İlk yetişkinlik dönemi dindarlık çıkmazı

0
Latest posts by Kerstin Mutlu (see all)

Sizi bilmiyorum ama ben gazetemize yani Ocak Medya’ya çok önem veriyorum. Yeni görünüşüyle daha elit oldu bence. Bunun için teşekkür ederim.

Neden önem verdiğimi söylemem gerekirse.  

Özgür, Bağımsız ve Çok Sesli.  

Almanya’da doğup büyüdüğüm için daha fazla önem veriyorum galiba. Çünkü Almanya’da insanlar ne iş yaparlarsa yapsınlar işlerine önem ve değer verirler. Sokakları temizleyenler, araba ve bisiklet tamircileri, garsonlar, baca temizleyicileri ve diğerleri de. Hatta baca temizleyicilerinin üniforma gibi özel kıyafetleri var. Çalışanlar kendi işlerine önem ve değer verdiği için toplum olarak herkes birbirine önem ve değer verir. Bir iş kolunda aksaklık olsa, hayat yavaşlar ve hatta durur.

Türkiye’de gözlemlediğim ise çok farklı. Neredeyse herkes işinde şikayetçi. İnsanlar şikayetlenerek işlerini yapıyorlar ve bu yüzden de produktiv olamıyorlar.

Ocak Medya Türkiye’de yayın yapan birçok gazeteden çok daha özgür ve çok sesli, bu yüzden özel ve değerli. Ve bizim gazetemiz yani bizim işimiz.

Aramıza katılan meslektaşım, yeni yazar Ziya Doğan’a ‘Herzlich Willkommen’ diyorum. (Hoş geldin)

Erikson’un 8 dönem diye anlattığı konuları sizinle paylaşıyordum ama araya ‘İstanbul Sözleşmesi’ konusu girmişti.

‘Neden çıktınız?’ diye sormuştum. Sağolun, yorum yazanlar Türkiye’nin neden çıktığını güzelce cevapladılar.

Çıkınız. Durmanız bile büyük yanlışmış sizin için zaten.

Çıkmanız sadece sizi ilgilendirse, ne yaparsanız yapın. Ama bu konu sadece yöneticileri ilgilendirmiyor. Onları zaten hiç ilgilendirmiyor çünkü tacize uğrayan, şiddet uygulanan ve öldürülen kadınlar onların sorunu değil. Sorunu olmadığı için kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Yöneticiler, halkı köle gibi kullanıyor. Oy verme döneminde oy versinler, başka şeye karışmasınlar yeter diyorlar.

Yöneticileri destekleyenler de ilk cümlemde geçen sorunu yaşayan insanlar.

İlk yetişkinlik dönemi dindarlık çıkmazı.

Erikson’un dediği gibi, bütünleşmiş ve tamamlanmış kimliği olan, sosyal ve iş (Arbeit) rolleri kazanmış genç yetişkinlerin ilişkiler sorunu yaşamaları.

Türkiye gibi insan ilişkilerinin yüzeysel ama bunu belli etmemeye çalışır gibi ‘samimi’ (Aufrichtig) miş gibi göstermeye çalışıldığı bir toplumda ilişki sorunu yok sanılıyor. Ama bence Batı toplumlarından çok daha fazla sorun yaşıyorlar.

Güven, samimiyet (Bazen yapmacık gülücükler) ve kuvvetli aile ilişkileri var gibi gösterilse de aslında bunun olmadığını görüyoruz. Son okuduğum haber de çok ilginçti. Aynı erkeğe giden iki evli kadın.

Toplumsal olarak gösterilmek istenen özelliklerle, yaşanılan ve hissedilen özellikler birbirlerine uymuyorlar.

Bence, toplum olarak insanlar, yalan davranışları kendi davranışları gibi gösteriyorlar.

Erikson, ilk yetişkinlik dönemi çatışmalarda sıraladığı da bu ilişkiler sorunu.

Türkiye’de ise buna din de ekleniyor.

İnsanların dinle olan ilişkileri.

Çocukluk ve ergenlik döneminde baskıyla ya da baskı olmadan öğretilen din ve dinle ilgili konular, ilk yetişkinlik döneminde sorunlara sebep oluyor.

Dinle ilgili konular, dinle ilgili tarih bilgileri ile zıtlaşma başladığı için sorun oluyor.

Genç yetişkinler bu zıtlaşmayı yaşıyorlar. Ama buna tepki veremiyorlar. Çünkü yaşadığı toplumsal grupta tepki verdiği zaman ‘dinsiz’ olmaktan korkuyor.

Bu çatışma genç yetişkinlik döneminin yarısına kadar devam ediyor.

Zıtlaşmayı yaşarken kendine çıkış yolu arıyor. Çözüm bulanlar genelde doğup büyüdüğü çevreyi değiştiren kişiler. Böyle çözüm bulamayanlar, toplumdaki diğer insanlar gibi toplumdaki yalan balonunun içinde yaşamak zorunda kalanlar.  

Dinsiz olmamak için dindeki yanlışları kabul eden dindarlardan oluyorlar.

İlişkiler çatışması yaşadıkları bu dönemde, çatışmasız ilişki bağı olan dindarlık bağına sarılıyorlar.

Dinler, insanların kalpten inanmaları için gelmişler. O zaman bu dindarlık bağında nasıl kalpten inanma olur, onu bana sormayın.

Hoşçakalın

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz