Serkan Yıldız yazdı: İki İrlanda tek ada üstüne bir de Brexit

2

Haziran 2016’da İngilizler Avrupa Birliğinden çıkma kararı aldılar ve bu “İngiltere ve Monarşisine gönülden bağlı” olan Kuzey İrlanda’yı hiç memnun etmedi. Çünkü tarım tabanlı Kuzey İrlanda’nın tarımsal alt yapısının %90’ı AB’den karşılanmakta. Yapılan referandumda halkın %60’ı “AB’den ayrılmak istemiyoruz” deyince Theresa May’in sorunlarına bir yenisi daha eklendi. 1801 yılından bu yana İngiltere’ye bela olan “Ada Sorunu” kendi dillerinde dedikleri gibi “The Troubles” dönemi tekrar hortlamış gibiydi.

Bir de dün öğlen saatlerinde, Bağımsız Birleşik İrlanda’dan yana olan Sinn Fein Partisi’nin iki İrlanda arasında herhangi bir sınırın oluşmasını kesinlikle istememesi her şeyin üzerine tuz biber ekti.

Peki gerçekten böyle olabilir miydi? Sinn Fein Partisinin “Bağımsız Birleşik İrlanda” ideası bir ütopya mıydı yoksa bir hedef miydi? Yıllarca birbirini yemiş olan bu iki topluluk bir arada yaşayabilir miydi?

Naçizane fikrim; bu gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir “ütopya”dır. Taban tabana iki topluluk arasında çok büyük zıtlıklar vardır. Belfast’ta bulunduğum bir sırada, Kuzey İrlanda’da publarda insanlar kadehlerini “Kraliçe’ye” diye kaldırırlar. Bu durum beni çok şaşırtsa da bir kaç kişiyle bu konu hakkında yaptığım konuşma sonucunda şunu öğrendim; Adanın kuzeyinde Serbest İrlanda Cumhuriyetine göre çok daha küçük bir yüzölçümüne sahip olan “Kuzey İrlandalılar” kendilerini İngiltere’den göçmüş kolonilerin torunları olarak görüyorlar. Kendilerini “İrlandalı” değil “Britanyalı” olarak tanımlıyorlar ve İngiliz Monarşisine sonsuz bir bağ ile sadık olduklarını belirtiyorlar. Kendilerinin İngiliz Protestan mezhebinde oluşlarını da buna dayandırıyorlar. Bu fikirlerden yola çıktıkları için geçmişleri ve atalarıyla da gurur duyuyorlar.

Dışarıdan gelen “yabancı” olarak ben bu durumu -ayıp- olarak görürdüm. Ama oradaki insanları dinlediğimde İngiliz gibi yaşamaları hatta kendilerini İngiliz gibi görmelerinde bir sorun olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Hiç biri kendi futbol liglerind ki takımları desteklemiyor, mesela spesifik olarak İngiltere Premier Ligindeki Stoke City takımını destekliyorlar. Sebebi ise oldukça komik; Çünkü Stoke City takımının stadyumunun adı “Britannia” ve Kuzey İrlandalılara göre “Britanya Kültürüne” sahip olan tek futbol kulübü de Stoke City…

Evet, bir “Britanya Kültürü” var(mış) ve hepsi de buna hakim. Hatta kırmızı çizgileri. İngiltere’de yaşayan İngilizlerin bile çoktan unuttuğu bu kültür ve bu kültürün alışkanlıklarına Kuzey İrlandalıların bu kadar sıkı sıkıya bağlı olması bambaşka bir konu. Ancak Kuzey İrlanda’da yaşayan İrlanda adasında doğmuş olan hemen herkes kendini “Britanyalı” olarak görüyor. Ve İrlanda Cumhuriyeti ile birleşip tek bir ada devleti olma fikrine de çok karşılar. Çünkü (onlara göre) İrlandalılar -Kafir- (!!!) İrlanda Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunun Katolik olması bunu düşünmelerine sebep… Ve bu fikre de sonuna kadar bağlılar.

1998’deki Belfast Antlaşması ile “The Troubles” dönemi resmi olarak bitmiş olsa da Kuzey İrlandalıların kalplerinde hala daha kök salmış halde duran “nefret” ağaçları meyvelerini vermektedir. İrlandalıların (İrlanda Cumhuriyeti vatandaşlarının) İngiltere’ye karşı yürüttükleri “Özgürlük Mücadelesi” onlara göre Tanrının isteğine karşı gelmek ve bir o kadar da “günah…” Hal böyleyken o ülkede bir referandum olsa sizce nasıl sonuç çıkardı?

İşçi sınıfından Protestan Kuzey İrlandalılar arasında “Ulster Sadakati” denilen bir kavramla karşılaştım. Ulster, Kuzey İrlandalılar kendi topraklarına verdikleri isim… Ve bu fikir üzerinde biraz alan çalışmasından sonra bunun tamamen “etnik bir milliyetçilik” olduğu apaçık ortaya çıktı. Ulster Sadakatinin ilk ve en belirgin maddesi; “Birleşik İrlanda’ya karşı olmaktı.” Ve öyleler de. Bugün Kuzey İrlanda’da yaşayanların çoğunda bu fikir “hakim görüş” olarak gözlemlenebilir. Bu konuda şarkıları, marşları, sembolleri hatta dövmeleri ve biraz daha abartılmış bir hali ile paramiliter örgütleri bile var. Ve yeraltında değil. Aleni çalışan, broşürler dağıtan, halkı bilinçlendiren ve bu amaçta konferanslar – brifingler düzenleyen bir örgüt. Öyle ki; İskoçya / Glasgow’da Katolik bölgelerinde bazı şiddet eylemlerine de adı karışmış bir oluşum.

“Neden İskoçya? Neden Glasgow?” Kendi ülkelerinde şiddet eylemi gösterebilecek katolik bulunmaması buna bir sebep olarak yazılabilir. Glasgow’da ise bu iki cemaat arasında ciddi husumet ve hasımlıklar olsa da bir arada yaşamayı birazcık da olsa başarmışlar. Ve aslında bu paramiliter örgüt için açık hedef durumundalar, İskoçyalı Katolikler…

Belfast’ta hemen her barda, evde yada iki insanın bir arada bulunabileceği her ortamda mutlaka bir Britanya Bayrağı gözünüze çarpar. İngiltere bayrağı değildir, özellikle Britanya bayrağı asılıdır. Böylesine körü körüne bağlı olan bir topluluğa siz eğer “Artık İngiltere defteri kapandı. Bundan sonra tek ve yegana İrlanda Devleti var” derseniz nasıl tepkiler alacağınız çok açıktır. Geçmişe – tarihe bakarsanız; nasıl şiddet eylemlerinin olduğunu görürsünüz. Bunların yine olması çok aşikardır.

Diğer tarafta Dublin’de (Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin başkenti) durum hiç de bu kadar keskin ve sert değildir. 20 yy başlarında verdikleri “Özgürlük Mücadelesi” hepsinin kalbindedir ama hiç biri de Kuzey İrlanda ile birleşme fikrine karşı değildir. Barlarda insanlar kadehlerini “İrlanda’ya” diye kaldırırlar. Çok güzel bir kız gördüklerinde “İrlanda kadar güzel…” diye iltifat ederler, çok cesur bir davranışa şahit olduklarında “Kalbi İrlanda kadar büyükmüş” diye betimlerler. Mutludur insanlar. Eğlencelidir. Rahattır. IRA’nın (sözüm ona) terörist saldırıları sanki hiç olmamış gibidir. Şehir ışıl ışıl, pırıl pırıldır. Rugby izlerler. Dark bira içerler ve -hoşgörü- sahibi insanlardır. Kuzey İrlandalıların “Bir İrlandalı arabasının tekeri patlayınca ne yapar? Egzosundan üflemeye başlar…” gibi irrite edici ve alaycı fıkraları yoktur. Kuzey İrlanda için; “Şaşırmışlar…” derler, gülerler ve geçerler. Onların Protestan olması ile bir sorunları da yoktur. İngilizlere yada monarşiye bağlı olmaları “kendi sorunlarıdır” diye geçiştirirler. Demem o ki; O küçük adanın “hümanist” fikirleri bu topraklardadır.

Ulster Sadakati gibi etnik bir milliyetçilik şöyle dursun; bu topraklarda; İngiltere’nin 12 yy’dan beri İrlandalılar üzerinde ekonomik-siyasi ve sosyal olarak “zulüm” yapmasına bağlı olarak “tek ve bağımsız bir İrlanda” hedefinde olan “İrlanda Milliyetçiliği” gibi görüşler vardır. 13.500 kişinin öldüğü 30 yıl savaşları sonunda bu amaçtan asla sapmamış ve bu ideanın peşinde olan “İrlanda Cumhuriyetçileri” vardır. İstedikleri tek şey; “İrlanda’nın tamamının bir ada devleti olarak -bağımsızlığıdır-

Bugün bir çok askeri okulda, istihbarat Kurslarında ders olarak gösterilen “Kentsel Gerilla Savaşı”nın dahi ismi, yaratıcısı hatta geliştiricisi Michael Collins gibi bir değere sahiptir İrlandalılar. Bugün bile İrlanda bağımsızlığı için yürüttüğü savaş, verdiği kavga İngiltere’de bile saygı gören bir liderdir Collins. Ama Kuzey İrlandalılara göre o “kafirlerin başı”dır ve onun öldürüldüğü gün olan 22 Ağustos günü her yıl Belfast’ta kutlamalarla geçer. 31 yıllık ömründe, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir “Bağımsızlık Önderidir”. Adanın diğer tarafında ise; “Kafir…”

İki topluluk arasında bu tip ayrımlar varken bu iki topluluğun bir arada “tek devlet” olarak yaşaması bana pek akıllıca gelmiyor. Sinn Fein Partisi bu konuda referandum istiyor. Ama kendi ayağına ateş ediyor. Çünkü ben Kuzey İrlanda halkının İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme fikrine sıcak bakacağına asla inanmıyorum. AB’den de çıkmak istemediler. Zira tarım tabanlı ekonomileri bu konuda sıkıntı yaşayabilir AB yardımları olmadan… Korku ve endişe kaynağı budur. Etnik ve kültürel olarak İrlandalılarla ayrı olmaları bir de üstüne mezhep farklılığı da eklenince Sinn Fein Partisinin bu fikri güzel bir düş olarak rüyalar kitabında yer almaya mahkumdur.

Diğer yandan; Theresa May Belfast’ta 25 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı konuşmada “Kimse sınırların yeniden oluşturulmasını istemiyor” dedi ve ekledi: “İki İrlanda arasında serbest dolaşım sürdürülebilir değil.” Böyle demesi tüm Kuzey İrlandalıların yüreklerine su serpmiş ve İngiltere’nin “İrlanda Birleşimine” karşı fikrini de apaçık ortaya koymuştur.

Peki bu Brexit‘in İrlanda adasına nasıl bir etkisi olur? İşte bu bence en kırılgan ve en hassas noktadır. 30 yıl süren savaştan sonra dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ile İrlanda Cumhuriyeti Başbakanı Bertie Ahern arasında imzalanan “Good Friday” antlaşması tamamiyle ortadan kalkabilir, kendini lav edebilir. Bu da tekrar, şiddet, terör, ölüm ve kayıplar anlamına gelecektir. IRA silah bırakmışken, savaş baltaları gömülmüşken Brexit ile insanların tekrar silahlanması ve tetiklere dokunması hiç de akıl işi değildir.

Bizden 4,200 km uzaklıktaki bir yerde başlayan iç savaş bizi ne kadar mı ilgilendirir? Tek gayemiz değil midir, “çocuklar hep gülsün, hep oynasın…” Dünyanın neresinde olursa olsun! İşte Brexit bunun önüne geçip, çocukları oyun parklarından alıp, eline silah verecek bir antlaşmadır. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi milletten, dinden olursa olsun eğer ki bir çocuk ağlıyorsa bu hepimizin sorunudur.

Kuzey İrlandalı, Güney İrlandalı bir çocuk da buna dahildir…

2 YORUMLAR

  1. yazınız oldukça başarılı.oraya gitmeden,görmeden,oradan yaşamadan asla bilinemeyecek olan detaylar hakkında güzel bilgiler mevcut.eğer izin verirseniz bu yazınızı kullanmak istiyorum.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz