G-20 Zirvesi öncesi yeni bir kriz mi?

2
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

G-20 Zirvesi, 7-8 Temmuz tarihlerinde Almanya’nın Hamburg kentinde gerçekleştirilecek.

Bu yüzden, Almanya sıkı bir şekilde bu zirveye hazırlanmakta.

Daha geçen hafta birkaç tren istasyonunda sabotaj olduğu düşünülen ateşe verme olayları yaşandı.

G-20 zirvesini protesto eden kuruluşlar ve dernekler muhtemelen Hamburg’da gösteriler de düzenleyeceklerdir. Bu yüzden de güvenlik tedbirleri en yüksek seviyeye çıkarılmış durumda.

Bu zirveyi protesto edenler, sadece o bildiğiniz kapitalizm karşıtı göstericiler gibi görünse de, aslında arka planda risk faktörü olan başka gruplar da var.

Bunlar aşırı sağcılar, IŞİD gibi örgütler.

Aşırı sağcılar açısından durum belli, Almanya’nın Avrupa Birliği’nden çıkması çok önemli. Hala daha konuşulan konu, mark zamanında herşeyin çok daha güzel olduğu ve alım gücünün euro ile birlikte çok düşmüş olduğu. Ve en önemli konu da, Almanya’nın sadece Almanların ülkesi olduğu ve yabancıların ülkenin dokusunu bozmaları.

Diğer bir risk de, IŞİD. Türkiye ismiyle DAEŞ.

Bu örgütü hep dini temalarla değerlendiriyoruz. Kendilerini öyle göstermeye çalıştıkları için. Ve sürekli dini sembolleri kullandıkları için.

Bu konuyu ayrı bir yazıda geniş kapsamlı olarak ele almak daha yerinde olacaktır.

Ancak şu kadarını ifade edeyim, bu örgütün eylemlerine baktığımızda şunları görüyoruz:

Ses getirecek eylemler olması,

Avrupa’da eylem yaptıkları mekanlar, yaşanan kültürün hakim olduğu ve o kültürde olmak isteyip de olamadıkları mekanlar.

Din konusu sadece görünen yön. Görünmeyen ise, yaşamak istedikleri hayat tarzını yaşayamadıkları için oluşan kin ve bunu din kılıfına sokmaları.

Bundan dolayı da bu zirvenin güvenliği çok önemli. İşte bu yüzden Hamburg şehrine yüksek miktarda polis sevkedilmiş durumda.

Bütün bunların yanında son günlerde ortaya çıkan diğer bir konu da, Türkiye cumhurbaşkanının konuşma yapması için girişimlerde bulunan UETD.

UETD, cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referanduma yönelik teşekkür konuşması yapmak istemesinden dolayı birçok salona müracaat etti. Çoğundan da ret cevabı aldı.

Ve sonrasında Almanya devleti yeni bir karar aldı.

Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerin politikacılarının, Almanya’da politik konuşmalarının uygun olmadığı düşüncesiyle, bunun yasal olarak mümkün olmadığı. Bu karar hem Türkiye için geçerli, hem ABD ve de AB’den çıkan İngiltere için..

Bunun üzerine başlayan karşılıklı beyanlardan hepiniz haberdarsınızdır.

Bu süreçte Akp ve Erdoğan tarafında olanlar, bu kararı direk hatalı bulmaktalar.

Diğer kesim de, yerinde ve haklı bir karar olarak görmekte.

Bu iki kesim karşılıklı olarak sürekli kendilerini haklı buldukları için, orta yolu bulmak mümkün olmamakta.

Bu iki kesimin duygusal, inatçı tavırları yüzünden de, konular bir inat meselesine ve güç savaşına dönüşmekte.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma yapmak istemesi, kendi düşüncesinde normal ve haklı bir istek olabilir.

Ancak kendisi bir ülkenin cumhurbaşkanıdır ve kendi istekleri doğrultusunda keyfi hareket etme hakkına sahip değildir.

Devlet başkanı demek hukukla bütün olmak demektir.

Hz. Ömer’in, devlet işleri ile özel işlerini ayırmada nasıl hassas olduğunu hepiniz okumuşsunuzdur.

Bu konunun tekrar bir kriz oluşturması, öncelikle devlet açısından ve sonrasında burada yaşayan ülke insanları açısından hiç de iyi olmayacak bir durumdur.

Burada yaşayıp, insanlarla konuşmalar yaptığınzda konunun ne kadar önemli olduğunu anlamış olursunuz.

Sığınmacılar konusu, referandum sürecinde yaşananlar ve sonrasında Türkiye hükümetinin Alman yetkililere İncirlik konusunda yasak koyup izin vermemeleri zihinlerde tazeliğini korumakta.

Ayrıca Türkiye’de yaşananlar ve özgürlüklerin kısıtlanması.

Gazeteci Deniz Yücel’in bütün girişimlere rağmen hala daha cezaevinde tutuklu olması.

İnsanlar, Türkiye’de yönetimin OHAL sebebiyle keyfi davranışlarda bulunmasını ve buna bağlantılı olarak kendi ülkelerinde kendi kurallarının geçerli olmasını anlamaya çalışıyorlar.

Ancak Almanya’nın da kendi kuralları ile hareket etmesinin anlaşılması gerektiği görüşündeler.

Türkiye’nin ihracatında Avrupa Birliği ve özellikle Almanya çok önemli bir ülke. Ülkenin ihracatı ve ekonomisi açısından Almanya ile ülkeyi krize sokacak davranışlardan kaçınmak gereklidir.

  • İkincisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimle gelmiş bir kişidir. Bundan dolayı yapacağı ve yaptığı konuşmalar politik konuşmalar olup, Almanya’da yaşayan akp taraftarı insanları muhatap alıp, onlara konuşmaktadır.

Bundan dolayı konuşma yapmak istemesi açık-seçik politik amaçlıdır. Almanya ve Alman makamları da bu durumun farkındadırlar.

  • Üçüncüsü; G-20 zirvesi için gelinen bir ülkede, kendi vatandaşlarına konuşma yapmak isteyen tek kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Aslolan yapılacak olan zirvedir ve bu zirveden çıkacak sonuçlardır. Türkiye’nin ve Türkiye’deki yetkililerin üzerinde düşünmesi gereken konular sadece ve sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması olmamalıdır. Büyük ekonomiye sahip yirmi ülkenin yapacağı toplantıda etkin olunması gereken konular vardır:
  1. Gelişmiş ülkelerin dünyanın gelişmemiş ülkelerindeki insanlar için başlatacağı projeler önemli olacaktır.
  2. Sığınmacılar konusu hala daha büyük bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. O insanların yaşamları, toplumdaki konumları, eğitimleri, bulundukları topluma uyum sağlayabilmeleri çok önemlidir.
  3. Almanya’da ve Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşların sorunları daha fazla düşünülmelidir. Burada yaşayan insanların var olan aidiyet sorunlarının çözülmesi için ciddi araştırmalar ve bilimsel faaliyetler yapılmalıdır. Almanya’ya gelerek konuşma yapma isteği, acıdır ki; insanlarımızın aidiyet sorunlarını daha da problemli hale getirmektedir.
  • Akp eski akp değildir. Tartışma ortamı ve kavga ile pazarlık payını arttırma düşüncesi her alana yayılmıştır. Tartışma çıkaracak konular açarak, ortamı ve ilişkileri gererek aktif olma düşüncesinden vazgeçilmelidir. Bu, belki iç politikada ve vatandaşlardan oy toplamada etkili olmuştur. Ancak Avrupa’da, G-20 zirvesi gibi bir toplantıda da aynı davranışın yapılmaya çalışılması ülkemizi gülünç duruma düşürmektedir.

Almanya’da yaşayan biri olarak, sonu düşünülmeden yapılan bu davranışlardan rahatsızlık duymaktayım. UETD’nin toplumun tek bir bölümüyle görüşmeler yaparak, Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının sadece tek bir kesimdenmiş gibi göstermeye çalışması yanlış bir politikadır.

Avrupa’da yaşayan insanlarımızın birlik içinde olmaları gerekirken, mevcut yanlış politikalar yüzünden ikiye bölünmüşlerdir.

Toplumu ikiye bölmek, akp için Türkiye’de faydalar sağlayabilir. Ama Avrupa’da yaşayan vatandaşlar için bu çok tehlikelidir ve bunun olumsuz sonuçları yakın zamanda ortaya çıkacaktır.

Devletin ve yetkililerin, illa da konuşma yapılması inadı yerine, biraz olsun bu konularla da ilgilenmelerini temenni ederim.

 

Sevgi ve bilgiyle kalın….

Önceki İçerikMakedonya: Eski başbakan Gruevski ve bir çok bakan tutuklanacak!
Sonraki İçerikYangın kontrol altına alındı..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

2 YORUMLAR

  1. Maalesef bizde önce oy,sonra lider, daha sonra ülkenin çıkarları gelir.
    Dişarda yaşayan vatandaşların hiç bir değeri yoktur.
    Şu an oy için ak partiyı desdekliyenlere özel ilgi ve görevler verilmiştir.
    Örneğin bundan bir süre önce RT Erdoğan’ın bir mitinginde Alman baş bakanını yuhalamak gibi vb görevler.
    Siz gidip onların kendi evinde onlara hakaret edin sonrada demokrasi ve insan haklarından den vurun.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz