Değişmek acı çekmekten daha kolaydır

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

İnsanlar bir şey olarak veya bir şey olmaya çalışarak kendilerini mutsuz etmek için ellerinden geleni yapar.  

Bu isteği onda anlamlanmış, herhangi bir şeyde olabilir, isteme dürtülerini harekete getirmiş, başkalarının isteği olup onda anlamlanmış herhangi bir şeyde. 

İnsan umumiyetle başkalarının istediğini istiyor, çünkü ondaki ilgiyi başkalarının onu istemiş olması uyandırıyor. 

Yani esasında istediği kendisine ait bir istek değildir, o da başkaları istediği için farkına varmış, onu kendi istediği yapmıştır. 

Bu insanların birbirlerinden amaç alması ve birbirlerini taklit ederek amaçlarına ulaşacaklarını ummalarıyla ilgili bir neticedir. 

Gerçekte o insan bu isteğin sahibi değildir, çünkü o istek kendisinin değildir ve o istediğini bir gün gerçekleştirse de bu onun mutlu olması için yeterli olmayacaktır.

Değişmek acı çekmekten daha kolaydır, ama belli ki bu her zaman kolay olmuyor.

İnsan mütemadiyen ömrünü olduğunu düşündüğü kişi olma fikrini korumaya çalışarak harcıyor, ya da olmayı umduğu kişi olmaya çalışarak.

Ki kişinin olduğu da olmayı umduğu da genelde onda anlam bulmuş ödünç bir fikirdir, şartlar değiştiğinde veya karşısına daha cazip birtakım fikirler çıktığında pek ala onları terk edebilmekte veya yenileriyle değiştirebilmektedir.

İnsan yaşıyorsa bu daha gideceği yol var demektir ve yol varsa bu hala onun esas aradığını bulamadığı anlamına gelir. 

İnsan dediğimiz şey böylece umudu bir nihayete erene kadar kendisine eziyet eder.  

İnsanın bilmediği ise gerçekte gittiği yolun bir amaç olduğu ve o yolda yürüyüşünü anlamlı hale getirdiği oranda hayatının güzelleştirdiğidir. 

Fakat ne yazık insan ne olacaksa hemen şu an olsun istiyor.

Oysa biten bir şey olsa bile o, o ana dair olacaktır, içinizdeki boşluk ise siz onun içini bir anlamla doğdurmadığınız sürece hep boş olacaktır. 

O boşluğu yaratan biziz, doldurmak ise yine bize düşüyor, yeter ki o farkı yakalayalım.  

Fakat ne yazık bizler genelde başkalarının bizim için ne düşüneceklerine, bizi nasıl takdir ettiklerine bakıyor ve ona göre yaşıyoruz.

Oysa başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüklerinin bir önemi yoktur, bırakın onlar ne düşünüyorlarsa düşünsünler, biz kendimizi onların ne düşündüklerine göre bir algıya rehin vermeyelim.

Çünkü rehin verdiğimiz kendi hayatımızdır.

Onlar birer sözcük, biz istemediğimiz müddetçe o sözcüklerin hayatımızda bir etkisi veya kıymeti olmayacaktır, önemi olan bizim kendimiz için ne düşündüğümüzdür.

Zira gerçekte yolumuzu kapatan başkaları değildir, o biziz.

Yapacağımız tek şey de o düşünceden vazgeçmektir. 

Siz vazgeçmenin ne kıymetli bir şey olduğunun biliyor musunuz?

Muhtemelen bilmiyorsunuz. 

Söyleyeceğim bir tek şey var: en kötü vazgeçiş en iyi kaybedişten daha iyidir. 

Çünkü vazgeçmenin size kazandırdığı şey her zaman için kaybetmenin size kaybettirdiğinden daha kıymetlidir.  

Dediğim gibi, değişmek acı çekmekten daha kolaydır, vazgeçmekte kaybetmekten.

Bunun için büyümenize ya da hesaptaki birtakım amaçlarınızı gerçekleştirmek için beklemenize gerek yok; dahası, büyüyen bilinciniz değildir, bedeninizdir ki, onun adı da büyümek değil, yaşlanmaktır. 

Acele etmeyin ama “yarın daha çok tecrübe sahibi olurum” diye de vermeniz gereken kararları bekletmeyin, çünkü yaşam yaşadığınız andır, tecrübe ise an değil, geçmişe dair birer anıdır. 

Dahası, hangi tecrübenin hangi ana iyi geleceğini de bilemezsiniz.

O nedenle siz siz olun hiçbir kararınızı gelecekte sonucu daha iyi olabileceği bir karar tevdi etmeyin.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz