İyiler ve Kötüler

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Muhtemelen bu iki kelimeye pek aşinasınızdır ve seçim yaparken herhalde iyi tarafta olduğunuzu düşünmektesiniz. 

Başkaları da öyle ve başkaları da…  

Peki bunca kötü nereden çıkıyor? 

Bunu genetik bazı formlarla izah etme yoluna gidebilirsiniz, ama unutmayın hem şartlar genleri dönüştürebiliyor hem de istek ve arzular. 

Şayet genler dönüşmeseydi kötüleri gen haritasından seçer, hepsini bir seferde yok ederek onlardan kurtulabilirdik!  

Belli ki bu yaklaşımda bir sorun var. 

Asıl cevaplandırmamız gereken soru bu. 

Öyle ya herkesin iyi olduğu bir yerde kötülük nereden çıkıyor?  

Gözden bir şey kaçırıyoruz! 

Şunu görüyor olmamız gerekir: 

Yani kötülüğün iyiliği görünür kıldığı vakıa değil, gerçektir, birilerin o vakıadan hareketle iyiliğe soyunduğu da… 

Acaba kötülük iyilikten önce mi geliyor? 

Çünkü görünür bir kötülük vuku bulmadan iyilik harekete geçmiyor.  

Bu ne demektir? 

Bu şu demektir; iyilik kendi kendine var olmuyor, onu bazı nedenler var ediyor ve o nedenlerin başında da kötülük geliyor.  

Neden kötülük? 

Çünkü yaşamaya şartlı bizlere iyilik kendi başına yetmiyor, kötülük istediğimizi daha kısa sürede ve zahmetsizce elde etmemizi sağlıyor. 

Onca zavallı ve zayıfla bir olmayı içimize sindiremiyoruz. 

Derebeyleri gibi içip içip sarhoş olmadan, kız kaçırıp adam vurmadan yaşamanın ne anlamı var?! 

Güçlüyüz ve gücümüzün hakkını istemeliyiz! 

Sanırım artık kötülük niye var biliyoruz. 

Peki iyilik niye var? 

İyilik gerçekten insanın özünden mi geliyor? 

Yoksa şartlar iyi olmayı zorunlu bir hale getirdiği için mi? 

Aslında ikinci şık doğru ve öz dediğimiz şeyde aslında o zorunluluktan geliyor, yani gerçekten şartlar insanı iyi olmak zorunda bıraktığı için insan iyi oluyor. 

Ama merak etmeyin bu iyilik sınırlıdır, tıpkı kötülüğünde sınırlı olduğu gibi. 

Bu sınır ya gücün elverdiği sınırdır ya da şartların cevaz verdiği…   

Kabadan alırsak; iyilikte var, kötülükte… 

Ama iyiliğin kötülüğü veya kötülüğün iyiliği görünür kıldığı sözü sıradan bir laf değil, realitedir.  

Buradaki kastim; görünür kötülüğün iyiliği harekete getirmesi ve kötülük görünür olmadan iyiliğin harekete geçmediğidir.  

Demek ki aslında insan kötülükle harekete geçmemektedir, kendisine görünür kötülükle harekete geçmektedir. 

Peki kötülük nedir? 

Onay verilmemiş herhangi bir davranış. 

Onay nerden geliyor? 

Kuşkusuz bir okumadan. 

Demek ki insan onay vermediği davranışı kötülükle eş değer tutuyor. 

Ama şunu biliyoruz; onay bir çeşit okumadır ve her okuma müstakil bir çıkarsamadır.  

Sanırım farklı okumaların olduğunu biliyoruz. 

Dikkatinizden kaçmadı umarım, çünkü farklı okumaların farklı neticeler verdiğini biliyoruz.  

Pek bu ne demektir? 

Kötü sürpriz; kötülüğün birileri için iyilik ve iyiliğin birileri için kötülük olduğu! 

Bu iyi niyetle yapılan bir kötülük değildir, iyi niyetle yapılan bir iyiliğin getirdiği kötülüktür. 

Yani aslında ortada iyi veya kötü yoktur, okumaya esas neticenin ortaya çıkardığı bir kötü veya iyi vardır.  

Zaten herkesin iyi olduğunu düşünmesi nedeni de bu bakış farkından gelmektedir. 

İki farklı insan aynı yere iki farklı noktadan bakıyor ve her ikisi de baktığı noktayı merkez aldığı için gördüğünü farklı görebiliyor.  

Onların yer değiştirmesi muhtemelen sonucu değiştirecektir, çünkü bakış noktası değişiyor.  

Burada her şey değişebiliyor, ama ne hikmet insanın kendisine göre görmesi bir türlü değişmiyor.  

O zaman iyi olan kim? 

Muhtemelen baktığımız yerden kimi iyi görüyorsak bizim içinde iyi odur.  

Sanırım bu bize şunu söyleme şansı veriyor: 

“Biz hep iyi olanız!” 

Peki gerçekten öyle miyiz? 

Kim bilir belki de kötülerin iyiliği görünür kılmak için iyilik üzerinde iyilerden daha çok emeği var veya iyilerin kötülüğü görünür kılmak için kötülerden daha çok…! 

İnsanın doğruyu bulması tıpkı anlaşıldığını sandığı insanda çiçek açması gibidir. 

Bir insanın görü ufkunda ne varsa gördüğü şey odur; bunun bizim için iyilik veya kötülük olması yalnızca o görüye esas bir neticedir.  

Bu görüye esas bir sanıdır. 

Tabi her sanı sandığını anlayana kadardır. 

İnsan sandığının farkına varmadığı müddetçe mesele yok ama ne yazık her sanı bir gün hüsranıyla buluşmak üzere vardır. 

Herhalde iki insanın birbirini anladığı ve tamamladığı bir yer vardır, MASALLAR, gerisi birinin diğeriyle kendisini tamamlama çabasında unuttuğu bir uğraş dünyası. 

………… 

Önceki İçerikTrabzonspor Avrupa Ligi’ne veda etti..
Sonraki İçerikÖmer Melih Onarok
İbrahim Yersiz 1967 yılında Mardin’in Mazıdağı ilçesinde doğdu. Eğitimine aynı yerde başladı. Gazeteciliğe ilk Yeni Ülke ile başladı, sonra Özgür Gündem ile sürdürdü. Daha sonra bağımsız olarak muhtelif gazete ve dergilere bilgelik üzerine yazılar gönderdi. Olasılık Prensibi Okulu ve Kaçıklar Gezegeni adında iki kitabı var. Halen bilgelik üzerine çalışmaları sürüyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz