- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
Sevgili Gençler, kendini genç hissedenler ve ileride genç olup merak içinde yeni bilgiler öğrenmek isteyecek bugünün çocukları…
Haftanın belirli günlerinde İslam’la alakalı yazıları sizlerle paylaşmamın sebebi hem bugüne hem de geleceğe yönelik çözümler sunma düşüncem ve isteğimden ileri geliyor. İslam, bugün iyi anlaşılması gerektiği gibi, gelecekte de iyi anlaşılması gereken bir dindir. “Müslümanlar İslam’ı nasıl anlayıp, yaşıyorlar, bu bizi ilgilendirmiyor” demek artık mümkün değil. Bu mavi kürede bütün insanlık hep birlikte yaşıyoruz ve gelişen olaylar bütün insanlığı etkiliyor. İslam’ın yanlış anlaşılması da, doğru anlaşılması da hem müslümanları hem bütün dünyayı ilgilendirmekte.
İslam’ın doğruya yakın anlaşılması için farklı bir pencere açmak aslında benim çabam.
İslam’ın devlet felsefesi ve yönetim şekli, İslam’ın ideal anlamda nasıl olduğu gibi konuların en üst seviyede konuşulup tartışıldığı bir çevrede büyüyüp-yetiştiğim için çok mutluyum. Bu kazanımlarım bana İslam’a bütün olarak bakma yetisini kazandırdı. İslam’a bütün olarak bakarken, yaşanan hayat ve hayatın içinde İslam’ın nasıl algılandığı ve uygulandığı konularına da kayıtsız kalamadım. Bu iki farklı anlayışlardan sonra şu tespiti hep yapar hale geldim:
‘İki işlemci düşünün, birisi Android işlemcisi, diğeri de Apple’ın IOS’i. İslam ve yaşanan bugünkü hayat işte aynen bu durumda’. Derdine düştüğüm esas mesele de hep bu oldu. Bu iki işlemci nasıl birlikte çalışır? Birlikte çalışır mı? Yoksa üçüncü bir işlemci ile birleştirilebilinir mi?
Merhum Erbakan’ın bir fikri beni etkilemişti. Bir motor düşünün, aynı anda hem dizel hem benzinle çalışabilecek. Maalesef merhum Erbakan siyasete girmesiyle bu tezini hayata geçiremedi.
Ama bizim ilgilendiğimiz alan, insan ve din, yani sosyal bilimler. Belki sosyal bilimlerde iki farklı işlemciyi birleştirebiliriz…
İslam’ın ideal manada nasıl olduğu, sistemin nasıl çalıştığı ile ilgili en ciddi çalışma Akevler Ekolu’nün oluşturduğu Adil Düzen Çalışması’dır. Bu çalışma haricinde ciddi anlamda başka çalışma ne yazık ki, bulunmamaktır. Bu çalışmanın da odaklandığı konu sistem, devletin işleyişi, yönetim ve büyük çarktır. İşte burada da hep şu soruyu yöneltmişimdir:
‘Evet sistem bu. İdeal anlamda hukuk ve adaletin tesis edildiği ve uygulanmaya çalışıldığı bir çalışma. Ama yaşanan hayat farklı. Yaşanan hayattan o sisteme geçiş nasıl olacak?’
İlahiyat fakültelerinde hep ele alınan konulardandır: ‘Peygamber’in yaşadığı o altın zaman, o işleyen sistem’.
Peygamber’in vefatıyla değişen dengeler, yönetimin saltanata dönüşmesi, yapılan yanlışlar ve aradan geçen zaman ve bugünkü yaşanan modern hayat.
İdeal elimizde var ama ondan çok farklı bir realiteyi yaşıyoruz.
Bu ideal ve realite nasıl birleştirilir?
Yeri gelmişken ifade edeyim de, yanlış anlaşılmalara fırsat oluşmasın. Müslümanları eleştiren, reklam yaparak İslam’ı savunanların hareketlerini krıtik eden yazılarım, hep bu çarpıklığı görmem sebebiyledir. İdeal olan İslam prensiplerini şov yapar gibi sunan bazı müslümanların (ki ben bunlara İslamcı diyorum) aslında tamamen realitede olan hayatı yaşamaları. Yani reklamını yaptıkları kadar ideal olan İslam’ı yaşama dertleri ve düşüncelerinin olmaması.
Birkaç örnek vereyim: Her hafta hutbelerde ‘faiz’ yasağını insanlara hitap eden camilerin, faizli kredilerle cami binaları satın almaları…
Kendilerini çok düzgün müslüman olarak sunan insanların, faizle mülk edinmeleri…
Örtünme ile ilgili abartılı hareketler yapanların sosyal medyada şov yapar şekilde kendilerini sunmaları…
Oku emri ile İslam’ın ilme ne kadar önem verdiğini sürekli dillerinden düşürmeyen müslümanların okumamaları ve cahillikleri…
Bunlar gibi yüzlerce örnek sıralanabilir.
Asıl problemimiz: İdeal olan İslam prensiplerinin reel hayatla nasıl birleştirileceği meselesi.
Bu derdimi sürekli dillendirdiğim İslam Hukuku hocam şunu söylerdi ve benim için de bir kıstas hükmündedir: ‘Din Şartlardır’.
İnsanlar, şartları imkanınca İslam’ı yaşama gayretinde olmalıdırlar. Yani İslam’ı yaşamaları şartlara göredir.
Bunun İslam hukukundaki delili de: Azimet-Ruhsat.
Azimet: Kati olarak yapılması istenen, normal şartlarda uyulması gerekenlerdir.
Ruhsat: Kişinin özründen dolayı tam olarak yerine getiremediği durumlardır.
Örnekle açıklayalım.
Sizler de çok kereler görmüşsünüzdür. Kimlerden bahsediyorum, camide sandalyede namaz kılan insanlardan. Sağlık problemlerinden dolayı oturamadıklarından sandalye kullanmaktalar. İşte bu ruhsattır.
Bu örnekten (özelden) genele doğru çıkış yapacak olursak. Bugünkü modern hayatı yaşayan müslümanlar da aslında özürlü durumundadırlar. Bu özür durumu, gerçeği söylemek gerekirse, onları (müslümanları) zor duruma sokmaktadır.
Az önce verdiğim örnekteki gibi zor durumları kastediyorum.
Ya da müslüman olduğunu haykıran bir işadamının işyerinde çalıştırdığı işçilere yaşanan hayatın gerekliliği kadar ücret vermesi ya da özlük haklarını yerine getirmesi.
Bütün bu örneklerde temel ölçüt ise samimiyet ve iyi niyet.
Samimi ve iyi niyetli müslümanlar için çözüm kapılarını aralaması temennilerimle.
Sevgi ve Bilgiyle kalın.
Syn Sinan bey, Yazilarinizi takip ediyorum. Genelde, bugunku yaziniz da dahil, bilgilendigimi soyleyebilirim. Bu nedenle size tesekkur ediyorum.
Ortalama bir vatandas olarak anlamak istedigim bir husus var. Islam ile ilgili yazilarin neredeyse tamaminda Islam’in anlasilmasina, daha dogrusu anlasilamamasina vurgu var. Sizin bu yazinizda da oldugu gibi.
Islam (ve Kur’an) anlasilamiyor mu? Bu gune kadar anlasilamamis mi?
Eger anlasilamamisa, neden anlasilamamis? Bundan boyle anlasilma ihtimali ne kadar?
Ben, islam tarihinde, sahabeler donemine baktigimda moralim bozuluyor. Neden birbirlerine dusmusler? Hasa, onlarinda mi anlamama sorunlari olmus? Saygilarimla. M.A.