Kadınlarını koruyamayan bir ülkede kadın olmak

1
Latest posts by Aysun Saygı Köknar (see all)

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün Partisinin Kadın Kolları’nın Ankara’da düzenlediği kadın istihdamı etkinliğinde açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, “Bütün kadınlara sözümdür en az yüzde 35 kadın istihdamı sözü veriyorum devlet yönetiminde. Vali erkek, kaymakam erkek ama kadına gelince 2. Sınıf muamelesi olur mu öyle şey. Niye kardeşim hem eşitlik diyorsun hem böyle yapıyorsun bunlara da son vereceğiz” diyerek sözlerini sürdürdü.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını dinlerken yaşadıklarımız gözümün önünden film şeridi gibi akıp gitti. Ne yazık ki kadınların iş hayatındaki yerini korumak şöyle dursun, canını bile koruyamaz bir haldeyiz.

Bizler, Türkiye’nin en önemli kadın şarkıcılarından, bestecilerinden hatta ozanlarından biri olan Sezen Aksu’yu camilere bile sıçrayan biçimde linç etmekle meşgulken ocak ayı içinde 36 kadın, erkek vahşeti sebebiyle hayatını kaybetti. Yüksekten düşen 6 kadından beşi şüpheli şekilde öldü, biri ise ağır yaralandı.

Birilerinin tekeline aldığı televizyon kanallarındaki kuklalar günlerce, gecelerce kim, kiminle, kaç dakika balık ekmek yemiş goygoyuna devam ederken; bazı erkekler, içlerinde biriken öfke ve nefreti en yakınlarındaki kadınlara yansıtarak hayatlarını karartmaya, yaşamdan koparmaya devam ediyor. Ama kimin umurunda…

Kadınlar kendilerini örselenmiş, hırpalanmış, kaçak dövüşlerde savrulan uçan tekmelere maruz kalmış, tek kullanımlık mendiller gibi kirletilip bir kenara fırlatılmış, hiçleştirilmiş hissediyor.

Biz şikâyet ediyor, yardım istiyor, kötüden şeytandan kaçar gibi kaçmaya çalışıp en sonunda da canımızdan oluyorken bir biçimde hayatımıza dâhil olan erkekler toplumun içinde sahneledikleri o kibirli, sahte, sözüm ona saygın kimliklerini cilalamayı sürdürüyor. Her şey yalan dolan.

Bazen sadece hayır demiş olmamız bile Azrail kesilip canımızı almaları için yeterli bir sebep olabiliyor şu gözü dönmüş erkekler için.

Biz, arzu edilmemiş sözcükler, bakışlar, imalar ve dokunuşlarla tacize uğrayıp yaşadığımız travmayı kendimize bile itiraf edemezken meramımızı erkeklere değil kadınlara bile anlatmakta zorluk çekiyoruz. Çünkü insanlar her ne hikmetse çoğunlukla yaralananın değil de yarayı açanla empati kurmayı seviyor.

“Aman kızım sus, sakın anlatma” diyenleri de gördük, “Görüyorsun işte ülkenin halini, şimdi seni kim anlayacak ki” diyenleri de…

İbre hep güçlüden yana…

Sanki cinsel istismara uğramış olmak bizim suçumuzmuş gibi sesler bile bize karşı yükseliyor, müstehzi bakışlar atında kalıyor, utandırılıyor, horlanıyor, azarlanıyoruz.

Bir dizide yatakta huzur içinde yan yana uyanan çift toplumun ahlaki yapısını bozuyor diyerek vakit kaybetmeden cezayı yapıştıran RTÜK, on sekiz yaşındaki bir çocuğun seksen milyonun önünde başımıza ahlak polisi kesilen Esra Erol tarafından afişe edilmesine ne hikmetse gıkını bile çıkarmıyor. Talihsiz genç kız, Esra Erol’un duyarsız ve umarsız tavırları, üstten bakan cümleleri, yüksek sesle hitabı ve hakaretleri ile muhatap olurken yepisyeni bir travmanın da sahibi oluveriyor.

Tam bir vurun kahpeye durumu!

Şiddete maruz kalmak, tacize uğramak, tehdit edilmek ya da duygusal istismar sadece sıradan kadınların başına gelen bir durum değil, ünlü isimler de aynı dertten mustarip.

Ülkemizde bazı erkekler öyle bir şekilde yetiştirilmişler ki ne durdan anlıyorlar ne sustan. Onlar için, gözlerine kestirdikleri hedefe varacaksa her yol mubah. Önlerine çıkan engeller ise kendileri için küçük birer ayrıntıdan ibaret sadece.

Aleyna Tilki, Ezgi Mola, Serenay Sarıkaya’nın ardından müzisyen Ceylan Ertem’de bir hayranı tarafından beş yıl gibi uzun bir süredir takip edildiğini, tacize uğradığını açıkladı.

“Saplantılı” eş, nişanlı, hayran, eski sevgili veya hiçbir şekilde tanınmayan bir kişinin kadrajına giren ve genellikle kadın olan taraf, kimi zaman sosyal medya hesaplarından, iş yerinden, kimi zaman da işi evine girmeye kadar vardıracak bir biçimde rahatsız ediliyor.

Ceylan Ertem’de sosyal medya hesabından hayranı olan bir kadının önce şehir fark etmeksizin tüm konserlerinde en ön sıralarda yerini aldığını, sonra sosyal medyadan sohbet etmeye çalıştığını, ardından ret cevabı almasına rağmen aşkını ilana devam ettiğini anlatıyor.

Ünlü müzisyen, kadın hayranının kendisi ile birlikte olmak için cinsiyetini dahi değiştirdiğini, bir biçimde evinin adresini öğrenerek evine çiçek, yemek gönderdiğini, yetmeyip işi yaşadığı muhite taşınacak kadar abarttığını da ifade ediyor.

Nasıl bir patolojik vaka ise hem vakit, hem emek, hem de para kaybı…

Aleyna Tilki’de evini balta ile basan sapık hayranından sonra yaşadığı evi değiştirmek zorunda kalmış. Aynı şekilde Serenay Sarıkaya’yı sürekli taciz eden bir kişi geçtiğimiz günlerde aracına saldırıda bulunmuştu.

Özellikle sosyal medyanın hayatımızın tam ortasına oturması, herkesin herkese kolay ulaşır olması ile tamamen ayrı dünyalara ait insanlar birbirine bir tıkla ulaşır oldu. Bu da güvenlik açısından türlü olumsuzlukları da beraberinde taşıyor. Sınırları olmayan, mahrem algısı düşük, ahlaki değerlerden bihaber ve başkasının hayatına dilediği gibi girip çıkabileceğini zanneden bu insanlar her geçen gün yeni birinin başına musallat oluyor.

Bu tip saplantılı kişilere dostane bir selam vermek bile tüm bu olumsuzluklarla baş başa kalmanız için yeterli sebep. Sonrasında tüm sosyal medya hesaplarınız, kimlerle oturup kalktığınız, o gün nerede olduğunuz, ne giydiğiniz, yediğiniz, içtiğiniz, hangi şarkıyı dinlediğiniz, varsa sevgiliniz, arabanız, eviniz, tatiliniz, okuduğunuz kitap, gittiğiniz tiyatro, hatta sabah kaçta uyandığınız bile markaj altına alınıyor. Hayatınızı kirli ağızlarda sakız gibi çiğnemek serbest.

Bu tür insanlar sanal âlemde kolayca gizlenebildiği için dilediği gibi mesaj atabilmek, ağzına geleni söyleyebilmek, imalarda bulunmak, küfredebilmeyi kendinde hak görüyor. Canı sıkılınca dilerse engeli basıp, dilerse hesabını tamamen kapatıp ortadan kaybolup gidiyor. Aklına estiğinde tekrar açıp taciz ve istismar kaldığı yerden aynen devam ediyor.

Geçtiğimiz sene Meclis’e sunulan 4’üncü Yargı Reform Paketi kapsamında “ısrarlı takip” in cinsel taciz sayılması için yeni bir düzenleme yapılması öngörülmüştü. Ancak ısrarlı takip henüz tanımlı suç kapsamına alınmış değil.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un ilk maddesinin birinci fıkrasıyla birlikte “ısrarlı takip” kavramı ilk kez açıkça ulusal hukuka girdi ve uzaklaştırma kararları verirken söz konusu kanuna atıfta bulunuluyor; ancak cezai soruşturmalara konu olması için TCK kapsamına girmesi gerekiyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Başkanı Canan Güllü, “Israrlı takip her türlü eğitim ve sosyo-ekonomik statüden kadını etkiliyor. Bu suçu işleyenler ise yasadaki boşluktan faydalanarak cezasızlık zırhına sığınıyorlar,” diyor.

Hem korkuyorum, hem öfkeliyim, hem üzgünüm diyen Ceylan Ertem, sesini duyduğumuz kadınlardan sadece biri. Ya sessizlik zırhına bürünenler…

Başkasının hayatına yolgeçen hanı gibi girip çıkabileceğini sanan, başta masumane gibi gözüküp sonrasında eylemlerini fiziki ve cinsel istismara kadar vardıran erkeklerin önünü kesmek ve yeni bir kadın trajedisi ile karşılaşmamak için gerekli yasal müeyyidelerin ivedilikle yürürlüğe girmesini talep ediyoruz.

Camdan aşağı atılmadan, kurşunlanmadan, bıçaklanmadan, boğulmadan, asılmadan, taciz edilmeden hem ruhen hem bedenen tecavüze uğramadan insan gibi yaşamak; özgür ve mutlu bir hayat sürmek istiyoruz.

Ne yaparsak yapalım kadınlarımızı bir türlü koruyamıyoruz. Kadınlarını koruyamayan bir ülkede kadın olmak ne zor…

Demek ki yanlış ve eksik olan bir şeyler var.

(Fotoğraf: Pinterest)

1 Yorum

  1. ‘Camdan aşağı atılmadan, kurşunlanmadan, bıçaklanmadan, boğulmadan, asılmadan, taciz edilmeden hem ruhen hem bedenen tecavüze uğramadan insan gibi yaşamak; özgür ve mutlu bir hayat sürmek istiyoruz.’
    ama nedense çok zorlanıyoruz.
    Ellerinize sağlık.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz