İç Savaş Sebepleri Üzerine

6

“İç Savaş”ın terimsel anlamı herkese göre değişkenlik gösterse bile en temel olarak; “Genel itibariyle bir ülke sınırları içinde meydana gelen çeşitli, etnik, dinsel, fikirsel ve ideolojik olarak çoğunlukla düzenli ancak yer yerde düzensiz grupların silahlı kuvvetleri ile organize bir şekle dönüşmüş, sokak – kent ve meydan çatışmalarına” denir.

Teoride beş başlıkta nedenleri sıralanabilir; ilki ve en önemlisi, “Psikolojik Yaklaşım”dır. İkincisi; “Rasyonel Yaklaşım”, üçüncüsü; “Kültürel Yaklaşım” dördüncüsü; “İnşacı Yaklaşım”dır. Ve en sonuncusu; “Pratik Yaklaşım” olarak sayılabilir.

Ancak Berlin Duvarının yıkılması ve SSCB’nin dağılmasından sonra “İç Savaş”larda çeşitlenmiş ve kendi içlerinde “nedensel olarak” yine bu beş temel direk üzerinde de olsa farklı kollara ayrılmıştır. Hatta savaş tarihçileri, “SSCB’nin dağılmasından önce ve sonra” diye dünya iç savaş türünü ikiye ayırmışlardır.

 “Psikolojik Yaklaşım” Temeli ve dayandığı tek yer “duygusal motivasyondur” Oradan beslenir, oradan kaynak bulur. Dış etkilerle oluşturulması en kolay sebep / nedendir. 1980 öncesi ülkemizde yaşanan olaylar buna en güzel örnektir. Farklı grupların kendi içlerinde tükenme duygusu ile diğer karşı gruba karşı duydukları psikolojik nefret, kızgınlık, öfke hislerinin engellenemez boyutlara gelmesiyle ortaya çıkar. Bir sebebe gerek yoktur ancak mutlaka kendi içlerinde bu nefreti mantıksal bir dayanağa yaslarlar. “Beka Sorunu” gibi, “Ezan dinmez, bayrak inmez, vatan bölünmez” gibi, “Peygamberimize dil uzattılar” ya da “Bunlar Laik Cumhuriyet karşı hareketler” gibi. Mutlaka bir grubu dinlediğinizde diğer gruba karşı besili nefretlerinin bir sebebi vardır. Ve kendilerince haklılardır da. Zamanla bu duygular daha da büyür ve nefret artık “silahlı” bir eyleme geçiş yapmaya mecbur kalır. Daha çok sosyal ve kültürel olarak gelişmemiş, evrimini tamamlamamış ve dogmatik kurallarla yönetilen toplumlarda ortaya çıkar. Teolojik olarak kanun hükmündeki yaşamsal alışkanlıkların bir bütün olarak kabul edildiği ülkelerde çok daha yaygın gözükür. (İskandinav ya da Japonya gibi ülkelerde bu sebeple iç savaş çıkma ihtimali çok çok azken Ortadoğu ülkelerinde hala daha bitmeyen iç savaşlar bu her iki iddiamı da destekler.) Ve ortaya çıkacak birkaç suni çatışmayla da diğer iç savaş sebebi olan “Rasyonel Yaklaşımı” ortaya çıkartısınız.

“Rasyonel Yaklaşım” nedir peki? Ülke içindeki grupların kendi şahsi güvenliklerini sağlamak amacıyla hatta kendi savunmalarını oluşturmak amacıyla attıkları rasyonel adımların başkalarının güvenliğini tehdit etmesi algısına dayanır. Nasıl ki? “Ben silahlarımı gömdüm ve gerekirse gömdüğüm yerden çıkartırım” Gerekirse? Gerekli olursa? Gerek duyarsam? Ya da “Benim komşularımdan oluşmuş listem hazır. Herhangi bir durumda harekete geçeceğim” gibi. Temel; “Kendi öz güvenliğinizdir” ancak bu güvenliğinizi sağlarken bir başkasının güvenliğini tehdit etmeye başlarsınız ve ona da başka çare bırakmazsınız. Sivil bir silahlanma ve bu silahlı güçlerin kendi kültür ve ideolojilerine göre gruplaşmasında en kullanışlı yöntem budur. Bireysel Silahlanmayı “haklı gösteren” bir sebeptir. O silahları kullanmaya en çok zemin hazırlayan bir nedendir. Ve bunu yapmak sizi asla suçlu durumuna düşürmez.

Diğerlerine göre daha yumuşak bir geçiş kabul edilen; “Kültürel Yaklaşım” Bunun üzerinde herkesin söyleyebileceği birkaç cümle vardır muhakkak. Etnik ve kültürel bölünmeler sonucunda, o kültüre ait grupların bir diğer kültür sahibi gruba karşı tabanı kesinlikle “kültüre” dayalı ayrılıkçı ve keskin fikir savaşlarının silahlı hale dönmesidir. “Ezilen ve sömürülen halkım gibi, savaşlara yollanan, vergilere bağlanan halkım gibi…” diye başlar ve bir sonraki sekmende bu türkü olmaktan çıkıp sokaklarda eyleme dönüşür. “Ya sev ya terk et” dersiniz ama bunu neden dediğinizi asla bilmeden insanları doğum yerlerine göre ayırmaya başlarsınız. Kaldı ki; Bastırılması en kolay nedenlerden biridir. Ve artık günümüz çağında geçerliliğini kaybetmiştir. Nitekim yine ülkemizde son günlerde bazı bölgelerde alevlendirilip, hortlatılmak istense bile saman alevi gibi sönüp gitmiştir. Modern çağımız; “insanın kendi tercih edemediği sebepler yüzünden gururlanmasını ya da bir diğerini hor görmesini” artık kabul etmiyor. Bu fikri savunanlar da çağın çok gerisinde kalmış, köhneleşmiş ve yok olmaya mahkûm düşüncelerdir. Belki şu an hala olsalar bile yok olmaları çok yakındır. Pek tercih edilen yöntem değildir. Naçizane fikrim eğer bir ülkede iç savaş çıkartmak istiyorsanız en son müracaat edeceğiniz kanal bu olmalı.

Dördüncü sebep; “İnşacı Yaklaşım”dır. Bu diğerlerine göre biraz daha karmaşık ama en etkili sebeplerden biridir. Liderlerin ya da toplumdaki seçkin kişilerin, tarihsel sembolleri, travmaları, geçmişte yaşamış liderleri ya da basit olayları kullanarak, öne sürerek, yukarıda ki sebeplerden dolayı öfke ve nefret duyguları artmış kitleyi, şiddeti haklı göstermek suretiyle savaşa sürükleme sebebine dayanır. Bir örnek vermek gerekirse; Sudan iç savaşının başlamasında Sudanlı liderlerin kullandıkları “kölelik” miti ve Sudan’ın Afrika kökenli insanlarını galeyana getirmeleri gösterilebilir. Bir liderin geçmişte ya da içinde bulunduğu zamanda yaşadığı bir travma onu yüceltebilir ve kendine bağlı kitleleri hareketlendirebilir. Yine bir liderin kullanacağı tarihsel kökeni olan bir el hareketi sokakta, caddede farklı bir etki yaratıp taraf veya karşı tarafları hareketlendirmeye yetebilir. O el hareketini yapanlar ve karşı olanlar diye ayrıldığında iç savaş için zeminde hazırlanmış olur. Ve bunun çıkış noktası; iç savaşın kendisine yarar sağlayacağı bilincinde olan liderlerdir. Yoksa aklı başında ve gönülden ülkesine bağlı bir lider bir iç savaşın zararlarının herhangi bir savaştan çok daha fazla olduğunun bilinciyle hareket eder. Bundan kaçınır, bunun gerçekleşmemesi için elinden geleni yapar. Ancak iç savaşın kendi çıkarlarına yarar sağlayacağını düşünen liderler bu yolları tercih ve teşvik ederler.

Ve en sonuncusu; benim kendi tezim olan “Pratik Yaklaşım”. Bu yaklaşımda yukarıda tüm sebeplerin derlenmiş, toparlanmış ve icra edilmiş sebeplerini barındırır. Kendi içinde çeşitlense bile “Pratik Yaklaşım” olmadan iç savaş olması mümkün değildir. Teoride ortada olan fikirlerin pratikte hayata dönüşmesine bağlıdır. Yazdığımız her sebebin kendi içinde kullanışlı argümanları mevcuttur ve “Pratik Yaklaşım”da işte bu kullanışlı argümanları kullanmanız, kullanacağınız yerler, kullanma zamanları ve kullanmak için oluşmuş sebepleri inceleriz. Tüm maddelerin hepsinin ortak kümesinde “Provakatör Ajanlar” vardır. İster hedef ülkede yapın ister kendi ülkenizde bir iç savaş sebebi oluşmasını isteyin her iki durumda da bu ajanlara ihtiyacınız vardır. Ajandan kastım, takım elbise giyip, tükenmez kalemiyle kapı kilidi açan üstün insanlar değil. Sosyal medya da kullanacağınız etkin bir hesap, çevresi itibariyle kitlesel hareket sağlayabileceğiniz tanınmış bir kişi hatta bir mahalle bakkalını bile ajan olarak kullanabilirsiniz. Kendi fikirlerinizden olan bir gazeteciyi sokakta kurşunlar ve karşı tarafı hedef gösterip küçük bir kıvılcıma sebep olabilirsiniz. Bir mahalle dükkânı sadece sizin toplumunuzdan olmadığı için kendi adamlarınıza taşlatıp, camlarını kırdırıp hatta şiddet uygulayıp fitili ateşleyebilirsiniz. Sosyal medya da yaratacağınız küçük bir algı operasyonu ile diğer tarafa karşı kendi kitlenizi sokaklara dökebilirsiniz. Ve tüm bu sebepleri sadece “Pratik Yaklaşım”la sağlayabilir, oluşturabilir ve nedenselleştirebilirsiniz. Bir internet sitesinde açılmış bir başlığı hazırlayıp, fırınlayıp, pişirip, siyasi objelerle bezeyip ve nüfuslu bir destek ile kitleleri oraya yönlendirebilirsiniz. Bir öğrenci eyleminde hiç alakası olmayan ve toplumun hassas kabul ettiği değerleri aşşalayabilirsiniz. Kolluk güçlerine silahlı eylem yaparak bunu karşı tarafa mal edebilirsiniz. Bir gösteri yürüyüşünde şiddet kullanabilirsiniz. Ve bunların hepsini çok ucuza hatta çoğu zaman bedavaya yaparsınız. “Pratik Yaklaşım”ın önemi işte bu kadar mühimdir. Diğer yandan bu sebebin oluşturduğu ya da kullanıldığı birçok iç savaş dünya tarihinde mevcuttur.

İç savaşların çözülmesi ne yazık ki; toplumların sosyolojik evrimlerini tamamlamaları ve aşmalarıyla çözüme kavuşur. Dışarıdan bir katalizör etkisi sadece acıyı hafifletir, ağrıyı keser. Ancak ve ancak, tek nihai çözüm; toplumların bilinçlenmesi, gelişimini tamamlaması ve sosyo-kültürel olarak doyması ile son bulur.

6 YORUMLAR

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz