Kılıçdaroğlu: Bir hükümet bu tür soytarılara ses çıkarmıyorsa o soytarılığın bir parçası olur

0

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. Kadir Mısıroğlu ile ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın’ı sert sözlerle eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Kadir Mısıroğlu diye bir soytarı var. Bu öyle bir soytarı ki keşke Yunan galip gelseydi diyor. Bu soytarıya önce sarayın kapısını açtılar başköşeye oturttular. Yetmedi, hastalandı sözde, Erdoğan onu ziyarete gitti. Arkasından Meclis Başkanı da ziyarete gitti. Çok açık soruyorum; Sevgili Recep Bey sen Kadir Mısıroğlu’nun görüşlerini paylaşıyor musun?

O, milli kurtuluş savaşına ve vatana ihanet etti. Sen de bu ihanetin bir paçası mısın? Bu tür soytarıların dışarıda tutulması lazım. Bir cumhurbaşkanı gidip bu soytarılarla muhatap oluyorsa o da vatana ihanetin bir parçasıdır. Bir soytarı daha var. Bu da akademisyen. İlahiyatçı aynı zamanda. Abdullah Akın. Çanakkale Üniversitesi’nde görev yapıyor. Diyor ki ‘Çanakkale ve Bursa’da genelev olarak kullanılan camiler vardı’ diyor.

Bu soytarıya da acaba Recep Bey ve Meclis Başkanı gidecek mi? Güzel söyledin diyecek mi? İnsanların ibadet ettiği bir yerlere herkesin saygı göstermesi lazım. Barış isteyen akademisyenleri kapının önüne koyacaksın; bu tür soytarılara ise ses çıkarmayacaksın. Bir hükümet bu tür soytarılara ses çıkarmıyorsa o soytarılığın bir parçası olur.

Buradan 35 işçinin de haklarının teslim edilmesini istiyorum. Onlar alın teri döktükçe evlerine helal ekmek götürecekler. Herkes iş başı yapsın. Herkesin aşı ve işi olsun.

Ömer Gergerlioğlu, bir dönem Mazlum-Der Başkanlığı yaptı, doktorluk yaptı. İnsan haklarını savunduğu için güçlü ve önemli bir aktördü. Şiddeti övme suçundan 2.5 yıl hapse mahkum oldu. Ömer Gergerlioğlu bu ceza ile karşı karşıya olduğunda şu açıklamayı yapıyor. ‘Umudumu yitirmeyeceğim, mücadeleme devam edeceğim.’ Asla zulmün karşısında boyun eğmeyeceğiz.

Öğretmenleri baş tacı yapmamız gerekirken onların pres makinalarında ölmesini kabul edemiyorum. Bakan diyor ki 109 bin öğretmen açığı var. Niye almıyorsunuz bunları? 2018’in ocak ayında iş kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı 141. İmam kardeşlerimin tamamına söz veriyorum. Siz görevinizi yaptığınız sürece biz size her türlü desteği vereceğiz.

Şeker fabrikaları açıldığında duygu ve heyecanı görmüştüm. Bizim de memleketimizde şeker yapılabiliyor deniliyordu. Cumhuriyetin bütün kazanımlarını halkın vergileri ile kurulan fabrikaları sata sata bitiremediler. Biz niye karşı çıkıyoruz? Tarihimize sahip çıkmak için. Türkiye, şeker ithal eden bir ülkeden bugün şeker ihraç eden bir ülkeye gelmiştir. Her fabrika cumhuriyetin kalesidir. Sahip çıkmak hepimizin görevidir.Bugün şeker sektörü yaklaşık 3 milyar dolarlık bir katma değer yaratıyor.

Nişasta bazlı şeker obeziteye yol açar. Batsın sizin milliliğiniz, yerliliğiniz. Bu yolu nasıl açtılar. Önce Cargill’in kurulmasına imkan sağladılar, bütün hukuksal zemini zorlayarak. Sonra şeker kurumu tümüyle kapatıldı. Fabrikaların gerçek sahibi halk ama Man Adası’nda vergi ödememek için şirket kuranlar sahibi değil. Şeker fabrikalarını her ortamda destekleyeceğiz. Satılmaması için de elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz.

Buradan şeker fabrikalarında çalışan işçilere de seslenmek isterim. Sizin hakkınızı hukukunuzu savunan biziz. Sizin güzel bir sloganınız var. Susma sustukça sıra sana gelecek. Şimdi sıra şeker fabrikalarına geldi. Biz sonuna kadar sizi destekleyeceğiz. O fabrikalar kolay kurulmadı. Biz şeker fabrikalarında çalışan işçilere kadro diye mücadele ederken onlar yok etmek istiyorlar. Bizim mücadelemiz hak mücadelesidir.

Size yargı bağımsızlığı konusunda bir belge, daha doğrusu bir broşür; bunu Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Terör Soruşturmaları Bilgi Kitapçığı olarak savcıların ve hâkimlerin eğitiminde dağıtılmış.

Değerli arkadaşlar, anayasaya göre yargı bağımsız, hiç kimse yargıya emir ve talimat veremez. Bu eğitim kitapçığı, altıncı sayfası altıncı madde şöyle diyor. “Hâkim ve savcıların kişisel suçlarına ilişkin hususlar” başlığı altında hâkim ve savcılardaki delillerin nasıl yorumlanacağı belirtilmiş ve maddenin son cümlesinde şöyle diyor: “Tahliye konusunda Hâkimler Savcılar Kuruluyla mutlaka istişarede bulunulduktan sonra irade oluşturulacaktır.” Yani hâkime savcıya diyor ki, sen kişisel suçlar dolayısıyla bir şey olursa, son kararı vermeden önce benimle bir görüşeceksin. Ondan sonra iradeni oluşturacaksın diyor ve bu hâkimlere ve savcılara söyleniyor. Kim? Adalet Bakanlığı söylüyor. Bu ülkede yargı yok, adalet yok, hak yok ve hukuk yok. Dolayısıyla bizim mücadelemizin kutsal bir mücadele olduğunu artık herkesin bilmesi lazım.

Yetiyor mu? Hayır. Bakın değerli arkadaşlar, bu da çok enteresan. Kitapçığın 10’ncu sayfasında birinci madde: “Belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında FETÖ terör örgütüne imar, ihale, arazi ya da bina tahsisi gibi iş ve işlemlerle, yapılan kolaylık ya da terör örgütüne yakınlığı bilinen şirket ve kişilere sağlanan menfaatlerde, soruşturmaların 17-25 Aralık 2013 tarihinin ancak soruşturma konusuyla açıkça bağlantısının anlaşılması halinde ilişkilendirilmeli.” Yani diyor ki bürokratik lafları bırakırsak; FETÖ’yle ilgili soruşturmalarda 17-25’i esas alacaksın. Ondan öncekini görmeyeceksin, ondan sonra soruşturma açabilirsin diyor. Ben diyordum ya bunlar terör örgütüyle birlikte çalışıyorlardı, aynı menzile yürüyorlardı ve bunlar FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklık yapanlardır. Bu açık ve net yargıya müdahaledir.

Şimdi ben merak ediyorum, Hâkimler Savcılar Kurulunda görev yapan arkadaşlar hangi davalar için size soruluyor, hangi davalar için sizden görüş alınıyor ve o hâkime siz nasıl sen hâkimsin diyebiliyorsunuz? Bana sormadan iradeyi oluşturmayacaksın diyor.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz