Dr. Levent Bilgi yazdı: “Vatanseverlik milliyetçiliğin tam olarak zıttıdır”

0

11 Kasım Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin yüzüncü yıldönümüydü. Ve Paris’te onlarca devlet başkanının katılımı ile anıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda 16 milyon insan öldü. Ancak ders alınmadı. İkincisi beş yıldan fazla sürdü ve 65 milyon insan hayatını kaybetti.

Tüm bu savaşların, katliamların, yıkımların, ölümlerin sebebi iktidar hırsları ve ırkçılık şeytanıydı. Avrupa ister istemez bu ölümlerden ders çıkardı büyük Avrupa birliğinin temellerini atmaya başladı. AB, tarihteki en büyük barış projesi olarak sahneye çıktı.

Lİberal demokrasi ve liberal Avrupa’nın  uluslar üstü yapılarıyla milliyetçilik artık yavaş yavaş tarihe gömülecekti. İnsanlık bu etnik milliyetçilikten çok çekmişti, artık barış istiyordu. İnsanların birbirlerini ötekileştirmesi, insanlar arasında sen/ben veya üstünlük ayrımları tarihe karışacaktı.

Ancak şeytan insanları birbirlerine kırdırmak, zulmü devam ettirmek için ırkçılık adlı çok güzel bir alet bulmuştu ve onu kolay kolay bırakmaya niyetli değildi. Dünyadaki cahillik, insanların hırsları, ben’leri her gün bu şeytani duyguyu besliyordu. Liberal demokrasinin, insan haklarının  karşısında ırkçılık dünyanın her yerinde o kaba, küstah başını yine göstermeye başladı. Macron toplantıda yaptığı konuşmada bu büyük tehlikeye vurgu yaptı:

Avrupa, milliyetçilik cüzzamıyla  dış güçlerin müdahaleleri arasında parçalanma sürecinde. Milliyetçilik yükseliyor. Sınırların kapatılmasını ve ötekilerin reddini talep eden bir milliyetçilik bu…  Oyununu her yerde korkular üstüne kuran bir milliyetçilik bu… Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanmış olan barış ve refah dönemi tarihe altından bir parantez olarak geçebilir.”

Dünya milliyetçilik konusunda saf değil. Her an şeytanın bu yüzü bir yerlerde hortlayıp zulüm, kan, nefret, ölüm şeklinde görülebiliyor. Cahilliğin, fakirliğin, ırki hassasiyetlerin kuvvetli olduğu yerlerde canavar yüzünü daha bir bağnazlıkla gösterebiliyor.

Bununla beraber Amerika, Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde de ırkçılığın hepten ortadan kalkmış olduğunu söylemek mümkün değil. İnsan ene’si toplumsal bir hal alınca etnik milliyetçiliğe dönüşebiliyor.

Konuşmasında izolasyon, şiddet ve başkaları üzerinde tahakküm kurma çabasının herhangi bir çözüm getirmeyeceğini vurgulayan, “Korkularımızı birbirimize karşı kullanmamalıyız” diyen Macron, “Vatanseverlik milliyetçiliğin tam olarak zıttıdır” da dedi.

Bütün insanları sevmek, daima haktan, doğrudan, güzelden yana olmak, yanlışın, zulmün, haksızlığın karşısında olmaktır vatanseverlik. Kimseyi ötekileştirmeden, her insanı özgür, eşit, saygıya layık bilerek yaşamaktır.

Irkçılık eksenli devletler, insanlarının var olma bilinçlerini yok ederek paranoya kültürünü yaygınlaştırırlar. Güven duygusu aşınır, herkes birbirini suçlayarak, leke atmaya çalışarak, kendisinin en çok vatanın sahibi olduğunu ispatlama çabalarına girerek yaşarlar. Nefret, öfke, kin, düşmanlık değerli politik bir mal haline gelir.

Oysa biz barbar değiliz. İlkel insanlar değiliz. Korku üstüne, birbirimizi suçlayarak bir toplum kuramayız. Irkçılığa, başkalarını küçük görmeye değil toplumsal bir mutabakata ihtiyacımız var. Devlet insanlarını sevmek, fikirlerine göre senden/benden diye ayırmak durumunda değildir. Ancak toprakları üzerinde yaşayan herkese eşit davranmak, her bireye aynı mesafeden bakmak, farklılıkları benimseyip, yaşatmaya çalışmak zorundadır. Devlet patron değil, hakemdir.

Macron’un dediği gibi, “Vatanseverlik milliyetçiliğin tam olarak zıttıdır.”

Önceki İçerikKırmızı et üretim istatistikleri açıklandı..
Sonraki İçerikÖztürk Yılmaz, tekrar CHP Grup Disiplin Kuruluna sevk edildi..
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz