Merkel-Seehofer bağlamında sığınmacılar ve kim haklı? Peki ya siz nasıl düşünüyorsunuz?

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Almanya Şansölyesi Angela Merkel AB’ye üye ülkelerin liderleri ile görüşmelerini başarıyla tamamladı ve birçoğunu da ikna etmeyi başardı. Gazetemizde de bu konuyla ilgili haberi takip etmişsinizdir. Sonuca ulaşmaya dair yeni çözümler ve projeler konusunda anlaşmaya varıldı. Türkiye’ye sığınmacılar için diğer yardım paketlerinin gönderilmesi de bu kararlar arasında.

Bu gelişmeler olurken haber merkezlerine düşen ‘son dakika’ gelişmesi de dikkat çekiciydi.

Almanya İçişleri bakanı Seehofer’in istifa edeceği bilgisi.

Merkel ve Seehofer ‘sığınmacılar’ konusunda anlaşamıyorlar, her ne kadar seçimlere bile beraber giren partilerden olsalar da.

Peki bunun nedeni ne?

‘AB ülkelerinden birinde kaydedilen ve iltica talebinde bulunanların Almanya’ya girmesine izin verilmesin’ diye ısrar eden Seehofer.

Ve onun karşısında daha esnek politikalar ve yaklaşımlar yapılmasından yana olan Merkel.

Bunlara ilave edilebilecek daha birçok madde de var.

‘Beni daha çok ilgilendiren ne’ diye de düşündüm. Ayrıntılara girerek, ayrıntılarda kaybolmak istemiyorum. Belki de şeytan ayrıntılarda gizli olduğundan olsa gerek. Neyse şaka bir tarafa. Esas konu nedir dedim kendi kendime.

Bence esas konu: Biz hangi tarafın yanındayız?

Tü-kaka suriyeliler diyerek karşısında mıyız, yoksa bu konuda temelleri olan politikalar uygulansın ve insanlar mağdur olmasın mı diyoruz.

Seehofer açıkça karşı olduğunu ifade ediyor. Almanya’da onun gibi düşünen belki de milyonlarca insan vardır.

Açıkça ifade etmek gerekirse, önceden ben de aynı şekilde düşünüyordum. Ve hatta biraz daha ileri giderek ‘vatanlarını savunması gereken insanlar neden bunu yapmayıp, kaçıyorlar’ da diyerek onları değerlerine saygısız insanlar olarak etiketliyordum.

Sosyoloji bölümü ve alt master birimlerdeki öğrenci arkadaşlarla da tartışıyordum.

Ancak düşüne düşüne şuna vardım ki, konu aslında şu: İnsanların en temel dürtüsü ‘hayatta kalma’…

Evet, biliyorum. Buna karşı çıkacaksınız. Madem öyle de, onların yaptıkları şunlar, bunlar, şu yanlışlıklar, bu yanlışlıklar diyeceksiniz.
Haklısınız, hem de sonuna kadar.

İşte orada da ortaya çıkan konu: Eğitimsizlik. Aslında sığınmacılar konusu politik bir sorundan ziyade temel insani bir sorun. İnsanlığın içinde bulunduğu durumun şekle dönüşmüş, görünür hale gelmiş bir sonucu.

Biraz daha yukarıdan baktığımızda şunu da görüyoruz: Sığınmacılar konusunda düşmanlık beslemek, içimizdeki milliyetçilik ya da ırkçılık mı diyelim duygularından dolayı hoşumuza giden bir duygu. Sığınmacıların yaptıkları ‘algıda seçicilik’ kuralından dolayı bize daha çok batıyor.

Eskiden bu durum, doğudan batıya gelen Kürt kökenli insanlarımız için olurdu.

Ya da Almanya’da yabancılara karşı. Ya da ABD’de siyahi insanlara karşı…

Dikkat ettiyseniz hepinde de aslında insan düşmanlığı söz konusu.

Demem o ki; sığınmacılara karşı olmak sadece içimizdeki ırkçılık hastalığını arttırmıyor, aynı zamanda dünyadaki ırkçılık belasının yayılmasına da yardım ediyor.

Başta Almanya ve Avrupa’da insanlar sığınmacılar konusunda neden rahatsız?

Bu kültüre, coğrafyaya uymayan insanların Avrupa’ya gelmeleri ve nimetlerden yararlanmalarından rahatsız olunduğu için.

Burada da ifade ettiğim bir sözü sizinle de paylaşmak isterim. Suriyelilerin Avrupa’ya kadar gelmelerinin sebebi, birinci olarak oradaki savaş ve silah satışı ve bundan elden edilen gelirler ve bu yüzden o insanların çözümsüz kalmaları, ikinci olarak da ‘menfaat sebebiyle’ ülkelerin o savaşı sonlandırmak istememeleri.

İyi de bunda o insanların suçu nedir o zaman?

Türkiye’de bu durumdan rahatsız olanların bakışaçısı nedir? Hemen hemen aynı sebepler. Ülkemizin evlatlarının haklarının onlara verilmesi…

Şimdi şöyle düşünelim. Türkiye de ikiye bölünmüş durumda. Seçimler de bunu açıkça gösterdi. Allah korusun ama diyelim ki aynı durum ülkemizde de oldu. Ve siz iki gruba da yakın değilsiniz ve canınızı kurtarmak istiyorsunuz, ne yapardınız?

Ya da savaşmak istemiyorsunuz, taraf olup insan öldürmek istemiyorsunuz. Peki bu durumda siz ne yapardınız?

Toplumlardaki insan hareketleri çok dinamiktir. Hele günümüzde bu daha da hızlanmıştır. Bir şehirden başka şehre, bir ülkeden başka ülkeye insanlar hep hareket halindedirler.

Bunun en öncelikli sebebi ‘daha iyi bir hayat’ beklentisidir.

Ülkemizde sığınmacılara tepkili olan vatandaşlarımızı ele alacak olursak, acaba o kişiler imkan olmuş olsa yurtdışına gitmek isterler mi ve bu oran yüzde kaçtır?

Esas yapılması gereken sığınmacılara düşman olup içimizdeki kini arttırmak değil, acaba sığınmacıların eğitim sorunlarını, o çocukların sağlıklı eğitim almaları için nasıl çözümler olmalıdır düşüncesinde olmaktır.

İnsanlığın içinde bulunduğu durumun tezahürüdür dememin sebebi de bu. İnsanlık bugün eğitimsizlik sorunu yaşamakta. Ve o insanlar da göz önünde oldukları için, bu durum onlara yapıştırılıyor.

Acaba Suriye’den sığınmacı olarak çeşitli ülkelere gelen bu insanların hepsi (%100’ü) mi kötüdür?

İçlerinden bir tane bile iyi-düzgün-çalışkan-topluma uyumlu olanı yok mudur?

Eğer varsa, demek ki, bütün halde hepsine karşı olmak hem bilimsel ve hem de insani değildir. Ve de gruba endeksli insan düşmanlığı hastalığının en bariz belirtisidir.

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerik25. Yılda Sivas’ın Hatırlattıkları
Sonraki İçerikAslında ne oldu: Bir seçim analizi…
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz