Liderlerden demokrasi ve hukuk vurgusu.. Türkiye, 1’den büyüktür

0

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilmesinin ardından Saraçhane’de “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi yapıldı.

“Biliyorum çok öfkelisiniz. Hepimiz çok öfkeliyiz.  Olanları kabul etmiyorum.  Bu haksızlığı, bu hukuksuzluğu reddediyorum. Ekrem İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum.” diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, şunları söyledi:

“Daha birkaç ay evvel Canan Hanım’a yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. Demirtaş’a yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. İktidarın seçimi kaybettiği belediyelere atadığı kayyumlarla rövanş almasını reddediyorum. Onun için buradayım. İsyanımızı, feryadımızı, tüm İstanbul, tüm Türkiye duysun diye buradayım.

Farklı fikirlerden, farklı kimliklerden, dünyadan korkmayan bir Türkiye istiyoruz. Biz özgürce konuşan, cesur, zengin bir Türkiye istiyoruz.  Endişeye mahal yok! Biz buradayız. Biz halkın yanındayız, hakkın yanındayız.

Nedir bu çektiğimiz? Devlet gücünü eline geçiren, başlıyor aşağıdakileri ezmeye. Başlıyor rakibini, sevmediklerini ezmeye. Başlıyor zulmetmeye. Üste çıkan alttakini eziyor. Üste çıkan başlıyor zorbalığa. Daha dünün ezileni Sayın Erdoğan, üste çıkınca başkalarını ezmeye başlıyor. Zulmetmeye başlıyor. Sandık günü cevabımızı vereceğiz hep beraber. Sayılı gün çabuk geçer. İşte biz, bu ülkede nöbetleşe zorbalığa karşıyız.

Bu millet, 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’da silahla, topla, tüfekle demokrasiye kast edenleri tarihin tozlu sayfalarına gömmüş bir millettir. Bu millet Nazım Hikmetlere, Ahmet Kayalara, Necip Fazıllara, Halide Ediblere zulmedenleri, tarihin tozlu sayfalarına gömen bir millettir. İnanın bu millet, yargı oyunlarıyla kendi iradesini görmezden gelenlere de en iyi cevabı ilk sandıkta verecektir.  Bu millet zulmedenlere gerekli cevabı verecektir.  Hem de çok yakında verecektir.

Biz, herkes için adalet demek için buradayız. Biz, herkes için özgürlük demek için buradayız. Türk, Kürt hiç fark etmez. Sünni, Alevi hiç fark etmez. Yaşam tarzı fark etmez. İnansın, inanmasın fark etmez. Biz hep beraber Türkiye’yiz. Bütün Türkiye için özgürlük ve adalet diyoruz. Onun için bugün buradayız.

Yıl 2002. Şu andaki iktidar, ‘3Y ile mücadele edeceğim’ diye başa gelmedi mi? 3Y neydi? Yolsuzlukla, yasaklarla, yoksullukla mücadele. Döndü dolaştı 3Y milletin başına çöktü. Yolsuzluk var mı? Yoksulluk var mı? Yasaklar var mı? İşte Ekrem İmamoğlu kardeşimizi yasaklamaya çalışan bir zihniyet bu. Çok yazık. Yıllar sonra kendi iddiasını, kendi mücadelesini unutan ve aynı zorlukları başkalarına yaşatan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Devlet gücünü kullanan, devlet gücüne sahip olan süreyle ve hukukla sınırlı olmalıdır. Üç dönem kuralı vardı. 2015’te doldu üç dönem. Uçaktan gelirken ne demiş? Hani ‘Son defa aday olayım’ falan diyordu ya. ‘Yok, daha bırakmayacağım diyor. ‘Partiyi falan bırakmam’ diyor. Yetmiyor. Şu andaki iktidar partisinin kuruluş akitnamesinde vardır: 2015’te üç dönemi doldu. Ne zaman ki devlet gücünü kullanan süreyle sınırlanmaz, hukuku tanımaz, o andan itibaren güç yozlaşması, güç zehirlenmesi olur. Mutlak güç mutlaka yozlaştırır.

Bu meydan yarına nasıl bir ülke bırakacağımıza karar verecek olan meydandır. Korku mu, umut mu? Kararı bu meydan verecek. Depresyon mu, mutluluk mu? Açlık mı, zenginlik mi? Çatışma mı, barış mı? Baskı mı, özgürlük mü? Otokrasi mi, demokrasi mi? Bu meydan bunun en güçlü cevabıdır: 85 milyon 1’den büyüktür.  Türkiye 1’den büyüktür.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise şunları ifade etti: Dün alınan karar hukukun siyasallaşmasının sonucudur, ancak tepkimiz her türlü siyasi kaybının ve hesabının üstündedir. Buraya sadece Sayın İmamoğlunu değil, hakkı, hukuku ve milli iradeyi savunmak üzere geldik.

Dün gece sayın İmamoğlunu ziyaret ettiğimde bu binadan içeriye girdiğimde 21 Nisan 1998’de Sayın Erdoğana mahkumiyet kararı verildiğinde aynı mekanda hissetiklerim derin bir hüzün ve hicap duygusuyla zihnimde canlandı, gerçek bir de javu yaşadım.
Evet tam çeyrek asır sonra başladığım yere dönmüş olmanın derin hüznü, ve o gün mağduriyeti için burada bulunduğum Sayın Erdoğan’ın bugün aynı muameleyi bugün aynı makamda oturan bir halefine yaşatıyor olmasından da siyasi ahlak adına hicap duydum.
Ayrıca bu meydana çıkarken de 15 Temmuz gecesi bu binayı savunmak için canlarını feda eden şehitlerimizin hatırası yüreğimi dağladı.

İstiklalimizi, milli iradeyi ve hak ve özgürlükleri savunmak için şehit düşen kahramanları rahmetle anıyorum. Buradan iktidar sahiplerine sesleniyorum. Şu anda mutlak güç sahibi olmanız sizi yanıltmasın. Güç zehirlenmesi içinde ne yaparsak yapalım elimizdeki medya gücü ile meşru kılarız demeyin. Kılamazsınız.

Güç avucunuzda tuttuğunuz kor ateş gibidir, onu kaybetmemek için daha da sıkı tuttuğunuzda o sizi yakar. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat’ın iktidar merkezleri de bu yanılsama içinde davrandılar. 27 Nisan e-muhtırası yazanlar da, 15 Temmuz’da TBMM’ni bombalayanlar da ellerindeki güç ile tarihi akışı değiştireceklerini, tarih yazacaklarını düşündüler.

Ama, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak düştüler. 14 Aralık kararı ile alnınıza düşecek olan kara lekeden kaçının. Eğer bu kararla biz güçlüyüz ve her istediğimizi yaparız, İstanbul seçmeninin milli iradesini yok sayarız dolayısıyla 2023 seçimlerinde sandıkta çıkacak iradeyi yok ederiz diyerek bize ve milletin yüreğine korku salmak istiyorsanız, işte buradan hep beraber haykırıyoruz: Korkmadık, korkmuyoruz, korkmayacağız!

Ancak sizlerin yüreğinize sinen iktidarı kaybetme korkusunu görüyoruz. Ne yaparsanız yapın, yasaklarla, yolsuzluklarla ve yoksullukla kirlenmiş iktidarınız kaybedeceksiniz. Yapmayın, seçim iklimini toplumu daha da gererek bozmayın; ateşle oynamayın.

Sayın Erdoğan, Geçmişte savunduğunuz bütün değerleri birer birer terk ettiniz, çiğnediniz. Mağdur olduğunuz yöntemleri başkalarına mağdur etmek için kullandınız.

Devlet ahlakının temeli değil dostunda ya da hasmında düşmanında dahi emin olma duygusu uyandırmaktır. Bugün maalesef hiç kimse en yakınlarınız bile sizden emin değil. Bu karar bağımsız mahkeme kararı diyerek kendinizi kenara çekemezsiniz. Bu yolla hiç kimseyi ikna edemezsiniz. Rahip Brunson, Deniz Yücel ve Kaşıkçı davalarından biliyoruz ki yargıyı siyasetiniz alet ediyorsunuz ve Türk adaletini ulusal ve uluslararası düzeyde zan altında bırakıyorsunuz.

Değerli Yargı mensupları, Tarihi bir eşikte ve zorlu bir sürecin içinde bulunuyoruz. Bu süreçte omuzlarınızda tarihi bir sorumluluk var. Hakim teminatının olmadığı bir ortamda nasıl bir baskı altında olduğunuzu biliyoruz.

Önümüzdeki seçim sürecinde alacağınız kararlarla 100. Yılımıza gerçek demokratik hukuk devleti olarak girmemiz de vesile olabilirsiniz, benzerlerini daha önce gördüğümüz hukukun siyasal iktidarın bir aracı olarak örselendiği bir başka utanca da sebep olabilirisiniz.

Bu ülke önce idam edip sonra hüküm veren İstiklal mahkemelerini de, “sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” diyerek seçilmiş başbakanı ve bakanları idam sehpasına gönderen Yassıada mahkemelerini de, bir sağdan bir soldan diyerek genç fidanları asan 12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerini de, temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına alan 28 Şubat mahkemelerini de, partileri kapatan, seçilmiş belediyeler kayyum atanmasına yol açan vesayet mahkemelerini de, yargıyı tekeline alan FETÖ mahkemelerini de gördü.

Talimatla iş gören bu yargı mensuplarının hiç birisi daha sonra halkın arasında huzurla dolaşamadılar. Yargı mensubunun siyasi, etnik, mezhebi, felsefi aidiyeti olmaz. Yargı mensubunun aidiyeti adalettir.

Bugün başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere yargı mensuplarımızın bugün en asli görevi 2023 seçimlerinin üzerine hiçbir gölge düşmeksizin adil ve objektif bir şekilde gerçekleşmesine katkıda bulunmaktır. Gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız yargı demokrasimizin en büyük teminatıdır.

Buradan toplumsal kutuplaşma tahriklerine karşı basiretle davranacağına inandığım iktidar partilerinin seçmenlerine de seslenmek istiyorum. İki seçimde genel başkanları olarak seçime girdiğim değerli AK Parti seçmenleri,

Sizlerin her tür vesayet teşebbüsüne karşı nasıl direndiğinizi, seçmen tercihine dayalı milli iradeyi biliyorum. Bu kararın sizlerin başınızı önünüze eğdiğini de hissediyorum, çünkü yaşı yeten bir çoğunuz Sayın Erdoğan hakkında benzer karar verildiğinde bizler gibi sizler de bu meydandaydınız.

Şu an kafalarınız karıştı, vicdanlarınız ile itaat duygunuz arasına sıkıştığınızı görüyorum. Başınızı kaldırın ve çekinmeden bu karar yanlış deyin, biz yeni vesayetler oluşturmak için emek vermedik deyin. Birileri size “iktidarı kaybedersek kazanımlarımızı da kaybederiz” diyerek her tür baskıyı ve yanlış uygulamayı meşru göstermeye çalışabilir.

Hatta daha da öteye giderek sizleri kutuplaştırıcı siyasetlerine kalkan kılmak isteyebilir. Bilin ki, kazanımlarımızı koruyacak olan en temel teminat insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik hukuk devletinin kurumsallaşmasıdır.

Sizlerle birlikte ahlaki üstünlüğe sahip olduğumuz zor dönemlerde her baskıya direndik ve saygı gördük; Ancak güce sahip olduktan sonra ahlaki üstünlüğünü kaybedenler o samimi kitlelerin duyguları üzerinden iktidarlarını korumaya çalışıyorlar.

Dün “hakkın ve haklının gücü” deyip bugün “gücün haklılığını” savunanlara karşı iktidarı değil ilkelerimiz savunalım. Güç sahiplerinin maddi kazanımlarını değil, samimi kitlelerin ilkesel kazanımlarını koruyalım. Buradan milli birliğimiz için duyarlı samimi MHP seçmenine de seslenmek istiyorum.

Milli birliğimiz ve istiklalimiz Sivas kongresinde olduğu gibi “milli iradeyi hakim kılmak esastır”. Milli irade ise adil seçimlerle tecelli eder. Bu iradeye karşı kendisinden farklı düşünen herkesi terörist ilan ederek toplumsal kutuplaşmayı tahrik edenlere “milli birliğin esası ortak aidiyet bilincidir ve milli iradedir” diyerek karşı çıkın.

Değerli İstanbullu hemşehrilerimize de sesleniyorum. İstanbul bizim medeniyetimizin, estetiğimizin, hikmetimizin ve siyasi kültürümüzün zirvesidir. Bu aziz şehrin iradesini elinde tutan hemşehrilerimize söz veriyoruz. Biz bir şahsa değil, sizin iradenize sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz.

Ve nihayet Aziz Milletim, Değerli vatandaşlarım, Bütün çabamız gençlerimizin, kadınlarımızın, emekçilerimizin, çiftçilerimizin, işçilerimizin, onurla yaşayacakları bir ülke inşa etmektir. Her toplumsal kesimin özgürce düşüncelerini ifade edebildiği, inancını yaşayabildiği, hakkının korunduğundan emin olduğu, yolsuzlukların ve yoksulluğun olmadığı bir ülke.

Adaletine, sistemine ve kurumlarına güven duyulan bir ülke. 200 yıllık modernleşme, 100 yıllık Cumhuriyet ve 75 yıllık demokrasi tarihimizin her siyasi akımın temsil edildiği Altılı Masa, altı liderin değil Milletin Masasıdır, Türkiye’nin masasıdır.

Herkesin herkesi çelmelediği, çıkar rantlarının paylaşıldığı, düşenin yendiği, güçlünün hukukunun geçerli olduğu bir Kurtlar Sofrası değil, “Elini, gönlünü ve sofranı açık tut” diyen Hacı Bektaş-ı Veli edebince millet menfaati için herkesin heybesindekini ortaya koyarak paylaştığı bir sofradır.

Bu sofranın aşı değerlerdir, haktır, hukuktur, adalettir, özgürlüktür, kardeşliktir, eşit vatandaşlıktır. Bu masanın hedefi kimin hangi makamı elde edeceği değil, Cumhuriyetimizin 100. Yılında demokrasi ile nasıl taçlanacağı, ortak vicdana ve ortak akla dayalı bir siyasal sistemin nasıl kurulacağı, halkın onurlu bir hayat standardına nasıl kavuşturulacağı ve devletin demokratik esaslar temelinde nasıl güçlendirileceğidir.

Bu temel hedefler çerçevesinde Geçiş Süreci Yol Haritamızı da, bir hükümet programı mahiyetindeki Ortak Politikalar metnimizi de önümüzdeki ay içinde açıklama aşamasına geleceğiz.

Son dönemde tekrar depreşen “masa dağılacak” dedikodularının kaynaklarına özellikle de iktidar sahiplerine sesleniyorum: Hiç heveslenmeyin, bu masa dağılmayacak! Çünkü bütün liderler olarak hepimiz omuzumuzdaki ağır sorumluluğun farkındayız. Omuzumuzda bir kuş tutarcasına hassasız.

Geleceğinden kaygı duyan değerli vatandaşlarım, Sizler de müsterih olunuz! Ülkemizi bu yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluk şer üçgeninden çıkaracağız! Üstad Neşet Ertaş’ın deyişiyle hiçbir şer odağının Cumhuriyetimizin ikinci asrının ilk yazını kışa çevirmesine izin vermeyeceğiz.

Önümüzdeki seçimlerin siyasal anlamda kaybedeni olacak ama toplumsal alanda hiçbir kesim kaybetmeyecek! Yarın idrak edeceğimiz Şebi Arus vesilesi ile Hz. Mevlana diliyle hitap ediyorum: Kimse kaygılanmasın, “biz bu topraklara sevgi tohumları ekmeye geliyoruz!”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de şöyle konuştu: “Öncelikle aziz milletim, İstanbullular, kalbimiz, beynimiz her şeyimiz gençler bugün burada bir büyük haksızlığı iadesi için toplandık. Öncelikle bu atkının hikayesini sizle paylaşmak istiyorum, dün buradan ayrılıp giderken genç bir kızımız, adı Kıymet Doğan’dı, arabamın camını çaldı boynundaki atkıyı çıkardı dedi ki; ‘Ekrem başkanıma vereceksin Meral abla, onun için dua edeceğim.’ Dolayısıyla bu atkı Kıymet’in atkısı, kalbinden dualar eden ve bu haksızlığı lanetleyen gencecik bir kızımızın atkısı, biliyorum Ekrem başkan onu bir emanet gibi saklayacaktır. Buradan ayrılma senin için buradayız.

100 yıl önce olduğu gibi bugün de egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir diyenler burada, Saraçhane’de. Ama o 100 yıl önce verilen kararın, o ilkenin, iradenin temsilcileri kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar burada ve İstanbul’dan ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diye haykıranların, o sesi duymayanların, onların saraylara kapandığı anda milletin sesini duymadığı anda biz Saraçhane’deyiz. Bir tiyatroya, bir haksızlığa, kara cübbelerini saranlara buradan seslenen İstanbullular, diyorsunuz ki saray sizin ise Saraçhane bizimdir. Diyorsunuz ki; zulüm, haksızlık sizin ise sandık bizimdir. 16 milyon İstanbullunun iradesi burada. Ve millet burada, demokrasi, irade burada ve Ekrem kardeşimin yanında.

Gençler diyor ki; ‘Yaşasın hürriyet, kahrolsun istibdat.’ İşte bu sese kulaklarını kapasalar da size, bize terörist deseler de haksız yere Ekrem kardeşimi yargılasalar da cezalandırsalar da bu irade, ses, yürek, cesaret, iyilik, bu demokrasi aşkı, bu sandıkta verilecek cezanın ortaya konduğu irade gösteriyor ki artık 16 milyon İstanbullunun ortaya konduğu irade gösteriyor ki artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiye’nin de senin yanında olduğunu burada Saraçhane’den görüyoruz.

Hiçbir haksızlık sonsuza kadar sürmez. Hele aziz milletimizde hiç sürmez. Geldikleri gibi giderler, geldikleri gibi gittiler. Geldikleri gibi sizin iradenizle gidecekler. Allah’a emanet olun. Tekrar söylüyorum; demokrasi bizimdir, sandık bizimdir ve bu irade elbette ki bizimdir.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi: Mevlâna der ki: ‘Adalet, kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur ve kâinat onun etrafında döner.’ Bugün bizi buraya getiren, yaşadığımız adaletsizliktir. Hepinizin huzurunda söz veriyorum. Adalet ya gelecek ya gelecek.

Adaleti dağıtacak kişi, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermek zorundadır. Yani yargıç; hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermek zorundadır. Bu yapılmadığı taktirde adaletsizlik olur.

Adaleti dağıtacak kişi; kralın sofrasına, sultanın sofrasına, sarayın sofrasına asla oturmayacak. Çünkü; sofraya oturan alimin verdiği fetva yanlıştır ve doğru olmaz.

Milli irade; 1921 ve 1924 anayasalarının birinci maddesi şudur: ‘Hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir.’ Bugünkü diliyle; yeni anayasada ve Meclis’in duvarında yazılı olan, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ Milletin iradesine bugün, darbe vurulmuştur. 16 milyon İstanbullunun iradesine, bir yargıç aracılığıyla darbe vurulmuştur. Biz, milli iradeyi yeniden ama yeniden inşa edeceğiz.

Adalet; bugün yaşadığımız Türkiye’de, adalet artık temel bir Türkiye sorununa dönüşmüştür. Çünkü, sokakta herhangi bir vatandaşa sorun, ‘Bu ülkede adalet var mıdır’ diye. Emin olun büyük bir kısmı, ‘Bu ülkede adalet yoktur’ diyecek. Ama bizler, altılı masa olarak adalet konusunda kararlıyız ve adaleti bu ülkeye mutlaka ama mutlaka getireceğiz. Bugün Türkiye’de hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku var. Dayısı olana kimse ses çıkarmıyor. Ama bir genç tweet attığı zaman sabahın köründe kapısı çalınıyor ve gözaltına alınıyor. Bu manzarayı bitireceğiz. Hiç endişe etmeyin. Asla ve asla, bir daha bu manzaraları yaşamayacaksınız.

Yargıyı itibarsızlaştıranlar var. Yani, yargıç koltuğunda oturup; yargıyı itibarsızlaştıranlar var. Ağacın kurdu kendi içindedir. Asla unutmayın. Uyuşturucu baronlarına ses çıkarmazlar. Parti teşkilatından gelenleri; hakimlik savcılık koltuğuna oturturlar, çetelerle yan yana gezerler. Dolayısıyla bu tabloyu da değiştireceğiz. O adalet ağacı içerisindeki kurtları tek tek temizleyeceğiz. Adaletin ağacı görkemli olacak ve sağlıklı olacak.

Güzel bir atasözümüz var: ‘Zulmün artsın ki tez zeval bulasın’ der. Zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Evet, zulüm var. Bugün mü var? Hayır. Öteden beri bu ülkede bir zulüm var. Milletvekillerimiz tutuklandı. Gazeteciler tutuklandı. İstanbul İl Başkanımız da siyasi yasak kapsamına alındı. Milletvekillerimiz hapse atıldı. Dolayısıyla bu tablo, zulmün arttığı bir tablodur. Bu da yakında zeval bulacaklar demektir ve onları göndereceğiz.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar; asla ve asla kabul edilemez. Toplumun vicdanını yaralamıştır. Toplumun vicdanı kanamaktadır. Şunu herkes çok iyi bilsin. Ekrem Başkan hakkında verilen karar; bize bir milimlik dahi geri adım attırmayacaktır ve biz kararlılık başkanın arkasında duracağız. Çünkü, bizim kupon arazi merakımız yok. Çünkü bizim, yeşil alanları beton ormanına dönüştürmek gibi bir hevesimiz yok. Çünkü bizim, rantiyecilere hizmet etmek gibi bir görevimiz de yok. Her belediye başkanımız halka hizmet eder. Halka hizmet, Hakka hizmettir. Biz kuralı böyle biliriz. Açık ve net ifade edeyim: Hiç kimse, hiçbir güç Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz. Görevini onuruyla ve şerefiyle yapacaktır.

Göndereceğiz, göndereceğiz… Adaletsizliği kural haline getirenleri, göndereceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenleri, göndereceğiz. Milli iradeye darbe yapanları, göndereceğiz. Yargıyı itibarsızlaştıranları, göndereceğiz. Hiç endişe etmeyin. Altılı masa kararlı. Bu ülkeye huzuru bereketi getireceğiz, adaleti getireceğiz.

Hiç kimse unutmasın ve hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu bir 100 metre koşusu değil. Bu bir maratondur. Ve maratonun sonuna geldik. Altı ay sonra maraton bitecek; yeni bir Türkiye’yi göreceksiniz, güzel bir Türkiye’yi göreceksiniz, kucaklaşan bir Türkiye’yi göreceksiniz, bereketli bir Türkiye’yi göreceksiniz. Sevgili İstanbullular asla başınızı öne eğmeyin. Önümüzde altı ay kaldı, geliyoruz. Siz de haykırın iktidar, iktidar, iktidar. İktidar olmak için geliyoruz. İktidar olacağız.”

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, şunları kaydetti: Kalk yiğidim, dağ başını duman almış; aslan payını aslan olmayanlar almış… Aziz İstanbul.  Fatih’in emaneti kutsal şehir. Aziz İstanbullular. Kıymetli genel başkanlarım, demokrasi mücadelesinin yılmaz savunucuları… Bir tarihi günde buradayız. Aya ilk ayak basan astronotun dediği gibi, ‘Benim için küçük için bir adım ama insanlık tarihi için bir büyük adımdır’ dediği gibi, Türk milletinin tarihi yürüyüşünde bir önemli kilometre taşının bulunduğu noktadayız.

Bir büyük üzüntü içerisindeyim. Bir büyük hüzün içerisindeyim. Milletim için üzüntü içerisindeyim. Bu büyük devlet için üzüntü içerisindeyim. Geleceği karartılan gençlerimiz adına bir büyük üzüntü içerisindeyim. Evlatlarının geleceğini göremeyen annelerin babaların adına bir büyük üzüntü içerisindeyim. Üzüntümün sebebi şudur aziz İstanbullular: Bu büyük ülke, bu büyük millet; bu kadar kötülüğü hak etmiyor.

Zalim, zulmünü celladına yaptırırmış. Zalime onun cellatlarına, uşaklarına karşı bir büyük mücadeleye burada başlatıyoruz. Yek vücut oluyoruz hep beraber; ‘yeter, söz milletin’ diye haykırıyoruz.

2019 yılında aslında Türk demokrasisinin çok partili hayata geçtiğimizden itibaren darbelere, ara dönemlere, kesintilere rağmen; ana kolonu sandıkla ilgili bir büyük tartışma olmamış. Ama 6 Mayıs 2019, Türk demokrasisi için bir büyük kırılmanın yaşandığı tarihtir. Demokrasimizin ana kolonunun çökertildiği tarihtir. İstanbul’da milletin iradesiyle belediye başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun yetkisinin alındığı tarihtir. Ama milli iradenin önüne set çekilmez, milli iradenin önüne duvarlar örülmez. Milletin gücü, azmi kararlılığı her daim önüne örülmüş o duvarları yıkıp atmıştır. Türk demokrasisi işte bunun tarihidir.

Aziz İstanbullular. İşte bugün de bu bitmeyen kin ve garezin İstanbul’da millete yaslanarak iktidar olanların, zaman içerisinde devletin tahakküm eden gücüyle beraber milletin iradesinin üzerine, ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ iradesinin üzerine kayıt da koymak için şart da koymak için işte dün Ekrem İmamoğlu’na bu cezayı verdiler. Ama bilsinler ki bu kararın nokta kadar milletin vicdanında bir karşılığı yoktur.

Bu kararları alanları ve aldıranları biliyoruz, bilmiyor muyuz? Herkesin bildiği bir sır, biliyoruz. Demokrasiyle, hukuk ile bu iktidar sahiplerinin ufuklarını gördük. Bakmayın isimlerine Adalet ve Kalkınma Partisi dediklerine, adaletleri batalı çok oldu. Onların adaleti Deniz Feneri davalarında zaten batmıştı.

İşte buradan haykırıyorum adaleti sistematik bir şekilde bu memlekette uygulayanlara haykırıyorum: Adınızda kalacağınıza alnınıza kalsaydı. Yarınlarda göreceğiz bu ülkenin kaldırım taşlarında İstanbul başta olmak üzere bu kararları alanlar alnı dik, başı dik bir şekilde dolaşamayacaklar. Nasıl Yassıada’da sizi buraya tıkan irade böyle istiyor diyorlarsa, işte bugün de ortadaki bütün çarpıklıkları ifşa edercesine; hâkim bir karar veriyor.

Zaman zaman bu iktidarın hukuk reformundan bahsettiğini biliyoruz. Bütçe görüşmelerinde, Büyük Millet Meclisi’nde de ifade ettim. Siz reform yapmayın sizden bir şey beklemiyoruz, siz organize kötülük yapmaktan vazgeçin, FETÖ’cülerin size bıraktığı hukuksuzluk icat etmekten vazgeçin.

O nedenle Aziz İstanbullular… İşaret fişeğini bugün buradan yaktığımız hukuk mücadelemizin, demokrasi mücadelemizin; eninde sonunda milletin iradesiyle tarihin tecelli edeceği gün milletimiz iradesini ortaya koyacaktır. Onların tek bir iddiası, ideali ve davaları var. Onlar bir kişinin ailesinin ve şürekasının iktidarı ve mutluluğu için kavga veriyorlar. Oysa bugün ne kadar haklı olduğumuz, ne kadar doğru olduğumuz ortaya çıkıyor. Altılı Masa etrafında bir araya gelmiş olanlar bugün bir arada bulunanlar, yek vücut olanların demokrasi diye bir kavgası var, korkusuzca yaşama hürriyeti adına bir meselesi var, bu ülkede fırsat eşitliği diye bir kavgası var. Herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi kurma gibi bir ideali, mücadelesi, kavgası var.

Aziz İstanbullular, işte bugün buradan attığınız adımla beraber, büyük Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru’yla İstanbul’dan Samsun’a giderken tarihe not düştüğü gibi bir not düşüyorsunuz. Kız kulesi açıklarında Bandırma vapuru aranmak istenir, silah ve mühimmat taşıyor iddiasıyla aranmak istendiğinde büyük Atatürk aranmasına müsaade eder. En nihayetinde bir şey bulamazlar, Bandırma vapuru usul usul Karadeniz’e açıldığında, işte bizim için bugün de mihenk olan bizim için de kılavuz olan işte şu tarihi sözü Büyük Atatürk tarihe nakşetmiştir ve demiştir ki, ‘Onlar zannediyor ki biz Anadolu’ya mühimmat ve silah götürüyoruz, oysa bilmiyorlar ki biz Anadolu’ya mühimmat ve silahtan daha önemli bir şey götürüyoruz. Biz Anadolu’ya cesaret ve irade götürüyoruz’ demiştir.

İşte bugün buradan sadece İstanbul’umuz değil; çatlamış toprakların hasretini dindirmek için her biriniz her birimiz Türkiye’nin üzerine örülen kademe kademe her gün rengi koyulaşan bu örtüyü atıp kaldırmak adına bu cesareti ve iradeyi taşımalıyız. Taşıyacak mıyız? Allah’ın izniyle taşıyacağız. İşte gün görünmez ordularla buluşma günüdür, gönül çizgisi içerisinde bu büyük Cumhuriyetin tarihi bir buçuk asırlık tarihi yürüyüşümüzle bize bahşettiği bu değerlere sahip çıkacak kendi varlığını her şeyin önünde görenlere karşı, ‘yeter, söz milletin’ diyerek bu atanmış hakimlerin verdikleri kararları Allah’ın izniyle hep beraber yerle bir edeceğiz.

Bugün burada bu tarihi ana şahitlik etmekten dolayı çok mutluyum. Bugün bu büyük ülkenin her şeyini çalanlar, çaldıkları yetmedi sandıkları çalmaya karar verdiler. Ama bilsinler ki dünümüzü çalanlara yarınlarımızı asla çaldırtmayacağız. Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na milletin helal oylarını tekrar helal ettirdiniz. Allah’ın izniyle bu hukuksuz kararı da, tarih tecelli edecek bu büyük ülkede topyekûn bir deli gömleği giydirme teşebbüslerine karşı hep beraber yırtıp atacağız. Yarınlar Allah’ın izniyle hepimiz için aydınlıktır, o aydınlık yarınlarda buluşmak ümidiyle, hepinizi can-ı yürekten selamlıyor Allah’a emanet ediyorum.

Saadet Partisi Genel Başkanvekili Sabri Tekir: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında bir karar verilmiş bulunmaktadır. Bu kutlu belde hakkında bir karar verilmiş bulunmaktadır. Verilen bu kararı kamu vicdanı asla ve asla hukuki olarak kabul etmemiştir. Bu verilen karar, kamu vicdanında siyasi bir karar olarak algılanmıştır. Tıpkı yıllarca önce yine aynı yerde aynı makamda bulunan kişi için okuduğu bir şiir nedeniyle verilen bir kararı algıladığı gibi. Ancak herkesin bildiği bir gerçek vardır. Bu tarihi gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum. Tarihin çeşitli dönemlerinde defalarca tecrübe edilen bir gerçektir bu. Dünden bugüne adalet mekanizmasını kişisel ve siyasi hesaplarla, bu mekanizmaya müdahale edenler mutlaka ve mutlaka zaman içerisinde kaybetmişlerdir. Eğer böyle bir müdahale varsa ki kamu vicdanı bunun varlığını kabul etmektedir. Buna müdahil olanlar hiç şüphesiz yine kaybedeceklerdir. Tarihin akışı böyledir, arkadaşlar. Bu tarihin akışını değiştirmek o kadar kolay değildir. Tabiat böyle bir akışı asla ve asla birilerinin engellemesine müsaade etmemektedir. Buradan açıkça ilan ediyoruz. Birileri hukuksuzluk yaparken adaleti çiğnerken, biz hukukun dışına asla çıkmamaya kararlıyız. Hukukun sınırları içinde kalmaya devam edeceğiz. Bu milletin huzuru, bu milletin sükunu ve bu milletin geleceği için hukukun sınırları içerisinde kalmaya kararlıyız.

Birileri adaletsizliği bir siyasi araç haline getirip haksızlığa teşebbüs etse dahi biz her zaman adaletin yanında yer alacak ve ‘Herkes için adalet’ demeye devam edeceğiz. Adalet herkes içindir. 84 milyon insanın yaşına, cinsiyetine, etnik kökenine ve benzeri diğer hususlara asla itibar etmeden herkese adaletin eşit ve dengeli bir şekilde sunulması gerekmektedir. Dolayısıyla bizim esas şiarımız ‘Herkes için adalet’ demeye devam etmek olacaktır. Onlar şunu isteyebilirler. Onlar kutuplaşmayı kendi siyasi çıkarları için gerekli görebilirler. Fakat onlar kutuplaşma dedikçe biz kucaklaşmayı hedefleyeceğiz. Altılı masa olarak takip ettiğimiz bütün politikalar 84 milyon insanın kucaklaşmasını temin eden politikalar olacaktır.

Sevgili İstanbullular, yüce milletimiz. Şuna emin olunuz; ümitvar olunuz ki aklıselim ile bu süreci devam ettireceğiz. Yaşadığımız bu sıkıntıları da yine aklıselim ile atlatmaya çalışacağız. Yarının Türkiye’sini inşallah el ele ve gönül gönüle kurmaya çalışacağız. Ben bir şairimizin dizeleriyle konuşmama son vermek istiyorum. ‘Gün olur, toprak uyanır, ağaç uyanır. Uyanır böcekler. Sarı bozkır titrer. Çıplak dağlar yeşerir. Gök yıkanır kirli dumanlardan. Tertemiz bir rüzgar eser. Yıldızlar arasında. Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü. Çatlayacak yalanın kemik kabuğu. Sizin bahçenizde büyüyecek adaletin tertemiz çocuğu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz