Adil Düzen’de Din anlayışı

2
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Batı dillerinde din ‘religion’ kelimesiyle ifade edilir. Nakib Attas, bunun gerek İngilizce ve gerekse Fransızca olarak, Latince “religio” kökünden türediğini ve kabaca insanla Tanrı arasındaki bağ anlamına geldiğini söyler (S. Nakib Attas. Modern Çağ ve İslami Düşünüşün Problemleri, Çev. Mahmut Erol Kılıç, Fatih Gençlik Vakfı Matbaası, İnsan Yayınları, İstanbul-1989, s. 76).

Adnan Adıvar, ‘İlim ve Din’ adlı eserinde bu kelimeyi St. Augustin ve diğer eski ilahiyatçıların Latincenin “religare” (bağlamak) mastarından getirerek insanları Allah’a ve birbirlerine bir bağla bağlamasından dolayı dine simge olduğunu kabul ettiklerini söylemektedir (A. Adnan Adıvar, Bilim ve Din, Evrim Matbaacılık, Remzi Kitabevi, İstanbul-1980, s. 13-14). Muhammed Hamidullah da batı dillerinde geçen bu “religion” kelimesinin İslam’da karşılığı bulunmadığını ve ayrıca Müslümanlarda “din adamları” (ruhbansınıfı) nın olmadığını ifade etmektedir (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Çev. Salih Tuğ. İrfanYayıncılık. İstanbul-1990, II, 885).

Batı dünyasının din anlayışına baktığımızda, bilhassa Rönesans’tan sonra Allah’tan gelen vahye dayalı bir din inancının felsefe ile yıkıldığını, dinin sadece bireyle Allah arasında sınırlı ilişkilere indirgendiğini, hatta aklın vahyin yerini alarak doğal din ya da tabii din diye bir takım gelişmeler olduğunu görüyoruz.

Peki İslam’da Din anlayışı nasıldır?

Din, kelime olarak Arapça “deyn” kökünden gelen bir isim veya mastar olup, adet, durum, ceza, mükâfat, itaat ve hesap manalarına gelir (bkz. İbn Manzur. Lisanü’l Arab. Beyrut-1968, XIII, 166, 171, 402. Hüseyin Rağıb el-İsfahani. Müfredatü Elfazı’l-Kur’an, ed-Daru’ş Şamiyye Beyrut-1992-1412, s. 323. Nakib Attas, a.g.e., s. 80-81).

Terim ve ıstılah olarak ise din, İslam bilginleri tarafından şöyle tarif edilmektedir: “Din, akıl  sahiplerini Resulün (s.a.) getirdiği şeyleri kabul etmeye davet eden bir vaz’-ı ilahidir” (Seyyid Şerif Cürcani, Tarifat. Amire Matbaası, İstanbul-1265. s. 43. Bkz ve karşılaştırınız. Muhammed Ali b. Ali et-Tehanevi Kitabii Keşşafı İstîlahati’lFünun, Kalküta-1862,1. 503).

Tehanevi de dine şöyle bir tarif getirmektedir: “Din, akıl sahiplerini kendi ihtiyar ve iradeleriyle, halde barışa, gelecekte ise kurtuluşa sevk eden bir vaz’-ı ilahidir.” (Tehanevi, Muhammed Ali b. Ali, Kitabü Keşşafi Istılahati’l Fünun, Kalküta-1862, I. 503).

Dini yaşayan insanlar, dinin kurallarını, hiçbir şahıs ve hiçbir kurumun etkisi altında kalmadan sadece kendi özgür iradeleriyle serbest bir şekilde yerine getireceklerdir. Çünkü tarifte geçtiği üzere akıl ve irade dinin şartıdır. Dinle ilgili bütün tarifler ve açıklamalarda geçen asıl konu akıl sahibi olmak ve iradesini kullanabilmektir.

Kulun Yaratıcı’ya yalvarması ve O’nunla özel bir bağ kurması ayette de geçmektedir: “Allah sizin (faydalanmanız) için yeryüzünü durulacak yer, göğü bir bina (kubbe) yapan, size suret ve şekil veren, sonra suretlerinizi güzelleştiren, en temiz ve güzel şeylerden sizi rızıklandırandır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Bütün âlemleri yaratan Allah ne yücedir. O, diridir; O’ndan başka tanrı yoktur. O halde dini yalnız kendisine halis kılarak O’na yalvarın. Hamt, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur diye dua edin” (Mümin 64-65).

Adil Düzen’de Din, kişinin kendi özgür iradesiyle ve aklıyla karar vererek Mutlak Varlık olan Yaratıcı’ya bağlı olmasıdır.

Din için bağlayıcı olan iki kavram ‘Akıl’ ve ‘İrade’ dini anlamada ve uygulamada ölçüttür. Bundan dolayı kişi DİN konusunda kendi aklına ve iradesine en uygun olanı seçer.

Adil Düzen’de din:

Özeldir,

Kişiyi bağlar,

Kendi kararıyla dini ibadetleri belirler ve uygular.

Bu üç konu Adil Düzen’de dinin nasıl anlaşıldığını açıklayan noktalardır.

Adil Düzen’de din özeldir:

Din, insanın kendisini bağlayan inanç bütünüdür. Yaşadığı inançla ya da inançsızlıkla ilgili bütün kararları kişi kendi verir. İnanmak ister inanır, inanmak istemez ve inanmaz. Aslolan özgür iradesiyle ve aklıyla bir sonuca varmasıdır. Bundan dolayı Adil Düzen’de hiçbir kimse inancından dolayı sorgulanamaz ve ayıplanamaz.

Adil Düzen’de din kişiyi bağlar:

Kişi inanıp inanmama konusunda baskı görmediği için, dini anlayışında yaptığı bütün kararlar da kendisini bağlar. Başkası için karar veremez ve bir başkası da kendisi için karar veremez. Nasıl ki,

Din için ‘Akıl ve İrade’ gerekiyorsa, hesap gününde de akılla ve özgür iradeyle verilen kararlar sorgulanacaktır, bundan dolayı inancı barındıran dinle ilgili bireysellikten çıkarak grup/sürü psikolojisine girerek yaşamak Adil Düzen’in din anlayışına terstir.

Kendi kararıyla dini ibadetleri belirler ve uygular:

Kişi bir dine inanıyorsa, o dinin ibadetlerini yerine getirirken de kendi aklıyla ve özgür iradesiyle karar verir ve uygular. İbadetleri yaparken ‘Toplumsal Alan’a müdahale ediyorsa, kolektif kul hakkına girdiği için keyfi harekette bulunamaz.

Dini ibadetleri yapmak zorunda olmayan ve inanmayan kişiler de, inançsız olmalarını baskı unsuru olarak başkalarına dayatamaz. Kendisinin inançsızlığı diğer fertlerin de inanmamasını gerektirmez. İnançsız olmasından dolayı toplumsal alanda inançlı olanları yerme ve yanlış görme hakkı yoktur.

Aynı şekilde inanan ve ibadetlerini yapmak isteyen kişiler de toplumsal alanda ibadetleri ifa etmek için keyfi davranamaz.

Bir işyerinde çalışan kişi namaz kılmak için çalışma saatlerinde kısıtlamaya gitme hakkına sahip değildir. Kendi aklı ve iradesiyle karar verir ya molalarını kullanır ya da birleştirerek evinde namazını kılar.

Aynı şekilde meditasyon yapan bir kişi de işyerinde çalışma saatinden kısıtlamaya giderek dini ibadetini çalışma esnasında yapma hakkına sahip değildir.

Adil Düzen’de tüm bireyler özgür iradeleriyle istedikleri dine inanma ya da inanmama hakkına sahiptirler, bu yüzden de Adil Düzen sadece müslümanlar için değil bütün insanlar için özgürlük sistemidir.

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerikÖmrü Özetleyen Bir Fotoğraf
Sonraki İçerikKılıçdaroğlu: Olay papaz olayı değil.. Krizin geleceğini Erdoğan da çok iyi biliyordu
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

2 YORUMLAR

  1. bu konu ile ilgili yazılarınz giderek garipleşiyor artık okumasammı diye düşünmeye başladım…

    son parafrafta yazılanlara bakınca sanki adil düzen dediğiniz yapı islam dinini kapsar şekilde gibi geldi islam dini tüm insanlar için zaten ve özgürlükler sistemi.

    peygamber efendimiz savaşta dahi namazı kılmışken kişinin bana burda rahat yok ben evde kılarım demesi ilginç mesela. tamamen kendi fikri ile… belki aynı yerde çalışan bir başkası da sünnetleri terk edip farzı iki rekat ima ile kılacak sonra aralarında ihtilaf başlayacak seninki doğru benim ki doğru diye…

    tabiki burda verdiğiniz çok az örneklerle bu konu anlaşılmaz elinizde bu adil düzen ile ilgili geniş kapsamlı yani islami hayatı yaşama adına rehberlik yapacak kapsamlı bir malumat varsa böyle parça parça okumak yerine göndeririseniz okurum hayırlı günler…

  2. Platon binlerce yıl önce seninkilerden daha iyisini yazmıştı… Dindar sosyal ve ekonomik yaklaşımlar aramıyoruz arkadaş en kallavileri zaten iktidarda hepsinden bıktık usandık… Bugünkü türkiyenin ihtiyacı bu anlattıkların değil….

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz