Bir ülkenin cumhurbaşkanı, insanı babasının evinden kovuyor gibi kovamaz..

0

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, gündemdeki gelişmeler ve seçim sürecine ilişkin basın toplantısı düzenledi. “Bizler, bavullarımızı topladık, biletlerimizi aldık. Birkaç gün içinde Irak’a doğru yola çıkıyoruz seçmenlerimizle birlikte.” diyen Oluç, şunları söyledi:

“Çünkü anladık ki, AKP-MHP iktidarının Diyarbakır, Van, Mardin, Hakkari, Şırnak, Siirt’i ve diğer iller ve ilçeleriyle beraber kayyım atadıkları belediyeleri almalarının tek yolu, bütün seçmenlerimizle birlikte Irak’a gitmemizmiş. Gülüyoruz, ama aslında ağlanacak bir durum. Bir ülkenin cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı sıfatı ile dolaşan bir kişi, 6 milyon oy almış bir partiye, aileleriyle birlikte 20 milyondan fazla insana, ‘defolun gidin’ diyor. Bu gerçekten inanılmaz bir durum ve bunu cumhurbaşkanı sıfatıyla yapıyor. Bir ülkenin cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Bir partinin genel başkanı değil sadece! Bir ülkenin cumhurbaşkanı!

Bir ülkenin cumhurbaşkanı, ülkesindeki 20 milyondan fazla insanı babasının evinden kovuyor gibi kovamaz. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bunu hiçbir insan, hiçbir seçmenimiz, hiç kimse kabul etmeyecektir. Bu tarihe yazıldığı gibi, insanların da hafızalarına kazınmıştır. ‘Defolun gidin’ diyen Cumhurbaşkanı’nın bu tutumunu asla kabullenmiyor; buna boyun eğmiyoruz.

Ayrımcı ve ötekileştirici bir dili vardır. Nefret söylemi yaratmaktadır; toplumu açıkça bölmektedir. Eğer bir bölücülükten söz edeceksek, işte Cumhurbaşkanı bu söylemi ile toplumu bölmektedir. Birleştirmemektedir. Ayrımcılık yapmaktadır. Özellikle Karadeniz’deki mitinglerinde bu söylemi kullanmaktadır. Karadenizli yurttaşlarımız ile Kürt yurttaşlarımızı karşı karşıya getirmektedir. Bu tek adam rejiminin neden yürüyemeyeceğini gösteren somut bir durumdur. Bir kez daha söylüyoruz: Kimsenin insanları bu ülkeden babasının evinden kovar gibi kovma hakkı yoktur.

Konu ne peki? 2013 yılında kendisinin, Meclis kürsüsünde, grup toplantısında, TV programlarında, Kanuni Sultan Süleyman’ın mektubunu okurken kullandığı ‘Kürdistan’ terimi ile ilgilidir. Bunu çeşitli defalar kullanmıştır. Çeşitli defalar Meclis tutanaklarına atıfta bulunmuştur. O gün kullandığı kavramı bugün kullananlar karşısında ‘defolun gidin’ deme hakkını kendisinde görmektedir.

Bir cumhurbaşkanı tarihsel, kültürel, coğrafi, sosyolojik bir tanımlamayı ‘yoktur’ diyerek ortadan kaldıramaz. Bu ötekileştirici nefret söylemini kabul etmediğimizi ve böyle davranmayacağımızı bir kez daha ifade etmek isteriz. Bu bir yerel seçimdir. Bu bir demokratik, siyasi yarıştır. Herkes demokratik siyasetin edebine uygun davranmalıdır. Siyasi eleştiri olabilir, ama nefret söylemi yaymak, toplumu bu kadar germek ve kutuplaştırmak bir cumhurbaşkanının yapmaması gereken bir şeydir.

Kendisi AKP’nin Genel Başkanı olarak böyle şeyler yapabilir. Mesela, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, Hollanda’da, Avusturya’da, Almanya’da, Fransa’da ırkçı partiler vardır. O ırkçı partilerin başkanları veya milletvekilleri de 50 yıldan fazla bir süredir oraya Türkiye’den göçmüş olan yurttaşlarımıza ‘siz buradan gidin’ diyebilmektedir. Bir ırkçı siyasi partinin genel başkanı böyle bir şey diyebilir; nefret söyleminden suç duyurusunda bulunulur, siyasi olarak eleştirilir; ama bir cumhurbaşkanı bu şekilde davranamaz.”

AKP’yi 71 kişi kurdu, şimdi 2 kişi kaldı

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ise partisinin Doğubeyazıt’ta düzenlediği halk buluşmasına katıldı. “Ülke halkları kendi dili ve kültürü ile yan yana yaşayabilir.” diyen Temelli, şöyle konuştu: “Toplumsal barışı yok ettiler. Siyasetçilerin görevi toplumsal barışı var etmektir. Bugün iktidar dilimizi, kimliğimiz yok sayıyor, tekçiliği dayatıyor. Kimse bunu kabul etmez. Tekçiliği dayata dayata tek kaldı. AKP’yi 71 kişi kurdu, şimdi 2 kişi kaldı. Tek diye diye kendisi de tek kaldı.

Kendi baskı rejimini her yere dayatıyor.İşte İmralı’da tecrit var. O günden bugüne bu ülkenin yaşadıklarına bakın; her gün daha çok şiddet, daha çok baskı, daha çok savaş. Başka hiçbir şey bilmiyorlar. Toplumları ayırmak, bölmek, karşı karşıya getirmek, düşmanlaştırmak. Tek bildikleri bu. Bundan başka birşeye akılları çalışmıyor, akılları kalmadı. Tek bildikleri düşmanlık. Bize diyor ki ‘Defolun gidin’. Ya sen nasıl bir Cumhurbaşkanısın? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı tüm toplumu kucaklar ama o sadece kendisine oy verenleri kucaklayıp halkın geri kalan yüzde 60-65’ini yok sayıyor.

Artık toplum yalana doydu. Bakın reytingleri ölçmüşler 51’inci sırada çıkmış. Yarın bir daha ölçsünler 80’inci sırada çıkar. 3 gün sonra millet televizyonları camdan aşağı atar. Herkes yalana doydu. Söyleyecek sözleri yok, bitti. Siyaseten söyleyecek sözleri yok. Siyaset demek, halkın sorunlarına çözüm üretmek demek. Herhangi bir soruna çözüm üretebiliyorlar mı? Üretemezler, çünkü tükendiler.

Tam 17 yıl olmuş. 17 yıldır iktidardalar hala çıkmış diyor ki beka sorunu var. Beka sorunu falan yok. Beka sorunu ancak ve ancak sizin var. Siz iktidardan gideceğinizi anladınız, kendi beka sorununuzu topluma aitmiş gibi pazarlamaya çalışıyorsunuz. Buna kimse cevaz vermez, kimse bunun yüzüne dönüp bakmaz boşuna nefes tüketmeyin. Bizim bir beka sorunumuz yok. Bizim bir AKP-MHP sorunumuz var. Bizim bu ceberrut iktidar sorunumuz var. Bundan kurtulmanın yolu da demokrasidir. Seçimle gelen seçimle gider. Bunu da içinize sindireceksiniz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz