İslam ve Mevlid Kandili

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Sevgili Gençler, kendini genç hissedenler ve ileride genç olup merak içinde yeni bilgiler öğrenmek isteyecek bugünün çocukları

Özel hazırlanmış ‘Mevlid Kandili’ mesajları sizlere de ulaşmıştır. Güller, methiyeler içeren bu mesajlardan bana ulaşanları görünce, Mevlid Kandili olduğunu idrak ettim.

Mesaj üzerine mesajlar gelmeye başladı.

Hepsinde de ‘Peygamber’e Methiyeler’i görünce, ne kadar güzel ki, insanlar normal hayatın koşturmacasından, Zarrab olayından, yurtdışına para transferi atışmacasından sıyrılıp da manevi bir atmosfere bürünmüş diye düşündüm. Aslında o mesajların sadece göndermek için gönderilen mesajlar olduğunu biliyordum ama gene de olumlu düşünmeye çalıştım.

Sevgili gençler!

Mevlid kandili olmasına şaşırmamın sebebi, hicri takvimde olan Peygamberin doğum günü kutlaması, miladi takvime uyarlanınca sürekli değişmekte, aynı dini bayramlarda olduğu gibi.

Hicri takvim, ayın hareketlerine göre ayarlandığı için her yıl yaklaşık on günlük bir değişim sözkonusu.

Peygamber’in doğum günü Rabiülevvel ayının 12. gecesi.

Miladi takvime göre yapılsa, her yıl aynı zamanda olacak. Hicri takvim olduğu için değişiyor, peki tamam.

Aklıma başka bir konu takıldı.

Madem hicri takvim sürekli değişiyor da, peki neden Avrupa’da ‘Mekke’nin Fethi’ni kutlayan İslamcı-camiciler olayı her yıl 31 Aralık’ta kutluyorlar?

Mekke’nin Fethi de hicri takvimde olmadı mı?

Bu tarih hep 31 Aralık’ta takılı kalıyor da, Peygamber’in doğumgünü neden her yıl farklı tarihte oluyor?

Bu çelişkiyi açıklayabilmek gerek.

31 Aralık’ta Mekke’nin Fethi’ni kutlamak işimize geliyor da ondan.

Buradan başlayan soru zincirim devam etti.

Neden illa Hicri takvime göre ayarlıyoruz?

Miladi takvim, Hz. İsa’nın doğumunu esas alıyor ve çoğunlukla batılılar tarafından kullanılıyor da o yüzden. Pekala.

Peygamberin doğumgünü kutlaması adeti nereden geliyor peki?

Hala hatırlarım.

80’li yılların ortaları.

11 yada 12. doğumgünümdü. İzmir’de doğup büyümüş olmamın da etkisi ile, ben de doğumgünümü kutlamak istedim.

Ailem hemen karşı çıkmıştı.

Doğumgünü kutlaması da neymiş. Hristiyan adeti hep bunlar. Elalem ne der….

Elalem beni ilgilendirmiyordu, hala daha ilgilendirmiyor bu arada.

Elalem, müslüman mahallesinde doğumgünü kutlanıyor derdi çünkü.

O zamanki aklımla hemen sormuştum.

‘İyi de, neden madem Peygamber’in doğumgünü kutlanıyor?’

Hristiyan adeti ise, O’na da hristiyan adeti, öyle değil mi.

‘Hayır, o başka. O Peygamber. O’nun doğumgününü herkes kutluyor’.

Aradan yıllar geçti, bütün dindar kesim doğumgünü kutlamaya başladı. Hristiyan adeti olmaktan çıkmıştı artık.

Peki ne yapılıyor bu günde?

Türkiye’de TV’lerde mevlidler okunur. Biraz daha dindar olmaya çalışanlar hatimler okur, dualar eder.

Yurtdışında camilerde özel programlar yapılır.

O gecenin yüzü-suyu hürmetine dualar edilir, tevbeler yapılır, nikahlar tazelenir, camiler için hayırlar (para) toplanır.

Madem illa ki kutlanacaksa, Peygamber’in hayatı ele alınsa daha iyi olmaz mı?

Düşünün ki; Birisi çıkıyor, en cahil -en kabilecilik yapılan şehirde- adet ve örflerin kaskatı kurallarının olduğu bir coğrafyada bütün bir düzene ‘BAŞKALDIRIYOR’…

Nasıl biri bu Kişi.

Karizmatik; beyefendi; kibar; düşünceli; diğergam; empati yapabilen; yerine göre hiddetli ama şiddete yönelmeyen; karşısındaki her farklı insana göre, onun huyuna-konumuna-kişilik özelliklerine göre davranabilen; hayat koşturmacasından çok düşünmeyi-tefekkür etmeyi yeğleyen; kendisi hakkında, düşmanlarının bile ‘El-Emin’ (Güvenilir) dediği; gelen tekliflere rağmen kendinden yaşça daha büyük bir kadınla evlenen ve ona aşık olup seven; vahiy gelmeye başladığında ne olduğunu anlamayıp eşinin tavsiyesi ile tecrübeli bir papaza gidip ona fikir danışan; vahiy gelmeye başladığından itibaren önce çevresine ve sonra bütün Mekke şehrine, inen vahiy doğrultusunda Başkaldıran; ezenlerin yanında değil, ezilenlerin yanında olan; güçlü ve zenginlerin zevkleriyle değil, fakir ve güçsüzlerin dertleriyle ilgilenen; yanlış olan bütün adet ve geleneklerle kıyasıya savaşan; insanlıktan nasibini almamış olan insanlara beyefendilik ve nezaket öğreten; kendi kızı Fatıma’ya bile ‘babanın peygamber olduğuna güvenme’ diyerek şefaatin olmadığını ispatlayan; eşlerinin huysuzluklarından rahatsız olup bal şerbetini kendine yasaklayıp, Allah’ın ‘benim helal kıldığımı sen kendine haram yapamazsın’ ayetinin inmesine sebep olan bir İNSAN.

Gördüğüm mesajlardan sonra hatırlatmak istedim, Peygamber’in nasıl bir insan olduğunu.

‘Sen olmasan, biz olmazdık’, ‘Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım’ gibi mesajlarla O’nu putlaştıran, ilahlaştıran müslümanların yazdıkları bu mesajlar beni düşündürdü.

Acaba dedim, bu müslümanlar neden böyle yapıyor?

O’nu bu kadar yücelterek dinsel tatmin mi yaşamak istiyorlar.

O’nu bu kadar yücelterek, aslında O’nun örnek bir kişi olduğu gerçeğini mi örtmek istiyorlar.

Sevgili gençler,

Peygamber bir örnektir.

Giyimi, kuşamı, sakalıyla değil. Neden mi. Çünkü Peygamber’in yaşadığı zamanda Mekkeli müşrikler de cüppe, sarık giyip, sakal bırakıyorlardı.

Peygamber’deki örnek, O’nun yukarıda saydığım kişilik özellikleridir.

Gelelim Mevlid kandili konusuna.

İslam’da mevlid kandili diye bir kutlama yoktur. Bu, ilk defa Peygamber öldükten 300-350 yıl sonra başlamıştır. Çok sonra, Osmanlı zamanında da, hürmet olsun diye camilerde kandiller yakıldığından buna kandil denmiştir.

İlla ki, mevlid kandilini kutlamak istiyorsanız eğer, şu soruyu kendinize sorun ve cevaplarını arayın:

‘Peygamber bugün yaşasaydı, nasıl bir hayat yaşardı?’

  

Sevgi ve Bilgiyle kalın…

Önceki İçerikEconomist yazdı.. Türkiye’nin Rusya’yla füze anlaşması yaptırımlarla karşılaşabilir
Sonraki İçerikİlker Başbuğ: Suriye’deki iç savaşı Esad kazandı.. 1. Dünya Savaşı sonucundaki yapılanma ortaya bir Kürt sorunu çıkarttı
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz