HDP Eş Genel Başkanı Kemalbay: KHK ile Türkiye, sivillerin birbirini öldürdüğü kaotik bir ortama sürükleniyor

0

HDP, kamuoyunun tepkisini çeken 695 ve 696 sayılı KHK’lerin yayımlanmasının ardından il eşbaşkanlarını olağanüstü toplantıya çağırdı. HDP Genel Merkezinde yapılan toplantıya verilen arada konuşan HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, şunları söyledi:

“695 ve 696 sayılı KHK’ler Türkiye’de uzun süredir devam eden sivil darbe sürecinin daha da ağırlaşacağının işaretiydi. KHK ile Türkiye, sivillerin birbirini öldürdüğü kaotik bir ortama sürükleniyor. Hukukun, demokratik ilkelerin ortadan kaldırıldığı, halklarımızı birbirine karşı konumlandıran, vicdan dışı, demokrasi dışı bir karardır bu. Bu, toplumu şimdiden etkilemeye başladı. Sendikalar, STK’ler, bireyler; herkes bu akıl dışı ve Türkiye’yi karanlığa sürükleyecek olan kutuplaştırıcı KHK’nin kabul edilemez olduğunu söylüyor.

Hükümetten de bu konuda çelişkili açıklamalar geliyor Birisi, ‘terörist olmayan korkmasın’ diyor, bir başkası, ‘düzenleme 15 Temmuz’da yaşanan olaylarla ilgili’ diyor. Bu KHK maddesini bir kez daha okuyarak ne dediğini ortaya koyalım: Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 17/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Burada zaten açık bir şekilde ne dendiği anlaşılıyor. Bundan sonra hiç kimsenin can güvenliğinin olmayacağını, toplumsal taleplerin ne şekilde karşılık bulacağını da hükümet ifade etmiş oldu. 12 Eylül’le askeri darbe sürecinin büyüttüğü siyasal İslamcı iktidarın kendisini büyüten darbe sürecinin mirasının devralındığını net bir şekilde görüyoruz. Erdoğan, Kenan Evren’in mirasını aldı. Devlet Bahçeli de kendisini dönemin aktörlerinden Bülent Ulusu’ya benzetiyor olmalı. Bu basiretsiz bir durumdur. Türkiye toplumu, halkları, demokrasi güçleri, vicdanlı, ahlaklı, demokrasiden yana olan herkesin karşı çıkması gerekiyor.

Hitler faşizminde buna benzer örnekleri bulunuyor. Türkiye tarihinde de böyle karanlık noktalar var. Zilan katliamında da benzer bir kararname var. Zilan’da halkı katledenler de cezasız kalmıştı. Bu yeni Maraşlar, Çorumlar demektir. Buna kimsenin hakkı yoktur. Kimsenin Türkiye’yi uçuruma sürüklemeye hakkı yoktur!

Bu KHK’ler, Türkiye’nin demokratikleşme hedefiyle, Cumhuriyetin demokratikleştirilmesinden yana olanlarla; tekçi politikalar, faşist yönelimler arasındaki bir mücadeledir. Demokrasiden yana olan herkesin bir arada durması elzemdir. OHAL’i ortadan kaldıracak ve bütün olarak KHK’leri hükümsüz kılacak bir mücadeleyi yükseltmemiz gerekir.

AKP-Erdoğan rejimi KHK’leri olağanlaştırmaya ve kalıcılaştırmaya çalışıyor. Gemlik’teki zeytinliklerden taşerona kadar tüm işleri KHK ile yapıyor. Taşeron yasasını KHK ile çıkarmayı gerektirecek ne var? Zaten Meclis’te çoğunlukları var. Taşeron yasasını KHK ile çıkartmanın altında yatan, rejimi bir OHAL rejimi olarak sürdürme kararlılığının işaretidir. Bu yönetme şeklini güzelleştirmek istiyorlar. Öte taraftan, taşeron konusunda da dağ fare doğurdu. Bugüne kadar taşeronların diğer işçilerle eşit çalışacakları yönündeki açıklamalarının hiçbiri gerçekleşmedi. Tam aksi ayrımcılık getirildi. On binlerce işçi düzenlemenin dışında kaldı.

Biz bugün işsizliği, enflasyonu, iktidar partisinin vergi cennetlerindeki ekonomik ilişkilerini konuşmalıydık. Ama ne yazık ki OHAL yasalarını konuşuyoruz. Derhal OHAL kaldırılmalı. OHAL kararnameleri de hükümsüzdür. Bu kararnameler Meclisten de geçmelidir ama Meclisin kapısına kilit vurulmuştur. OHAL’in de 15 Temmuz darbe girişimiyle hiçbir alakası kalmamıştır.

Tecrit ve cezaevlerinde uygulanması düşünülen tek tip politikası da bu KHK ile ilan edildi. Tek tip kıyafetin katliam demek olduğu, buna karşı da direniş demek olduğu ortadadır. Pek çok insanın mağdur olacağını görmek gerekiyor. Siyasi tutsaklar zaten tek tip kıyafetleri asla giymeyeceklerini ilan etiler. Bugün bütün cezaevleri hukuksuz bir şekilde tutuklanan akademisyenlerle, gazetecilerle siyasilerle doludur. Ahmet Şık’ın savunma hakkının elinden alınışını hepimiz gördük. Böyle bir tabloda tek tip dayatması toplumu kutuplaştırma çabasının bir parçasıdır.

Görüyoruz ki AKP-Erdoğan rejiminin ütopyası Guantanamo’ymuş. Oradaki insanlık dışı tablonun Erdoğan’ın hayallerini süslediğini görüyoruz. Buna karşın zindanlar nasıl tek tipi parçalayacaksa biz de toplumun tüm kesimleriyle beraber tek tipe karşı mücadelemizi yükselteceğiz. Bu saldırıların hedefi toplumunu barıştan uzaklaştırmaktır. O yüzdendir ki Sayın Öcalan’a yönelik tecrit de sürdürülmektedir. Tecridin kaldırılması gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz.

Siyasal İslam çizgisi 12 Eylül faşizmi le buluştu. Demokrasiyi isteyenler de buluşmalıdır. Bu tarihsel bir görevdir. Saldırılar toplumun tüm kesimlerinedir. Bir örneği de bugün yaşandı; Posko Assan işçileri sendikalı oldukları için işten çıkarılmışlardı ve Ankara’ya bir yürüyüş yapmak istediler. Ancak işçiler saldırıya uğradı, gözaltına alındılar. Bu tablo bize neden OHAL süreci yaşadığımızı gösteriyor. AKP-Saray rejimi halka karşı suç işliyor. Bu yönetim meşru değil. Bir an önce bizim demokratik normlara dönmemiz, Cumhuriyetin demokratikleşmesi için açılım yaşamamız gerekiyor.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz