Ölüm var, cehennem var, ilahi adalet var

1

Ne kadar da kolay insanları suçlayabiliyor, ne kadar da kolay şucu bucu diye yaftalayabiliyoruz. Hadi bir insanın Allah korkusu yoksa, dini bir endişesi yoksa dünya için her şeyi yapabileceğini anlıyorum. Ama ya Allah’ı bilenlerin nasıl olup da böyle dünya için bin bir kılığa girebildiklerini hiç mi hiç anlayamıyorum.

Geçenlerde bir arkadaş, “Sisi de namaz kılıyormuş.” dedi. O kadar insanı katlet, seçilmiş bir hükümeti devir, insanları hapislere tık, idam et, sonra da namaz kıl. O namazlar seni kurtarmayacak. Hakkına girdiğin her ferdin hukukunu adl-i İlahi misliyle çıkaracak senden.

15 Temmuzda onlarca masum insanı, kardeşlerimizi katleden, şehit edenler, bu zulme sebep olanlar acaba hayatlarını nasıl devam ettirebiliyorlar? İnsanların yüzlerine nasıl bakabiliyorlar? Amerika’da, Avrupa’da, hapishanelerde nasıl yaşayabiliyorlar?

Allah var, ölüm var, cehennem var hiç mi umurunuzda değil?

Asıl ebedi hapishane olan cehennem ağzını açmış zalimleri bekliyor.

Çok mütedeyyin bir arkadaşım vardı. Sürekli orada burada gıybetimi yapardı. Sonra da gelip yüzüme gülerdi. Sonra çok rahatsız olduğum bir gün dedim, “Sana hakkımı helal etmeyeceğim ve ahirette bütün gıybetlerini tahsil edeceğim senden.” Hem mütedeyyin görün, namaz kıl, oruç tut, Kur’an oku hem de hiç korkmadan insanların gıybetini yap, bunu anlayabilmem mümkün değil.

Ne güzel hadistir, “Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu kişidir.”
Bir dünya için, enaniyetlerimiz, hırslarımız için başkalarına zarar vermek, ahiretimizi tehlikeye atmak nasıl bir tavırdır?

Bu zamanda günahlar, zulümler yapana münhasır kalmıyor. Onlarca, yüzlerce kişiye yayılıyor.

Ne kadar da kolayca insanları suçlayabiliyor, yaftalayabiliyoruz. Hiç mi Allah’tan korkumuz yoktur bilmiyorum.

Hâlbuki Peygamber, “Kişiye günah olarak her duyduğunu söylemesi yeter” demişti. Biz ise televizyondan, gazetelerden duyduğumuz dedikoduları mutlak doğrularmış gibi her yerde anlatıyoruz.

Hani mümin kişi günahları, yanlışları örtendi. İfşa etmeyendi. Benim yüzümden bir insanın, çoluk çocuğuyla, anne babasıyla zarar görmesi kadar zalimane bir şey var mıdır?

Said Nursi Osmanlı döneminde yazdığı bir eserinde, “Adalet-i mahza-i Kur’aniye, bir masumun hayatını ve kanını, hatta umum beşer için de olsa heder etmez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdirler” demişti. (Sünuhat)

Hassasiyetlerimiz, Allah’tan korkumuz ne kadar da azalmış. Bir taraftan dilin Allah diyecek, diğer taraftan Allah diyen masumlara zulmedeceksin. Bunun kitapta da insanlıkta da yeri yok.

Biz hem hâkimiz, hem savcı, hem müşteki. Şikâyet ediyor, suçlar isnat ediyor ve hükmü veriyoruz. İnsanlardan değil, adaletten değil, Allah’tan da mı korkumuz kalmamış? O heder ettiğimiz bir kişinin hakkını, hukukunu ahirette nasıl ödeyeceğiz.

Biz mahkeme değiliz. Mahkemeler, hukuklar, hukukçular bunun için var. Varsa insanın bir suçu bunun cezasını bırakalım mahkemeler versin. Biz niye kraldan fazla kralcı kesiliyoruz.

“Duydun mu bu da böyleymiş!”

“Bizi tenkit ediyorsa, bizim gibi düşünmüyorsa kesin bu da şunlardandır!”

“Ya bizdensin, ya da düşmansın!”

“Görmedim ama duydum. Kesin onlardan, şunlardan, düşmanlarımızdanmış!”

Hiç yakışmıyor. Bir mümin bu kadar basiretsiz, bu kadar izansız, şefkatsiz olamaz. Toplumu, insanları birbirine bu kadar vurdurup kırdıramaz.

Bu işin bir de ahireti var. Bir de Allah’ın mümin kullarını incitenler için Allah’ın intikamı var.
Onun için korkmalı, titremeli, bırakın bir insana, bir hayvana, bitkiye tüm canlılara zarar vermekten ateşten kaçar gibi kaçmalıyız.

Hiç görmediğimiz, tanışmadığımız, konuşmadığımız, mahiyetini bilmediğimiz insanların medya üzerinden veya duyduklarımızla gıybetlerini yaparak sevaplarımızı, ahiretimizi yakmayalım.

İnsanların tercihlerine, duruşlarına, farklı düşüncelerine, farklı yaşayış şekillerine saygı gösterelim.

Geçenlerde batılı bir gazeteci köşesinde, “Müslümanlardan, onları, ‘Müslümanlar terörist değildir’ demek zorunda bıraktığımız için özür diliyorum.” diye yazdı.

İşte insani incelik, insan olmanın, vicdanlı olmanın hassasiyeti bu.

Benim için önemli değil, ben dünya menfaatlerim için gıybet de yapar, iftira da atar, başkalarının ağzıyla da insanları suçlarım diyorsan eyvallah! Elbet ahirette görüşürüz.

Allah var, ölüm var, ahiret var, cehennem var.

İlahi adalet var.

Önceki İçerikTaşeron işçilerinin kadroya geçişiyle ilgili son başvuru tarihi 11 Ocak..
Sonraki İçerikAdelina Sfishta haberi: ABD Kosova Başbakanı Ramush Haradinaj’a vize vermedi
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

1 Yorum

  1. Dünyevi sorumluluklar, kaygılar, mücadeleler Allah’ın emirleri önüne geçmemeli tabiki de, muhasebemizi yapıyor muyuz?, yoksa hedefimize ulaşmada her yol mübahtır mı diyoruz? Sanırım her yol mübahtır anlayışı günümüzde ağır basıyor artık. Hani Batı’yı hep eleştiriyorduk bu materyalizm düşüncelerinden dolayı. Boynuz kulağı geçmeye başladı bu yolda.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz