İtikâf

0
Mehmet Gündoğdu
Latest posts by Mehmet Gündoğdu (see all)

Ramazan Ayı’nın son on gününe giriyoruz. Ramazan ayının son on günü gelince dini değerlerimiz açısından ve Ramazan ayı kavramlarından iki şey aklımıza geliyor. İtikaf ve Kadir gecesi. Önce itikafı yazalım istedik buyurun okuyalım.

İtikâf’ın Anlam ve Mâhiyeti 

İtikâf kelimesinin kökü olan “a-k-f”, “bir şeye yapışmak, tutunmak, ondan ayrılmamak, kendini bir şeye vermek, hasretmek, vakfetmek, bir şeyle meşgul olmak, vaktini onunla doldurmak, bir şey içinde sürekli kalmak, bir yerde inzivâya çekilmek” mânâlarına gelmektedir. 

İtikâfın terim anlamı ise, “Ramazan ayı içinde -ve bazen diğer zamanlarda da- günler ve geceler boyu mescide veya mescit hükümdeki bir yerde, kapanarak bütün dünyevî faâliyetlerden uzak bir şekilde  tamamen ibâdete ve tefekküre hasretmek” demektir. 

İtikâf yapana “mu’tekif” denir. 

Kur’ân-ı Kerim’de İtikâf Kavramı

İtikâf kelimesi Kur’an’da doğrudan doğruya kendi kalıbından değil; kök harfleri aynı olan if’âl kalıbından türetilmiş kelimeler şeklinde; yani, İtikâf kavramının türediği kök olan “a-k-f” kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de toplam 9 yerde geçer. 

Bu ayetlerden birinde;

O zaman Biz Beyt’i (Ev’i, Kâbe’yi) insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık. Öyleyse İbrâhim için vaktiyle belirlenen yeri ibâdet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrâhim ve İsmâil’e:  ‘Mâbedimi, onu tavaf edecekler için, âkifîn (Mescid-i Haram’da duranlar ve i’tikâf edenler) için ve (namazda) rukû ve secde edecekler için temiz tutu!.diye emrettik”  (Bakara, 2/125)

Bu ayet-i kerimedeki “âkifîn” kelimesi hakkında es-Sâbûnî: “ kif kelimesinin çoğulu olup, bir yerde durmak ve ondan ayrılmamak” mânâsına gelen ukûf kökündendir. İbâdet maksadıyla Harem’de ikamet edenler ve oradan ayrılmayanlar demektir” ( Safvetu’t-Tefâsir, İz Y. c. 1, s. 170) şeklinde açıklama getirirken; 

Hasan Basri Çantay, kelimeye “ibâdet kasdıyla orada kalanlar; Elmalılı Hamdi Yazır ise “ibâdete kapananlar”mânâsını vermiştir. 

Diğer bazı müfessirlerden, bu âyet-i kerimedeki “âkifîn” kelimesi ile “itikâfa girenlere de işaret edildiğini belirtenler bulunmaktadır. 

Üstelik, bu âyet-i kerime, -Allah Teâlâ Hz. İbrâhim ve İsmâil’e hitap ettiğine göre- eski ümmetlerlerin şeriatlerinde de itikâfın mevcut olduğunu göstermektedir. (Sâbûnî, Kur’ân-ı Kerim’in Ahkâm Tefsiri, Şamil Y. c. 1, s. 176; V. Akyüz, Mukayeseli İbâdetler İlmihali, İz Y. c. 2, s. 431)

Hadis-i Şeriflerde İ’tikâf

İbn Ömer (r.a.) şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.s.) Ramazan’ın son on gününde itikâfa çekilirdi.” 

Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: “Nebî (s.a.s.) her Ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği senenin Ramazan ayında yirmi gün itikâfa girdi.” (Buhârî, İtikâf 17; Ebû Dâvud, Savm 78; İbn Mâce, Sıyâm 58)

Enes ve Ubey bin Kâ’b (r.a.) anlatıyor: “Peygamber (s.a.s.) Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi. Fakat bir sene (seferde olduğu için) itikâfa girmedi, müteâkip yıl yirmi gün itikâf yaptı.” (Ebû Dâvud, Savm 77; Tirmizî, Savm 79; İbn Mâce, Sıyâm 58)

 Hz. Aişe (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre “Nebî (s.a.s.), vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler.” (Buhârî, İtikâf 1; Müslim, İtikâf 5; Ebû Dâvud, Savm 77)

Ümmü Seleme (r.a.)’den: “Peygamber (s.a.s.), ilk sene Ramazan’ın ilk on gününde, sonra orta on gününde, sonra son on gününde itikâfa girmiştir ve şöyle buyurmuştur: “Bana Kadir gecesi, onda (son on gün içinde) gösterildi, sonra unutturuldum.” Ondan sonra ölünceye dek son on günde itikâfa girerdi.”    (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr; Mecmau’z-Zevâid, c. 3, s. 173)

İtikâfın Hükmü

Ramazan ayında özellikle son on gün içinde yapılan itikâf; Hanefî mezhebine göre, sünnet-i kifâye-i müekkededir. Bir kişinin bunu yapması, bir yerleşim birimindeki diğer müslümanları sorumluluktan kurtardığı gibi, Cenâb-ı Hakk’ın itikâf yapanın ecrini o beldedeki bütün müslümanlara da vereceği umulur. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre sünnet-i müekkede; Mâlikî mezhebine göre müstahaptır.

İtikâfın Amacı 

İtikâfın amacını şu iki noktada toplayabiliriz: 

1-Mü’minin, dünya meşgalelerinden kendini soyutlayarak Rabbi ile yalnız kalması ve nefsini muhâsebe etmesi sâyesinde, hayatını ve amellerini O’nun rızâsı doğrultusunda tanzim etme, takvâ sahibi bir insan olma hal ve şuuruna erebilmesidir.

2- Ramazan ayının son on gününde girilen itikâf sâyesinde -ki bu en fazîletli itikâftır- Kadir gecesine rastlanarak, onun idrâk ve ihyâ edilebilmesidir.

Netice itibarı ile, kalbin Allah’a tam bağlılığı, ona muvâfakati, O’nunla başbaşa kalması, insanlardan kopması, sadece Allah’la ilgilenmesi” demek olan “itikâf” Rasulullahın sünnetidir. 

İtikaf ile, yaratılmışlar  ile ünsiyet yerine,  yaratan Allah’a ünsiyet meydana gelir. Böylece kulu, hiçbir dost sîmânın olmadığı, Allah’tan başka kimsenin sevindirmesinin mümkün olmadığı kabirdeki korkunç yalnızlık günlerinde ve mahşerde  Allah’la dostluğa hazırlamış olur. İşte itikâfın en büyük maksadı budur.

Vesselam .

Kaynak: T.D.V, İslam Ansiklopedisi, ‘itikaf’ mad, Ahmet KALKAN, Kuran Kavramları, itikaf’ mad.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz