Bahçeli: ABD’nin önünde artık iki yol vardır..

0
devlet bahçeli

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. “Atatürk’e sürekli saldırı ve sataşmalar olmuş, ihtimal ki, arkası da kesilmeyecektir.” diyen Bahçeli, şunları söyledi:

“Utanma nedir bilmeyen, insanlık nedir anlamayan, vicdanlarında millilik kırıntısı bulunmayan bir avuç işbirlikçi ve kimliksiz sözde tarihçi Atatürk’e dil uzatmışlardır. Merhum ve muhterem annesi ve manevi kızıyla ilgili aşağılık dedikodu çıkarmışlardır. Bu dedikoduların ne dinimizde ne de milli ve kültürel hayatımızda yeri vardır. Bir defa aziz Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir.

Bu ülkede tarihçilerin köküne kıran mı girdi? Bu ülkede tarih konusunda atıp tutmak düşman işbirlikçilerinin mesleği mi oldu? Türkiye’nin yüz karası beşinci sınıf sözde tarihçiler, tarihi şahsiyetlerimizden ne istiyorlar? Neyi arayıp bulmanın peşine düşüyorlar? Tarihte husumet kazısı yapmak, kutuplaştırıcı beyan ve bilirkişilik taslamak eğer cahillik değilse kesinlikle düşman sevindiren vatan hainliğidir. Bütün tarihi değer ve büyüklerimiz ruhsuz ve şuursuz, mukallit ve melanet sözde tarihçilerin kerameti kendinden menkul takdir ve keyiflerine bırakılmayacak derecede önem arz etmektedir. Bunlara sesleniyorum; Türk tarihinden çirkin elinizi çekin, zehirli dilinizi kesin. İki ucu keskin övgü ve sövgü kümesine Türk tarihi nasıl sıkıştırılacaktır?

Türkiye’mizin haklı ve meşru beka mücadelesi tüm engelleme ve karşı saldırılara rağmen milli dayanışma ve kardeşlik ruhuyla sürmektedir. Sınır ötesinden kaynaklanan vahim tehdit dalgası uzun süredir alarm vermektedir. Terör örgütleri aldıkları küresel destek sonucunda ülkemizin çevresinde konuşlanmış durumdadır. Türkiye’nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan terör ve bölücülük sorunu giderek ağırlaşmaktadır.

20 Temmuz 2015’ten bu tarafa toplam şehit sayımız bin 194’e ulaşmıştır. Huzurlarınızda bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileklerimi tekrarlıyorum. Türkiye içten ve dıştan kıskaca alınmıştır. Bunun inkarı imkansızdır. Terör örgütleri, içimizdeki açık veya gizli destekçileriyle Türk milletinin varlığını dinamitlemek için tuzak üstüne tuzak kurmaktadır.

Terörden beslenen etnik bölücülük sorununun, temel hak ve özgürlük arayışı ve meşru bir kimlik talebi şeklinde tanımlayanlar bilinmelidir ki, dökülen her şehit kanında parmak izi olanlardır. Bunların sözüne güvenilmez, güvenilmemelidir.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Pekin’de yaptığı bir konuşmasında, Suriye’deki terör gruplarına silah sağlamadıklarını, ancak iletişim kurdukları ve kurmaya da devam edeceklerini söylemesi bizim nezdimizde inandırıcı ve ikna edici değildir.

PKK hızla ve yoğun olarak silahlanmaktadır. PYD-YPG silah ve cephaneye boğulmaktadır. Geçen haftaki grup toplantımızda, ABD ile Rusya tarafından terör örgütlerine sağlanan silah yardımlarını sert bir şekilde eleştirmiş, artık buna bir son verilmesi gerektiğini vurgulamıştım. Ne var ki, ABD sınırlarımızın hemen bitişiğindeki bölücü terör örgütlerinin hamisi rolüne soyunmuş, silah sevkiyatını tırmandırmıştır.

Bundan şu ana kadar da taviz vermemiştir. ABD, terazinin bir kefesine terör örgütlerini, diğer yanına da NATO müttefiki ve stratejik ortağı Türkiye’yi koymakla tarihi bir hataya sürüklenmiştir. Ön çalışmalarda bulunmak üzere, aralarında Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının da yer aldığı Türk heyetinin Washington’da olduğu sırada, ABD yönetimi PYD-YPG’ye silah yardımını resmen onaylamıştır.

Bu skandal bir karardır, ne dostlukla ne de müttefiklik hukukuyla bağdaşacaktır. Anlaşılacağı üzere, Türkiye-ABD ilişkileri krizdedir, çıkmazdadır, hatta deyim yerindeyse can çekişmektedir. Ülkemizin bütün ikazlarına rağmen YPG-PKK silahlandırılmaktadır.

Rakka operasyonunu PYD-YPG ile planlayan ABD’nin ateşle oynadığı su götürmez bir gerçektir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün ABD Başkanıyla yapacağı görüşme kritik ve tarihi önemdedir.

Geçtiğimiz Cuma günü Çin’e giderek Kuşak ve Yol Zirvesi Forumuna katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ABD’ye gelmiştir. Görüşmenin ‘virgül değil nokta mesabesinde’ olacağını bizzat Sayın Erdoğan söylemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin hak ve çıkarlarını temsil edip savunmak üzere muhatabıyla masaya oturacaktır.

Buradan güçlü bir şekilde diyorum ki, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ardında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin kudreti vardır. Makamı ve mevkii ne olursa olsun, hiç kimse gaflete düşüp Türkiye’yi aciz görmemeli, terör örgütleriyle aynı seviyeye indirmemeli, küçümseme yanlışına düşmemelidir.

Sayın Cumhurbaşkanı arkasına milletimizin hayır duasını alarak muhataplarının karşısına çıkacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi de milletimizin ve devletimizin tezlerinin sonuna kadar müdafaası şartıyla ABD’de Türkiye’yi temsil eden devlet ve hükümet yetkililerinin gönül huzuruyla yanındadır.

Sayın Cumhurbaşkanı ABD’ye gitmekle isabetli bir karar almıştır. Şimdi sırayı belgeleriyle ve delileriyle birlikte PYD-YPG’nin Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini anlatmak almıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pekin’de yaptığı bir değerlendirmede; “ABD’deki görüşmede PYD konusunda nihai kararı vereceğiz. Eğer ittifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakarız” açıklaması oldukça anlamlıdır.

Elbette Türkiye derme çatma bir ülke değildir. Türkiye çadır devleti hiç değildir. Eğer ABD’yle ittifak, sırf PYD-YPG-PKK yüzünden ağır şekilde zedelenir, kopma noktasına gelirse, başımızın çaresine bakmamız kadar doğal ve doğru olan bir tercih olmayacaktır. Yeni bir dünya kurulup yerimizi almaktan ziyade, var olan dünyada hak ettiğimiz mertebe ve saygın konuma yükselmek için 80 milyon tek yürek mücadele etmekten yorulmayacağız, kararlı ve kahramanca duruştan yılmayacağız.

ABD’nin önünde artık iki yol vardır: Ya YPG-PKK’yla ilişkilerini güçlendirecek, ya da bundan dönüp müttefiki Türkiye’yle tüm pürüzleri aşacak ve el sıkışacaktır. Ya düşmanlık ya dostluk; ya ihanete payandalık ya da daimi stratejik ortaklık, ABD için başka alternatif kalmamıştır.

Altını çizerek belirtmek isterim ki, Rakka operasyonu için canilerden medet ummak, güney sınırlarımız boyunca PYD-YPG ve PKK’ya koridor açmaya kalkışmak faciadır, cinayettir, Türkiye’yi hiçe saymaktır. Buna da asla izin verilmemelidir. Hele hele katile silah sunmak insanlık değerlerini öğütmek, dahası ayaklar altına almak demektir. Bu alçalmanın hoş görülecek herhangi bir yanı da yoktur.

ABD’nin yanlıştan döneceğini ümit ediyor, Türk milletinin bütünüyle bir ve beraber olduğunu, Sayın Cumhurbaşkanı’nın yalnız olmadığını bu kürsüden kararlı bir şekilde duyuruyorum. Türkiye’nin, Afrin’den sık sık yapılan taciz atışlarına son vermesi, planlanan terör koridorunu harabeye çevirmek için ne gerekiyorsa yapması artık hakkıdır, bunun da önüne çıkan olursa sonuçlarına katlanmalıdır.

Bizler, varlık sebebimizin vatanımızın ve milletimizin geleceği olduğunun bilinci içerisindeyiz. Ne engellerden yılarız, ne de mücadele etmekten yorulur ve korkarız, çünkü biz adı, şanı ve varlığı sonsuza kadar yaşayacak şerefli Türk milletiyiz.”

Grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Bahçeli, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mesleklerinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevinde bulunmasıyla ilgili “Açlık grevi yapılmış, denenmiş bir yöntemdir; sonuç alınmamıştır. O bakımdan açlık grevlerine tahrik ve teşvik etmek oralara kadar giderek, açlık grevinde bulunanları başka bir amaçlara doğru bir direniş hareketinin öncüsüymüş gibi takdim etmek yanlıştır. Açlık grevinden vazgeçmelerini tavsiye ederim.” değerlendirmesinde bulundu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz