Saadet Partisi (Kök Hücre): Beklentiler…

1

Saadet Partisi’ne ilişkin analiz yazım, Allah razı olsun, çok teveccüh gördü.
Demek ki diriyiz. O zaman silkinmek gerek. Gözlerinizi, parmaklarınızı, ayaklarınızı, beyninizi, bedeninizi, kesenizi, basiretinizi, ufkunuzu, velhasıl hangisi mümkün ise, harekete geçirmek gerek. Aza çoğa, küçüğe büyüğe, yaşa başa, önemli önemsize, bakmadan hareket etmek.

Hareket bereketi de getirecektir.

Beni yetiştiren Ali Bey derdi ki, “avucuna bak evlat, ne imkanın var, ona göre harekete geç. Katılanlar olursa hoşça karşıla, dahil et. Bir şeyden sakın, geç kalmaktan ve beklemekten. Samimiysen ve hedefe kilitlendiysen beklemek niye?”

İmkanım az, az kişiyiz, sesimizi duyurma imkanımız kısıtlı gibi gerekçelere sığınılmadan, ne mümkün ise, aklımızı kullanarak plan ve projelerimizi maksimize etmeliyiz.

Yani “Kök Hücre”; hele bir iktidara gelelim biz neler yaparız, YOK.

Çoluk çocuk, herkes, kendisine göre, çapına seviyesine göre, yeteneğine göre, harekete geçme zamanı.

“Kök Hücre” ismi Saadet Parti sevdalılarınca oldukça benimsendi. Ben misyonunuza göre düşünmüştüm bu tanımlamayı. Artık sizin sembol isminiz oldu.

Peki, Kök Hücre’den millet ne beklemeli?

Bana “misyonu” Ali Bey anlattı. Ben onun; 11 yıllık Balkan TV ve Radyo Balkan’ı yaşatma mücadelesinin 8 yılına şahit oldum.

O şöyle tanımlardı bizlere, davaya bakışını:

Önce şunu düşünmek lazım derdi; geçmişin kavgalarına, kırgınlıklarına, meydana gelenlere takılmamak gerek, olan oldu ve olanlar geride kaldı. Ufkun ötesine, ileriye bakmak lazım.
Elbette şahsi hesaba çekileceğiz, ama hesap neleri kapsar diye baktığımızda “bütün insanlıktan sorumluluğumuzu” kenara koyamayız diye eklerdi.

İnsanların, toplulukların, milletlerin özellikleri farklı farklı. Sevmediğimiz-onaylamadığımız tonlarca özelliklere de sahipler. Olsun, bu bizim mesuliyetimizi ortadan kaldırmaz. İnsanlar arasında ayrım yapmak hak ve yetkisine sahip değiliz. O halde her millete, topluluğa ve hatta her ferde, özellikleri çerçevesinde yaklaşmalıyız. Bu nasihatı bizlere en çok hatırlattığı husustu. Velhasıl Ali’yi de seveceğiz, Veli’yi de, diye dikkatimizi çekerdi.

Bu “diğer Kök Hücrelere” ulaşabilmemiz ve iletişimi gerçekleştirebilmemiz bakımından da çok önemli.

Kök Hücre’lerin kendi gündemleri-planları vardır. Pro-aktif’tirler. Başkalarının gündemini Re-aktif tutumla takip etmezler. Kök Hücreler milletin gövdesinin ihtiyaçlarını önemserler, gözleri millette, zihinleri planlarındadır. Allah’ın rızasını kazanmak yegane gayeleridir.

Ali bey bizleri zaman konusunda da dikkatli davranmaya yönlendirirdi.

“Kök Hücre” imkanlarının ve zamanının azlığını bilir. Bu, şuurunu negatif yönde etkilemez. Ne olsun, imkan az ise? Yapacağı işleri iyi analiz eder ve siklet merkezini iyi belirler. Kafası nettir. Düşüncelerini dağıtmaz. Az zamanda çok iş başarabilmek için, diğer kök hücreleri paralel çalışmalara yönlendirir. Paralellik “farklı ama uzak planda aynı neticeye ulaşmak” demektir. Bu çok önemli. Askeri nizam yok. Kardeşler bile farklı. O halde herkesi hizaya sokmak anlamsız. Ancak bir şey var. “Niyetler” yakınsa, bırakalım o da yürüsün. Ona tebessüm etmeyi, başarı dilemeyi unutmayalım. Onun faydası sana yol açar, senin faydan ona yol verir. Ne gam, bir müddet sonra zaten buluşulur. Yeter ki “Kök Hücre”, kuşatıcılığını kaybetmesin. Diye bize tembihlerdi Ali Bey.

Kök Hücre etkili ve iyi bir iletişim kurmayı “becerebilmelidir”. Etkili iletişim kurulamazsa diğer kök hücreler, elin elinde heba olurlar. Baba oğulla, anne kızıyla, komşuyla, mahalleyle, şehirle, topyekün milletle, bütün coğrafyalarla, doğru iletişim şarttır. Gündelik gaileler içinde nasıl başarabileceğiz değil mi? Elbette zor iş. Ama bu zorluk elimizden gelenin-mümkün olanın, yapılmamasına “sebep” değil. Nasılsın diyemez miyiz insanlara, evladımıza. Zor değil inanın, zaten ilahi kudret sürecek hükmünü, istediği bizim değişme isteğimiz değil mi? Zafer-netice “Onun” mesuliyetinde, bize düşen “hazır olmak-gayret etmek” değil mi?

Ali bey Müslüman “emin insan” olmalı derdi. Sizi görenler, size “Emin” desinler, derdi.

Ali beyin en çok önem verdiği şey “okumak” idi. Sizi dinleyenler “ne güzel söylüyor-yine sohbet edelim”, “kendime geldim, enerji topladım, şarj oldum” desinler, derdi. Kibir Müslümanın “ayıbı”dır, kibirli olmak size yakışmaz, yüksekten bakan olmayın, derdi.

Ali bey, Balkan TV ve Radyo Balkan’ı 2008’den bu yana büyük yokluklarla yaşattı. Somali halkı için yardım programları yaptı ve toparlayabildiklerini Somali’de İHH’nın yaptırmakta olduğu “yetimhaneye” hediye etti. O umuyordu ki, devlet Balkanlarda bir tv kanalı ve bir radyoyu önemser, hiç değilse bir uydu hattını ücretsiz tahsis eder. Ama devleti idare eden bürokrasi ve siyasi şahsiyetler, 8 yıldır yardım etmedikleri gibi, adeta böyle bir stratejik enstrümanın ehemmiyetini bile kavrayamadılar.

Ali bey de bir “Kök Hücre” idi. Yılmadı, bugüne kadar Balkan TV’yi ve Radyo Balkan’ı ayakta tuttu. Ben onun mücadele biçiminden “Kök Hücre”lerin önemini kavradım. Her şey Kök Hücre”lerin başarılarında gizliydi. Kök hücrelerin üretilmesi, yetiştirilmesi bir hareketin başarı veya başarısızlığını etkiliyordu.

Değişime uğramış “kök hücre”lerden çoğalan kök hücrelerin başarıları sınırlıdır ve tükenmeye mahkumdur. Asıl-orijinal “kök hücre”yi üretemezler. Üretebildikleri kendilerine benzeyen değişime uğramış kök hücrelerdir. Aslına bir türlü dönüşemeyen, değişime uğramış kök hücreler; kendilerine benzer, orijinaliteden uzak bir ortamı yaratabilirler, toplumları da orijinalitenin dışına iterler, yani kendilerine benzetirler.

Milli görüş hareketinden değişerek çoğalan kök hücreler, muhtelif toplumsal yapılar geliştirmişler, orijinal toplumsal yapılar kuramadıkları gibi, sınırlı ömürlerle yok olup gitmişlerdir. Bu kaçınılmaz sondur. Yok oluşlarında, orijinal-değişime uğramamış kök hücreleri de olumsuz etkilerler ve orijinal olmayan toplumsal yapıların, orijinal kök hücreleri benimsemelerini de güçleştirirler. Değişime uğramış toplumlar bu süreci atlatabilmek için büyük mücadele verirler ve orijinale kavuşabilmek için uzun zamana ihtiyaç gösterebilirler.

Bu süreçte orijinal kök hücrelerinin, gayretleri ve toplumla uygun iletişim kanalları oluşturabilmeleri, toplumun sağlıklı dönüşümü veya aslına rücu daha az sorunla gerçekleşebilmesine ciddi katkı verir.

Orijinal kök hücreyi temsil eden Saadet Partisi’nin, değişime uğramış kök hücrelerinin toplumda meydana getirdiği travmaları tedavide ve orijinalitesini kaybetmiş toplumların iyileştirilmesinde, “hayati” rolü vardır.

Bu rol; daha kaliteli kök hücreler yetiştirebilme ve bozulmuş toplumla daha sağlıklı iletişim kanalları kurabilmesine bağlı olarak gerçekleşebilecektir.

1 Yorum

  1. Allah cc razı olsun hala bu kadar şuurlu gazetecilerin var olmadı milli medya adına da umut verici bir göstergedir. Bugün iftiralarla münafık zihniyetle hareket eden medya ordusu da ancak sizin gibi kök hücre görevi gören medya kuruluşlarının yaptığı çalışmalarla hidayet bulur. Yazılarınızı önemsiyoruz ve takip ediyoruz. Onlar istemese de Allah cc nurunu tamamlayacaktır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz