Erdoğan: Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye’nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz

0

Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak üzere ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından düzenlenen etkinliğe katıldı.

Yıllardır ABD’de yaşayan Türklerin, bireysel gayretleri ve kurdukları sivil toplum örgütleriyle Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişmesine büyük katkı sunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin; Türkiye’nin ve Türkiye’nin savunduğu ilkelerin ABD kamuoyu tarafından duyulmasını sağladığını söyledi.

Özellikle 1915 olaylarında dair Ermeni yalanlarının yayılmasını engellemek için ABD’deki Türklerin takdire şayan çaba gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu gönüllü elçilerine teşekkürlerini dile getirdi. Türkiye’nin çoğu Avrupa ülkelerinde olmak üzere, dünyanın dört bir yanında 6 milyonu aşkın vatandaşının bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetten sanata, bilimden ticarete, spordan kültüre kadar hayatın her alanında varlık gösteren yurtdışındaki Türk vatandaşların, Türkiye’nin layıkıyla tanıtılmasına katkı sağladığını söyledi.

“Biz, hangi görüşe sahip olursa olsun, ihanet çukuruna düşmediği sürece, tüm vatandaşlarımızın başarılarından gurur duyuyoruz. Onları Türk Milleti’nin medarı iftiharları olarak görüyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla, dünyanın neresinde olursa olsun, Türk diasporasına sahip çıkarak desteklediklerini dile getirdi.

Bu durumun, ABD’yi yurt edinen diğer Müslümanlar için de geçerli olduğunu ve onları da Türk vatandaşlarından ayrı görmediklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’yi anlatırken 81 milyon vatandaşı ve 6,5 milyon diasporası yanında, Afrika’dan Asya’ya ve Amerika’ya kadar dünyanın dört bir yanında yüz milyonlarca kardeşe sahip bir ülke olduğumuzu söylüyoruz” dedi.

“TÜRKİYE’NİN BİR FİZİKİ COĞRAFYASI, BİR DE GÖNÜL COĞRAFYASI VARDIR”

Türkiye’nin bir fiziki coğrafyasının, bir de gönül coğrafyasının olduğunu söyleyerek, “Ülkemizin gönül sınırları, aslında fiziki sınırlarının çok ötesindedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte bunun için coğrafi bağımız bulunmasa da, Arakanlı kardeşlerimizin yaralarına merhem olmak için yollara düşüyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu yüzden, coğrafi mesafeye aldırmadan Somalililerin dertleriyle yakından ilgilendiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşte bunun için Türk Cumhuriyetlerindeki akrabalarımızla bağlarımızı güçlendirmenin mücadelesini veriyoruz. Dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur varsa, sıkıntısını sahipleniyor, sessiz yığınların sesi olmaya çalışıyoruz. Amerikalı Müslüman kardeşlerimiz de bizim sınırları aşan, mesafe, engel tanımayan gönül coğrafyamızın içindedir. Bu anlayışla gerek Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi gibi sivil toplum örgütleri vasıtasıyla, gerekse bireysel olarak sizlerle temaslarımızı gün geçtikçe daha da yoğunlaştırıyoruz.”

Amerikan Müslümanlarının Türkiye’ye yönelik muhabbet ve merakının giderek arttığına şahit olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin İslam dünyasıyla ilgili hususlarda gösterdiği kararlı duruşun, bu ilginin en önemli sebebi olduğunu söyledi.

“KAPIMIZA SIĞINAN HİÇBİR KARDEŞİMİZİ ELİ KANLI KATİLLERE TESLİM ETMEDİK”

Türkiye’nin, Suriye krizi ve Filistin meselesi başta olmak üzere, ümmetin yüreğini dağlayan her konuda gerçekten samimi bir gayret içinde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomik durumu bizden çok ileride olan ülkelerin sığınmacıları kabul etmemek için bir birini yediği bir dönemde, biz 3,5 milyonu aşkın Suriyeli mazluma sahip çıktık” ifadelerine yer verdi.

Türkiye’nin; kapısına sığınan hiçbir kardeşini eli kanlı katillere teslim etmediğini, Suriye halkını hak ve özgürlük mücadelesinde yalnız bırakmadığını, PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin işgalindeki 4 bin kilometrekarelik alanı huzura kavuşturduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitler vererek gerçekleştirdiği operasyonlar sayesinde, Türkiye’nin 260 bini aşkın Suriyelinin vatanlarına dönmesini sağladığını aktardı.

İdlip krizinde olduğu gibi diplomatik alanda yoğun çabalar yürüttüklerini ve bu gayretlerinin meyvesini almaya başladıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir dönem teröristlerin ellerini kollarını sallayarak dolaştığı bölgelerde, bugün Suriyeli çocuklar hiçbir korku duymadan okullarına gidiyor” şeklinde konuştu.

“SURİYE’NİN İÇİNDE GÜVENLİ BÖLGELERİ ARTIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şu açıklamaları yaptı: “İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye’nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz. Ülkemize yönelik terör tehdidi son bulana, Suriye’nin geleceğine kast eden çetelerin kökü kazınana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Aynı şekilde ilk kıblemiz Kudüs’ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz. İsrail ve Amerikan yönetimlerinin Kudüs’ün izzetini ve onurunu ayaklar altına alan tacizlerine karşı, mücadelemizi diplomaside en üst düzeyde vereceğiz.”

Son yıllarda yaşanan hadiselerin, Müslümanlar için bir ibret kaynağı ve uyanış vesilesi olması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanların dünya gündemini işgal eden meselelerde etkilerinin sınırlı olmasının temel sebebinin parçalanmışlıkları olduğu değerlendirmesinde bulundu.

“Açık söylüyorum; Filistin meselesinin onca yıldır çözüme kavuşturulamamasının sebebi, İsrail’in hukuk tanımazlığından daha çok Müslümanlardaki vahdet, yani birlik eksikliğidir” vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki zulmün 7 yıldır bitirilememesinin nedeninin de İslam dünyasına öncülük edecek devletlerin basiretsizliği olduğunu söyledi.

“SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜNÜ BAŞKALARINA BIRAKARAK, ASIL HATAYI BİZ YAPIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi sorunlarının çözümünü başkalarına bırakarak, asıl hatayı Müslümanların yaptığını kaydetti ve konuşmasına şöyle devam etti: “Müslümanlar olarak bizim mesuliyet üstlenmediğimiz meselelerde, diğer devletlerin yapıcı katkı sağlamalarını bekleyemeyiz. Hele medet umduklarımız bölgemizle ilgili hesapları olan ülkeler ise, bu durumda sorumluluk tamamen bizim omuzlarımızdadır. Yanlışı başkasında aramak, bize sadece zaman kaybettirecektir. Bu açıdan dertlerimizin devasını başka yerlerde değil, kendimizde, kendi içimizde aramalıyız. Başkalarını suçlamak yerine, önce kendi hatalarımızla yüzleşme erdem ve cesaretini gösterebilmeliyiz. Ancak bu şekilde hatalarımızdan ders çıkararak, tarihin tekerrür etmesine mani oluruz.”

Müslümanların kendi aralarında birlik, beraberlik ve vahdeti temin etmesi gerektiğinin, bunun yolunun ise Müslümanların birbirlerini Allah için sevmekten, birbirlerine Allah için tahammül etmekten geçtiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birbirimizi ancak eksiklerimizle birlikte seversek bu cendereden çıkabiliriz” diye konuştu.

Mezhebî ve etnik farklılıkların, çatışma veya üstünlük vesilesi değil, ümmetin renkliliğinin, zenginliğinin birer timsali olarak görülmesi gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer din mensuplarını dışlamadan, insanlığın ortak paydalarında buluşma yollarının aranması gerektiğini belirtti.

“SİYASİ ALANDA GÜÇLÜ OLMANIN YOLLARINI ARAYACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa siyasi alanda güçlü olmanın yollarını arayacağız. Siyaset mekanizması talep, beklenti ve kaygılarımızı karar alıcılara iletmemizin en hızlı yoludur. Bu alanı boş bırakan hiçbir grup, sayısı ne kadar çok olursa olsun, hedeflerine ulaşamaz” şeklinde konuştu.

Bu bakımdan Amerikalı Müslümanların son dönemde siyasete ve önümüzdeki seçimlere yönelik artan ilgisini memnuniyetle karşıladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin sonucunda pek çok Amerikalı Müslümanın temsil ve karar makamında görüleceğine inandığını söyledi ve “Türkiye olarak, bu konuda tecrübe paylaşımına hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyorum” dedi.

KUDÜS’Ü İSRAİL’İN İHTİRASLARINA KURBAN ETMEYECEĞİZ

TÜRKEN Vakfı’nın gala yemeğinede katılan Erdoğan, şunları söyledi: “Yüzyıllar boyunca barışın sembolü Kudüs, mahzun bir şekilde ayakta kalmanın mücadelesini veriyor. İsrail yönetiminin yol verdiği radikal Siyonistler, bu mukaddes şehrin tarihî dokusuna yönelik saldırılar düzenliyor. Müslümanların güçsüzlüğünden, aralarındaki vahdet eksikliğinden cesaret alan İsrail, ilk kıblemizin İslami karakterini silmeye çalışıyor. İşgale karşı direnen Filistinli sivilleri ise ‘terörist’ yaftası altında tüm dünyanın gözü önünde katlediyor. Sözüm ona demokrasi havariliği yapan pek çok ülke, Filistinli sivillerin vahşice öldürülmesi karşısında seslerini dahi çıkarmıyor. Kendileri söz konusu olduğunda tek bir taşlarının yerinden oynamasına, tek bir camlarının kırılmasına tahammül edemeyenler, Filistinlilerin başlarına yıkılan evlerini görmezden geliyor.”

Yakaladıkları her fırsatı Türkiye’yi eleştirmek için kullananların, İsrail’in işlediği cinayetler söz konusu olduğunda tüm hassasiyetlerini rafa kaldırdığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin DEAŞ’lı ve PKK’lı teröristlere karşı yürüttüğü meşru operasyonlarını eleştiri yağmuruna tutanlar, devlet terörü uygulayan rejimler ve yönetimler karşısında hiçbir adım atmıyor” değerlendirmesinde bulundu.

“SURİYE’DEKİ VAHŞET KARŞISINDA, BİRÇOK DEVLET KILINI DAHİ KIPIRDATMADI”

Benzer bir kayıtsızlığın sadece İsrail’de değil, yedi yıldır Suriye’de de görüldüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir milyon masum Suriyelinin hayatını kaybetmesine, 13 milyon Suriyelinin evlerini terk etmesine neden olan vahşet karşısında, üzülerek söylüyorum, birçok devlet kılını dahi kıpırdatmadı” dedi.

Kimyasal silahlarla yapılan saldırılara gösterilen tepkinin, her gün konvansiyonel silahlarla öldürülen binlerce sivilden, varil bombaları altında can veren çocuklardan esirgendiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Balistik füzeler hastanelerde, ekmek kuyruklarında, okullarda insanları acımasızca katlederken, istisnalar dışında bu vahşete sesini yükselten, tepki koyan olmuyor” şeklinde konuştu.

“ULUSLARARASI KURUMLAR SURİYE’DE DE SESSİZLİĞE GÖMÜLDÜ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Burada şu acı verici gerçeği üzülerek ifade etmek zorundayım. Günümüzde kimliğine bakmadan mazlumun hakkını koruyacak, yine kimliğine bakmadan zalimden hesap soracak ne bir kurum, ne bir mahkeme, ne de herhangi bir mekanizma vardır. Maalesef… Uluslararası güvenliği temin ile mükellef Birleşmiş Miletler Güvenlik Konseyi gibi kurumlar Bosna’da, Kosova’da, Ruanda’da, Yemen’de, Filistin’de, Arakan’da olduğu gibi Suriye’de de sessizliğe gömülmüştür.”

Srebrenitsa Katliamına engel olamayan bu kurumların, 20 yıl sonra Halep’teki sivil ölümlerini sadece uzaktan seyrettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet Türkiye’nin çabaları olmasaydı, İdlib’de de muhtemelen aynı felaket yaşanacaktı” dedi.

İslam inancında zulme rıza göstermenin de zulüm olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kanayan bir yarayı sarmak için gerektiğinde ölümü dahi göze alırız. Haksızlık karşısında elimizdeki tüm imkânları seferber etmekten çekinmeyiz. Nitekim Suriye, Arakan ve Filistin meselesinde bu doğrultuda ciddi mücadeledeler verdik.”

“İDLİB’DE YENİ KATLİAMLARIN ÖNÜNE GEÇTİK”

Türkiye’nin; bir taraftan kapısına sığınan Suriyeli kardeşlerine sahip çıkarken, diğer taraftan da savaşın son bulması için diplomatik kanalları devreye aldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Başından beri işte Rusya ve İran ile Astana’da başlattığımız süreç, Suriyeli kardeşlerimizin sıkıntılarının bir nebze olsun hafiflemesine vesile oldu. En son İdlib krizinde yaşandığı gibi Suriyeli sivilleri Esed rejiminin insafına terk etmedik. Tüm imkânlarımızı kullanarak yeni katliamların önüne geçtik. Bunun yanında 4 bin kilometrekarelik bir alanı DEAŞ’lı ve PKK’lı teröristlerden temizleyerek, Suriye halkının emniyet içinde yaşadığı güvenli bölgeler hâline getirdik.”

ABD ve İsrail yönetimlerinin, Kudüs’ün hukuki statüsüne yönelik attığı illegal adımlara karşı da çok kapsamlı bir diplomatik mücadele yürüttüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Kudüs kırmızıçizgimizdir’ diyerek başlattıkları bu mücadeleyi kardeş ve dost ülkelerin desteğiyle belli bir aşamaya getirdiklerini aktardı.

ABD ve İsrail yönetimlerinin tüm tehditlerine rağmen BM Genel Kurulu’nda kabul edilen kararların, uluslararası kamuoyunun konuyla ilgili hassasiyetini gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk kıblemiz Kudüs’ü işgalcilerin insafına terk etmemekte kararlıyız. Barış şehri, üç semavi dinin mukaddes şehri Kudüs’ü, İsrail’in ihtiraslarına kurban etmeyeceğiz. Kudüs’ün izzetini, Harem-i Şerif’in onurunu, bu aziz şehrin tarihî karakterini korumaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Konuşmasında, ABD’de eğitim gören gençlere de seslenerek, “Sizler, sadece ailenizin ve bizim değil, dünyanın farklı köşelerinde adalet bekleyen milyonlarca insanın da umudusunuz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere; derslerine iyi çalışmalarını, kendilerine sunulan imkânların kıymetini bilmelerini ve sosyal yönlerini geliştirmenin yollarını aramalarını tavsiye etti.

Gençlere, bugün atılan adımların ve kurdukları dostlukların, çok uzun yıllar sonra meyve vereceğini unutmadan sabırla yürümelerini salık veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinden; tahsillerini tamamladıktan sonra, çok daha donanımlı bir şekilde ülkelerine dönerek, Türkiye’nin kalkınma hamlesine omuz vermelerini beklediğini söyledi.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz