İslam gerçekten Almanya’nın bir parçası mı?

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Geçtiğimiz günlerde Almanya İçişleri Bakanı Seehofer açıklama yapmış ve bu açıklama tepki çekmişti. Neydi bu açıklama.
‘İslam, Almanya’ya ait değildir’.
Bunun üzerine başta Merkel olmak üzere birçok siyasetçi ve akademisyen buna tepki göstererek, tam aksi beyanatlarda bulunmuşlardı.
Bu hafta da, Meclis Başkanı Wolfgang Schäuble (CDU- Hristiyan Demokratlar’dan) konuyla ilgili açıklamada bulundu.
‘Tarihin akışına engel olamayız. İslam, artık Almanya’nın bir parçası haline gelmiştir, bu durumla herkesin yüzleşmesi gerekiyor’.
Wolfgang Schäuble’nin, Meclis Başkanı olarak bu açıklamayı yapması önemli. Bu açıklamadan sonra çok çeşitli açıklamalar ve tartışmalar da tekrar başladı.
Bu tartışma neden tekrar başladı. Bana göre bunun sebebi Ostern (Paskalya-Hz.İsa’nın çarmıhta kaldıktan sonra dirilişi kutlanır).
Paskalya, hristiyan inancında ve kültüründe çok önemli bir bayram. Belki de bilinen en eski bayramlardan biri.
Paskalya sebebiyle resmi tatil ve insanlar paskalyayı rahat bir şekilde kutluyorlar.
[Bu vesileyle, dünya üzerindeki bütün hristiyan vatandaşlarımızın Paskalya Bayram’larını tebrik ediyorum].

Şimdi gelelim demeçlere.
İslam, Almanya’nın bir parçası mı.
Hep ifade ettiğim gibi: ‘Nereden baktığınıza bağlı?’
İslam’ın bir yerleşim yerinin parçası olup olmaması konusu, yıllar içinde ne kadar o doku içinde olduğuyla bağlantılıdır.
Bu açıdan bakarsak, İslam İspanya’nın bir parçası olmuştur. İslam, Balkanlar’ın bir parçası olmuştur.
Ancak İslam Almanya’nın daha genel anlamıyla Kıta Avrupa’sının bir parçası olmamıştır.
Merkel ve Schäuble’nin de ifade ettikleri gibi, Almanya’da yaşayan müslümanlar vardır. Bu müslümanlar sebebiyle İslam kabul edilmelidir. Vatandaş olarak müslümanların olması sebebiyle onların inançları ve dinleri de Almanya’da bir gerçekliktir.
Tabii burada şu soru da akıllara geliyor.
Açık, net bir şekilde bir dinin o ülkenin bir parçası olması ne demektir?
Bence burada dikkat edilmesi gereken konu sadece katılımcı bir parça olmak değil, aynı zamanda birlikte yaşama adına yönetici devlet yapısı içinde tanınmak ve onaylanmaktır.
Yönetici devlet diye ele aldığım konu da, devletin işleyişinde o dinin etkilerini görmek.
Bu bağlamda laiklik konusu da işin içine girmekte.
Almanya laik bir ülke midir, ya da Fransa, ya da başka ülkeler, ya da Türkiye…
Ben bu noktada şu kıstası ele alıyorum.
Ülkelerdeki dini günlerin resmi tatil edilmesi ile.
Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde hristiyanlığın özel dini gün ve bayramları resmi tatil olarak ayarlanıyorsa, o ülkede hristiyanlık hakimdir ve ülke laik bir devlet değildir.
Türkiye gibi ülkelerde İslam’ın özel günleri ve bayramları resmi tatil oluyorsa, bu ülkelerde de İslam hakimdir ve laik bir devlet değildir.
Peki ideal olan nedir.
İdeal olan.
İnsanların, vatandaşların dine inanmaları ama devletin objektif olmasıdır.
Devletin dini olmaz. Devletin hukuku vardır.
Bu bakımdan şöyle yapılabilir: Devlet, hiç bir dini günü ve bayramı tatil olarak kabul etmez. Hangi dinden vatandaş varsa, kendince kutsal olan günlerde izin kullanır.
İkinci bir çözüm de: Devlet, üç büyük dine ait olmak üzere Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerini tatil yapar. Geri kalan dini bayram günleri çalışma günleri olarak kabul edilir ve vatandaşlar iş hayatlarında antlaşmalı olarak izinli olurlar.
Almanya’nın siyasetçilerinin bu demeçleri, toplumdaki barış adına önemlidir. Ancak bana göre çok da gerçeği yansıtan bir durum değildir.
İslam’ın Almanya’nın bir parçası olması için, öncelikle İslam’ın resmi olarak tanınması gereklidir.
Bu olduktan sonra da, Almanya’da faaliyet gösteren camilerin ele alınması ve tekrar düzenlenmesi gerekliliği ortaya çıkar.
İbadethaneler olarak faaliyet gösteren camilerin yönetmeliklerinin belirlenmesi ve böylece aşırılıkların önüne geçilmesi çok önemlidir.
Şu gerçeği de vurgulamakta yarar var, Almanya’daki dini cemaatler İslam’ın resmi olarak tanınmasını istemezler.
Neden mi?
Çünkü o zaman camilere dair yönetmelikler ve denetlemeler gerekecektir. Böyle olunca da, kafalarına göre Türkiye’den imam getirme dönemi sona erecektir.
Böyle olunca da, Almanya toplumu için çözüm üretecek projelere imza atmak zorunda kalacaklardır.
Yani işin özü, her zamanki gibi ‘millet alışverişte görsün’ durumu devam etmektedir ve edecektir. Belki hep tekrar ediyor gibi olacağım ama ‘biz bir sorunu çözmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz?’ esas sorunumuz işte bu.
Bunun için samimi olmak çok önemli.
Üzülerek ifade edeyim ki; samimiyet yoksunluğu en tepe noktasında.
Ülkeler, devletler, ülkelerde yaşayan vatandaşlar, kısaca herkes durumu idare ediyor ve bu durumu idare etme artık yaşam tarzı haline dönüşmüş.
Aşılması gereken konu bu aslında…

Sevgi ve Bilgiyle kalın.

Önceki İçerikİYİ Parti Kongresi ve Partiyi Bekleyen Handikap
Sonraki İçerikUzay istasyonu Tiangong-1 yerküreye düştü.. Uzay aracının düşebileceği yerler arasında Türkiye de vardı
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz