Seçimler “BOYKOT” edilmeli mi?

1

Son günlerde bazı CHP’li siyasetçilerin, Türkiye’deki seçimlerin “BOYKOT” edilmesi konusundaki beyanatları, gündemi işgal etmeye başladı.

Seçimler “BOYKOT” edilmeli mi? “BOYKOT” ne sağlayabilir? “BOYKOT” ile netice almak mümkün mü? “BOYKOT”la netice almış ülkeler, halklar var mı? “BOYKOT”a halk katılacak mı? “BOYKOT”a katılmayanların sayısı gerçek rakam olarak ortaya konabilecek mi? Hileli olacak bir seçimin “BOYKOT”unun da hileli olacağı aşikar değil mi? “BOYKOT”la “tehdit” edilen yönetimlerin “BOYKOT” umurunda mı? Seçim hilesi yapan bir yönetim “BOYKOT”u ne kadar dikkate alır? İnsan kendi hakkını “BOYKOT” eder mi? Hak verilir mi, hak alınır mı?

Yukarıdaki bütün bu soruların cevabı “muhayyel” olacaktır.

Peşin ifade edelim ki, dünyada “BOYKOT” ile netice alınabilmiş iyi bir örnek yok.

Seçimlerde “BOYKOT” fikrini ortaya atanlara baktığımızda; kendilerine güvenmeyen, halkı yakından tanımayan, açıkçası biraz da tembel olan, mücadele azim ve iradesi eksik, baskılar ve yıldırma politikalarına teslim olan, siyasi tuzaklara kolayca düşen çevreler olarak gözüküyor.

“BOYKOT” Türkiye’de bir kişinin, siyaseten, faydasına olur, işine gelir, o da Erdoğan’dır. Boykot çağrısı yapanlar ise en olumsuz neticeyi alırlar. “Halkın iradesinin mücadelesini vermekten korkanlar” olarak, Türk siyasi tarihine geçerler. CHP halkın güvenini tamamen kaybeder.

Türk halkının siyasi tarihinde “DEMOKRASİ” mücadelesi zayıf maalesef. Çeşitli nedenlerle “başı eğik” Sünni bir toplum ve siyasi otoriteyi “DEVLET” zanneden bir anlayışa sahip, Türk halkı. Daha da ötesi demokrasi mücadelesini anlayabilmiş de değil. Anarşi ile demokratik gösteri yapmayı karıştırıyor.

Demokrasinin olmadığı ülkelerde “BOYKOT” anlamsız bir eylem olarak çöplüğe atılır. Demokrasinin olduğu ülkelerde ise “BOYKOT” siyasi otoriteyi ürkütür ve çoğunlukla da hizaya getirir.

Size Kosova’dan, demokrasisi daha 8-9 yıllık bir ülkeden örnek vereyim. Benim yazılarımı takip edenler bilirler, etmeyenler de lütfen “ocak medya”dan Lëvizjes VETËVENDOSJE hakkındaki yazılarıma baksınlar.

Lëvizjes VETËVENDOSJE (kendin karar ver hareketi)’nin, Kosova’daki siyasi mücadelesi ve demokrasinin gelişimine katkısı, Türk siyasetine örnek olacak ölçüdedir. Lëvizjes VETËVENDOSJE (kendin karar ver hareketi) Sırp yönetiminden Arnavutların haklarını elde etmek için bir öğrenci hareketi olarak başlamış, siyasete evrilmiş, halkı ve sokağı aktif bir şekilde kullanarak demokrasinin gelişimine çok ciddi katkılar sağlamıştır.

Lideri Albin Kurti belki yüz defa tutuklanmış, Sırbistan zindanlarında yatmış, ama sokağı ve haklarını bir gün bile terk etmeyi düşünmemiştir. Albin Kurti, esasen sokak hareketi gibi görülen eylemleri ile, Kosova insanına iki şeyi öğretmiştir. Birincisi ve en önemlisi ABD ve AB’nin Kosova hakkındaki kararlarını kolayca kabule yanaşmamayı, “sen karar ver”, düşün taşın, değerlendir ve kendi kararını kendin ver ilkesini. İkincisi ise; otoritenin her şeyi olabilir, polisi-ordusu partileştirilmiş olabilir, hukukun üstünlüğü- medya alaşağı edilmiş olabilir, ama sokaklar senin, sen seninsin ve hakkın sana ait, kendine saygı duy ve haklarını kimseye verme.

Albin’in Kosova halkına öğrettiği bu iki değer; kendi kararını verebilmek ve kararın için sana ait olan sokaklarda demokratik gösteri hakkını kullanarak haklarını elde etmek, Albin Kurti’yi son seçimlerde birinci parti durumuna yükseltmiştir.

Onlarca yıl, lider olarak, hapislerde yatabilen Albin Kurti Kosova halkına “demokrasi” kavramını hediye etmiştir. Tarih bu mücadeleyi yazacaktır.

Kosova’nın derin abileri elbette boş durmamış, Albin’in partisini parçalamış, hükümet kurma görevini vermemiş, bununla da yetinmemiş ve Albin’i yeniden hapse atmış, ama Albin bir milim bile gerilememiştir. Kosova halkının kendi kararlarını hayata geçirebilmesi için, en önce hapse girmeyi şeref sayan mücadelesini sürdürmüştür. Albin gençliğini hapislerde geçirmiş ama Kosova halkına mücadele etme demokratik kültürünü öğretebilmiştir. Bugün; geçmişin deve dişi, halkı hiç sayan siyasetçileri, “öğrenilmiş demokratik mücadele” karşısında “kuzu” olmuştur.

Benim, Albin’in mücadelesinden anladığım; ülkelerde Demokrasinin böyle geliştiğidir. Mücadelesiz Demokrasi olmadığıdır. Hakkını yedirmemek, hakkını yedirmemeyi öğrenmek, hakkın için mücadele etmek gerektiğidir. Bunun için de önce liderlerin “hapishanede yatma kültürünü” öğrenmede öncü olmaları gerektiğidir.

Liderleri hapishanelerde yatmayan ülkelerin; demokrasileri kırılgan olacak ve yeni bir medeniyet kurmada da başarıları mümkün olmayacaktır.

Türkiye’de demokrasi kültürü bu yönü ile çok zayıf. Kosova’nın TİKA’sı Türkiye’ye “demokrasi için mücadele nasıl yapılır projesi” ile “dersler” verse, sanırım hiç de boşuna olmaz.

“BOYKOT” çağrısının bir “BAYKAL PROJESİ” olduğundan da hiç kuşkum yok. Belirtileri çok bariz. Baykal taraftarı milletvekilleri ve Halk TV ön cephede bu “BOYKOT” çağrısında. Eh BAYKAL’a derin abiler ne zaman ihtiyaç duysa, Baykal hasta yatağından kalkar, koşa koşa gelir. Nitekim geliyor.

Öyle olmadı mı?

Siz siz olun “ayak izleri”ne bakın çağrıyı yapanların ve kendinizi tuzağa kaptırmayın.

Ayrıca Türkiye Demokrasi’sinin mücadele verilerek gelişebileceğini unutmayın.

Türkiye gelişmiş demokrasisi ile de dünyaya örnek olmalı.

“BOYKOT” yok, demokrasi için “MÜCADELE” var.

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz