Aslında ne oldu: Bir seçim analizi…

1

Dinazorlarla dolu bir Jurassic Parka yapayalnız girseniz ne hissedersiniz, bir düşünsenize. Üstelik elinizde kullanabileceğiniz hiç bir silah da yok.

Kılıçdaroğlu’nun, ürkekliği mi?

Akşener’in, mezarlıktan geçenlerin “en çok benden korkuyor” tarzı çıkışları mı?

Karamollaoğlu’nun, “biz dostça uyarıyoruz” sessizliği mi?

Hangisi size güven verir?

Aslında herkes korkuyordu ve zayıflardı.

Demirtaş ise hapisteydi!

Kimse güvenemedi ve inanmadı!

Jurassic Parkın dağıtılması, “özgür ve kalkınmış bir hayal ülkesi kurulması” fikri, oluşturulmalıydı.

Ama olmadı, özgür ve şahsiyetli olmak isteyenlere cesurca bir hayal sunulamadı.

Parça parça hayaller, parça parça neticeler. %30,67 -%8,35 -%7,33 -%0,88

Jurassic Parkta, dinazorların karşısında, bir kaç Don Kişot, hepsi bu.

Zor bir mücadeleye gireceklerini hepsi de biliyordu.

Ama bir sihirli “ben” duygusu kapladı benliklerini, biri “herkesin başkanı olucam”, diğeri “ben başkan olucam”, diğeri “barajı geçmemiz lazım”, bir diğeri ise “dip dalga geliyor” diyordu.

Kitleler gitmedi peşlerinden, hiç birinin arzusu gerçekleşmedi.

Ama Jurassic Park ve dinazorlar müthişti. Devlet’in bütün imkanları ve kaynakları, hatta güçleri onların yanındaydı. Sınırsız maddi kaynaklar, en güçlü japon yapıştırıcısıydı. Temel Bey’in gayretlerine rağmen yapışanlar sökülemedi.

Don Kişotlar, olanları anlamada oldukça yetersizdiler. Gösterilen yel değirmenleri ile boş bir mücadelenin içinde, tükenip gidiyorlardı. Don Kişotlar “voltran”ı oluşturamadı ve hep birlikte yenildiler.

Oysa Kılıçdaroğlu, muhalefetin güçlenmesi ve bir araya gelmesi için oldukça stratejik işler yapmıştı, seçim öncesi. Hatırlayın iktidardaki şaşkınlığı.

İYİ Parti’nin seçime girmesini garanti edişi, sıfır baraj ittifakını kurdurması (millet ittifakı), Akşener’in sınır tanımayan egosu işleseydi İYİ P. %9,98 ile parlamento dışı kalacaktı; bu durumun önlenmesi, Saadet Partisi’nin bazı adaylarının CHP listesinden seçilecek yerlere konulması, bazı seçmenlerinin HDP’nin barajı geçmesi için stratejik oy kullanması gibi stratejik ataklar hep beğenilmeyen Kılıçdaroğlu’ndan geldi.

Saadet Partisi ve özellikle Temel Karamollaoğlu; bu 3 partinin bir araya gelişinde, hatta tek bir adayla seçime girme fikrinin oluşmasında, AKP’nin bütün baskılarına rağmen, çok önemli roller oynadı.

Bir not düşelim. Abdullah Gül tek başına bu Jurassic Parka dalabilir ve dinazorlarla baş edebilir miydi? Mümkün değil. O da iyi niyet elçisi gibi çiçek sunmaya çalışırdı, dinazorlara.

Akşener, taa başından bu yana “ben başkan olucam” arzusundan bir adım geriye gitmedi. Hatta gördünüz mü ben iyi yapmışım, böyle ayrı ayrı saldırınca dinazorları yenebileceğimiz ortaya net çıktı, gibi laflar söyledi. Velhasıl ben dedi, ben dedi, başka bir şey demedi.

Kılıçdaroğlu’nun adayı Muharrem İnce, klasik CHP’li gibi bir profil çizdi. Bu sadece Akşener’e, Demirtaş’a, Karamollaoğlu’na verilecek bir kısım oyların, “ya acaba bu adam dinazorları yenebilir mi?” diyenlerin oylarını da aldı, hepsi hepsi %30 etti.

Demokrasi için hiçbir şey yapmayan, “uyanık” İnce hemen bunu genel başkanlık yarışına tahvil etti, CHP kurultay sedaları ile inlemeye başladı.

Akşener CHP’den ve AKP’den arzu ettiği oyu alamadı, burada hedefleri tutmadı. Burada yanlış kadroların etkisini düşünmek gerek.

Akşener, partisinin aldığı oyu, %9,98’i, oldukça önemsedi, buruk da olsa, “merkez partisi olarak bir köprü başını tuttuk” diyerek Demirel’e atıfta bulundu. Parti teşkilatlarını da “merkez parti” olacak şekilde yeniden yapılandırmaya başladı bile. Merkez var mı, kim bu merkez, nerede? Bunlar da dehşetli sorular.

Akşener iyi göremiyor, sosyal değişim ve dönüşüm, merkez filan bırakmadı. Soğuk savaş dönemi siyaset kurgusu işe yaramaz. Akşener, yönünü bulamıyor.

Akşener’in en önemli kazancı, farkındaysa, artık bir partisi oldu.

Temel bey’in oluşturduğu güven ve bir arada yaşayabilme duygusu, içinde bulunulan gerilim ortamında, toplum tarafından çok sempatik bulundu. Temel bey’in oluşturduğu dip dalga Saadet Partisi’ne doğru hareketlenmedi. Temel beye verebilecek bazı apolitik oylar da İnce’ye gitti. Temel bey’in esas hedefi olan; AKP’nin temiz dindar kesiminin çözülmesi ve Saadet Partisine gelmesi, gerçekleşmedi, buna Temel bey’in henüz nefesi yetmedi.

Saadet Partisi “çadırda yangın başladığında” samimi dindar insanların sığınacak limanıdır. Bu çok uzun sürmeyecek bir süre sonra, dehşetli bir gerçek olarak, karşımıza çıkacaktır. Saadet Partisi az oy aldığına bakmadan esasen “o gün” için hazırlanmalı ve “adam gibi” bir muhafazakar merkez oluşturabilmek için, toplumun tamamını kucaklayabilecek gönül ve kafa yeterliliğinde olacak kadrolarını hazırlamalıdır. Saadet Partisini küçümseyenler yanılacaklar.

Muharrem İnce, batılıların tanımı ile “populist deli fişek”. CHP kitlesini iyi hareketlendirdi. Akşener’e, Demirtaş’a ve Temel bey’e verilebilecek daha az politik olan oylar İnce’ye gitti. Ama hepsi bu. Muharrem İnce muhafazakar kesimden %1 bile oy alamadı. Populist deli fişek, kendi mahallesi ile sınırlı kaldı. Genel başkanlık bile zor. Sol gözlük toplumdaki değişimi görmesini engelliyor.

Selahattin Demirtaş, hapiste malum. En “gariban” konumda yarışa girdi. Mecburen, oy alabileceği Kürt seçmene yaslandı. Dışarıda olsaydı, çok farklı olur ve HDP’nin Türkiye partisi olması için bu şeçimlerde çok ciddi adımları atabilirdi. Ama olmadı, HDP Kürt partisi olarak kaldı, yapılan tuzaklar ve entrikalar, korkularla birleşince, bu hayati eşik aşılamadı.

HDP’yi dışarıda tutan, ittifak içine almayan “millet ittifakı”, yarım kalmıştır. HDP’nin Türkiye partisi olmasında millet ittifakı stratejik rol oynayabilirdi. Jurassic Park sakinleri zaten onu ötekileştirmeye ve sadece etnik parti olmaya doğru zorluyorlardı. Şeytan olmalıydı, bu işlerine yarıyordu. İşte tam da bu nedenle millet ittifakı HDP ile kucaklaşmalıydı. Seçimlerin belki de en büyük kaybı bu oldu.

Jurassic Park sakinleri; vatan-millet diyerek, memleketi ve milleti bölmede beis görmezlerken, millet ittifakının böyle bir stratejik açılımı çok hayati olurdu. PKK’lı derler korkusu yersizdi. Jurassic Park sakinleri zaten atacakları çamuru attılar, HDP’nin millet ittifakına gelmesi, ha bir eksik ha bir fazla karalama anlamını aşamazdı. Ama önemli olan Kürt vatandaşlara verilecek “ayrı gayrı değiliz” mesajı idi. Bu mesaj yarınları paylaşacağımız Kürt gençlerini daha farklı motive ederdi. Yazık görülemedi ve dinazorlardan korkuldu. Ya terrorist derlerse, dediler zaten, kiminize “fetö teröristi” kiminize “PKK teröristi-destekçisi” denmedi mi? Şehit cenazelerine bile terörist olduğunuz gerekçesi ile alınmadınız, daha ne diyebilirlerdi ki? Ama kardeşlik kazanırdı.

Jurassic Park ve dinazorlar yerli yerinde duruyor. Daha güçlü olduklarını düşünüyorlar. Aslında öyle değil. Korkan istibdat rejimi kurar, kendine güvenen demokrasi ve özgürlükleri genişletir. Ölçü bu. Türkiyede rejim nasıl bir mahiyet kazanacak, hep birlikte göreceğiz.

İktidar sahipleri de onların muhalifleri de, Temel Beyin hissettiği ama tam tanımlayamadığı “derin dalgayı” göremediler, göremiyorlar.

Muhalif liderler anlamalı ki, bir tarafta diktatöryel anlayışlarla ülkenin idare edilmesi gerektiğini düşünenler var, diğer tarafta özgürlükler ve demokrasiyi çok çok önemseyen, tam kavranamamış kitleler var. Nüfusun %40’ının genç olduğu bir ülkede, özgürlükleri ve demokrasiyi önemsemeyen anlayışlar başarılı olamaz. İşte esas dip dalgası; “şahsiyetini korumak isteyen kitle ile özgürlük ve demokrasi isteklisi genç nüfus”. O halde soğuk savaş dönemi tasniflerine dayanan siyaset anlayışını bırakın. Özgürlük talebi çığ gibi geliyor. Ya önüne geçer lider olursunuz, ya da bu dalga sizleri yıkar geçer.

Seçimler, böyle bir derin dalganın varlığını ortaya çıkarttı. Bakalım kim bu derin dalgayı yakalayabilecek.

Gelecek bu derin dalgayı yakalayabilenin.

1 Yorum

  1. Seçim değerlendirmesini Adelina hanım ne zaman yapacak diye düşünürken birde baktım ki yapmışınız. CHP nin HDP yi meclise sokmak için yaptığı oy pazarlama entrikasını makul, hatta CHP nin hanesine + puan olarak kaydetmişiniz. Şimdi sizde böyle yazınca tekrar düşündüm ama olayda olumlu memlekete fayda sağlıycak bir taraf göremedim. Millet ittifakına girmiş olsaydı anlardık, ama onlar özellikle ittifaka girmeden İYİ partiden bile yüksek bir oranla meclise girdiler. Bu hakkaniyetsizlik, seçimlere hilenin danıskasını bulaştırmak değilmidir. Düşünün CHP Abdullah Gül’ü çatı adayı olarak kabul etmedi, neden? muhafazakar ve dindar bir kökeni olduğu için, halbuki Abdullah Gül İnce’nin savunduğu mefhumların hepsini birden çok tık üst seviyeden, daha derli toplu ve etkili bir şekilde savunur ve topluma izahatını yapardı. Eğer maksatları demokrasi olsaydı bütün partiler için diyorum Sayın Gül’ü aday yaparlardı. Hatırlayınız Çevik bir paşa ne demişti ” İrtica PKK dan çok daha tehlikeli bir tehdittir ve önceliği vardır” Ben hiçbir partinin kemikleşmiş seçmeni değilim. Ama gördüğüm o ki; CHP muhafazakar görüşü silmek için PKK ‘nın siyasi temsilcisine ittifak ötesi destek vermiştir, böyle bir fedakarlık cumhutiyet tarihinde yoktur. Saadete gelince verdiğimiz oy bu bahsettiğim CHP ye gitti. Bir vekil bile çıkaramadı, nasıl bir ittifak anlıyamadım, teferruatını okumadığım için çok pişmanım, oyumun CHP vekilleri için kullanıldığını düşündüğümde çok kötü hissediyorum. CHP seçmenlerini de anlamakta zorlanıyorum, HDP ye nasıl oy verebildiler,?? Demekki çok nefret ediyorlar, doğal olarak her düğüm iktidara çıkıyor… Umudumuz bundan sonra tüm Türkiyenin partisi, başkanı olsunlar ama perşembenin gelişi çarşambadan göründü..

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz