın Bahçeli ile dayanışma içerisinde vatan millet için yürüdük, yürümeye de devam ediyoruz.

Nitekim dünya değişiyor, bölgemiz değişiyor, Türkiye değişiyor, ülkemizin yönetim sistemi değişiyor. Ama ana muhalefet milim kıpırdamıyor. Tabi bizi üzüntüye sevk eden ise böyle bir zat ile parti ile aynı istikamette güya siyaset yapanları görüyor olmamızdır. Türkiye yanarken, insanlık inim inim inlerken sesleri solukları çıkmayan kişiler bir anda sahaya inmeye, olur olmaz konularda konuşmaya başladı. Hayırdır? Bir anda bu iştiyak, bu hız, bu tepkisellik nereden çıktı?

Biz milletimizle muhabbetimizi derinleştirirken bu bozgunculuk merakının sebebi nedir? Bize yakışan birlik olmaktır, beraber olmaktır. Dayanışma içinde hareket etmektir.

Siyasi hayatımın her döneminde en önemli desteğin hakkın ve halkın desteği olduğunu bizzat yaşayarak gördüm. Bugün de aynı anlayışla yolumuza devam ediyoruz. En büyük hakem millettir. Bu konuyu daha fazla deşmek, büyütmek, üzerinde konuşmak istemiyorum. Bu konuda nihai kararı milletimiz verecektir.

1 Yorum

  1. “Türkiye yanarken, insanlık inim inim inlerken ” demekle ulkenin halini cok guzel izah etmissiniz.Ama ulkeyi yanar hale getiren insanlari inim inim inleten herhalde babam değil, iktidardir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz