Abdullah Gül proje içinde diyenler, hangi proje ve hesapların içindeler

1
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Uzun zamandır kullandığım bir terim var, İHL habitusu.

Habitus kelimesi Fransız sosyolog Bourdieu’nun sıkça kullandığı bir kavram.

Habitus: İnsanların toplumsal dünyayla ilgilenmelerine aracı olan “zihinsel veya bilişsel yapılardır. İnsanlar, toplumsal dünyayı algılamalarına, anlamalarına, ona kıymet biçmelerine ve onu değerlendirmelerine aracılık eden bir dizi içselleştirilmiş şema ile donatılmıştır. İnsanlar bu şemalar aracılığıyla hem kendi pratiklerini üretirler hem de bu pratikleri algılar ve değerlendirirler. Habitus hem sosyal dünyayı üretir hem de onun tarafından üretilir. Bir tarafta habitus yapılandıran bir yapıdır, sosyal dünyayı yapılandırır. Diğer yandan yapılanmış bir yapıdır, yani sosyal dünya tarafından yapılanmıştır’.

İHL habitusu ise, devlet tarafından oluşturulan bir kültür ve yaşam tarzı ve aynı zamanda kendi içinde sürekli yeni düşünceleri, yeni yorumları kendi iç dinamiklerinde oluşturan, toplumsal tabaka sistemidir.

İHL habitusu ile oluşturulmak istenen: Orta düzeyde din ve milliyetçilikle yoğurulmuş, devletin istediği vasat ve yönlendirilebilen bireyleri tesis etmek ve çoğaltmaktır.

Daha da açacak olursak; biraz din, biraz milli duygular, biraz kapitalizm, biraz hayattan zevk alma, biraz idealizm ve dolu dolu devlete bağlılık ve uysallık.

Böyle olunca İslam’ın sistem anlayışı anlaşılmaz ve anlaşılamıyor. Devletin yönlendirdiği köşe yazarları ve devletin dini otoritelerinin sunduğu İslam algısı ne ise, o hemen kabulleniliyor.

Sorun şu ki; gençlerin yaşadığı zaman buna uymadı.

O kadar çok İHL açıldı ki; artık İHL’li olmak kutsal bir değer haline geldi.

Ama gene de de sorunlar devam ediyor.

Ülkedeki sorunlar o kadar çok olmasına rağmen, hala daha olumlu birşeyler gösterme derdinde olan o kadar çok köşe yazarı, TV yorumcusu ve programcısı var ki; şu soru insanın aklından çıkmıyor:

‘Bu kişiler,  toplumda yaşayan insanları enayi mi sanıyorlar?’

Cevap: ‘Evet’.

Çünkü İHL habitusu ile amaçlanan, işte bu tarzda bir topluluk yetiştirmekti.

 

Başkanlık seçimleri maratonu başladığından beridir şu söylem hakim: ‘Abdullah Gül, birilerinin projesi. Bekliyor. Özellikle bekliyor’.

Hatta öyle ki; bilimsel çalışmaları desteklemesi ve ziyaretler için yurt dışına çıkması bile suç unsuru gibi sunuluyor.

Bunları diyenler sanırım prsikoloji de bilmiyorlar.

Bir kişi eğer böyle bir çalışma içinde ise, dikkat çekmesin diye özel gayret sarfeder.

Özel gayret sarfetmeyip, açıkça yapan kişiler; rahat ve doğru oldukları için böyle yaparlar.

Kimileri de sanki A. Gül’ü çok düşünüyor gibi, kelime oyunlarıyla aba altından sopa gösterme derdindeler.

Ya siz insanları enayi mi sanıyorsunuz diyecekken, aklıma İHL habitusu geliyor. Doğru ya, bu yüzden İHL habitusu bu kadar yaygınlaştırıldı ve çoğaltıldı.

‘Önemli olan kişi değil, sistem’ diyenler, acaba sayın Erdoğan sonrasını hiç düşünüyorlar mı?

Ya da şöyle bir düşünce içindeler mi: ‘Sayın Erdoğan başkan olsun da, ondan sonra olmadı eski sisteme döneriz’.

Ama konu kişiler değil.

Asıl konu Ülke, Orta Doğu ve sonrasında da dünyanın geleceği.

Nasıl mı?

Açıklayayım.

Hani Abdullah Gül için proje içinde diyenler var ya, önce onlar okusunlar ve düşünsünler.

2004 yılında Rahmi Koç, Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı’nın düzenlediği bir programda konuşuyor.

Ne diyor:

‘En iyisi akıllı bir diktatör. Ama, bu devirde mümkün değil. İkinci en iyi ise başkanlık sistemi. Bu sistemde, hukukunuzun çok iyi çalışması lazım. Bence Türkiye’nin en büyük sorunu hukuk sistemini muntazam çalıştıramamasıdır’.

Yani yıllar önce aslında süreç düşünülmüş ve programlanmış.

Hani başkanlık sistemi rafa kalkmışken, birileri demişti ya; ‘getirin, konuşalım’. İşte o birilerini de hatırlayın ve sonra tekrar düşünün: ‘Ak parti nasıl çizgideydi, nasıl bir çizgiye geldi’.

Bu sürece girilmesi için sayın Erdoğan’ın çevresindeki bütün eski yol arkadaşları ayıklandı. Medya ile süreç hazırlandı ve rafa kalkan başkanlık sistemi gündeme taşındı.

Seçimler öne mi alınır, zamanında mı yapılır, bunu toplumun nabzı belirleyecek.

Ama sayın Erdoğan’ın kazanması için bütün yardımcı yan etkenler çalışacaklar.

Bu süreçte köşe yazarları, TV’ler ve medyada yer alanlar neden peki bu kadar tek taraflılar?

Cevap belli: Rant, kazanç ve İHL habitusu (Orta Doğu’yu şekillendirme, devin uyanışı, imparatorluğun uyanışı gibi söylemlerle)

Dünyaya, konjönktüre ve tarihe bakınca neler olabilir diye de düşünüyor insan.

Acaba neler olabilir?

Sayın Erdoğan başkan olunca daha da güçlü şekilde, (Orta Doğu’yu şekillendirme, devin uyanışı, imparatorluğun uyanışı) savaşçı duygular artabilir.

Bu sefer güç savaşlarına din faktörü de girer. O zaman ne olur? Bunu kabullenmek istemeyen İran’la restleşme başlar. Diğer taraftan Suudi Arabistan buna karşı çıkar ve kendini ortaya atar. (Şimdiden zaten önümüzdeki yıllar için çalışma ve yatırım yapılmakta)

Suudilerle İran aynı düzlemde çakışacağı için, Türkiye ve İran birlikte hareket edebilir.

Sonrasında da karşı cephe oluşur ve çatışma çıkabilir.

Neden mi olur?

Silah sektörü satış yapmak zorunda, (Silah sektörü derken aklıma geldi, ülkemizin silah sanayii de satış yapmak zorunda, öyle değil mi?)

Dünya nüfusu çok arttı diyenlerin sesleri iyice yükseldi,

Problemli Orta Doğu yeniden kurulmalıdır belki de,

Abdullah Gül için proje içinde diyenler, acaba nasıl bir proje ve hesabın içindeler diyemeden edemiyor insan.

Hani psikolojide vardır ya; ‘insan kendisi nasılsa, karşıdakini de öyle sanırmış….’

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın.

Önceki İçerikCHP’nin Demirtaş Adaylığı İçin Gelen Yorumlar
Sonraki İçerikHollanda’da “Ermeni soykırımı anıtı” açılıyor..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz