ABD yokken, iki devlet biz vardık…

3
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Halkbankası müdür yardımcısının ABD’de tutuklandığını sanırım sizler de okuyup, takip ettiniz. Ve bu banka bir devlet bankası.

Ben sanıyordum ki; kıyamet kopacak, Hollanda vakası gibi fırtınalar kopacak..

Ama olmadı. Adil Öksüz’ün ABD konsolosluğundan aranması daha fazla ses getirdi haber köşelerinde. Bana biraz garip geldi bu durum. Acaba neden bu olay sanki normal bir durum gibi geçiştirildi diye düşündüm.

Aklıma deli sorular geldi doğal olarak.

Acaba bu şahıs tutuklanacağını bile bile mi gitti.

Acaba devlet özellikle mi gönderdi.

Acaba bu kişi tutuklanınca bazı gizli görüşmeler mi yapacak.

Neden Avrupa ülkelerine söylenen ‘nazi söylemi’ gibi ‘despot ABD’ yada benzeri söylemler çıkmadı hiç.

Bunların yanında Kerkük’de yaşananlar.

Arkasından gelen ‘Fırat kalkanı operasyonu bitmiştir’ haberi.

Cnn Türk kanalındaki ‘Türkiye’nin Gündemi’ programına bir göz atmıştım. Konu doğal olarak her zamanki gibi referandum ve arada da AB ilişkileri ele alındı.

Almanya’da yaşayan biri olarak yaşadığım ülke ile ilgili konulara kulak kabarttım. Sonar başkanı Hakan Bayrakçı Almanya ile ilgili ilişkileri, ilişkinin eskilere dayandığını vurguladı. Evet, bunlar doğruydu. Bizler de haber sitemizden bunları duyurmuştuk. Ancak Prof.Hacısalihoğlu söylenenlerin aksine fikirler ifade edince dinlemeye başladım.

‘Almanya menfaatlerini düşünerek bizimle dostluklar kurmuştur. Sanıldığı gibi biz o kadar da dost falan değiliz. Hiçbir zaman dost olmadık. Onlar bizi sevmezler. Şimdi de durum aynıdır’ gibi ifadeler.

Düşündüm de acaba nereden bu yaklaşımı kazandı diye.

Sanıyorum kendisi yerleşik olarak Almanya’da yaşamadı ve hala daha yaşamıyor. Yok eğer bu bilgileri burada yaşayan Türklerden yada konsolosluklardaki insanlardan almışsa, zaten burada yaşayan Türklerin bakışaçısı: ‘Almanlar gavur, pis, aile düzeni bozuk, burada yaşanmaz zaten’. Bunları şahsen ben duyduğumda zaten diyorum: ‘ee gidin o zaman! Bu kadar olumsuz görmeyle burada kalmaya inat etmek insanın psikolojisini bozar’.

Aynı negatif bakışaçısı acıdır ki; üniversite profesörü Hacısalihoğlu’nda da vardı. Dedim kendi kendime: ‘İki farklı topluluk, iki farklı devlet. Tabii ki ilişkiler karşılıklı menfaat ilişkilerine göre bina edilecek. Sanki Türkiye İslam ülkeleri ile karşılıklı menfaat ilişkisine göre dostluk kurmuyor mu?’

Hep şu tezi savunmuşumdur: Türkiye ve Almanya aslında iki dost ülkedir. Bu dostluk da, sanıldığı gibi yüzeysel değil, derin ilişkilere dayanan dostluktur. Bunu da her platformda eleştirilsem de ifade etmişimdir.

Program bitince kütüphanemdeki ‘Almanya’da Türk izleri’ kitabına biraz göz atayım dedim. Bu arada Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlarımıza tavsiye ederim. Latif Çelik’in eser ve orjinal adı ‘Turkische Spuren in Deutschland’.

Daha ABD kurulmamışken bizler (yani Osmanlı devleti ve Prusya devleti) 2 Nisan1761 yılında ‘Dostluk, Gemicilik ve Ticaret Antlaşması’ imzalamışız.

ABD ne zaman kuruldu: 4 Temmuz 1776.

İkinci Viyana kuşatması başarısızlıkla sonuçlansa da, Avrupa’da Türklerin etkileri o tarihten itibaren daha yoğun olarak görülmeye başlamıştır.

Mimaride, müzikte ve görsel sanatlarda bundan etkilenmiş ve çok çeşitli eserler meydana getirilmiştir.

  1. yüzyılda Almanya’da başlayan ve daha sonra bütün Avrupa’ya yayılan Türk modası buna bir örnektir.

Johann Wolfgang Franck, 1686 yılında “Cara Mustapha” adlı opera bestelemesi de buna bir örnektir.

Alman besteci Reinhard Keiser’in 1693 yılında “Muhammed II” (Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi konu alınmıştır) adlı operası da buna birörnektir.

1782 yılında ilk defa sergilenen Wolfgang Amadeus Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” adlı operasındaki Türk motifleri de buna örnektir.

Wolfgang Amadeus Mozart’ın, Mehter Marşı’ndaki ritimleri kullanarak 1783 yılında Türk Marşı’nı bestelemesi de buna örnektir.

Ayrıca Ludwig Van Beethoven’ın da Türk Marşı olarak eseri vardır ve bu da bir örnektir. 17. ve 18. yüzyılda Alman ressamlar eserlerinde Türk halılarının desen ve renklerini tablolarında kullanmışlardır, bu da diğer bir örnektir.

1834 yılında Alman Konfederasyon devletleri arasında Prusya’nın önderliğinde bir gümrük birliği (Zollverein) kurulmasıyla Osmanlı-Prusya ilişkileri 1871 yılına kadar Osmanlı-Zollverein ilişkileri şeklinde gelişme göstermiştir. 1840 yılında Osmanlı İmparatorluğu Zollverein adına Prusya ile bir ticaret anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma ile Zollverein’e dahil tüccarlar, “en çok müsaadeye mazhar yerli tüccar” olma niteliği kazanmışlardır. Bu anlaşma ile o dönemde İstanbul’a gelen Alman tüccarlar Bosporus Germanen (Boğazlı Almanlar / İstanbullu Almanlar) olarak adlandırılmıştır. Bu tüccarlar bugün halen İstanbul’da yerleşik olarak yaşamaktadır ve sayılarının yaklaşık 30.000 olduğu belirtilmektedir (Stürmischer Wandels in der Türkei, 13.10.2008, http://www.deutschlandfunk.de/stuermischer-wandels-in-der-tuerkei.1310.de.html?dram:article_id=193691, 10.05.2014 )

Günümüzde özellikle II.Abdülhamit ile ilgili gelişen merak ve onun politikalarını uygulama gayretinde olanlarımız için de vurgulamak isterim. II. Abdülhamit ile II.Wilhelm’in dostlukları, siz sanıyor musunuz ki sadece o zamanı kapsıyordu. Abdülhamit neden Almanya’yı bu kadar önemsiyordu: Rusya ile çıkan sorunlar (Rusya’ya güvensizliği), aynı şekilde İngiltere’ye güvenmemesi, Almanya’nın pan-İslamizm politikasında büyük destekçi olması, Almanya’nın İslam ülkelerinde sömürgesinin olmaması gibi.

Osmanlı devleti her zaman Almanya ile ilişkilerine çok önem vermiş ve bu konuda diğer ülkelere güvenmediği halde Almanya’ya güvenmiştir. Bugün Almanya ile olan ilişkiler milliyetçilik adına mı çöpe atılmak isteniyor yoksa Amerikancılık adına mı? ABD ile bilmediğimiz antlaşmalar var da o yüzden mi sessiz kalınıyor.

Almanya’nın yeni devlet başkanı olan Frank Walter Steinmeier göreve gelir gelmez uzun yıllarda oluşan dostluğu tehlikeye atıyorsunuz diyerek aslında önemli bir mesaj vermişti. Ama biz bunu tamamen milliyetçi duygularla anlayıp hemen krıtik ettik. Ve siz kim oluyorsunuz da bize bu şekilde konuşuyorsunuz ruh haline girdik. Evet bu dostluk uzun zamanlarda oluştu ve kimlerin yönlendirdiğini bilmediğimiz politikalarla tehlikeye atılmakta.

Savaşlardan elde edilen binlerce Türk esir Almanya’ya getirilmiş ve bu insanlar bu ülkenin parçası haline gelmiştir. Almanya’da Türk izleri isimli eseri biraz karıştıracak olursanız, selçuklu esirlerinden gelen soyun bugün ‘Soldans’ isimli önemli bir aile olduğunu ve Goethe’nin de bu aileden gelen bir kişi olduğunu göreceksiniz.

Amerikan hayranlığı ile Avrupa’yla ve daha önemlisi Almanya ile ilişkileri koparmak ne mantığa sığar ne de Almanların Türklerde gördükleri vefa duygusuna. Tamam, anlıyoruz: Amerikancı kanada karşı siz milliyetçi kanadın yanında yer aldınız. Kabul. Ama bırakın da insanlar algı oyunları ile değil kendiliklerinden başka ülkeleri tanısınlar.

Camilerin minareleriyle oluşan İstanbul silüeti, bugün kapitalizmin ibadethaneleri olan gökdelenlerin süslediği şehir silüete dönüştü. Yazarımız Mehmet Tekelioğlu’nun yazısında ifade ettiği ‘şehirleşme değil yapılaşma’ itirazını, ben bir basamak daha ileri giderek ‘betonlaşma’ demek istiyorum. Bu betonlaşma modernlik gibi gösterilip tamamen NewYork tarzı bir hayat insanlara sunulmaktadır.

Tavsiyem, gelin Avrupa’yı görün, Almanya’da insanların iki katlı evlerde nasıl insan gibi yaşadığını görün. Ve ondan sonra da cennet memleketimizde yapılan şehir katliamına tekrar bakın. Tabi bu tavsiyem yurtdışı yasağı olmayan vatandaşlarımıza!

Artık kimler referandumda oylanacak anayasa taslağını hazırlamışsa, aynı kişiler şu anda Türkiye, eski dostu Almanya’yı bıraksın derdindeler.

ABD güya görünürde düşmanmış gibi gösterilip ama aslında tamamen tersi olan bir senaryo oynanıyor.

Eğer siz hala bu Nazi Almanyası söylemini devam ettirmekte ısrarlı iseniz, buna milliyetçilik demekten ziyade ‘ABD treninde vagon olmak’ denir.

Umarım iktidardakiler ve sayın Erdoğan etrafındaki insanları fetöcü mü değil mi gözlüğü ile değil de; bu kişiler gerçekten işin ehli mi ve aynı zamanda hukuka ve milletine saygılı mı noktasından bakarlar.

 

Sevgi ve bilgiyle kalın…

 

Önceki İçerikBaşakşehir, Akhisar’dan ‘Buruk’ dönüyor
Sonraki İçerikErdoğan: Barışın, özgürlüklerin fedaisi biziz..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

3 YORUMLAR

  1. Sinan bey ABD vogonu yerine Trump vogonu deseniz, hatta buna Rusyayide eklerseniz daha Isabetli olur.
    Her gün ey Obama diyenler şimdi dilini yutmuş durumdalar.
    Bence bunlar o mudur yardımcısını kurulan bir tuzak gibi.yalniz birşeyi bilmedikleri için şimdi ortaya çikinca panikleme başladi gibi.
    Ses kayitlarinda bu adadam her zaman itiraz ediyor.Galiba onu bilmiyordular kurbanlarini ona göre ayarladilar oda ters tepti gibi. Son siyasi olaylari değerlendirdığmız zaman sanki
    Trump ve Rusya Almanyayi yok etmek için Türkiyeyi kullanmak istiyor gibi.
    Bunu kesinlikle başaramazlar.
    Esen kalin.

    • Benim goole gene yapmış yapacağını her cümlenin arkasina.(gibi leri) eklemiş.en iyisi ben bu telefonu değiştireyim çünkü ben bununla başa cıkamiyorum.

  2. Iktidarin goruslerinin barometresi sayilabilecek yazarlar son bir iki haftadir direkt olarak ABD’ye yuklenmeyi biraktilar, sadece “ortaya karisik” seklinde “Bati’ya” karsi elestiri getiriyorlar spesifik olaylara referans vermeden. Demek ki arka planda bir seyler pisiyor.
    New York yasam tarzina haksizlik yapiyorsunuz. Kendine has, “organik olarak” gelismis bir tarzdir. Evet, yuksek binalar vardir ama “suni olarak” yerlestirilmis lego bloklari gibi durmazlar. New York’da yasam sizin sundugunuzdan cok daha insancil ve kisiliklidir. Bu cok degisik toplum katmanlari icin gecerli.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz