Almanya’daki vatandaşlar için bugün son gündü..

5
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Bugün oy kullanma için son gündü.

Güneşli bahar gününde oyumuzu kullanmak için biz de başkonsolosluğa gittik ve vatandaşlık görevimizi yerine getirdik.

Türkiye’de yaşadığım yıllarda sabahın ilk saatlerinde giderdik oy kullanmaya. Almanya’da yaşayanlar için birkaç haftaya yayılan zaman diliminde en uygun gün hangisiyse o zaman. Ancak referandum için oy kullanma işlemini sanıyorum özellikle beklettim. Bunu nasıl kelimelere dökebilirim acaba diye biraz düşündüm.

Birincisi: Kendimi ‘evet-hayır’ ikilemi içinde görmek istemediğimdendir. Ülkenin bütün yönetimi, icraatler, yapılacak faaliyetler o kadar geniş ki; bunların hepsi küçüldü, ufaldı ‘evet-hayır’ olarak karşımıza çıktı. Bu durum anormal bir şekilde basite indirgenmiş geliyor, işte bu yüzden ayaklarım gitmedi şimdiye kadar pek konsolosluğa gitmeye.

İkincisi: ‘Evet’ deseniz kalbiniz mutmain değil. Gelişen olaylar çok da doğal gelişmiş gibi gelmiyor insana. OHAL gibi olağan dışı bir ortam, demokrasi diye basbas bağırılsa da, hapishaneye atılan yüzbinlerce insan, belediye başkanı, gazeteci ve diğerleri.

‘Hayır’ deseniz sanki kendinizi dışlanmış hissediyorsunuz. En son sayın Davutoğlu’nu desteklemek için gitmiştik konsolosluğa. Geçmiş yıllara dönüp baktığımızda faydalı çalışmalar, yerinde icraatler, AB görüşmeleri, istişare ile birlikte kararların alındığı dostluk ortamı ve toplumu kucaklayan balkon konuşmaları…

İçinizden ‘böyle olmamalıydı, bu olmamalıydı’ demeden kendinizi alamıyorsunuz.

Üçüncüsü: Hani olur ya, belki referandum iptal edilir yada tehir edilir diye de düşünmedim değil. Toplumdaki ayrılığın, kutuplaşmanın artması dikkate alınır ve belki ‘biz referandumdan vazgeçtik’ diye bir miting düzenlenir ve toplum rahatlar diye de bekledim.

Dördüncü ve sonuncu sebebim: 11.Cumhurbaşkanı sayın A.Gül ve sayın T. Erdoğan özel bir toplantı yaparlar ve daha sonra basına birlikte bir demeç vererek ‘ortak ve orta bir yol çözümünü’ dile getirirler diye bekledim. Bu sebebim size belki garip gelebilir ama gerçekten bunu bekledim. Bilmiyorum, belki son hafta içinde böyle bir durum olabilir, kim bilir…

Bunların hiçbirisi gerçekleşmeyince de ‘bir oy, bir oydur’ düşüncemizle oyumuzu kullandık.

Düşüncelerimizi,  düşüncesizce yapılan hataları gördüğümüzde rahatsız olup bunları kaleme döküyoruz. Birlikte yaşamaya ters olan söylem ve icraatler, oldu bittiye getirilen bu referandum çalışması, hukuk ve devlet yönetimi açısından yapılan bağnazlıklar, dini söylemle siyaset yapılması gibi konulardaki alenen yanlış olan bütün kararları ve icraatleri de eleştiriyoruz.

Sahte sosyal medya hesapları ve email adresleriyle saygısızca terörize eden yeni bitmelere buradan şunu da belirtmek isterim.

Biz, 1994 İstanbul B.B. seçimleri zamanında İstanbul’a giderek afiş asma, kahvehane ve ev sohbetleri yoluyla vatandaşlarımıza bir oyun değerini anlatarak sayın Tayyip Erdoğan için siyasi faaliyetlerde bulunduk.

Ve eğer burada bazı şeyleri eleştirip yazıya döküyorsak, bu sevdiklerimizin yanlışa düşmemeleri içindir. Bu da biline….

Neden bunu yazma ihtiyacı hissettim diye düşünebilirsiniz.

Malesef alenen terörize ediliyoruz ve insanlarımız da terörize edilmekteler.

Oy kullanmak için gittiğimiz konsolosluk binasında gördüğümüz manzara belki de bunun en bariz şekliydi.

Bir zamanlar devletin sahibi gibi davranmakla suçlanan solcular ve chpliler yerine artık devletin sahibi gibi davranan akpliler vardı konsolosluk binasında.

Almanya’da faaliyet gösteren bir dernek var: Uetd

Bu dernek, akp tarafından kurulan ve lobi çalışmaları yapma amacında olan bir dernekti. Son zamanlarda çok fazla politize olarak tamamiyle siyasal çalışmalar yapmaya başladı. Gönül isterdi ki; daha objektif ve tutarlı politikalarla daha faydalı çalışmalar olsaydı.

Bu derneğe bağlı insanların aşırı rahat tavırları, ‘oylar bize lazım’ söylemi ve bunu da alenen ve karşıdakini yok sayar tarzda dışa vurmaları beni fazlasıyla rahatsız etti.

Devletin imkanları eğer referandum için kullanılıyor ise, o seçimden tutarlı, doğru bir sonucun çıkacağını beklemek bana biraz safdillik gibi geliyor.

Aklıma nedense üzerine çok uğraştığımız puzzlelar geldi.

Sanırım siz de, iki bin yada üç binlik puzzle yapmaya çalışmışsınızdır. Bu puzzledaki her bir küçük parça bütün için çok önemlidir.

İşte devlet dediğimiz de, seksen milyonluk ülkenin her bireyinin puzzle parçası gibi oluşturduğu en büyük yapıdır.

Seçimlerde oyların yarısını bile alsanız, bu sizin yarıya kadar tamamlanmış puzzle ile bütün tamamlandı, o da biziz demenizi gerektirmez ve yanlış olur. Çünkü bütün için diğer puzzle parçalarına ihtiyaç vardır.

Hele ki İslam’ı kendine şiar edindiğini söyleyen siyasetçiler bu konuda çok daha titiz davranmak zorundadırlar.

Seksen milyonluk bu puzzleda sadece Kürt kökenli, solcu, chpli, liberal, ateist olanlara değil, aynı zamanda eskiden akp’ye severek ve isteyerek oy vermiş ama şimdi eli oy kullanmaya gitmeyen insanlara da aynı tarzda davranmak zorundasınız.

Siyasi seçimle iktidar olmak demek, devletin tapusunu eline almak değildir.

İşte bu davranış tarzındandı sanırım binanın geniş salonundaki negatif enerji. Daha önceki seçimlerde farklı partilerden de olsalar, insanlar birbirleriyle şakalaşır ve hicivli de olsa kısa konuşmalar yaparlardı.

Ama maalesef referandum oylaması için konsolosluğa gelen insanlar bu sefer çok farklıydı.

Daha evvel akp için oy kullanmış oldukları konuşmalarından ve giyimlerinden belli olan insanlar bile tarifi mümkün olmayan bir gerginlik içindeydiler.

İnsanların çevreye yaydığı enerjiyi hisseden birisi olarak bu durumdan çok rahatsız oldum.

Seçim tahmini yapan araştırma şirketlerine özenen insanlarımız da vardı girişte. Giyim tarzlarına, konuşmalarına ve davranışlarına göre değerlendirme yapıp kısık sesle konuşarak sanki seçim tahmini yapıyor gibiydiler. Bu ‘evet’ der, bu ‘hayır’ der diyerek.

Bu insanlarımızı görünce gülümsedim. Çünkü seçim tahmini yapan şirketler bile bana göre bir hayli yanılacaklar bu referandum oylamasında.

Neden mi?

Eskiden akp için oy kullanmış ama şimdi ne yapacağını hala daha netleştirememiş büyük bir topluluk var. Kararlarını netleştiremeyen bu büyük topluluk kamuoyu yoklamalarında belki ‘hayır’ demiyorlar, belki ‘kararsızım’ diye geçiştiriyorlar ve belki de ‘evet’ diyeceğiz diyorlar.

Ama bence hala daha netleşmiş değil.

Sanıyorum OHAL sebebiyle ve bu fetöcülük suçlamaları ve tedirginliği yüzünden insanlar her ortamda ‘evetçiyiz’ diyorlar. Ben bugün yaşadım biliyorum, oy verilen o küçük kabinde tamamen yalnızsınız. Kararınız ne gözetleniyor ne de kayda alınıyor.

Yani insanlarımızdan ‘evet’çilik çığırtkanlığı yapanlar ‘hayır’ oyu da kullanabilir, veyahut ‘hayır’cılık çığırtganlığı yapıp ‘evet’ de.

İşte bu yüzden 16 Nisan Pazar gününü iple çekiyorum.

Bence, çok zevkli bir seçim sonucu heyecanı yaşayacağız.

Tabii burada en önemlisi kavga- gürültü olmadan, kan akmadan, oy çalındı dedikodusu bile çıkmadan bir seçim geçirmek.

Ve de ‘evet’ çıktığında şımarmayan, başa kakmayan akl-ı selim olmalı, ‘hayır’ çıktığında da haddi aşmayan, toptan kötüleyici, yıkıcı, istifa edinci, meşruiyet sorgulayıcı olmadan davranan bir akl-ı selim…

Temennimiz; sadece Türkiye için değil, ABD, Avrupa ve bütün dünya için güzellikler ve barış olmasıdır.

 

Sevgi ve bilgiyle kalın…

 

Önceki İçerikReferandum için yurt dışında oy verme işlemleri tamamlandı..
Sonraki İçerikSanayi üretiminde azalma..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

5 YORUMLAR

  1. Ozellikle AKP’lilerin “Hayir” demesini isterim. AKP hala Turkiye icin bir firsat. “Evet” ile bu firsat heba edilir. Nasil ust yonetim boyle bir akil tutulmasi icinde anlamak mumkun degil. Ne yazik ki kandirildilar gene diye dusunuyorum.

  2. Ben bu secimlerde oy vermedim.
    Nedenine gelince 2 e-mail YSK den geldi 1. kayit yaptirin veya konturol edin.
    benim kayidim zaten var.2. de verecegim yerleri ve zamanini yaziyordu.
    3. e_mail de cok sasirdim Tis isler bakanligindan geliyordu,ondada oy verme baslama ve bitis tarihleri
    yaziyorlardi.Iste bunun icin oy vermedim.neden bu mailleri gonderdiler supelenmemek icten degil. ayni zamandada bu mailler sahsima hitap edilerek yazilmis genel degil.
    Ben oyumu hayirda versem evette verse Evete gideceginden dolayi vermedim.
    Yurt disi sandiklarina hic guvenmiyorum.

  3. Senelerce taraftarıyla o veya bu şekilde mücadele ettiğim Marx’ın lafına geldim.
    Siz de gelmişiniz hocam.
    Din afyon olarak kullanılabilen mükemmel bişedir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz