Bugün ihtiyacımız olan HUKUK ve zihinlerdeki HUKUK MANTIĞI

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Hukuk; zenginlerin delip geçtiği, fakirlerin ve güçsüzlerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı değildir ve olmamalıdır.

Maalesef ki; bugün hukuk tamamiyle bu durumdadır.

Bu konu tarih boyunca konuşulmuş, tartışılmış ve hatta dinler de hukukun tesisi için gelmişlerdir.

Dinin temeli, yaratıcı Rab’e inanmak ve güçlülere karşı güçsüzleri korumaktır.

Buna itirazı olan varsa, o kişinin aklından zoru var demektir.

İlk insandan bugüne kadar bütün dinler, güçsüz olan kulların güçlülere karşı korunması ile ilgili çalışmaları ve öğretileri haykırmışlardır.

M.Ö. 1760’a dayanır Hammurabi kanunları.

Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam hep hukukun tesisi ve kişilerdeki hukuk mantığı üzerine uğraşmışlardır.

Bundan 3777 yıl önce çivi yazısı ile kaleme alınan Hammurabi kanunlarının bazı maddeleri şöyledir:

Bir adam, başka bir kişinin özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde hareket ederse aynı ceza ona verilir. 

-Bir kişi hırsızlık yapsa eli kesilir, tecavüz etse ölüm cezası ya da erkeklikten men edilir. 

-Birisini suçlayan ispata mecburdur. İspat edemezse ölüm cezasına çarptırılır 

-Bir hırsız duvar delerek bir eve girmişse, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür 

-Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malını alırsa, kendisi de aynı ateşe atılır 

-Babasını döven evladın iki eli kesilir 

-Bir adamın gözünü çıkaranın gözü çıkarılır.

Dinler de, hukuk ve hukuk mantığını ön plana çıkarmışlar ve inananların zihinlerinde bu hukuk mantığının oluşması için çaba sarfetmişlerdir.

Hem ülkemiz, hem de dünyamız için HUKUK çok önemli hale gelmiştir.

Dünyamız için önemli olan;

Kendini dünyanın süper gücü olarak gösteren ülkenin hukuk dışı faaliyetleri,

Kendini İslam ülkesi olarak gösteren birçok ülkenin hem hukuktan, hem de İslam hukukundan uzak davranışları,

Kendini İslamcı gösteren birçok grubun hem hukuktan, hem de İslam hukukundan uzak kararları ve hareketleri.

Ülkemiz için de durum bundan farklı değil.

Netleşmemiş, hukuki sonuca ulaşmamış ama cezaya çarptırılmış birçok mahkum,

Chp milletvekilinin mahkum edilmesi,

Siyasilerin akrabalarının hukuk ağını delip geçmesi,

Chp’nin yollara düşüp, hukuk ve adalet araması…

Çevremde ve bazı makalelerde ve hatta Başbakan’ın konuşmasında gördüğüm, chp’nin bu davranışıyla dalga geçilmesi ve hafife alınması.

Hukuk konusunun hafife alınması, bir devlet ve ülke için en acı durumdur.

Bundan daha acı bir durum söz konusu değildir.

Hele bu ülke ve ülkenin yöneticileri dinine bağlı ve müslüman insanlar ise.

Ne diyor İslam?

İslam hukuku der ki;

Din akıl-baliğ olanlar içindir. Yani aklı yerinde olmayana din yoktur ve mecburiyeti de söz konusu değildir.

Neden?

Çünkü hukuk ve hukuk mantığı o kişide tam manasiyle gerçekleşemeyeceği için.

İslam hukuku der ki;

Her bireyin doğuştan elde ettiği haklar vardır. Bu hakların korunması devletin garantisi altındadır.

Bunları daha önceki yazımda ifade etmiştim ama tekrar etmekte yarar var.

Bunlar:

Dinin korunması,

Aklın korunması,

Canın korunması,

Neslin korunması,

Malın korunması.

Bütün dinler ve İslam kişide (kulda) hukuk mantığının oluşmasını ister ve bunun tesisi için ayetler vasıtasıyla hükümlerini sıralar.

Kutsal metinlerdeki hukuk prensiplerinden önce; dinler, insanlarda hak-görev dengesini, bütünlüğünü kurmak ister.

Nedir hak-görev dengesi, bütünlüğü?

Doğuştan kazanılan (yukarıda ifade ettiğimiz) hakların dışında olmak üzere, bireyin hak elde edebilmesi için karşılığı olan görevi ifa etmesi gerekir.

Bunun delili nedir derseniz.

Bunun delili bizzat Yaratıcı Rab’dir.

Rab, bütün dinlerde der ki:

Size hazırladığım cenneti elde edebilmeniz için, dünyada benim emirlerime uymanız gerekir.

Cenneti elde etmek bir haktır, bu hakka ulaşmak için de bir görev vardır, bu da Rab’in emirlerine riayet etmektir.

İşte hak-görev dengesi, kökü yaratıcıya dayanan bir düşünce mantığıdır.

Dinlerin ve İslam’ın temel hedefi, bu düşünce mantığının oluşmasıdır.

Görevlerin ifası ile haklar elde edilir. Görev yapmadan elde edilen haklarda haksız kazanç vardır ve bu dinen yasaklanmıştır.

Özellikle ve özellikle müslümanların bugün ihtiyacı olan da budur: Hak-görev dengesi…

Bunun tesis edilmesi ile üstesinden gelinmeyecek sorun yoktur.

Chp milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması konusu, fetö meselesi, başkanlık sistemi, Katar krizi, müslüman kardeşler konusu.

Müslüman kardeşler konusunu ele alalım.

Katar krizinin sebebi olarak da gösterilen bu örgüt, ne zaman neden kuruldu?

Hasan el-Benna tarafından 1928 yılında kuruldu.

Peki ne için?

İngilizlerin yani Britanya imparatorluğunun politik ve toplumsal adaletsizliklerine, sömürüsüne başkaldırmak için.

Peki Türkiye kurtuluş savaşı ile bu mücadeleyi tamamladıysa ve yeni bir cumhuriyet kurduysa, bu ülke neden tekrar bu mücadele içine girsin.

Müslüman kardeşlerin İslamcı söylemi var diye, onlara destek verilmesi mi gerekiyor!

Müslüman kardeşler, Mısır’ın sömürüye karşı özgürlüğü için, İslami motifleri olan bir başkaldırı hareketidir.

Bu bağlamda da, ne Türkiye’yi ve ne de Katar’ı bağlar.

Burada görev nedir?

Mısır’ın özgürlüğü için çalışmak.

Bunun karşılığında oluşacak hak nedir?

Mısır’ın özgürlüğe kavuşması.

İyi de, bu çalışmada İslami motifleri kullanıp, bu olayı evrensel söyleme dökmenin dinle ne alakası var?

Bu mücadeleyi bu millet kurtuluş savaşı ile en iyi şekilde yerini getirdi.

Tekrar bu milleti bununla meşgul etmenin hukukta, hak-görev dengesinde yeri var mı?

Tabii ki yok.

Millet olarak neden bu kadar sahipleniyoruz o halde?

Çünkü üzerine düşünüp hukuk mantığıyla, hak-görev dengesi düzleminde düşünmediğimiz için.

Bu çalışmayı, düşünce şeklini hayatımızda birçok alanda ve konularda da uygulayabiliriz.

Kuran, nüzul sırasına göre düzenlenmemiştir.

Fatiha suresi ilk nazil olan sure değildir.

Ama Kuran’da ilk sıradadır.

Daha iyi anlamak için belki nüzul sırası ile düzenlenebilirdi. Ama böyle değil.

Çünkü peygamberden sonra iman ve amel sırasından ziyade, bütün olarak var olan müslümanlık var.

Burada da iman da, amel de, ahlak da hepsi bir arada.

Burada da en önemli olan hukuk ve hukuk mantığı.

İslam hukuku bunun en önemli yolu ve kitabın da tam ortasıdır.

Bundan dolayı, Kuran tamamen Rab’in emrettiği şekliyle ve bu şekilde düzenlenmiştir.

İman-amel-ahlak sırası değil.

İman-ahlak değil.

Önemli olan sadece ve sadece hukuk ve İslam hukuku.

Ve bugün müslümanların bu hukuk mantığına ihtiyacı var.

Müslümanlar; sadece kendileri için değil, bütün dünya ve insanlık için hukuk ve hukuk mantığını tesis etmek zorundalar.

Burada da en büyük görev, Türkiye’nindir.

Bundan dolayı, Türkiye’deki yöneticilerin hukuka ve hukuk mantığına azami derecede önem vermeleri gerekmektedir.

Bu yüzdendir ki; bu yazılar, makaleler, eleştiriler çom önemlidir.

‘Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor’. (Nahl suresi, 90)

Sevgi ve bilgiyle kalın.

Önceki İçerikKaradeniz’de 4,1 büyüklüğünde deprem..
Sonraki İçerikDışişleri Bakanlığı Sözcüsü Müftüoğlu: ABD makamları bu açıklamayı herhangi bir somut istihbarata istinaden değil..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz