Bahçeli’den operasyon desteği.. Afrin’e bir şafak vakti girip terör koridorunun Akdenizle bağlantı yollarını kesmek helal-i hakkımızdır

0

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. “Bir terör örgütünün destek almadan, yardım görmeden yaşama şansı yoktur.” diyen Bahçeli, Türkiye’nin hem terör örgütleriyle hem de destekçileriyle mücadele ettiğine dikkat çekti.

Bahçeli, şunları söyledi:

“FETÖ, PKK, PYD-YPG, IŞİD Türkiye düşmanlığında buluşmuş hıyanet ve husumet ortaklarıdır. Bu ortaklığın kuruluş senedini hazırlayan, sevk ve idare eden, amaç ve araç tahkimini yapan hiç kuşku yok ki Türk ve İslam düşmanlığından beslenen zorba güçlerdir. Türkiye’nin bölünüp yıkıma maruz kalması için faal halde bulunan çevreler terör örgütlerine saldırı ve provokasyon talimat ve tembihini uzun süre önce vermişlerdir.

Bunu biliyor, bunu görüyoruz. Özellikle 22 Temmuz 2015 Ceylanpınar cinayetleriyle şiddetlenen, 15 Temmuz 2016 hain FETÖ darbe teşebbüsüyle vahim boyut kazanan terör süreci ülkemizi yakın markaja almıştır. Türkiye’nin önünde mutlaka aşması ve sonuçlandırması gereken üçayaklı bir terör sorunu bulunmaktadır. Bunun birinci ayağını FETÖ’yle mücadele oluşturmaktadır. Türk milleti 15 Temmuz’da vahşi ve vandal bir saldırıya maruz kalmıştı. Türk askeri kılığına giren hainler tarihin en büyük ihanet ve melanetinin fail ve tarafları olmuşlardı. Allah muhafaza, FETÖ başarsaydı, Türkiye işgale uğrayacak, Cumhuriyet tasfiye edilecek, Türk tarihinin akışı kesilecekti.

FETÖ sonuç almış olsaydı, Türk milleti iç savaş şartlarına mahkum olacak, elimizde ne bir vatan, ne bir devlet, ne de bir istiklal kalacaktı. Yıllar içinde devletin hücrelerine kadar sızan, sosyal ve ekonomik hayata nüfuz eden, yargıdan üniversitelere, eğitimden medyaya, emniyetten bürokrasiye, sivil toplum kuruluşlarından iş alemine kadar girmedik, yuvalanmadık yer bırakmayan hainler Türkiye’yi bir plan dahilinde ele geçirmekle görevlendirilmişlerdi.

15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü 250 vatan evladının şehadetine, 2 bin 194 vatan evladının yaralanmasına neden olmuştu. Karşımızda ki manzara esasen korkunç, kanlı ve kahredicidir. Yüce dinimizi emellerine alet eden imansızlar, safiyene duyguları sömüren inançsızlar himmet toplayarak, hizmet yaygarası kopararak Türkiye’yi imha etmeye kalkıştılar. Hamd olsun, Türk milleti ihaneti durdurdu. Ayağa kalkan milli irade hainlerin tepesine balyoz gibi indi.

Gasp edilen ve milletin vergileriyle alınan uçaklardan atılan her bombanın, kanunsuz uçurulan helikopterlerden fırlatılan her füzenin, masumlara sıkılan her kurşunun hesabı alçaklardan, Pensilvanyalı canilerden bir bir sorulmaktadır. Ancak FETÖ’nün zirve isimlerinin, elebaşlarının önemli bir bölümü ülkeden firar etmiş, Avrupa ülkelerine ve ABD’ye kaçmışlardır. Teröristbaşı Gülen halen Pensilvanya’daki inindedir, ABD tarafından açıkça korunmakta, kollanmaktadır. Türkiye’nin tüm müracaat ve mücadelelerine rağmen bu hain Türkiye’ye iade edilmemiş, edilmesi dahi gündeme gelmemiş, getirilmemiştir. Çünkü FETÖ’nün arkasında sıraya geçen ülkeleri gizleyen esrar perdesi aralanmış, muhasım yüzler ve kötürüm niyetler deşifre edilmiştir.

FETÖ’yü ABD’den ayrı düşünmek, ABD’yi FETÖ’ten bağımsız yorumlamak geldiğimiz bu aşamada makul ve mantıklı bir izah tarzı olmayacaktır. Kaçak güreşmeye lüzum yoktur. Kıvırmaya hiç gerek yoktur. Suç ve suçluların saklanmasına imkân da yoktur. Ve Türkiye’nin varlığını yok etmeye çalışan herkesle, gücü ve kuvveti ne olursa olsun, kapanmamış bir hesabımız vardır, er ya da geç bu hesap görülecektir.

FETÖ’yle mücadelenin tavsaması, tavını ve mukavemetini kaybetmesi çok sakıncalıdır. Ve bedeli ağır olacaktır. 15 Temmuz 2016’dan sonra toplam 159 bin 506 kişi gözaltına alınmış, 47 bin 523 kişi tutuklanmıştır. 2017 yılında da 50 bine yakın kişiye gözaltı işlemi uygulanmış, 48 bin 305 kişi ise tutuklanma tedbiriyle karşılaşmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde FETÖ/PDY kapsamında 9 bin 236 personel hakkında ihraç kararı verilmiş, 5 bin 399 personel de tutuklanarak ceza evine gönderilmiştir.

10 Ocak 2018 itibariyle, OHAL Komisyonu’na yapılan başvuru sayısı 104 bin 398, kamudan toplam ihraç sayısı da 108 bin 736 olmuştur. OHAL şartları gereğince; 2016 yılında 12, 2017’de 18, 2018’de de 1 olmak üzere toplam 31 Kanun Hükmünde Kararname yayımlanmıştır. Nihayetinde FETÖ operasyonları aralıksız devam etmektedir. Sadece geçen hafta içinde 15’e yakın ilimizde FETÖ’ye üyeliği, mensubiyeti, iltisakı yahut bu örgütle irtibatı olduğu iddia edilenlerle ilgili operasyon düzenlenmiştir. Mücadelenin elbette azim ve heyecanla devamı elzem ve acildir.

Bu arada, Mor Beyin yazılımıyla hiç haberleri olmadan, hiçbir bilgi ve iradeleri bulunmadan Bylock programına yönlendirildiği saptanan 11 bin 480 kişinin masum olduğu da anlaşılmıştır. 697 sayılı KHK, bu kategoride bulunanları dikkate alıp mağduriyetleri gidermek amacıyla çıkarılmıştır. Mor Beyin karmaşası tartışmaları alevlendirmiştir. Görülüyor ki, örgüt her yolu denemekte, her tezgâh ve tertipten medet ummakta, asıl suçluları, kripto yüzleri perdelemek için oyun kurmaktadır. Çünkü köşeye sıkışmış, ipliği pazara çıkmıştır.

FETÖ iblisi son kozuyla, son komplolarıyla sürdürülen tarihi mücadeleye gölge düşürmenin hesabındadır. Mağdur sayısının artışı, yargı süreçlerinin tıkanarak uzaması, dahası toplum nezdindeki inandırıcılığının sakatlanması hedeflenmektedir. FETÖ’nün askeri yapılanmasına ilişkin davada, yargılanan eski bir askeri hakime ait taşınır bellekte bulunan “Nasıl ifade vermeliyiz” başlıklı talimat notunda, örgüt üyelerinin inkara, yalana ve mahkemeleri oyalama taktiğinin yer aldığı tespit edilmiştir.

Her şey ortadadır, davaları kurnazlıkla sulandırma ve saptırma girişimleri bellidir. Bu suretle, suçlu ile suçsuz birbirine karışmakta, doğru ile yanlış iç içe geçmektedir. Böylesi bir durum FETÖ’yle mücadele sürecine kast eden bir aymazlık, akılsızlık ve savrulma halidir. Devletin temel direği adalettir. Adalet mülkün temelidir. Mülk ise millete emanettir. Adalet olmadan devletin varlık göstermesi, egemenlik haklarını meşru zeminlerde müdafaa ihtimali yoktur. Adalet devlet için ne kadar önemli ise, insan onurunu, insan şerefini yaşatmak için de bir o kadar önemlidir.

Sayın Başbakan, ‘geciken adalet vicdanları yakan ateştir’ derken haksız mıdır? Eğer suçu günahı olmayan bir masum şu anda FETÖ iftirasıyla pençeleşiyorsa, kendini temize çıkarmak için çırpınıyorsa bundan sadece bir kişi değil, insanım diyen, insanlık değerlerine hürmet eden herkes zarar görecektir. Mağdurların mahkûmiyet yaşaması, at iziyle it izinin karışması adalet duygularını köreltecek, devlete güveni zedeleyecektir. Nitekim yüksek risk ve belirsizlik karşımızdadır.

Unutulmasın ki, Türkiye bir hukuk devletidir. Ne yapacaksak, neyi amaçlıyorsak bunları hukuk içinde kalarak, hukukun sınır ve çerçevesine tutunarak gerçekleştirmek durumundayız. Öyle ki hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcıdır. Mahkeme kararı olmadan bir kişiye suçlu muamelesi yapmak kuşkusuz felakettir ve hukuken de anlamsızdır. Bize göre FETÖ’yle mücadelede cevabını aradığımız sorular vardır ve maddeler halinde şu şekildedir?

1- FETÖ’yle mücadelede devlet aklı topyekûn devrede midir? Yoksa sınırlı sayıda kişinin, kısıtlı sayıda devlet ve siyaset adamının gayret ve çabasıyla mı süreç ilerlemektedir?

2- FETÖ’yle mücadelenin bir stratejisi var mıdır? Bir konsept hazırlanmış mıdır? Siyasi ve hukuki bir eylem planı kurgulanmış mıdır?

3- Fikri temelleri, milli hedefleri, hukuki sınırları berrak bir zihin ve siyasi kavrayışla belirlenmiş midir?

4- Bu terör örgütüyle mücadelenin öncelikleri nedir? Neler olmalıdır? FETÖ’cülüğün standart bir tanım ve tasviri yapılmış mıdır?

5- Biriken sosyal maliyeti, devlete karşı yükselen önyargıları, toplumsal tabana yayılan mağduriyetleri nasıl ve hangi tedbir zinciriyle bertaraf edeceğiz?

Türkiye’nin önünde mutlaka aşması ve sonuçlandırması gereken üç ayaklı terör sorunundan ikincisi elbette PKK, diğeri ise güney sınırlarımız boyunca zehir kusan PYD/YPG nifakıdır. Bir terör örgütünün destek almadan, yardım görmeden yaşama şansı yoktur. Türkiye aslında hem terör örgütleriyle, hem de destekçileriyle mücadele etmektedir. Gabar’da, Bestlerdereler’de, Cudi’de, Tendürek’te karşımızda yalnızca PKK yoktur. Ya da sınırlarımızın hemen dibi PKK’nın Suriye ayağı PYD/YPG’den ibaret değildir.

Zalimler terör örgütlerini cinayet ve ihanet planlarında vicdansızca kullanmaktadır. Türkiye’nin, kiralık terör örgütleriyle teslim alınması, boyun eğdirilmesi, milli ve tarihi haklarından tavize yanaşması dayatılmaktadır. Karanlık operasyonların sebebi budur. Kumpasların mazeret ve motivasyonu buna dayanmaktadır.

ABD, Suriye’nin Kuzeyi’nde PKK/PYD/YPG’yle gayri meşru birliktelik içindedir. Düşününüz, ABD lafa gelince müttefikimizdir. Hatta stratejik ortağımızdır. Geldiğimiz bu aşamada bunların ne kadar gerçek dışı ve hayal mahsulü olduğu belli ve belirgin olmuştur. ABD Suriye’de terörü ve teröristleri himaye etmektedir. Uluslararası hukuku açıkça çiğnemektedir.

Devlet olma vasfını terör örgütleriyle aynı seviyeye düşürerek dinamitlemekte, tarihsel çizgi ve rotasından sapmaktadır. 24 Kasım 2017’de, Sayın Erdoğan ile Trump telefonla görüşmüş, arkasında da Dışişleri Bakanı YPG’ye silah verilmeyeceğini duyurmuştu. Biz o tarihlerde ihtiyatla kuşkumuzu dile getirmiş, sonucun fiyasko olacağını söylemiştik. Gerçekten de ne kadar haklı olduğumuz bugün daha net olarak anlaşılmaktadır.

ABD’nin YPG aşkı kara sevdaya dönüşmüş, silah ve mühimmatla kanlı ortağını ödüllendirmeye devam etmiştir. Yazıklar olsun ki, ABD Türkiye’ye kast etmek için kuyruğa giren katillerin ümit aşısı, geçim kapısı haline gelmiştir. Bu namertlik ABD’nin tutunduğu siyasi zemini çatlatacak, insanlık aleminde tartışmaya açacaktır. Beklentimiz de budur. ABD’nin terörle eşitlenmesi, terörizmle koyun koyuna girmesi züldür, zulümdür, zorbalıktır. Bu ülkenin her tarakta bezi, her taşın altında eli, her telde parmağı, her saldırganlıkta izi vardır. Terör örgütlerine sözde ordu kurdurulması ne demektir? ABD, böylesi bir kepazeliğe nasıl onay vermiş, ne hakla teşvik etmiştir?

Terör örgütü PKK/PYD/YPG’den sınır muhafız birlikleri adında ordu kurulursa, bundan sonra dünyanın huzur ve istikrarından, ülkeler arası kalıcı ilişki ve işbirliğinden kimler, nasıl bahsedebileceklerdir? ABD’nin Vahşi Batı saplantısından, beli silahlı kovboylardan müteşekkil çete mantığından kurtulamaması tek kelimeyle ayıptır, ahlaksızlıktır. PYD ile anlaşma yapıldığı, diplomatlardan kurulu heyetin bölgeye intikal ettiği yazılıp çizilmektedir. Kandil’den gelen canilere eğitim verildiği dillerde ve gazete sayfalarındadır.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı, 22 Aralık 2017’de IŞİD’in canlanmasını önleme gerekçesiyle sınır muhafız birlikleri kurulacağını duyurmasıyla bölgede tansiyon yükselmiştir. Terör örgütü PKK/PYD, ABD mihmandarlığıyla Suriye’nin yüzde 25’ini kontrol altına almış durumdadır. Sözde Kuzey Suriye Federasyonu’nun inşa ve ihya faaliyeti hızlanmıştır. ABD, fiilen işgal gücü gibi davranarak, Suriye’de 12 askeri üs kurmuş, 5 bine ulaşan asker mevcudunu çakılı tutmuştur. Kirli emelleriyle simsiyah kesilen Beyaz Saray yönetimi, Suriye’deki terörist ortaklarıyla 30 bin kişilik sözde Kuzey Ordusu kurmak için kolları sıvamıştır.

Sınırlarımızın mücavir alanlarında konuşlanacak teröristlerden mütevellit sözde sınır birliklerinin komutası paravan ve paramiliter yapı olan Suriye Demokratik Güçleri’nin olacaktır. İddialar böyledir. Peki, Suriye Demokratik Güçleri ne demektir? Elbette PKK’lıların, PYD’lilerin, YPG’li canavarların kamuflajı, kendilerini emniyete aldıkları kanlı bir maskedir. Bu sözde birliğin Türkiye ve Irak sınırlarını kontrol edeceği dile getirilmektedir.

Bu ne rezalettir, nasıl bir ihanettir? Sınır demek devlet demektir. Sınır demek egemenlik alanlarının çizildiği yer demektir. Ordu demek aynı zamanda devlet emaresi, bağımsızlık alametidir. ABD, PKK-PYD’ye devlet kurmuştur da bizim mi haberimiz olmamıştır? Terör devletinin mimarisi tamamlanmıştır da, Türkiye mi bunu öğrenememiştir? Gelişmeler karşısında, sözde kuzey ordusunun kurulmasıyla ilgili haberlerin ifşa olması üzerine ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarı 10 Ocak 2018 tarihinde Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak izahat talep edilmiştir.

Elbette olan bitenlerin tevil edilecek yanı yoktur. ABD, fenersiz ve frensiz şekilde terör örgütleriyle suçüstü basılmış, yakayı ele vermiştir. Suriye’nin toprak bütünlüğü gölgelenmiş, küstahça ateşe atılmıştır. Bu kapsamda ya hep ya hiç noktasına gelinmiştir. Hedeflenen, Suriye’nin işgalini genişleterek Türkiye’yi teröristlerden oluşan haçlı birlikleriyle ablukaya almak, ilk fırsatta saldırıya geçmektedir.

Türkiye şu saatten sonra, herkes şerefi kadar konuşsun dese, inancım odur ki, hayat boyunca çıtını çıkarmayacak, suspus birbirini kollayacak pek çok hasım devlet ve odak kendisini gösterecektir. Milletçe ne kimseye muhtaç olduk, ne de kimseye minnet ettik. Anamızın duasıyla geldik, hocanın selasıyla da gideriz. Ancak, Türkiye’ye parmak sallayanları, tehditvari ve emrivaki bir dille Türk milletini dize getirmeyi aklından geçirenleri anasından doğduklarına pişman ederiz. Biz muzaffer ve muktedir bir milletiz.

Gürültüye pabuç bırakmayız. Çizmeyi aşanlara eyvah dedirtecek, aman diletecek güçteyiz. Zira eyvallahımız ve evhamımız yoktur. Suyu çekilmiş değirmene dönen ABD ve küresel vandalizmin karşısında düğme ilikleyecek, baş eğecek karakter ve seciye bozukluğu Allah’a şükür Türk milletine yabancı ve uzaktır. Bu itibarla, Türk devleti bütün milli güç unsurlarıyla terörizmi kaynağında imha etmek için harekete geçmelidir. Aksi halde Türkiye’nin yeni bir istila planı düşman kampında toplanan utanmazların gizli ajandasındadır.

Afrin’e bir şafak vakti girip, terör koridorunun Akdenizle bağlantı yollarını kesmek, teröristlere Türk milletinin demir yumruğunu ve hakikat dolu müdahalesini göstermek helal-i hakkımızdır. Afrin temizlenmeli, Münbiç ve diğer fitne kaynakları, adi terör kampları, terörist üreme alanları yerle bir edilmelidir. Korkak ve kaçak yaşamaktansa kahramanca ve imanla ölümü tercih eder, sadece rükû ve secdede eğiliriz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin meşru savunma ve beka mücadelesinde can pahasına yanındayız, devletin şanını lekeletmemeye kararlıyız, yiğit askerlerimizin duacısıyız. Allah gazamızı mübarek kılsın. Allah hainlerle mücadelede kerem ve lütfunu üzerimizden eksik etmesin, ilahi yardımını bizlerden esirgemesin. Akif’in deyişle haykırıyorum; Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz