Bir fikir ve edebiyat adamının ardından: Mehmet Niyazi Özdemir’i kaybettik…

0

Geride bıraktığımız hafta önemli bir fikir ve edebiyat adamını kaybettik.

Mehmet Niyazi Özdemir akademik çalışmaları yanında değişik günlük ve haftalık gazetelerde yazıları ve Türk tarihine dayalı romanlarıyla da fikir ve edebiyat dünyamıza değerli eserleriyle katkıda bulunmuş bir isimdi.

Titiz bir araştırmacı, üslubu olan bir yazardı.

Kısa bir rahatsızlık döneminin ardından vefat etti.

OcakMedya Ailesi olarak kendisine Allah’tan rahmet, yakınları ve sevenlerine sabır diliyor, kendisini tanıyan kalem sahiplerinin yazılarından iki örneği sunuyoruz:

Bir büyük kayıp

İSAM Kütüphanesi’nin ikinci katındaki köşesinde yıllardır sessiz sedasız çalışarak önemli dönem romanları yazan Mehmet Niyazi ağabey artık yok. Son zamanlarda bir hastahanede tedavi görmekte olduğunu biliyor ama sık sık hastalanıp üçer beşer gün gözden kaybolduğu için bugün yarın çıkar gelir diye düşünüyordum. Merhumun Çanakkale Mahşeri, Kanije, Yazılmamış Destanlar, Yemen Ah Yemen, Plevne isimli romanları kılı kırk yararcasına yaptığı araştırmaların ürünleridir. Çok okunan bu romanların genç nesillere tarih sevgisi ve şuuru aşıladığını biliyorum. Yazmaya adadığı hayatının önemli bir kısmını Beyazıt-Sultanahmet-Babıali üçgeninde yaşayan Mehmet Niyazi, aynı zamanda bu bölgede yaşanan kültür ve edebiyat tarihinin şahitlerinden biriydi ve keyfi yerine geldiği zaman tatlı tatlı anlatırdı. Marmara Kıraathanesi çevresinde yaşadıklarını Deliler ve Dahiler isimli romanında anlatmıştı.

Beşir Ayvazoğlu

Karar gazetesi (13 Mayıs 2018)

Bir dimağ söndü

Yahya Kemal, Ziya Gökalp‘in ölümünün ardından, Türk Yurdudergisinin Gökalpiçin çıkarılan özel sayısında şöyle yazmıştır:

“Ziya Bey’i son defa Fransız Hastahanesi’nde gör­düm ve hastanenin müdürü dostum Doktor Gassend’e onun bizim ne kıymette millî bir hazinemiz olduğunu söyledim; kurtarabileceğini, bütün meş’un tahminlere rağmen, umdum. Lâkin iş işten geçmişti. Ziya Bey’i kaybettik; hem de öyle bir zamanda kaybettik ki kay­bettiğimiz başın cevherini havas zümresi bile hakiki bir şuurla anlayamadı. Ziya Bey’in bir radyum olan dimağı söndüğü günden beri vatandaki ilimde ka­ranlık vardır.”(“Şahsî Hatıralar”, Türk Yurdu, Yıl: 14, S. 164 (Aralık 1924).

Yahya Kemal‘in Ziya Gökalpiçin söylediklerini bütün edebiyat, sanat ve fikir adamları için söyleyebiliriz.

Ömrünü Türk milletine adamış Mehmet NiyaziBey’i (Mehmet Niyazi Özdemir)kaybettik. İ. Ü. Hukuk Fakültesi öğrenciliğinden beri millî hareketlerin içindeydi. 1960’ların başında talebe derneklerinin millî safa katılmasında mühim rol oynamıştı. Kültür adamıydı, fikir adamıydı, edebiyat adamıydı, gazeteciydi… Onun için millî hasletler ve millî menfaatler önde gelmiştir. Millî hissiyatımızın sınırlarına tecavüze karşı bütün dimağını toplayarak yüksek direnç göstermiş ve tavizsiz bir mücadele sürdürmüştür. 50 yıl önce Ötüken Neşriyat’ı kuran idealist gençlerden biri de o idi.

Millî şuurun kaynağı gördüğü tarihe yönelmiştir; “Çanakkale Mahşeri”ni yazmıştır, “Yemen Ah Yemen”i yazmıştır… Yazarken yerinde de incelemiştir. Çanakkale’ye her zaman gidilebilir ama ya Yemen? Oraya uzanmıştır. (Ben de çok önce Yemen’de röportajlar yapmıştım. Yüzyıllarca Yemen’de kaldık. Pek “kaldık”da diyemeyiz… Gündüzler bizim, geceler Yemenlilerindi. O uzak diyarda ne işimiz vardı? Öyle değil… Uzak mekânlar, üç kıtaya kol uzatmış Osmanlı gibi bir  “Devlet-i Aliyye” için çok yakın yerlerdir. Gitmeseydik, başkaları gidecekti. Zamanımızda uzaklardan birileri çengel atmışlar ve Yemen’de, maalesef, mezhep savaşı başlatmışlardır. Müslümanlar adına acı olduğu kadar utanılası bir savaşıdır. Yemen insanını sevmiştim. Bulunduğum diğer Arap ülkeleri insanlarına hiç mi hiç benzemiyorlardı. Rahmetli Mehmet NiyaziAğabey’le bunu konuşmuştuk.)

Çanakkale Mahşeri‘nden yakın zamanda bahsetmiştim. Mehmet NiyaziBey belgeleri konuşturmuştur. O, Almanya’da da kalmıştı. (“Devlet felsefesi”doktorası Almanya’dan.), Almanlarla Çanakkale Savaşı’nda birlikteydik. Alman kaynaklarını incelemesi Çanakkale Mahşeri‘ne ayrı bir değer katmıştır. Bu eser çıktığında Mehmet NiyaziBey Zaman‘da yazıyordu. Gazetesinden çok şikâyetçiydi. Türk düşmanlığı yapan Nobel verilmiş bir romancı gazetede göklere çıkarılırken, Çanakkale Mahşeri‘nden hemen hiç bahsedilmemişti. Gazetede Cemaat’ten önce de vardı. Bir ara yazılarını kestiler, okuyucular itiraz edince tekrar başlattılar. En son Yeni Şafak‘ta yazıyordu. (Geçmişte, beni kırmayarak, yönettiğim haftalık Türk Habergazetesinde de yazmıştır.)

İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphanesi’nde, üçüncü katta, bir masası vardı. Kitaplar, kâğıtlar yığılı olurdu. Yalnız araştırıcılara açık bu zengin kütüphanede, herkes o masanın kime ait olduğunu bilir ve oturmazdı. Gittiğimde, orada bulur, konuşurduk.

“Bir dimağ söndü”. Mekânı cennet olsun.

Arslan Tekin

Yeniçağ gazetesi (13 Mayıs 2018)

 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz