- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
‘Ben demiştim’ diye haklı çıkmak bazılarının canını sıkar, bazılarının da çok hoşuna gider. Ben ise canı sıkılanlar tarafındayım. Çünkü amacım haklı çıkmak değil, gelişerek ileriye gitmek. Bu yüzden de geçen her saniye önemli.
Her saniyenin önemi yapılacak güzel işler için de önemli, engellenmesi gereken kötü işler için de.
Fiyatların el yaktığı konusunda hepimiz hemfikiriz sanırım. Alışverişe çıkanlar koro halinde hep aynı cümleyi kullanıyorlar: Her şey çok pahalı’.
Haklılar.
Ama bir de sınırsızca para harcamaktan kaçınmayan ve hatta Türk lirası yeterli olmadığı için dolarla gezenler var.
Araçlarının giderleri asgari ücreti katlayanları konuşmak dahi istemiyorum.
Bu iki kesim de aynı toplumda nefes alıp yaşıyorlar.
Gittiğiniz mekanlarda çalışan kişilerin mutsuzluklarını anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Hepsinin yüzlerinden ve davranışlarından okunuyor.
Nasıl mutlu olsunlar ki?
Bir kesim keyif içinde şımarıklık yaparken diğer kesim gece gündüz çalışmak zorunda kalıyor.
Gözlem yapan ben ise ‘evet, haklı çıktınız’ demekten bıktım.
Siyasal İslamcıları büyük umutlarla kutsayan kesim şu an ne düşünüyor bilmiyorum ama ben siyasal İslamcılarla ilgili düşüncelerini net bir şekilde ifade edenlerin haklı çıktıklarını görmenin hayal kırıklığı içindeyim.
‘Evet, haklı çıktınız’.
Şimdi de başımıza ‘Taliban’ çıktı.
Taliban güzellemelerinden sıkıldım.
Hangi kafayla Taliban’a güzellemeler yaptıklarını da anlamış değilim.
Akıllı telefonlar sebebiyle ‘zombi’ gibi dolaşan insan yığını içinde olmak da ayrı bir konu.
Ezberlenmiş kalıplarla yaşayan ve insan ilişkilerini bu kalıplarla yürütmeye çalışanlarla karşılaştığımda ilk dediğim de şu oluyor: ‘Önce dur, beni dinle. Düşün ve sonra cevap ver’.
Ezberlenmiş kalıplar, bize ezberletilen doğru bilinen yanlışlar ve üzerine akıllı telefon hastalığı toplumu tamamıyla zombileştirmiş durumda.
Böyle bir toplum ‘evet, haklı çıktınız’ diyebilir mi?
Diyemezler.
Demek istemezler mi yoksa diyemezler mi?
Her ikisi de.
Demek isteseler de iki etken bunları engeller.
Bir, toplumsal bütünlük halinde yaşanan ‘vahşi yarış kültürü’.
İkincisi de haklı çıktık diye mutlu olan ve başkasına hayat hakkı tanımayan diğer kesim.
Hal böyle olunca da inat devam ediyor.
İnadına beyaz ya da inadına siyah.
Ama inadına.
İnadına yapılacak Kanal İstanbul gibi…
Lüks araçlarıyla gittikleri mekanlarda halkla bütünleşmeyenlerin bu hayatlarının bir karşılığı olmayacak mı?
Olacak.
Tıpkı polise ‘şerefsiz’ diyebilen Ak Parti Mersin milletvekili gibi…
Tıpkı Abdülkadir Selvi’nin Gülen güzellemesine verdiği cevap gibi: ‘Ben o başlıklı yazıyi Gülen’i kandırmak için yazdım…’
Sevgi ve Bilgiyle kalın
KRAL ÇIPLAAAK!!! Dünya insanları (toplum/devlet) mutluluk sıralamasında ilk 50 de tek bir Müslüman ülke yok. Adı Müslüman devlet diye anılanların hepsi son sıralarda. Bu bile neyin ne olduğunu insanlara kolayca anlatıyorken; aşı karşıtlarının, covid uydurma diyenlerin, Taliban güzelleyenlerin çoğunluğu her ne hikmetse siyasallarını geçtim, çoğu dinci (dini çıkarı için kullananlar) Gerçek acıdır, biber de; demek ki gerçek biberdir. Güzellemesi bile bu beyinsizlerin önermelerinden daha anlamlıdır