Bilinmezlik

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

İnsan kafasındaki sorulara karşılık gelecek cevapları bulmak üzere arayış içindedir. 

Bu bilmesi gereken şeyden ziyade bilmeyi arzu ettiği şeye dair bir arayıştır. 

Bu arayış bazen tasarlıdır veya değildir, ama mutlak suretle bilmeyi arzu ettiği şey üzerinedir. 

İnsan öğrenerek teskin olan bir tür değildir, teskin olmak için öğrenmeye çalışan bir türdür. 

Ve insan öğrenmeye çalışırken şeylerin kendisini tedirgin ettiği kadar hiçbir şey tedirgin etmemektedir. 

İnsan bu yüzden hem bulduğu şeyden korkuyor hem de bulacağını umduğu şeyden; çünkü hiçbir şey ona arzuladığı şeyin tam bir neticesini vermiyor. 

Ama insan yine de aramak için kendinde bir kuvvet buluyor.

Kuşkusuz bu bulmayı umduğu şeyi bulacağına olan inancından kaynaklanıyor. 

İnsan hem bilmek istiyor hem de bilmek istediği şeyden korkuyor. 

Bu korkuyu ise genelde bilmek istediği şeyin bir yalan çıkması ihtimali besliyor. 

İnsan gördüklerinin bir kısmını anlaşılır bulsa da bu geleceğin gördüklerinden ibaret olması için yetmiyor, çünkü her adımda daha karmaşık şeylerle karşılaşıyor ve bu karşılaşmalarda genelde olmasını arzu ettiği şeylerin temellerini zayıflatıyor. 

İnsan bu nedenle geleceğin örtüsünü araladıkça karşısına hep daha karmaşık şeylerin çıkacağından korkuyor; çünkü bu karmaşa her gün biraz daha bildiği şeyleri zayıflatıyor, onları bildiğini sandığı şeylere dönüştürüyor; dahası, daha bilmediği pek çok şeyin farkına varmasını… 

Yapılan buluşlar insanda süreli bir rahatlama sağlasa da bu yine de yarınların kendisine ne getireceğini bilmediği gerçeğin unutturmuyor. 

İnsan bu nedenle kendisini hep yolunu kaybetmiş, pusulasız bir gezginmiş gibi hissediyor ve hem varmayı umduğu yere varamayacağından korkuyor hem de varmayı umduğu yerin umduğu gibi çıkmamasından. 

Daha korkuncu ise öyle bir yerin olmadığı, her şeyin kendi hayallerinin bir mahsulü olmasından…

Kısacası insan doğru olmasını istediği şeyin bir doğru değil kendi arzusu olabileceğinden mi korkuyor.

Çünkü insan hala pek çok bilinmezlik içinde nereye gitmesi gerektiğini bilmiyor, o yalnızca varmaya çalıştığı yerin varmak istediği yer olmasını umuyor. 

Tesellisi şu ki, istediği şeyin doğru olabileceğine inanmak isterken bir şeyler bunu kısmen de olsa doğruluyor ve o da oradan bir şekilde bir yaşama umudu devşiriyor. 

Yani insanın gücü inanmayı başarıyor olmasından gelmiyor, o şeylerin kısmen de olsa onu doğrulamasından geliyor. 

O yüzden insanın hayallerini gerçekleştiren yenilikler onu daha kararlı bir hale getiriyor; çünkü bu yenilikler geleceğin tamda onun istediği gibi olabileceği inancını besliyor. 

Ancak insan yine de gelecekten korkuyor; çünkü elindeki kanıtların geleceğin kendisine ne getireceğine dair yeter kanıt olmadığını biliyor. 

Fakat insan yine de elindeki kanıtlardan o geleceğin, o bilmediği, o görmediği, yalnızca inanmak istediği şeye göre kurgulamayı başardığı için yatışmayı başarıyor. 

İnsan umutlarını bu nedenle gelecek üzerine inşa etmiştir ve bu umutta şeylerin yer yer onu doğrulaması şartından kaynaklanıyor. 

İnsanın aradığı şeyin o gelecekte olabileceği inancı da bu şekilde var olmuş bulunuyor. 

Takdir edersiniz ki insan inanmayı başardı mı, avunmayı da başarıyor ve sığmaya çalıştığı kabına ancak ondan sonra sığabiliyor. 

İnsanın avunma şansını yakalaması ise ona hem sosyal muvazenesini koruması şansını bahşediyor hem de ruhsal muvazenesini.

Yani insan istediği şeyin gerçek olabileceğine inandığı için bu normalite koşulunu yakalamış bulunuyor.

…………

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz