İslami Kesimin Özeleştirisi…

6
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Üniversiteli birkaç gencin Almanya’nın silah satışı politikalarını, silah sektöründe ilk sıralarda olmasını eleştirdikleri videoyu izledim. Silah satışı ile sığınmacılar konusunu da birleştirerek Almanya’yı eleştirirken topluma farklı bakışaçısı da aktarmış oldular. Onları izledikten sonra aklıma ‘biz’ geldi.

Acaba biz özeleştiri yapıyor muyuz diye düşündüm.

Biliyorum, referandumla ilgili o kadar yoğunluk var ki, hepimiz toplum olarak ‘evet-hayır’a odaklanmış durumdayız. Belki de birçok vatandaşımızın rüyalarına bile giriyordur.

Hayat artık eskisi gibi değil, çok daha hızlı değişiyor ve şekil değiştiriyor. Bu hayatın içinde zinde olup, neden yaşadığını düşünen insanlar için en önemli konu: ‘Özeleştiri’

Özdeğerleri düşünerek, bunlardan ne kadar uzakta ve yakında olduğunu düşünmek. Bu düşünme, hem özdeğerleri canlı tutmaya, hem de hayatı bu özdeğerlere daha sıkı bağlamaya yarayan bir etkinlik.

Kişisel olarak buna dikkat ettiğinizde, bağlı bulunduğunuz toplum için de aynısını düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.

İslami kesimde doğup, büyüyen ve yetişen biri olarak; doğal olarak ben de, acaba ‘bizler’ özeleştiri yapıyor muyuz diye düşündüm. Evet, İslami kesimde özeleştiriler oldu. Ancak bu özeleştiriler, kendini daha dindar, daha İslami gören kişi yada kişiler tarafından diğer müslümanlar için yapılmıştı. Ve herzaman da üstten bakar şekilde, kibirle ve diğerini aşağılayan şekilde oldu.

Yani yarış; kim daha İslami, kim daha İslamı zorlaştıcı, kim daha fazla tesettüre girer.

Hatta öyle ki, İslami kesimde romanlar yazan bir hanım kendi ilişkilerine bakmadan, kalkıp birçok müslüman kadını tesettürü bilmedikleri ve yanlış uyguladıkları adına eleştirdi. Ancak bu kişinin bağlantılı olduğu kişi yada kişiler ABD’ye gidip haham oldu, rahip oldu.

Benim derdim İslam anlayışını eleştirmek değil.

İnsanların tesettür anlayışlarını sorgulamak değil. Kişisel kararlar kişileri bağlar.

Benim özeleştiri noktasında ele almak istediğim: İslami kesimdeki grupların durumları ve geldiğimiz nokta.

Genel manada, İslam ülkelerini ele aldığımızda zaten görünen manzara içler acısı.

Fakirlik, mezhep kavgaları, savaşlar, kadına karşı şiddet, insanın değerinin olmaması, harap olan ülkeler, şehirler ve bütün olarak az gelişmişlik göstergesi.

Ümitlerin bağlandığı, tarihsel birikimin olduğu ülkemiz ve İslami kesimin elli yıllık uğraşısının sonucu da, çok acıdır ki üzücü.

65’li yıllarda başlayan İslami kesimin oluşması, kendini İslami kesim olarak tanımlamasının üzerinden elli küsur yıl geçti.

Geçen zamanda farklı farklı İslami gruplar oluştu.

Mistik alanı kendilerine seçen ve hasbelkader İslami kesimde sayılagelen tarikatler.

Kurulan ve gelişen İHL’ler ve ilahiyat fakülteleri,

İHL ve ilahiyat fakültelerini beğenmeyip, kendi İslami eğitimlerini kuran ve bu konuda çalışan Süleymancılar,

Said Nursi’nin talebeleri olarak iman konularını ele alan ve bu konuda çalışan Nurcular,

Adil düzeni ortaya koyan ve geliştirmeye çalışan Akevler ekolü,

Siyasette İslami anlayışı koymak isteyen milli görüşçüler,

Bunların yanında ufaklı büyüklü birçok gruplaşmalar da oldu.

  1. Mistik alanı kendilerine seçen tarikatleri ele almıyorum, zaten onların kendilerine göre işleyen sistemleri var. İslamın sunduğu sistemden ziyade, silsile olarak devam eden yapıları esas çalışma şekilleri.
  2. Kurulan İHL’ler ve ilahiyat fakülteleri çok öğrenciler yetiştirmiş ve önemli hizmetler yapmışlardır. Ancak son zamanlarda çok daha aktif olmaları gerekirken, sessiz kalmayı yeğlemiş ve kendilerinden beklenen davranışı göstermemişlerdir. Onları da haklı buluyorum. İHL’lerdeki öğretmenler devlet memuru ve dikkat etmek zorundalar. Görevden atılmak istemezler. İlahiyat fakültelerindeki eğitim elemanları ve akademisyenler, akademik kariyer amaçlı oldukları için, hayat onlar için bir üstteki kariyere ulaşmak ve onun için çalışmak. Zaten sizler de farketmişsinizdir; profesörler, eski bakanlar, eski diyanet işleri başkanları hep görevleri bitince kitaplar kaleme alıp, gördükleri doğruları anca o zaman dile getiriyorlar. Tabii onlar için de önemli, görevde iken tepki çekmemek.
  3. Kendi din eğitimlerini esas alan ve bu konuda kapalı yapı olarak çalışan Süleymancılar da, kendi yapılarını düşündükleri için ne etliye ne sütlüye karışırlar.

 

Son üç bölümde ele almak istediğim gruplar belki de en önemli ve en çok sorumlu olan yapılardır.

  1. Said Nursi’nin talebeleri olan insanlar kendi içlerinde bölündüler. Yazıcılar oldu, okuyucular oldu. Ve en önemlisi de gülenciler oldu. Zaman içerisinde geliştiler, büyüdüler, siyasiler tarafından kullanıldılar, her branşta etkin oldular ve sonunda fetö terör örgütü oldular. Ortaya çıktıklarında birçok noktadan başkalarını eleştirip farklı davrandılar: kolonya kullanmadılar, haremlik-selamlık hayatları şamar gibi insanların yüzüne vurdular, siyaset şeytan işi diye diye siyaset yaptılar vs.vs.
  2. Adil düzen gibi bir sistem denemesini ortaya koyan Akevler ekolü de çok faydalı bir çalışmaya imza attı. Eksikleri, yanlış yorumlamaları olsa da; İslamı kaynak olarak alması, bilimsel yöntemi kullanması, akıl-nakil dengesinde çalışması sebebiyle sadece ülkemizde değil bütün dünyada tek olan bir denemedir. Birazcık ilgilendiğinizde ve daha sonra başka ülkelerdeki İslami çalışmaları gözlemlediğinizde onların ne kadar yoz kaldığını hemen farkedersiniz. Ancak bu ekol de İzmir/Akevler sitesinde adil düzeni pratik hayata geçirmeyi başaramadı ve sonuç olumsuz oldu.
  3. Bugün de, akp içinde kısmen var kısmen yok durumda olan milli görüşçüler de; sistem adına, yaşanabilir İslam adına, İslami kesimin başarısı adına çok da faydalı çalışmalar yapamadılar. Tabii ki kişisel başarı göstermiş olan Tayyip Erdoğan’ı bu ekolden sayarsak, görünürde büyük bir başarı var ortada. Kendisinin deyimiyle yedi defa başarılı seçim sonuçları, belediyelerin başarıları, akp hükümetlerinin başarıları yadsınamaz.

Bugün gelinen noktada baktığımızda; elli yıllık İslami kesim çalışmaları birbirini kötüleyen, hatta terörist diye yaftalayan, birçok alanlarda alternatif, farklı alanlarda topluma faydalı çalışmalar olması gerekirken ‘evet-hayır’a indirgenmiş duruma geldi.

Açıkça ifade etmek gerekirse, medeniyetlerin kurulmasından beri çok normal insan davranışı olan hırslara yenik düşme, güç arzusu ve paranın/madde’nin seviciliği İslami kesimi de bozdu ve değiştirdi.

Bu özeleştiriyi açık yüreklilikle ifade etmek gerekir.

Gülencilerin güç hırsı, bütün bir cemaati, elli yıllık samimi insanların çalışmalarını yerle bir etti. Amerika medeniyetinin yeryüzüyle yetinmeyip uzaya çıkma arzusu gibi, gülenciler de Türkiye’yi kalkındırmak yerine dünyaya açılma hırsına düştüler. ABD’nin okyanusları araştırmayı önemsemeyip, uzay üsleri kurması gibi, ülkedeki insanları hedef almak, onlara hizmet etmek yerine dünya cemaati hırsına kapıldılar. Onları bu hale getirenlerle güya şeytan oyunu oynamaya kalktılar.

Ak partiyi kurup millete, ülkeye güzel hizmetler yapmış olan insanlar da bugün değiştiler, dönüşüm geçirdiler ve akplileştiler.

Güç ve hırs onları da başkalaştırdı. Çok hukuklu sistem diyenler, Medine vesikası diyenler, Mekke’yi fethedip Medine’ye geri dönünce gene sade hayatını devam ettiren örnek insan, Peygamberimiz diyenler şaşalı hayatların, güç oyunlarının, hırslarının, politik savaşların içine girdiler.

Devlet yönetimi konusunda iktidar oyunlarını, hırsların neler yaptırdığını, gruplaşıp-savaşları bilen, okumuş olan İslami kesim de aynı hataya düştü.

Sahabelerin birbirleriyle savaşlarını okudu bu insanlar. Muaviye’nin Kur’an sayfalarını mızrakların ucuna astırmasıyla dini siyaset için nasıl kullandığını kitaplardan hayretle öğrendi bu insanlar. ‘Sahabelerim yıldızlar gibidir’ diyen bir peygamberin sahabelerinin insani hırslarını görüp, ‘küçük cihattan, büyük cihata gidiyoruz, bu da nefsimizle yaptığımız mücadeledir’ hadisini bilmem kaç kere duydu bu insanlar.

Velhasıl insan her yerde ve her zaman insan.

İslami kesim olarak güç ve hırsa yenik düştük.

  1. ‘Kıyamet kopsa bile elinizdeki fidanı dikin’ diyen bir peygambere tabi olan İslami kesimin kurduğu yüzlerce çevreci dernek olması gerekirdi.
  2. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ diyen bir peygambere tabi olan İslami kesimin, beğenmediğimiz yahudi cemaati gibi, birbirini tutması, toplumdaki sosyal adaleti, maddi eşitliği sağlayan dernekler, sosyal tesisler, sadaka bankaları kurması gerekirdi.
  3. Eşlerini kırmamak için, bal şerbetini kendine haram sayan ve bu yüzden de Allah’ın müdahalesine (Tahrim suresi) maruz kalan bir peygambere tabi olan İslami kesimin kadına karşı şiddete, kadın cinayetlerine, kadına yapılan haksızlıklara dur deyip, ayağa kalkması gerekirdi. Kadın şiddeti ve kadın cinayetlerine karşı yüzlerce kadınevleri kurması ve bunları kendi evi gibi koruması gerekirdi İslami kesimin.

Bu maddeleri daha da çoğaltmak istemiyorum.

Çünkü can sıkıyor.

28 şubat sürecinde, İzmir’deki solcu, Atatürkçü arkadaşlarıma bu yanlışlık çok kötü, İslami kesim yönetime gelince göreceksiniz: Hukuk nedir, Adalet nedir, küçük bir grup da olsa onların haklarının çiğnenmemesi nedir, kapitalizme karşı İslami kesimin sosyal adalet anlayışı nedir, kadına saygı nedir, insan gibi yaşamak nedir demiştim.

Bugün, bütün bu hedeflerin, amaçların, ideallerin sadece ‘evet-hayır’a indirildiğini görünce ve yaşanan birçok olayı da müşahade edince, o solcu ve Atatürkçü arkadaşlarımdan/kesimden özür diliyorum.

Nasıl sizde de güç ve hırs insanları başkalaştırdıysa, maalesef bizde de başkalaştırdı.

Özeleştiri yapıp, üzerine tefekkür edince ‘evet-hayır’ kavgasıyla kaybettiklerimizin farkına bile varamadığımıza şahit oluyorum. Bu kavganın içinde hırslı hırslı savaşmaya devam edin demeden de edemiyorum.

23 yıllık İslam’ın oluşma süreci, elli yıllık İslami kesim çalışmaları bir damla haline geldi ve ‘evet-hayır’ olarak ortaya çıktı. En çok üzüntü veren de bu.

Özeleştiri yapıp düşünmek, hataları farketmek gelecek nesiller için büyük kazanım olacaktır. Eğer bunu yapmazsak, sürekli aynı hatalara düşeriz.

Yönetim, iktidar savaşları, hırslarla yapılan hataları defalarca okusak da gene aynı hataya düştük İslami kesim olarak.

Benim amacım da gelecek nesillere bu kazanımı aktarabilmek.

Gelecek nesiller!

İleride bu yazımı okursanız eğer, umarım aynı hataları yapmamış olarak insani bir medeniyeti kurmuş olmanın keyfiyle ‘o zamanlar yaşanması gerekiyormuş demek ki, o yüzden aynı hataları yapmadık şükür’ diyeceksinizdir…

 

Sevgi ve bilgiyle kalın…

 

 

 

 

Önceki İçerikBaşbakan Yardımcısı Kurtulmuş, “referandum iptal edilecek” iddialarına cevap verdi
Sonraki İçerikErdoğan: Türkiye itilecek, kakılacak, onuru ile oynanacak bir ülke değil
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

6 YORUMLAR

  1. Hudeybiye barış anlaşmasında sahabelerden karşı çıkıp bunu mağlubiyet olarak görenler olmuştu. İmtihan sırrından dolayı Allah bazı işleri perdelemiştir. Samimi ve menfaatsiz olarak Allah ve Peygamber yolunda olanları, Allah zayii etmeyecektir. Hem bizim hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır olabilir. Özeleştiri yapmak çok önemli ancak bardağın hep boş tarafına bakmak insanları yeise düşürebilir. Görelim Mevla ne eyler ne eylerse güzel eyler.

  2. Sinan bey demeki islam adına yola çikanlar sadace islami bilmeyip fakat öğrenip islami yaşamak içn onlara güvenen ve inanan o temiz insanları kullanarak islama nasıl darbe vurcaklarının hesabını besbeliki önceden çok güzel yapmışlar, ve mahsun insanların sırtından bu dünya saadetini elde ettiklerini görüncede iyice gözleri dönmüş oluyorki bu kez kendilerini o makamlara getirenleri birbirine düşürerek tamamen yok edip rahata erişmek peşindeler.
    Sizin yazınızda onların gayelerini net bir şekilde gözler önune seriyor.
    Bunlar bir şeyi bilmiyorlar! Allahın adaletinin tecellisini.
    Kalaminiz ve ellerinize sağlık, başarilarınızın ve bu tip yazılarınızın devam etmesi dileklerimle esenl kalın

  3. Yazının ana fikri kendimizi sorgulamak, hani özeleştiri yapmak, başkalarına kusur yükleyip kendimizi ariler safına atınca mevcut durumu devam ettirmiş oluyoruz. Bence yazarın da dediği gibi tek çıkış yolumuz erdemli ahlaklı samimi müslüman olmak, insan olmak yani. Hani şu askıda ekmek olayı, niye ilk italya da ya da fransada çıkmış, bizde değil. Şu sadaka bankı tuttum. bu yazıdaki 3 maddeyi olabildiğince çok kişiye ulaştırmak lazım.”‘Kıyamet kopsa bile elinizdeki fidanı dikin’ diyen bir peygambere tabi olan İslami kesimin kurduğu yüzlerce çevreci dernek olması gerekirdi.
    ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ diyen bir peygambere tabi olan İslami kesimin, beğenmediğimiz yahudi cemaati gibi, birbirini tutması, toplumdaki sosyal adaleti, maddi eşitliği sağlayan dernekler, sosyal tesisler, sadaka bankaları kurması gerekirdi.
    Eşlerini kırmamak için, bal şerbetini kendine haram sayan ve bu yüzden de Allah’ın müdahalesine (Tahrim suresi) maruz kalan bir peygambere tabi olan İslami kesimin kadına karşı şiddete, kadın cinayetlerine, kadına yapılan haksızlıklara dur deyip, ayağa kalkması gerekirdi. Kadın şiddeti ve kadın cinayetlerine karşı yüzlerce kadınevleri kurması ve bunları kendi evi gibi koruması gerekirdi İslami kesimin.”

  4. “Adil düzen gibi bir sistem denemesini ortaya koyan Akevler ekolü de çok faydalı bir çalışmaya imza attı. Eksikleri, yanlış yorumlamaları olsa da; İslamı kaynak olarak alması, bilimsel yöntemi kullanması, akıl-nakil dengesinde çalışması sebebiyle sadece ülkemizde değil bütün dünyada tek olan bir denemedir. Birazcık ilgilendiğinizde ve daha sonra başka ülkelerdeki İslami çalışmaları gözlemlediğinizde onların ne kadar yoz kaldığını hemen farkedersiniz. Ancak bu ekol de İzmir/Akevler sitesinde adil düzeni pratik hayata geçirmeyi başaramadı ve sonuç olumsuz oldu.”
    *
    GÜZEL BİR DEĞERLENDİRME…
    TEŞEKKÜR EDER, BAŞARILAR DİLERİM…
    BU KONUDA YAZACAK ÇOK AMA ÇOOK ŞEY VAR (AMA)…
    SUSMA/YAZMAMA HAKKIMI KULLANARAK “ANLATMIŞ(!) OLAYIM!!!
    *
    SON SÖZ OLARAK, BİR MÜTEFEKKİRİN DEDİĞİ GİBİ DİYORUM:
    “İSLAMİYET GELECEK, ÖNÜNDE TEK ENGEL KALDI; MÜSLÜMANLAR.”
    *
    YANİ…
    MEVCUT MÜSLÜMANLARLA BU KADAR OLABİLİYOR.
    *
    SELAM VE DUA İLE
    ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARINDAN
    REŞAT NURİ EROL

  5. Demek ki iyi müslüman olabilmenin en önemli aşaması iyi insan olabilmekmiş…şekilciliğe ve söylemlere indirgenmiş bir dindarlık mantığı ile sadece menfaatlere odaklanmış(cenneti bile neredeyse sadece hurilerle tanımlayan bir din anlayışı…) bir anlayışla yaşamı müslümanlık saymışız…İslam dünyası ve özellikle ülkemizde olanları gördükten sonra , bundan böyle,insanlarla ilişkilerimde kriterimin, kişilerin insani değerlere sahip olup olmadıkları ve bu değerlere göre yaşayıp yaşamadıkları olduğuna kanaat getirdim. Özellikle insani değerleri taşımayan ama dinden dem vuranların,din tüccarı oldukları ve en tehlikeli insanlar olduklarına da kanaat getirdim…Allah insanlıktan bile nasibi olmayan dindarlardan! tüm insanlığı korusun…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz