İki önemli özellik: Empati ve İlmiyle amel etmek

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Popülizm, son yıllarda en çok kullanılan terimler arasına girdi. ‘Seçkinlerin yönetiminden ziyade halkın yönetimi’ gibi cezbedici bir cümle ile sunulan söylem. Tarihi seyir içinde krallıklar, sultanlar döneminden sonra demokrasi ile halkın kendini yönetmesi, çok iyi bir gelişmedir. Ancak popülizm ile birlikte gelişen kin duygusunun tahrik edilmesi ve halkın kültürel ve bilinçsel kodlarının tahlil edilmesiyle oluşan haritaya göre davranmak, popülizmi çok güzel bir yönetim tarzı haline getirmiş oldu.

Daha açık bir ifade edersek, ‘toplum mühendisliği’ yapılmak isteniyor diyenler şimdi popülizm ile toplum mühendisliğini en iyi şekilde yapmaktalar.

Toplumların kültürel ve bilinçsel kodlarını, toplumsal sinir noktalarını tahlil edip verileri çıkarttığınızda, geriye sadece bunlar üzerine konuşmak, düşman belirlemek ve toplumu bu düşmana kanalize etmek yeterli olacaktır.

Alman toplumu olsun, Amerikan toplumu olsun yada Rus toplumu, bu değişmez.

Türkiye toplumu için de geçerlidir.

Türkiye toplumu nelere önem verir. Düşünelim.

Devletin kutsallığı, vatan, dini değerler, öz değerlere dönme, eski güzel günleri yeniden yaşama isteği, dünyaya nizam verme gibi konular ön plana çıkar.

Bir de Türkiye toplumundaki fertleri sürekli ateşlemeniz gerekir. Argo deyimle ‘gaza getirmek’ önemlidir.

Toplumun bilimle, bilgi sahibi olmayla yakın ilişkisi yoksa, bunu medya ve internet yapar ve bu durum da, işi daha da kolaylaştırır.

Bu durumdan sonra artık toplum zihnini kullanmayı, olayların üzerine düşünmeyi ve en önemlisi ‘Empati’ yapmayı bırakır.

Ve ondan sonra da ülkede yada dünyada taraflar birbirleriyle atışmaya başlarlar.

ABD için müslümanlar terörist olur, Avrupa için sığınmacılar ve yabancılar yeterlidir, ülkemiz için ise konu daha da kolay. Ülkede yaşayan liberaller, laikler, müslümanlar, dindarlar, solcular, sağcılar, aleviler, sünniler, particiler, cemaatler…

Zaten tarihimize bakınca da aynısını görmüyor muyuz?

Empati yapma özelliği devlet, siyasiler ve dernekler tarafından da ön plana çıkarılmadığı için, sürekli bir kavga durumu yaşanmakta.

Bu kavga ortamında da toplum, toplumu oluşturan fertler kavganın tarafı olmaktan başka bir şey yapmamaktalar.

Bilim, ilimle uğraşma, ilmi tartışmalar, geleceğin dünyası yada en basitinden kendi hayatını güzelleştirme adına hiçbir şey yapamamaktadır.

Nedir empati?

İçinde duyma, hissetme. Bir başka bireyin duygularını, içinde bulunduğu durumu anlamak ve içselleştirmek.

Empati yapmak, karşıdaki gibi düşüneBİLMEK’tir. Bunun için önce karşıdakini BİLMEK gerekir. Bildikten, tanıdıktan sonra, kendinden sıyrılıp onun zihnine ve duygularına girmek ve onun gözüyle bakmak yada bakmaya çalışmak.

Başörtüsü kullanmayan bir kişinin başörtülü kullanan bir kadını anlayabilmesi için, onun zihninde olanları bilmesi gerekir.

Örtü kullanan kadın için o, Yaratıcı’nın bir emri. Yaratıcı demişse, kim karşı çıkarsa çıksın o kadın takmaz ve mücadele eder. Aynı zamanda o fiili yaparken sevap kazanıp dinsel bir mücadele yaptığını düşünür. Ve hatta her mekanda, kendini kutsal bir kişi gibi görür ve bunun hazzını yaşar.

Bunları bilmeden, başörtüsü ile ilgili ne konuşursanız konuşun havada kalır.

Rahat ve özgür şekilde yaşamak isteyen bir kadın için de şort giymek, ontolojik bir meseledir. Çünkü o kişi için özgürlük, hayatta olmanın bir sebebidir. O kişiye ‘şort giymeyin’ demek, onu yok saymaktır.

İşte tam burada, popülizm ortaya çıkar ve bu iki grubu ayrıştırır. İki kesimden bazı kişiler çıkar, karşıdakini anlamak, empati kurmak düşüncesinden ziyade; ‘en doğru sensin’ der ve amiyane tabirle gaz verir ve rant elde eder.

İki kesim de bu kişileri çok sever. Neden? Çünkü, kolayına geleni sunarlar.

Empati yapmak zordur çünkü. Okumak, tanımak, üzerine düşünmek ve hatta onun yaşam tarzını tanımak için onunla birkaç gün geçirmek gerekir.

Bunlar zor işler. En güzeli, kendi dünyamızda ‘sinir ola, ola’ zevkle yaşayalım.

İki taraf da duygularında sivrileşirler. Sonra bir bakmışsınız, toplumda oluşan negatif enerji sebebiyle huzur ve mutluluk ortadan kalkmış.

İkinci özellik de çok önemli: İlmiyle amel etmek.

Bildiği kadarını hayatında uygulamak. Kim ne biliyorsa. Dinse din, bilimse bilim, sanatsa sanat, tasavvufsa tasavvuf, halkların kardeşliği ise o, eşit bölüşüm ve sosyal adaletse o, İslam ise İslam, adil düzense adil düzen…

Toplum olarak baktığımızda bunun eksikliğini çok fazla yaşadığımızı düşünüyorum.

Almanya’da birisine yol sorduğunuzda biliyorsa söyler, bilmiyorsa akıllı telefonunun haritasını açar ve anlatır.

Türkiye’de yol sorduğunuzda, size beş hatta on kişi anlatmaya başlar.

Yardımseverlik, evet doğru. Ama diğeri de ‘çok bilmişlik’.

Peygamberlerin başarılarının insani sebebi, bildiklerini uygulamaktı. Yani hem teori, hem pratik.

Şimdi dönelim peygamberin varisleri olan din adamlarına, yada İslam’dan dem vuranlara.

Din, dünya ve ahiret saadeti içindir.

Mutlular mı, sorarsanız evet.

Hayatları düzenli, temiz, dengeli mi. Hepimiz bir gözlemleyelim.

Ben de yazılarımda ele almaya çalışırım. Adil düzen çalışması.

Benzeri ortaya çıkmamıştır. Sistemli İslam pratiği diyelim buna.

Çünkü İslam’ın bütünlüğünü ortaya koyar sistem düşüncesiyle. Peki soralım? Uygulandığı yer neresi? Yok.

Akevler’de uygulanmaya çalışıldı, onun da meyvesini şimdiki iktidar yemekte.

Hayreddin Hoca, ‘Avrupa’da Lut kavmi’ diye bir yazı kaleme almış. Sonunda verilecek cezayı da yazmış. Artık bu ne demekse?

Sizler bütün insanlık için alternatif İslam yaşam tarzı sundunuz mu ki; şimdi verilecek cezadan dem vuruyorsunuz?

Avrupa’da domuz eti yemediğinizde, hemen yahudilerle benzerlik kurarlar. Evet, doğrudur. İslam ve Yahudilik birbirlerine çok benzer. Dinsel hukuk çok benzerlikler gösterir.

İyi de o zaman bu insanları neden sürekli düşman diye gösterdiniz?

Neden Filistin’de insanlar İsrail tarafında işe gidip, paydos yaptıktan sonra eline taş alıp intifada yapar?

Bu nasıl bir hayat anlayışıdır?

İslam sadece yahudi düşmanlığı yap, cennete gir mi diyor?

Madem öyle neden yüzlerce ayet İsrailoğulları ile ilgilidir?

Hata yapmışlarsa sen o hataları yapma diye, ona %99 düşman ol diye değil.

İslam farklı birşeydir.

İslam’da dini hayat var mıdır? Vardır, ama İslam sadece dini duygular ve dini hayat değildir.

İslam’da devlet düşüncesi, hukuk var mıdır? Evet, vardır. Ama sadece devlet ve hukuk değildir.

İslam’da tasavvuf/mistisizm var mıdır? Evet, vardır. Ama sadece tasavvuf değildir.

İslam’da ekonomi ve sosyal paylaşım, sosyal adalet var mıdır? Evet, vardır. Ama sadece ekonomi değildir.

İslam, türlü yemeği gibidir. Hayat da zaten türlü yemeği gibidir. Herşeyden az az ve yerli yerinde.

Sistem düşüncesiyle alternatif teori sunmuştur demiştim adil düzen ile ilgili. Evet, bu yüzden de çok önemlidir.

Ama kritik edemeyecek kadar tabu değildir benim için. Çünkü biz, aklımızı kiraya vermemeyi öğrendik.

Bir örnekle son vereyim.

Akevler’de uygulanmaya çalışıldı demiştim. Hatta o zamanlarda, 32.Gün programında (Rahmetli M. Ali Birand’ın sunduğu) konu olmuştu: İlk İslam site yönetimi diye. Çekimler falan yapılmıştı.

Bir konu var ki; anlam veremezdim genç aklımda. Çözemezdim hiç.

Atık konusu insani bir olaydır. Hayvanlar, atıklarının derdine düşmezler, en fazla toprakla eşeleyip örterler.

İnsanlar, atıklarını ayırırlar. Çöplerini sağlıklı, düzenli şekilde atık haline getirip, yok ederler.

Akevler’de, adil düzen çalışması yapılan bir yerde; çöplerin-çöp kovalarının rezilliğini, pisliğini, bakımsızlığını hiç anlayamazdım.

Benim için ideal, muhteşem bir düşünce çalışması idi ve gördüğüm o manzara her seferinde beni yıkan bir durum olurdu.

Bu mu derdim, içimden…

Bir söz vardır ya hani; ‘Adam eşşeğinden, kadın döşeğinden belli olur’ diye.

‘Az ilim olsun, ama onu da hayatımızda görelim’ demiş olsaydık, belki bugün Akp, Türkiye ve hatta dünya çok farklı olabilirdi…

Kelebek etkisi…..

Sevgi ve bilgiyle kalın…

Önceki İçerikABD seferlerine uygulanan elektronik cihaz yasağı kalkıyor..
Sonraki İçerik‘Adalet Yürüyüşü’ 20. Gününde.. CHP AİHM’e gidiyor..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz