Baydemir: OHAL’in uzatılması, suçların üstünü örtmek ve suçluları yargıdan muaf tutma girişimidir

0

HDP Sözcüsü Osman Baydemir, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. Parti sözcülüğü bayrağını Ayhan Bilgen’e iade ettiğini belirten Baydemir, şunları söyledi:

Erdemliler hareketi olarak yola çıktılar. Ne diyorlardı: yoksullukla, yasaklarla ve yolsuzlukla mücadele etme hareketiyiz diyorlardı. Erdemliler hareketinden şimdi rantiyeciler partisine dönüşmüş bir siyasi akımla karşı karşıyayız. Şefaat ya Resulallah’tan cami avlusunda ihale pazarlığına tutuşmuş bir partiyle karşı karşıyayız. Savundukları bütün değerli çiğnediler.

Şimdi de bütün bu yozlaşmayı, bütün bu kirlenmeyi gizlemenin bir aracı olarak çareyi içeride ve dışarıda savaş politikalarında buldular. Bu iktidar 3 yıldır sizi ırkçılık politikalarıyla zehirliyor. Savaş politikalarıyla, içeride ve dışarıda kutuplaştırma politikaları ile gerçeğe ulaşmanızın önünde bariyerler oluşturuluyor. Sadece ekonominizden olmuyorsunuz, altından değerli olan çocuklarınızın hayatından oluyorsunuz.

İşte bütün bunlara dur demek hepimizin ahlaki, vicdani görevidir. Bu yük onurlu bir yüktür itiraz etme yükü onurlu bir yüktür. Biz bu bayrağı taşımaktan gocunmuyoruz. Türkiye halklarının tamamına bu onurlu yükün taşıyıcısı olma çağrısında bulunuyoruz. Gelin hep birlikte birlikte yaşamın mümkün olabileceğini mücadelemizle ortaya koyalım. Gelin bu ülkede bir kez daha savaşın çıkar yol olmadığını bir kez daha gösterelim. Bir kez daha çözümün toprağa bedenleri defnetmekten, ırkçılıktan, mezhepçilikten geçemediğini gösterelim.

AKP’ye oy vermiş kardeşlerime çağrımdır: Düşünün siz bir partiyi Meclis’te çoğunluk partisi haline dönüştürdünüz. Şu an neresinden bakarsanız mecliste 367 sandalyeye şu veya bu şekilde hakimler. Bir siyasi parti bir hükümet hem anayasayı hem yasayı değiştirme gücüne sahip olan bir hükümet neden OHAL’e ihtiyaç duyar ki. Zaten dilediğiniz yasayı geçirebiliyorsunuz. Parlamento’nun çoğunluğu zaten sizde. Neden Parlamento’yu işlevsiz hale getiriyorsunuz?

Neden parlamentoyu notere dönüştürüyorsunuz. Ne diyor AKP Genel Başkanı milyonların gözünün içine baka baka “bugüne kadar terör örgütleri dışında OHAL’den zarar gören kimse olmamıştır” diyor. Bu yalan. Bakın OHAL ilanı darbesinden bugüne değin Meclis’ten 28 tane KHK geçti. Anayasaya göre bu KHK’lerin Meclis onayından geçmesi gerekiyor. Bu KHK’lerin 28’inden sadece 5 tanesi Meclis’in onayına sunuldu. Çünkü demokratik zemin içinde savunacakları bir uygulamaları, değerleri kalmadı.

Savunabilecekleri değerleri kalmadı. Ancak zor aygıtları ile ömür uzatmanın çabası içerisindeler. Zor aygıtları ile ömür uzatmak sadece bu ülkenin insanlarına ihanetten başka bir şey değildir. O halde gelin bir kez daha hep birlikte bu rejimin neleri bu toplumdan aldığını istişare edelim. Şu ana kadar KHK’lerle en az 300 değişiklik yapıldı kanunlarda. Değişikliklerin tamamı normalde Parlamento işleyişi içerisinde de getirilebilirdi. Neden yapmadınız bunu? Çünkü Parlamentoda konuşulduğunda muhalefet eleştirecek, televizyonlar yayınlayacak ve toplumun vicdanına ulaşacaktı. Toplumun vicdanına, aklına ulaşasın diye bu cumhuriyet KHK’ler cumhuriyetine dönüştürüldü.

OHAL’in uzatılması ve gerekçelendirilmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi suçların üstünü örtmek ve suçluları yargıdan muaf tutma girişimidir. Sadece OHAL döneminde değil OHAL’den çok önce işlenen suçların sanıkları yargılandılar, cezaevine girdiler şimdi bir kez daha salıverildiler. Bu durum adeta kendi varlık sözlerine de bir saldırıdır.

Ülkenin kendisi bir cezaevine dönüştürülmüş durumda. Bu ülkede 300 bini aşkın insan var cezaevinde. Cezaevlerinin kapasitesi ise 180 bin. Sadece cezaevleri mi hayır dışarıdakiler de cezaevinde. Bakın 185 gazeteci, basın yayın kuruluşu temsilcisi şu an cezaevinde. Dünyanın neresinde olsa bu baskıcı totaliter bir rejim olarak tanımlanır, demokrasi olarak tanımlanmaz. Dünyada kayyum atanan tek bir ülke var. O da AKP’nin Türkiye’si. Bu yöntemle hiçbir sonuç elde edilmedi ve edilmeyecek. Bakın yüz on üç bin insan OHAL içerisinde ekmeğinden edildi. Hani rızıkı veren Allah’tı sen niye insanları açlıkla terbiye etmeye çalışıyorsun? Bir suç isnadıyla birisi tutuklandığında neden onun eşini, yeğenini, kardeşini de cezalandırıyorsun. Bu hukuk değil, bu olsa olsa kindarlık rejimidir. Kindarlık rejiminin eninde sonunda sahiplerine döneceği aşikardır.

Sadece içerde değil dışarıda da aynı politikalar ile karşı karşıyayız. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın dünyada kafa tutmadığı kimse kalmadı. Bakın ABD Başkanı’na da kafa tutuyor. Mesele o değil. Bu ülke büyük bir felakete, içeridekiler görünmesin diye adım adım sürükleniyor. Bakın Rusya’ya da kafa tutmuşlardı. Ve HDP Rusya’ya gitti diye vatan haini ilan edildi.

Ne oldu? Olan şu: domatesi satamadığınız ülkeden S-400 almaya çalışıyorsun. Bunu başarı diye topluma sunmaya çalışıyorsun. Daha domatesi satamamışsın. Aynı tablo Suriye için geçerli aynı tablo Irak için ve dünyanın 4 bir yanı için geçerli. Bütün bu yenilgiden zafer çıkarmak mümkün değil. Attığınız her adım bu ülkeye kaybettirdi. Hem evlatlarını kaybettirdi hem itibarını kaybettirdi.

Bakın ne diyordunuz? Halep’te cuma namazı kılacağız diyordunuz. Ne oldu, sizin telefonunuzla Halep Esad rejiminin eline geçti. Hani siz Esad’ın gitmesi için şer odakları ile ittifak kurmuştunuz. Ne oldu da şimdi İdlib’de Esat rejiminin gücüne güç katacak bir operasyonun parçası oluyorsunuz Bakın siz IŞİD barbarlığının yaktığı askerlerin ailesine bir başsağlığı bile dilemediniz. Onların ölülerine dirilerine sahip çıkmadınız.

Bütün bu olup bitenlerin nedeni nedir? Bütün her şeyin nedeni Kürt düşmanlığıdır. Kürt anasını görmesin diye Suriye’de girişilen yanlış politikalardı. Bu yanlış politikalarının aynısı bugün Irak’ta da uygulanıyor. Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel yönetimi arasındaki ihtilaflar devam etti. Dün Kerkük işgal edildi. Kerkük’ün düşmanlığına alkış tutan bu hükümetin bir kez daha maskesi düşmüştür. Bir kez daha milyonların hafızasında Kürt düşmanı bir hükümet olarak yer etmişti. Oysa olması gereken bu ülkedeki tüm dinamiklerin kardeşlik hukukunu hayata geçirmek değil mi?

Bu minvalde HDP bir kez daha bütün Ortadoğu politikasına ve dış politikaya karşı ilkesel duruşunu ortaya koymaya devam ediyor. Irak Yönetimi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki ihtilaf bir an önce bitmelidir. Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bir an önce anayasanın da gereği olan milletin iradesi ve saygı temelinde çözülmelidir. Ortada bulunan tüm partiler arasında ihtilafa son verip demokratik ulusal birlik etrafında ortaklaşılmalıdır. Uluslararası toplum Irak’ta iç çatışmanın önlenmesi hem Irak anayasası gereği hem Birleşmiş Milletler’in ilkeleridir. Büyük bir mezhepsel çatışmanın gerçekleşmemesi için alınması gereken bütün önlemler alınmalıdır.

Şu anda bu hükümetin dış politikadaki en önemli çabası, Reza Zarrab’ı kurtarma çabasıdır. Bugün ABD’deki vize krizi ile yaşanan sorunun birinci derece mağduru bu halk olmuştur. Öyle bir noktadayız ki bir zanlının, örneğin itiraflarda bulunması örneğin beni kaygılandırmıyor. Neden bu durum ülkenin çoğunluğu elinde bulunduran siyasi parti liderini kaygılandırıyor? Neden sizi kaygılandırıyor. Çıkın bunu açıklayın. Demek ki hukuka aykırı işleyen bir süreç var. Çıkmış biz kabile devleti değiliz diyorsunuz.

Biz kabile devleti değilsek o zaman bu şantaj politikası ne? Sen onu tutukladın ben de bunu tutukluyorum. Vallahi billahi bu kabile devletinde bile görülmez. Bugün bu ülkede yaşanan pek çok hukuksuzluk kabile devletlerinde bile yaşanmayan sorunlardır. Bütün bu olup bitenlerin faturası nihayetinde hem evladının canı ile hem ekonomisi ile yurttaşların rızkından çıkıyor.

Ne demiş Sayın AKP Genel Başkanı, nikah yetkisinin müftülere verilmesi yasası isteseniz de istemesiniz de geçecek demiş. Her şeyden önce bu ülkenin bütün sorunları bitti, hiçbir sıkıntısı kalmamıştı bu sıkıntı mı vardı? Bu bir algı operasyonudur. Bu bir manipülasyon çabasıdır. Bugün bu ülkede belediyenin kıymış olduğu nikahtan önce veya sonra imam nikahı kıymak istiyorum ve engelleniyorum diyen tek bir yurttaş bulun ben bu işi bırakayım.

Bu ülkenin böyle bir gündemi yok. Bu bir gündem saptırma operasyonudur. Hepimizin hayatında da olmuştur. Resmi nikahtan hemen önce veya hemen sonra dileyen her yurttaş dedeye, imama gidip nikahını kıyabilir. Bu onun en doğal hakkıdır ve bu kimse tarafından engellenemez.

Ama buradaki maksat çok farklı. Bu farklılıktan kaynaklı kadınlar, HDP, toplum buna itiraz ediyor. Ne diyor? Ne yaparsanız yapın boşuna, bu yasa geçecek. Vallahi kadınlar bir kampanya başlatmışlar. Onlar da diyorlar ki; siz ne yaparsanız boşuna, siz ne yaparsanız yapın kadın mücadelesi var. Siz ve sizin zihniyetiniz iktidardan gidecek, kadın eşitlikçi bir paradigma bu ülkeye hakim olacak. Niye bunu söylüyorum. Kadın yoldaşlarımızın mücadelesinden aldığım güçle bunu söylüyorum. Kadınlar varsa mutlak suretle mücadele vardır. Mücadele varsa mutlak suretle başarı vardır.

 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz