HDP Sözcüsü Oluç: İdlib Türkiye toprağı değil Suriye toprağı.. İktidarın Suriye politikalarının çöktüğünün kanıtı

0

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin MYK toplantısına verilen arada konuştu. Bugün 6-7 Eylül olaylarının yıldönümü olduğunu hatırlatan Oluç, şunları söyledi:

“Özellikle Rum, Ermeni ve Yahudi yurttaşlarımıza 63 yıl önce yapılan saldırının yıldönümü. Bir kez daha o dönemde katledilenleri anıyoruz. Bir kez daha Rum, Ermeni ve Yahudi yurttaşlarımızın evlerine, iş yerlerine, inanç merkezlerine yapılan saldırıları, talanı, yağmayı, kadınlara tecavüzleri lanetliyoruz. 6-7 Eylül, 63 yıl önce derin devletin bir operasyonu olarak organize edildi ve toplumsal linç kültürünün geliştirildiği önemli olaylardan birisidir. Türkiye tarihine kara harflerle yazılmıştır bu saldırı ve katliam. Hayatını yitirenleri tekrar anıyor, yaşanan ağır saldırıları lanetliyoruz.

Almanya Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret ediyor. Elbette önemli bir ziyaret. Almanya Hükümeti’ne hatırlatmak isteriz ki, Avrupa ile ilişkilerin çıpası bizler açısından, insan hakları, demokratik haklar ve hukukun üstünlüğüdür. Bunları dikkate almayan bir anlayış doğru değildir. Böyle bir tutum ne Avrupa değerlerine uygundur, ne de Avrupa’da uzun yıllar sürdürülmüş olan demokrasi mücadelesi tarihine uygundur. Bugün Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Türkiye ekonomisinin sağlıklı gelişmesinin Almanya’nın çıkarına olduğunu söyledi. Elbette Türkiye ekonomisinin sağlıklı gelişmesi Türkiye halklarının ve toplumunun da çıkarınadır. Ama demokratik hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü yok sayılırsa ekonomi de krize girer. Almanya Dışişleri Bakanı’na ve hükümetine bir kez daha insan hakları, demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve uluslararası demokratik sözleşmeleri hatırlatmakta fayda görüyoruz.

Bugün Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ilginç bir cümle ile İdlib’deki durumu özetledi. ‘Suriye rejiminin amacı İdlib’i ele geçirmektir’ dedi. İdlib Türkiye toprağı değil, Suriye toprağı. Suriye kendi toprağını ele geçirmeye çalışıyor gibi tuhaf bir yaklaşım var. Tuhaflık, Suriyeli olmayan askeri güçlerin orada bulunmasıdır. Türkiye’nin askeri güçlerinin orada bulunmasıdır. Suriye’nin kendi topraklarındaki bir kent için adım atmasını meşru görmemek yakın tarihi çarpık bir şekilde anlamaktır. Çavuşoğlu’nun kurduğu bu cümle bile iktidarın Suriye politikalarının çöktüğünün kanıtıdır. Sadece iktidarın politikaları çökmedi, Selefi çizginin Ortadoğu’da barışı ve demokrasiyi değil kanı ve savaşı körüklediği, iflas etmiş bir anlayış olduğu ortaya çıktı. AKP iktidarının da 8 yıldır sürdürmekte olduğu yanlış politikayı gözden geçirmesi şarttır.

İdlib bugün silahlı çetelerin sığındığı son bir kaledir. İdlib’deki durum Türkiye için de çok büyük riskler taşımaktadır. Kafa kesenlerin, kadınlara tecavüz edenlerin sığındığı bir kaledir. Bugün Türkiye toplumu şunu sormaktadır: İdlib’e sığınan bu silahlı çeteler Türkiye’ye nasıl gelecek? Nerede kalacaklar? Türkiye toplumuna yönelik nasıl girişimlerde bulunacaklar? Dolayısıyla Türkiye açısından büyük bir risk vardır ortada.

Artık Suriye’de uzun yıllar süren savaşın sonuna gelinmelidir. Suriye’de tüm farklı inançlar, kültürler ve kimliklerşn bir masada oturarak demokratik bir Suriye’nin inşasını ve barışın oluşmasını konuşmanın zamanıdır. Bu konuda hızla adımlar atılmalıdır. Biz bir kez daha HDP olarak ifade edelim ki, Suriye’de siyasal çözümden yanayız ve demokratik bir rejimin inşası için barış masasına oturulması gerektiğinin altını özenle çiziyoruz. Suriye’de barış zamanıdır. Bunun dışındaki tüm çabalar meşruiyetini artık kaybetmiştir. Bu şekilde davranmamak hem Suriye’nin hem bölge ülkelerinin hem de Türkiye’nin büyük tehlikelerle karşı karşıya kalması demektir. AKP iktidarının Suriye politikası, savaş politikası olmuştur. Silahlı çeteleri besleme, maddi ve manevi destek sunma politikası olmuştur. Bu politika fiyasko ile sonuçlanmıştır. Uyarıyoruz: Asla savaşı büyütecek yeni hamlelere yol açacak bir çaba içinde olmayın. Türkiye’nin rolü komşularıyla barışçıl bir ilişki geliştirmek olmalıdır. “Bir koyup üç alacağız” mantığına sahip olmak veya bunu devam ettirmek değildir. Türkiye’yi krize sürüklediğiniz gayrımeşru dış politikanızdan vazgeçin.

Yerel yönetim seçimlerine ilişkin çalışmalarımızı başlattık. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da bir toplantı düzenledik. Hazırlıklarımız sürüyor. Siyasi iktidar ve ittifakı olan parti, yaşanan ekonomik krizden dolayı seçimleri öne çekmek ya da ileri itmek gibi heveslerinden vazgeçmelidir. Seçimler zamanında yapılmalıdır. Bizim tutumumuz da bu olacaktır. CHP’ye özellikle sesleniyoruz; siyasi iktidarı düştüğü krizden kurtaracak bir yardımda bulunmayın. Seçim tarihini değiştirmek yönündeki tüm çabalar iktidarın kendisini ekonomik krizden kurtarmak için attığı adımlardır.

Yerel seçim hazırlıklarımız birkaç eksende sürüyor. Bir taraftan işin fikri yanını zenginleştirmek için çalışmalarımız sürüyor. Yerel demokrasiyi, yerinden yönetimi esas alan bir belediyecilik anlayışındayız. Eksikliklerimizin giderilmesi konusundaki çalışmalarımız sürüyor. Özellikle Kürt illerinde kayyum atanmış olan tüm belediyeleri ve daha önce kazandığımız 102 belediyeyi tekrar kazanmaktır hedefimiz. Kürt illerinde bu sayının üzerinde bir sayıda belediye kazanmak da hedeflerimiz arasındadır. Türkiye’nin diğer bölgelerinde, Akdeniz’de, Ege, Marmara, Trakya, İç Anadolu ve Karadeniz’de, metropollerde ve büyük ilçelerde AKP-MHP Koalisyonu’nu geriletecek her türlü sonuç, arayış ve ittifakın meşru ve demokratik olduğunu düşünüyoruz. Toplumun beklentilerinin farkındayız. En geniş demokrasi güçleri ile ilkeli ittifaktan yanayız.

İttifakları sadece siyasi partiler arasında düşünmek yeterli değildir. Bizim için ittifak aynı zamanda STK’lar, sendikalar, yurttaş girişimleri, meslek birlikleri, kadın ve çevre hareketleri, inanç örgütleri ve gençlik hareketleriyle, yöre dernekleriyle ittifaktır. Adına ne derseniz deyin, kent meclisi, kent konseyi, halk meclisi deyin; bizim yerel yönetim anlayışımız bu tür kurumsal yapıların, STK’ların içinde yer alacakları meclisler aracılığıyla yerel demokrasinin geliştirilmesi doğrultusundadır. Biz bu tür kurumlar aracılığıyla yerel demokrasinin geliştirilebileceğini düşünüyoruz.

Yerel yönetimlere böyle bakan anlayışımız nedeniyle ittifak politikalarımızı da mümkün olduğu kadar geniş ele almak gerektiğini düşünüyoruz. Esas hedefimiz iktidarın geriletileceği adımların atılmasını sağlamaktır. Yerel demokrasiyi büyütecek, yerel yönetimleri güçlendirecek her türlü teklifle birlikte hareket edeceğiz. Adaylarımızın olduğu yerlerde kendi adaylarımızla, olmadığı yerlerde demokrasi güçlerinin adaylarıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Bugün tüm iktidarı tek kişide toplayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bunun yerel yönetimlerde de karşılığı var. Son Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yerellerde de mali ve idari vesayeti artıracak bir adım atılmıştır. Belediyeleri de Saray’dan yönetmeyi sağlayacak bir adımdır bu. Bizim anlayışımız ise en azından Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki maddelerin geçerli olduğu adımların atılması doğrultusundadır. Bunu hedefleyen her güçbirliği demokratik ve meşrudur.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz