CHP Sözcüsü Tezcan: Vize krizinin ekonomiye maliyeti 63 milyar lira

0

CHP MYK, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Türkiye ile Amerika arasında yaşanan vize krizini değerlendirdi. Vize yaptırımının tartışmalarının hala devam ettiğini belirten Tezcan, şunları söyledi:

“ABD’nin Türkiye’ye yönelik haksız vize yaptırımı kabul edilebilir bir şey değildir. Buna karşı ilk günden itibaren çok açık ve net itirazımızı ifade ettik. Yaptırım yanlıştır, yaptırıma karşı misilleme uygulaması doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti değildir ve hiç kimse keyfe keder Türkiye Cumhuriyetine böyle bir yaptırım uygulama hakkına sahip değildir. Ancak bir başka şeyi de göz ardı etmemek gerekir. Uluslararası ilişkilerde ülkenin ciddiyetinden hükümetler sorumludur. Sizin dünya ölçeğinde pozisyonunuzun ne kadar ciddiye alındığından ve size karşı nasıl muamele edilebileceğinden hükümetler sorumludur.

Ne yazık ki AK Parti hükümeti dış politika konusunda iflas etmiştir, her noktada iflas ettiği gibi dış politikada da iflas etmiştir. Bu iflasın neticesinde Türkiye arkası yalnız bir görüntü çizmektedir. Avrupa Birliği ülkeleriyle dünyanın uygar, çağdaş, modern demokrasileriyle şu veya bu biçimde kavga ve çatışma içerisinde olduğunuz sürece siz uluslararası ilişkilerde hak ettiğiniz desteği bulamazsınız, bulmakta zorlanırsınız. Bakın bu vize krizinin ekonomiye maliyeti, bu vize krizinden kaynaklanan yük 63 milyar liradır. Arkadaşlarımız hesap ettiler kalem kalem. Ekonomiye maliyeti vize krizinin 63 milyar liradır. Bizim vatandaşımızın sırtındaki yük bu, bizim şirketlerimizin sırtındaki yük, bizim iş adamımızın, işçimizin, çalışanımızın emeklimizin sırtındaki yük 63 milyar lira.

Dövizdeki değişim artan borç yükünden kaynaklı kur farkları tamamını alt alta yazdığınızda rakam çıkıyor. Uluslararası ilişkilerde siz ülkenizin içinde hukuku yok ederek, tartışmalı iddianameler düzenleyerek, hukukun üstünlüğüne saygılı bir ülke görüntüsünden çıkarak bir tablo çizmeye başlarsanız ve dünyayla çok farklı noktalarda kapışma, efelenme örnekleriyle uluslararası ilişkilerinizi sıkıntıya sokacak pozisyona girerseniz, hak etmediğimiz halde böyle muamelelerle karşı karşıya kalırız. O yüzden hükümetin dış politikada daha ciddi, Türkiye’nin saygınlığını arttıracak ve uluslararası ilişkilerde de arkasını yalnız bırakmayacak güçlü desteklere sahip olacak bir pozisyon alması şarttır. Bu da altını çizmemiz gereken bir başka nokta.

Sayın Erdoğan işte dün çıkıp bir büyükelçinin işlemiyle sanki bu vize uygulaması ortaya çıkmış gibi esti, kükredi, bir şeyler söyledi ve bugün Amerika Birleşik Devletleri hükümeti çıktı bunu biz yaptık dedi. Bir büyükelçinin böyle bir kararı veremeyeceğini herkes bilir, böyle bir ciddiyetsiz tutum olmaz. Kaldı ki, eğer bir büyükelçinin kararıysa buna cevap vermek senin büyükelçine düşer, muhatabı Cumhurbaşkanı değildir. O zaman ülkenin Cumhurbaşkanı değil, büyükelçi düzeyinde cevap verdirirsin. Bu kadar ciddiyetsiz bir pozisyon almanın uluslararası alanda bizi hangi sıkıntılara soktuğunu hep beraber görüyoruz.

Bozan düzeltemez. Bu ilişkileri bu noktaya getiren AK Parti hükümetidir. Türkiye’yi dış politikada, iflas eden bir dış politika noktasına getiren AK Parti hükümetidir. Suriye krizinden kaynaklanan bölgedeki Türkiye’nin içine düştüğü sıkıntının sebebi AK Parti hükümetidir, onun dış politikasıdır. Irak’ta bunun sebebi AK Parti hükümetinin dış politikasıdır. Türkiye’yi bu yangın içerisinde doğru pozisyona koyamamıştır, konumlandıramamıştır. Emevi Camiinde namaz kılma hesabı yapmışlardır, bu telaşa düşmüşlerdir. Ama Süleyman Şah’ta abdestleri bozulmuştur. Şimdi gelinen bu tablo içerisinde de bunlar Türkiye’yi dünyada yalnızlaştıran bir hükümet olarak bu işi çözemezler. Bozan çözemez. Çözüm nerededir? Bu hükümetin değişmesindedir. AK Parti hükümeti değişmediği sürece Türkiye bu problemleri sağlıklı ve hakkıyla ne yazık ki çözebilme yeteneğine sahip olamayacaktır.

AK PARTİ DARBENİN SİYASİ AYAĞINI SAKLAMAK İSTİYOR

Bir başka önemli konu darbe komisyonu raporu. Başından itibaren söyledik AK Parti 15 Temmuz darbesinin arkasındaki gerçekleri bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmak istemiyor. Darbenin siyasi ayağını saklamak istiyor. Darbeyle gerçek bir yüzleşmeden kaçıyor. Darbeleri Araştırma Komisyonu kurulurken komisyonun kurulmasını önlemek istemelerindeki sebep bu idi. Komisyonu geciktirmelerindeki sebep bu idi. Üye vermeyi geciktirmelerindeki sebep bu idi. Komisyonun Başkanına geçmiş ilişkileri ve FETÖ’yle bağlantısı bilinen bir milletvekilini getirip koymalarının arkasında yatan sebep bu idi.

İSTİNAF MAHKEMESİNİN KARARI HAKLI OLDUĞUMUZU GÖSTEREN BİR KARARDIR

Bu hafta sevindirici bir haber aldık. İstinaf mahkemesi bir kumpasın parçası olarak tutuklanan ve hakkında hüküm verilen İstanbul milletvekilimiz Enis Berberoğlu hakkındaki kararı bozdu. Biz başından bu yana bu kararın hukuka aykırı olduğunu ifade ediyorduk, bir kumpas olduğunu iddia ediyorduk. Mahkumiyet ve kararı ve tutuklamanın hukuksuz olduğunu ifade ediyorduk. İstinaf mahkemesinin bu kararı sevindiricidir. Haklı olduğumuzu gösteren, ifade eden bir karardır.

İstinaf mahkemesi özetle ne demiştir cezayı veren mahkemeye? Bir; ’Enis Berberoğlu casus değil’ demiştir. ’Senin dosyandan bu çıkmıyor’ demiştir.

İki; daha önceden açıklanmış bir bilgi sır olmaz demiştir. Bu konu daha önceden açıklanmıştır, buna ilişkin deliller ve başka soruşturma dosyaları var. O halde burada sırdan bahsetmek, devlet sırrından bahsetmek mümkün değildir demiştir. Bir başka önemli şey daha söylemiştir yerel mahkemeye, tokat gibi bir şey söylemiştir istinaf mahkemesi. Bir siyasi partinin oylarını azaltarak seçimi kaybetmesine sebep olmak nasıl oluyor da casusluk diye değerlendiriliyor diye sormuştur istinaf mahkemesi. Yerel mahkeme gerekçeli kararında demişti ki, “Enis Berberoğlu bu haberleri servis ederek AK Partinin, iktidar partisinin oylarını kaybedip seçimlerde az oy alıp iktidardan düşmesi için çalışarak casusluk suçunu işledi” demişti. Biz de “anlamadık böyle casusluk nasıl oluyor, bir siyasetçinin görevidir iktidar partisinin oylarını düşürmek, demokratik yoldan onu iktidardan indirmek bir siyasetçinin görevidir bu” demiştik. Şimdi istinaf mahkemesi tokat vurur gibi yerel mahkemeye bunu söylemiştir.

ATALIM ORTAYA BİR ŞEY YA TUTARSA

Bu bize neyi gösteriyor? Bu bize Türkiye’deki yargı sisteminin ne hale geldiğini gösteriyor. Her hafta buna benzer bir ibret vesikasıyla milletimizin karşısına çıkmaya artık sıkılır olduk. Ve hem iktidardan, hem de yargı organlarından Türkiye’yi bir an önce bu ayıptan kurtarmalarını bekliyoruz. Türkiye böyle bir tabloyu hak etmiyor, yakışmıyor Türkiye’ye böyle bir tablo. Ama biz istediğimiz kadar bunu söyleyelim her hafta hukukla, yargıyla ilgili bir başka utanç vesikasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu haftaki de yine Enis Berberoğlu davasında istinaf mahkemesi hakimin bu tutumunu rezil rüsva eden bir kararla ortaya koymuşken, dökmüşken bir başka iddianame çıktı, Büyükada İddianamesi. 9 tutuklu, 2’si tutuksuz 11 şüpheli hakkında Büyükada İddianamesi. Ne diyorlardı Büyükada’daki İnsan Hakları aktivistleri için, tutuklular şu anda, “casus bunlar” diyorlardı değil mi, “casusluk faaliyeti” diyorlardı. Peki bu iddianamede nerede yazıyor casusluk? Hiçbir yerinde yazmıyor. Hiçbir yerinde yok. Dillerine doladılar, pelesenk oldu kimi içeri alsalar casusluk diye bir şey atmaya başladılar. Ergenekon duruşması sırasında FETÖ’cüler “Ergenekoncu bunlar, darbeci bunlar” diyorlardı, öyle bir yalan uyduruyorlardı şimdi de “casus bunlar” demeye başladırlar. İyi de iddianamede yok, hiçbir yerinde. Silahlı terör örgütü üyeliğinden iddianame düzenlenmiş, iyi de iddianamenin içerisinde hangi suçun olduğu belli değil, suç yok. Gizli tanık var, ifadesi yok. Ne söylemiş gizli tanık, hangi suçu söylemiş, hangi suçu atmış? Yok. Yazışmalarını koymuşlar, yazışmalarında suç oluşturacak hiçbir şey yok. Umuma açık yerde yapılan toplantının notlarını birbirleriyle paylaşmışlar. Bunları suç diye yazıyorlar. Hiçbir vicdanlı hukukçu buradan suç üretemez. Belli ki, bir plan dahilinde gözaltı işlemi yaptılar. Arkasından o gözaltı işleminden bir yeni kumpas planlama peşindelerdi ama bula bula bu suç olmayan fiilleri suçmuş gibi anlatma noktasına geldiler.

Artık ne yazık ki savcılıkların bu hazırladığı iddianamelere iddianame demek mümkün değil. Bunlar artık bir iddia kuponu, ya tutarsa. Savcılar artık iddianame düzenlemiyor iddia kuponu düzenliyor. ‘Atalım ortaya bir şey ya tutarsa.’ Ama bunun mağduru var. İddiaya meraklıysanız, gidin bir yerde iddia oynayın. Vatandaşın hürriyeti üzerinden oyun oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Ne yazık ki içler acısı tablo böyle bir tablodur.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz