- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
Tarihi bilmek bize önemli ipuçları verir.
Çünkü insan her dönemde insandır, insanların oluşturduğu yönetimler ve toplumlar da öyle.
Geçmişde yaşanmış olayları iyi tahlil edip, bugüne ışık tutmalarını sağlamak, bugünü yaşayan insanlara kolaylıklar sağlar.
Bunun tam tersi de mümkündür.
Yani bugüne bakarak, geçmişte yaşanan olayları tahlil etme.
Milenyumdan itibaren geçen onyedi yılda çok şeyler yaşadık.
Ekonomik krizler, yönetime talip olan muhafazakar diye tanımlanan kesimin yetişmesi ve uzun yıllar siyasette bulunan partide bayrak açmaları, daha sonra yeni bir parti kurmaları, iktidara gelmeleri, birçok siyasetçiyi-partiyi politikadan uzaklaştırmaları, başarılı icraatler, atılımlar ve mutlu olan insanlar…
Aynı zamanda gelişen dindar kesim, maddi açıdan zenginleşenler, sürekli büyüyen bir dini yapı (fetö diye isimlendirilen), iktidarda olan partideki siyasetçilerin ‘okyanus ötesine’ selamları,-davetleri, bu dini yapının her alanda önünü açıp-kol kanat germeleri…
İktidar savaşı ile gerilen ilişkiler, krizler (dersane, mit müsteşarı, 17-25 Aralık vb.), ortaya çıkan aleni savaş, daha hala anlaşılamayan darbe kalkışması, ardından gelişen olaylar…
Ve mağdur olan yüzbinlerce insan, aile, çoluk-çocuk…
Ne kadar hızlı yaşadık bunları.
Daha düne kadar methiyelerin sonu gelmiyordu.
O kadar hızlı gelişti ki bu olaylar.
Eski parlamenter sistem bile kalmadı ortada. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi. Oyunun şekli değişti. Şekli değişen oyunun kuralları da, şekil değişikliği yapanlar tarafından olmakta. Bundan dolayı da, kurallar her an değişebilir.
Aslında bir tarih oluşmakta. Olayların içinde olduğumuzdan, bu hızlı değişimi çok anlamıyoruz.
Bundan elli yıl sonra, bugün nelerin yaşandığı çok daha iyi anlaşılacak.
İşte tam bu nokta önemli.
Elli yıl sonra eserlere, kitaplara, tarihe neler not düşülecek.
İslami-dindar kesimin sürekli vurgulamış olduğu resmi tarih – gayri resmi tarih konusu, elli yıl sonra da vuku bulacak mı?
Kesinlikle.
O zaman resmi tarihte neler yazılmış olacak acaba dersiniz.
Daha da ileriye gidelim. Bundan iki yüz yıl sonra Türkiye tarihini okuyanlar, bugüne dair neleri bilecekler. Olayların gerçek yüzünün ne kadarına vakıf olabilecekler.
Son onbeş yılda yaşananlar, eskiden olsa belki yüz yılda yaşanırdı, belki de iki yüz yılda.
Akp’nin kurucu kadrolarının başarıları, sonrasında gerçekleşen olaylar, farklılaşan İslami-dindar kesim, müslüman olduğunu ifade eden kesimlerin iktidar savaşı vs. vs.
İleride resmi tarihte anlatılacak kahramanları ve gayri resmi tarihle anlatılacak olan salt gerçekleri düşündükçe, aklıma gelen soru: Acaba geçmişte neler neler yaşandı ve biz ne kadarına vakıf olabiliyoruz?
İlk insandan bu yana,
Adem ile Havva hangi cennetteydiler,
Peygamberlerin yaşadıkları,
Hz. Peygamberin yaşadığı olaylar,
Dört halife dönemindeki terör ve fitne,
Muaviye dönemindeki baskılar,
Emevi ve Abbasi dönemleri,
Müslüman yöneticilerin olduğu dönemdeki baskılar, (Bunu kabullenmek istemeyenler çıkacaktır, lakin unutmayalım ki; İmam-ı Azam hapiste vefat etti)
Endülüs Emevi dönemi, İspanya’da oluşan barış ortamı, hristiyan-müslüman-yahudi biliminsanlarının birlikte çalışma yapmaları,
İspanya’yı terke zorlanan yahudi toplumunun aslında neden buna mecbur bırakıldığı, (Müslümanlara bakarsak, fitne ve huzursuzluk çıkardıkları için, acaba gerçekten öyle miydi? Yoksa arkaplanında çekememezlik mi vardı? Yahudi toplumu hristiyanlığı değiştirdi diye anlatılırken, acaba bunun tam tersi mi oldu? Acaba müslüman toplumu ile yahudi toplumunun arasını açan grup hristiyanlar mıydı?)
Osmanlı’da kardeş katli nasıl kanunlara uyduruldu, (Osmanlı’da iktidar savaşı-İslam söylemi nasıl bağdaştırıldı? Osmanlı İslam için mi, yönetim ve iktidar için mi savaşlara çıkıyordu? Osmanlı’da hangi İslam uygulanıyordu? Ermeniler ve Alevilerin durumu aslında nasıldı? Mustafa Kemal aslında kimdi? Müslümanların küfretmekten zevk aldıkları bir kişi mi, yoksa padişahın görevlendirdiği kripto-Osmanlı mı?)
Cumhuriyet döneminde aslında neler yaşandı, (Müslümanların sürekli vurguladıkları gayri resmi tarih, acaba ne kadar gerçek? Birinci dünya savaşında aslında neler yaşandı? )
Bütün bu sorular çok önemli.
Tarih dediğimiz alan matematik, fizik yada kimya gibi kesinliği olan bir dal değil. Bundan dolayı da, kim neyi kaleme almış, eserine yazmışsa, aslında sadece kendi bakışaçısını ortaya koymuş oluyor.
Sosyal bilimlerde objektif olmak imkansız.
Aracınız dil ve kelimeler. Onları kullanırken de, ne kadar objektif kalmak isteseniz de, olamazsınız.
Mesela bugün, aynı kişiye birçok kişi farklı özellikler atfeder.
Birisi cumhurbaşkanı der, diğeri reis der, diğeri padişah olacak kişi der, bir diğeri mehdi gibi adam der, ötekisi bir asırda anca gelen kurtarıcı, der.
Aynı kişiye başka birileri popülist politikacı der, tek adam olmak istiyor der, değişti artık bütün derdi herşeyi yönetmek der, bir başkası diktatör der, öbürüsü kininden küfür üstüne küfür sayar.
Halbuki kişi, aynı kişi.
Bugün yaşadığımız olaylara bakınca ve sosyal bilimlerin içinde olan tarih bilimini de dikkate alınca, insanın geçmişe tekrar tekrar bakası geliyor.
Hatta bakılması gerekiyor.
Yaşanan olayları bizzat yaşıyoruz ve birçok farklı değerlendirme duyuyoruz.
Bir de siz bu durumu, geçmişe dönük düşünün.
Kim bilir, aslında neler neler yaşandı ve bizler sadece birkaç yönünü okuyup öğrenebiliyoruz.
Bugünü yaşadıkça, tarihi geriye dönük sorgulamak gerektiğini düşünür oldum, hatta dert edindim diyebilirim.
Sizleri bilemem ama, ben son onbeş yıla şahit olunca, deli sorular aklıma gelmiyor değil.
Doğrular bunlar diye aktarılan tarihte, acaba o doğrular kimlerin doğrularıydı.
Sevgi ve bilgiyle kalın….