Reina’nın sahibi Mehmet Koçarslan ilk kez konuştu: “Şeytan taksiyle geldi..”

2

Reina’daki saldırıdan sonra mekânın sahibine mikrofon uzatan olduysa biz göremedik; bir yerlerde de okuyamadık…

Kimsenin başına gelmemesi gereken onun başına geldi, doğal… 39 kişi yılbaşı gecesi hayatını kaybetti Reina’da; 69 kişi de yaralandı.

Yine de hislerini öğrenmek isterdik…

Kanadalı bir haber sitesi olan CBCNews internet sitesinde aradığımızı bulduk sonunda. İstanbul muhabirleri Nil Köksal Reina’ya gitmiş, en önemlisi de mekânın sahibi Mehmet Koçarslan’la konuşmuş…

Koçarslan’ın ilk sözü “Şeytan o gece taksiyle geldi” olmuş…

Kurşun camı delip geçmiş..

Görüştükleri sırada Reina karlar altındaymış… Pencerelerden birinde camı delip geçen kurşunun örümcek ağı gibi izi orada duruyormuş… Bir köşede gecenin kanlı kaosunda insanların aramayı düşünmedikleri paltolar.. yerde de insanların kaçarlarken geride bıraktıkları ayakkabıları…

Dehşetengiz bir manzara olmalı.

Tetikçi profesyonel biri

Mekânın her bir tarafını kaydeden 200 kadar kameranın kendisine teröristin profesyonel bir tetikçi olduğu hissini verdiğini söylemiş Koçarslan; ancak birkaç yılda cephelerde kazanılabilecek bir ustalıkta. “Tek bir kurşunu bile boşa harcamamış; hep geriye bakıyor, bel hizasından ateş ediyor…”

Biraz açık gördüğü kadınların üzerine birden fazla ateş etmiş tetikçi…

Ortağı (Ali Ünal) tetikçiyle ilk yüz yüze gelenlerdenmiş; kameralar tetikçi bir yandan ateş eder, bir yandan mekânın içine doğru ilerlerken onu da gösteriyormuş… Sağ kalmasını tetikçinin kapıdaki polisi öldürdükten sonra içeri girmeye yoğunlaşmasına bağlıyorlar…

İnsanların geride bıraktıkları ayakkabılar..

Yanlış bilinenler

“Eylemciler birden fazla olabilir mi?” sorusuna “Hayır” demiş Koçarslan; kameralar tek bir tetikçi olduğunu gösteriyormuş… Birilerinin iddia ettiği gibi, tetikçi kaçmadan önce mutfakta saklanmış da olamazmış, yine kameralar yüzünden…

Cephanesi bitince.. tetikçi yere bir ses bombası bırakmış; ancak o da görünmeden kaçmasına yetecek kadar etrafı karıştırmaya yetmemiş… Bunun üzerine ölü sandığı birinin üzerine yatmaya çabalamış; kurban hayattaymış ve tetikçiyi üzerinden tekmeleyerek atmış…

Hafif bir şaşkınlıktan sonra başka birinin üzerinden aldığı kanı kendisine sürmüş ve kapıya doğru koşmaya başlamış; oraya vardığında yeni bir aldatmacaya daha başvurmuş: Yaralı sanılsın diye sahte bir yara açmış kendisine…

Güvenlik tedbirleri..

Özellikle kendilerine yönelik bir tehdit söz konusu olmasa da, yabancıların ve özellikle Amerikalıların devam ettiği kalabalık yerlerin hedef olabileceğinin farkındalarmış… Ancak İstanbul’daki güvenlik tedbirleri gayet mükemmel görünüyormuş…

Aralık ayının ortalarından itibaren Ortaköy ile Bebek arasındaki caddenin iki tarafında en az üç polis noktasında polis ve özel kuvvetler elemanları nöbet tutuyormuş…

O gece kızıyla birlikte kendisine ait öteki mekâna, Suada’ya, gidiyorlarmış ve alınan resmi tedbirler sayesinde gönlü rahatmış; tanıdıkları halde kendisiyle kızını da durdurmuş polisler. Daha sonra çalışanların da durdurulduğunu ve üstlerinin başlarının arandığını öğrenmiş…

“12 Eylül’de (1980) bile görmediğim sıkılıkta tedbirlerdi ve insana yüksek bir güven veriyordu” demiş Mehmet Koçarslan…

O gece tanık olduğu kahramanlıkları unutamıyormuş Reina’nın sahibi.

“Yaralı biri, üzerine ateş açılacağı belliyken iki kadın arkadaşını güvenilir bir yere götürmeye çalışıyormuş; öldürülmüş…

Reina bugün bu halde.. karlar altında..

Reina yeniden açılacak mı?

Daha ilk günden “Hemen açın, teröre teslim olmayacağımızı gösterelim” diyenler olmuş.  Ancak henüz o noktaya gelinmediği kanaatinde. Kendisi de hâlâ şokta ve ne yapacağını bilmez halde…

“Açmazsak terörizm kazanmış olacak.. açacak olsak.. orada 39 kişi öldü.. hayat nasıl devam edebilir ki” demiş Mehmet Koçarslan…

 

Peki de, o gece alındığı bilinen onca sıkı güvenlik tedbirine rağmen, Şeytan nasıl oldu da taksiyle Reina’ya gelebildi?

Bu son cümleyi biz ekledik.

Kaynak: CNCNews

2 YORUMLAR

  1. Fehmi Bey haber sitenizi büyük bir ilgi ile takip ediyorum. Farklı bir üslupla haberlerinizi veriyorsunuz. Haber başlıkarınız bile diğerlerinden farklı. Samimi, naif üslubunuzla takipçilerinizle konuşur gibi haberleri vermeniz, haber sitelerinde yeni bir üslup olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bazen haberi verirken “-mış”lı geçmiş zamanı fazla kullanarak haberin güvenirliliği ile ilgili ister istemez okuyucuda şüphe bırakıyorsunuz. haberi dedikodu yapar gibi bir üslupla vermiş oluyorsunuz. Bence buna biraz dikkat edip okuyucu ile konuşur gibi bir üslupta haberlerinizi vermeye devam ederseniz haber metni yazarlığında yeni bir ekol başlatmış olursunuz.

    Saygılarını sunarım.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz