Erdoğan: Suriye krizi tarihe kara bir leke olarak kazındı..

1

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa’nın Harran ilçesindeki ‘Kardeşlik Sofrası İftarı’nda vatandaşlarla bir araya geldi. Türkiye olarak şu ana kadar Suriye’den hicret edenlere yaklaşık 30 milyar dolar harcama yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

“2 milyon Suriyeli kardeşimizi burada ağırlıyoruz. Batı 100 kişinin, 500 kişinin, bin kişinin, 5 bin, 10 bin kişinin hesabını yaparken, biz 2 milyon insanı, muhaciri burada ağırladık. Verdikleri sözleri de hiçbir zaman tutmadılar. Şunu diyebilirsiniz ‘gerçekten bir şey vermediler mi?’ Bütün bu süre içerisinde 2016’nın Temmuz’una kadar 3 milyar dolar vereceklerdi. Ondan sonra yılsonuna kadar bir 3 milyar dolar daha vereceklerdi. Toplam verdikleri 725 milyon dolardır. Onlardan destek gelse de gelmese de Türkiye, kardeşlerine gereken ilgiyi, desteği vermeye devam edecektir. Çünkü biz şuna inanıyoruz; veren el alan elden hayırlıdır.

Hamdolsun bugüne kadar ciddi hiçbir sorunla sıkıntıyla karşılaşmadığımız gibi tam tersine göz yaşartıcı dayanışma ve fedakârlık örnekleri yaşandı, yaşanıyor. Sizler duygularını yitirmiş, kalbi nasırlaşmış bir dünyanın vicdanı oldunuz. Sizler mazlumlarla dayanışmanızda herkese, tüm dünyaya örnek oldunuz. Sizler günümüzün Ensarları olarak paylaşmak nedir, kardeşlik nedir, komşuluk hakkı neyi gerektirir dünya âlem herkese gösterdiniz. Böyle bir aziz milletin mensubu olmaktan, evladı olmaktan, böyle vefakâr bir şehirle yol yürümekten şeref duyuyorum. Rabb’im birliğimizi, beraberliğimizi, uhuvvetimizi güçlendirsin diye dua ediyorum.

Suriye krizi tarihe kara bir leke olarak kazındı. On yıllardır diğer ülkelere hukuk ve demokrasi dersi veren Batılı devletler Suriye halkının demokrasi, hak, özgürlük taleplerine sırtlarını döndüler. Kendi vatandaşları için en temel hak olan demokrasiyi Suriyeli kardeşlerimize lüks gördüler. Uluslararası toplum Suriye’de bir milyon insanın terör örgütleri ve kendi halkına zulüm uygulayan bir devletle onları destekleyenler tarafından katledilmesine seyirci kaldı. Bu süreçte Suriye’de yıkılan şehirlerin enkazı altında masum bedenlerle beraber insanlığın itibarı da kalmıştır. Suriye’nin asıl kaybedeni bunca Müslümanın alçakça katledilmesine yeterli tepkiyi veremeyen İslam dünyası olmuştur. Batı’nın bir damla petrolü bir insanın canından daha değerli gören çarpık anlayışına alet olmak hiçbir Müslüman’a yakışmaz.

Bölgemizdeki istikrarsızlıktan nemalananlar, bizim her platformda hakkı ve adaleti dillendirmemizden rahatsız oluyorlar. Ülkemize karşı yürütülen karalama ve iftira kampanyalarının sebebi işte budur. DEAŞ terörüne karşı en büyük mücadeleyi veren, bu örgüte en büyük kaybı yaşatan Türkiye’yi teröre destek vermekle itham etmelerinin nedeni, Suriye’deki oyunu bozuyor olmamızdır. Sadece bu iftiralarla kalmadılar. Suriye’deki ateşi ülkemize taşımaya da kalktılar. Reyhanlı olayı, DEAŞ’ın intihar saldırıları, PKK’nın eylemleri, FETÖ ihanet şebekesinin darbe girişimi, Suriyeli misafirlerimizle vatandaşlarımızı karşı karşıya getirme teşebbüsleri hep bu planın parçalarıdır. Türkmenlere yardım götüren MİT tırlarımızın durdurulması da yine aynı kirli planın eseridir. Türkiye’ye yönelik bu aşağılık senaryoda figüranlık yapanlar şimdi hukuk önünde hesap veriyor.

Bölgede 2 bin kilometrekarenin üzerinde bir alanı teröristlerden temizleyerek Suriyeli kardeşlerimize emniyet içinde yaşayabilecekleri güvenli bölgeler kurduk, Cerablus’ta, El-Rai’de, Dabık’ta, Bab’da bu imkânı hazırladık. Bu sayede 100 binden fazla Suriyeli muhacir kardeşimiz evlerine, yurtlarına, yıllardır hasretini çektikleri anavatanlarına döndüler, bu sayı her geçen gün daha da artıyor. İnşallah bundan sonra da Suriye’ye barış ve huzur gelmesi için, ülkenin toprak bütünlüğünün muhafazası için çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz.

Sizleri tebrik ediyorum. Ama işimiz bitmedi, daha yapacağımız çok şey var. Akçakale’de söyledim, şimdi Harran’dan da sesleniyorum, Suriye’de şu anda devam eden bu olumsuz gelişmelerin yarın-bir gün eğer sınırlarımıza bir tehdit oluşturması, böyle bir vakayla karşı karşıya kalırsak bütün dünya şunu bilsin, bizler Fırat Kalkanı’nda ne yaptıysak aynını orada yapacağız, bunu herkes bilsin. Ne yazık ki stratejik ortaklarımız terör örgütleriyle beraber hareket ediyorlar. Biz kendilerine dedik ki, ‘Gelin, DEAŞ terör örgütüne karşı bu işi beraber yapalım. 9 koalisyon ülkesiyle beraber biz DEAŞ denilen bu terör örgütün halledemez miyiz?’ Bu PYD, YPG, bunlar terör örgütüdür. Ne yazık ki burada ısrarcı oldular. Biz de kendilerine şunu söyledik: Yarın-bir gün ülkemiz için ufak bir tehdit oluşturmaları hâlinde biz kimseyle bunu danışmaz, gereğini yaparız.

Gaziantep’te 53 kardeşimizi şehit ettiler, artık sabredemeyiz dedik ve Cerablus’a girdik, arkadan Rai’ye girdik, arkadan Dabık’a girdik, arkadan El-Bab’a girdik, şu anda 2 bin kilometre kareyi aşkın bir alan kontrolümüzde. Şimdi oraya da gerçek sahipleri döndüler, dönüyorlar. Gelin dedik Münbiç’te de bunu yapalım, oyalama yapıyorlar. Rakka’da beraber yapalım dedik, terör örgütü YPG’yle hareket etmeye karar verdiler, siz bilirsiniz dedik, şimdi yürüyorlar, bakalım ne yapacaklar.”

1 Yorum

  1. Batılı devletler Suriye halkının demokrasi, hak, özgürlük taleplerine sırtlarını döndüler. Kendi vatandaşları için en temel hak olan demokrasiyi Suriyeli kardeşlerimize lüks gördüler. Uluslararası toplum Suriye’de bir milyon insanın terör örgütleri ve kendi halkına zulüm uygulayan bir devletle onları destekleyenler tarafından katledilmesine seyirci kaldı.
    Böyle buyurmuş Reis el Hak doğru söylemiş. Amma bu alandaki yol arkadaşladımız kimdi? Ne için yola çıkılmıştı?
    Bu cümleden kurulan/kurdurulan Suriyenin Dostları nerede? Yada Suriyede birlikte hareket ettiğimiz Suudi Arabistan Mısır BAE Katar da demoknasi ve özgürlük varmıydı?
    …..
    Sanırım haklı talebler doğru zamanda doğru kişilerle istenilince alınabilir. Haklı olabiliriz amma doğru kişilerle doğru bir talebde bulunamadığımız doğru kişilerle yol yürümedğimiz içindir. ABD nin riskli siyasetleri, Suudilerin ayak oyunları BAE nin darbe siyasetleri Katarın paraları bizi kendimize getirirmi acaba? Şimdilerde yapılan bölge ülkeleriyle koordineli siyaset altı yıl önce yapılamazmıydı? Elbette ki yapılabilinirdi. Öyleyse Şimdilerde İranı suçlamanın bir anlamı varmı? Rusya ile İranla yapılan ve sonuç alınan çalışmanın sonuçları bizi kendimize getirmeli. Başkasını suçlamak günahımızı azaltmaz

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz