Davranışlardaki Din

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Kamuoyu araştırmaları sadece siyasiler için değil, aynı zamanda sosyal bilimlerle ilgilenen bütün birimler için faydalı kaynaklardır.

İnsanların düşüncelerini, davranışlarını, davranışlarına yön veren etkenleri tahlil edebilmek için çok yerinde veriler sunar.

Kamuoyu araştırmalarının sıklıkla kullanıldığı alanlardan biridir Sosyoloji. Hem Türkiye’de, hem Avrupa’da yapılan bu araştırmalarla bireylerin davranışları ve toplumsal yapıya etkisi daha tutarlı ele alınmaya çalışılır.

Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan bir gerçeklik, dinin ve milliyetçiliğin sürekli artmış olması.

Milliyetçilik zaten malumunuz, son yıllarda moda olan popülist yaklaşımlar ve politikalar sebebiyle fazlasıyla yükselişte.

Dine gelince de, ortaya çıkan manzara ilginç:

Dinin kendisi ile insan davranışlarındaki dinin farklılığı.

Dinlerin anlaşılması konusu başlı başına ayrı bir konudur. İlahi metinlerin yeryüzünde yaşayan insan varlığı tarafından algılanması, anlaşılması ve yaşanır hale getirilmesinde doğal olarak değişimler olacaktır. Bu kaçınılmaz bir durum. Dinlerin yaşanılmasında değişimin görülmediği zamanlar, peygamberlerin yaşadığı, davranışlarıyla o dini anlattığı dönemlerdir. Peygamberlerin vefatıyla insanlık dinlerle başbaşa kalmışlardır. Zaten sorun da bundan sonra başlamıştır.

Kendi başlarına kalan insanlar çözüm için iki yol bulmuşlar:

Birincisi; Dini istedikleri tarzda anlayarak kültürleriyle birleştirmişler ve yaşamışlar.

İkincisi; Dinleri Mutlak Varlık olan Yaratıcı’nın istediğinden fazla kutsayıp, dünyadan koparak inzivaya çekilmişler. Ya da onu yapan insanları yani din adamlarını kutsayıp, onları aracı kurum olarak görmeye başlamışlar.

Sanayi toplumunun oluşumuna kadar bu durum devam etmişti. Sebebi de, toplumların dinlere göre şekillenmesiydi.

Toplum, kurallar-(görünür-görünmez yasalar), yeme-içme alışkanlıkları ve hatta giyim-kuşam bile dinlere göre şekillenirdi. Hatta öyle ki; birçok dinin bir arada yaşadığı şehirlerde insanların elbiselerinden hangi dine mensup oldukları anlaşılırdı.

Günümüzde ise bu durum tamamen değişti.

Artık din toplumları mevcut değil. Hele de internetin bu kadar yaygınlaşmasıyla insanlar bütün dünya ile doğrudan bağlantı kurabiliyorlar.

Günümüz toplumları, hem sanayi, hem bilgi, hem çalışma, hem inanç, hem de dünya toplumları…

‘Din alanında işin aslı nedir ve nasıl anlaşılmalıdır’ gibi sorularla dinin doğru anlaşılmasını isteme amacıyla yapılan çalışmalar pek yerini bulmuyor. Çünkü bireyler ve toplum dini istediği gibi anlıyor ve davranışlarına yansıtıyor.

Bunları da işte bu kamuoyu araştırmalarından öğreniyoruz.

Ülkemizde yapılan bir araştırmada ‘ahlak’ın o kadar da önemli olmadığı düşüncesi ortaya çıkınca şaşkınlık yaşanmış ve üzerine yazılar kaleme alınmıştı.

Avrupa’da yapılan araştırmalarda da aynı durum aslında söz konusu. Başörtüsü ile ilgili yapılan araştırmalarda başörtüsü kullanan insanların verdiği cevaplar da aynı derecede enteresan.

Alışkanlık olması, güzel görünmesi, moda olması, dikkat çekmesi ve kadınsı olması…

İlahi emir gereği yerine getirenlerin birçoğunun hangi ayet sebebiyle başörtüsü kullandıklarını bilmemesi de cabası.

İnsanlar neden bu durum içindeler diye düşündüğümüzde, ortaya çıkan gerçeklik, yaşanılan zaman. Bir bakıma zamanın ruhu böyle. Din toplumlarında bile dinler tam istendiği gibi anlaşılmayıp değişikliğe uğramışsa, tam tanımlanamayan bugünkü toplumda DİN’in bu şekilde anlaşılıyor olması aslında çok doğal.

Davranışlara yansıyan din, işin aslı olan dinden farklılaştıkça, dine tepkili olan insanlarda da negatif etkileri artmakta. Negatif etkiler söylemleri oluşturup dini yaşamaya çalışanlara yöneltilince de, toplum kısır döngüden kurtulamaz hale geliyor.

Bunun önüne geçmek için yapılacak olan, toplumdaki din anlayışlarının sabitlenmesi.

Ne demek istiyorum.

Din’in asgari müşterekleri ortaya konulup topluma deklare edilmesi ve asgari birlik doğruları ile toplumun şekillendirilmesi.

Bu neden gerekli diyebilirsiniz.

TUİK’in yaptırdığı bir araştırma bazı gerçekleri gün yüzüne çıkardı.

Bu araştırmada ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin sorular yöneltildi. Bireylerin aile ortamındaki yaşam biçimlerine ve aile hayatına ait değer yargılarına ilişkin bilgi derlenmesi amacıyla yapılan araştırma kapsamında en az bir kez boşanmış kişilerin boşanma nedenleri incelendi.

Kişilerin verdiği cevaplardan çıkan sonuçlara baktığımızda, sonuç şu:

İnsanların boşanma sebeplerinin en başında gelen konular, dinin sınırlama koyduğu alanlar.

İçki-kumar alışkanlıkları, aldatma, ekonomik olarak aileyi geçindirememe (İslam’da evin geçimi erkeğin yapması gereken bir görevdir), eşlerin ailelere karşı saygısız davranması, dayak/kötü muameleler (Kadına şiddetin müslüman bir toplumda bu kadar artmasını da esefle kınadığımı belirtmek isterim).

Davranışlardaki dinin yeniden tanımlanması noktasında problemlerimiz olduğu kanaatindeyim.

Davranışlardaki din bize şunu gösteriyor ki, kendisinden beklenen etkiyi göstermediği için toplumun negatif etkilenmesinin önüne geçememekte.

Toplumun sağlığı için dinin asgari birlik doğrularının belirlenmesi ivedilikle yapılmalıdır.

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın.

Önceki İçerikTrump, taciz suçlamaları için ‘uydurma’ dedi..
Sonraki İçerikPasaport ücretlerine yüzde 14.7 zam..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz