Kimse kusura bakmasın, bu kafayla dini cemaatler konusu çözülmez….

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Ülkede ve dünyada olan gelişmeleri haber sitelerinden okumak çok daha faydalı oluyor. Gereksiz zaman harcamamış oluyorsunuz. Haber programları ve tartışma programları dinlenen bir ev ortamında büyüdüğüm için sanırım, gene de arada haber kanallarını açıp gündemde olan tartışma konularını takip ediyorum. Burada da canlı TV siteleri yardımıma yetişiyor.

CNN Türk kanalında yayında olan bir programı yarısından itibaren izlemeye başladım. Programın konusu, fakülte eğitimini aldığım ve yaklaşık yirmi yıldır da ilgilendiğim bir alan olduğu için daha da dikkat kesildim:

Din Eğitimi, Laiklik ve Dini cemaatler…

Programı takip etmeye başladığım ikinci dakikada, aklıma ilk gelen açık konuşmak gerekirse şu olmuştu: ‘Hala mı akıllanmadı bu insanlar’…

Bize göre sağ tarafta bulunan üç kişi sanıyorum iktidara yakın insanlardı. Karşı tarafta da farklı fikirde olan akademisyenler ve hukukçular.

İlk göze çarpan şey, sizlere yazılarımda aktardığım İHL (İmam Hatip Lisesi) habitusu idi.

İHL habitusu, sadece hayata karşı bakışaçınız değil; aynı zamanda sizin psikolojiyi, sosyal düşünme yöntemini, sosyal statüyü, hayatın nasıl yaşandığını da belirleyen, çok daha önemli bir etken.

(P. Bourdieu’nun bu kavramla ilgili eserlerine bakabilirsiniz.)

İHL habitusunda olan kişiler ile, dini cemaat ve gruplarda olan kişiler bire bir olmasa da çok benzerlikler içindedirler.

Farklılıklar belki sadece tabi oldukları hocabey-hocahanım yada üst dinsel kişiliklerdedir.

Ama habitusları çok benzerlikler gösterir.

Sözün başında şu saptamayı yapmam gerekir: ‘Siyasal iktidar ile Fetö yapısı arasındaki farklılık aslında eskiden beri vardı. Habitusları uymuyordu. Daha sonraki kavga-zıtlık ve sonrasında olanlar da, aslında bu uyumsuzluk sebebiyledir.

Diyeceksiniz ki; iyi de o zaman neden beraberlerdi?

O da zaten ortak menfaatlerin buluşması.

Fetö yapısının habitusu daha çok hristiyan tarikatlara benzemekte. Hristiyan tarikat habitusunun üzerine giydirilen İslam kılıfı ve içine eklenen makyevelist düşünceler.

Programa dönecek olursak, beni şaşırtan ilk başlık:

Yapılan işlerin illeti/sebebi olarak gösterilen ABD, Avrupa ve başkaları yaptı örneklemesi.

Bu düşünceyi çocuklarda ve gençlerde görebilirsiniz. Ama koca koca adamlarda, akademisyen ve milletvekillerinde görünce pes doğrusu diyor insan.

Devletin içinde görev alan cemaat (fetö haricindeki cemaatler) üyesi görevliler ile alakalı dayanak gösterilen konu şu: ABD’de, evangelist olan insanların devleti yönetmesi.

Öncelikle Türkiye ABD değil, ve sen hristiyan değil müslümansın.

Madem örnek vereceksiniz, İslam tarihinden örnek verin. Madem müslümanım diyorsunuz, ve hatta çok iyi müslümanım imajı için cemaatleri övüyorsunuz, o zaman sizin vereceğiniz örnek peygamber ve dört halife zamanından olmalı. (Aleni cahillik ve yanlışlık)

Batıyı eleştirip, batıdakini örnek olarak sunmak, nasıl bir düşüncedir, anlamak zor. Daha da garip olanı, bunu ifade eden kişiler akademisyen veya milletvekili…

Diğer bir nokta: ‘Cemaate mensup kişilerin devlet görev alması normaldir, biz devletin cemaatleşmesine kesinlikle karşıyız’.

Bu cümleyi ifade eden kişiler de, siyasal iktidara yakın taraf diye ifade ettiğim şahıslar.

Bu cümleyi tekrar tekrar söylediklerinde, ben de tekrar tekrar düşündüm.

Kaba olacak kusura bakmayın ama. Bu nasıl bir kafadır ki; cemaat mensubu kişi devlette görev alsın diyeceksiniz, sonrasında da devlet cemaatleşmesin diyeceksiniz.

Ya siz, alenen insanları enayi yerine mi koyuyorsunuz?

Bu insanlar 15 Temmuz gecesi sokaklara çıkıp devlete sahip çıkmadı mı?

N’oldu da unutuldu bu?

Ya siz, dini cemaate mensup olma nedir bilmiyorsunuz; ki bu çok saçma.

Ya da, fetöcülerin yaptıklarına rağmen hala akıllanmadınız; ki bu da aptallık olur. Akademisyen ve millletvekili olan kişiler böyle aptallık yapmaz diye ümit ediyorum.

Ya da açıkça siz fetö grubundan boşalan alana konmaya çalışıyorsunuz; ki bu da devleti ele geçirme isteğinden dolayı suçtur.

İkinci nokta fetönün panzehiri konusu idi. Bir başlık halinde ele alınan bu konu, konuşmacıların söylemleri ile düşündüğünüzde o kadar gülünç bir hal aldı ki; fetönün panzehiri başka bir cemaat.

Şunu herkesin bilmesi gerekir ki; dini cemaatler ve gruplar, İslam’daki devlete ait görevleri yapma ukelalığını gösteren yapılardır.

Din mi öğrenmek istiyorsun, DİB’nın bünyesinde binlerce cami ve din görevlisi var.

Zekat-Fitre ve yardımlaşma mı istiyorsun, bu devletin alanına girer ve bu da dini cemaatin boyunu aşar.

Dine önem veren bir siyasi iktidar varken, hangi dini cemaatleşme isteğidir bu?

Şöyle düşünelim: ‘Akp siyasi iktidarı gibi, dini eğilimleri ve icraatleri olan bir hükümet sisteminde, eğer sen bir dini cemaat ve gruplaşmadan bahsediyorsan:

Bir, sen bu iktadara ‘din konusunda yetersizsin’ diyorsundur.

İki, senin yetersizliğini dini cemaatler dolduruyor diyerek, ilahiyat fakültelerini ve DİB’nı etkisizleştirmeye çalışıyorsundur.

Üç, sen başka dini cemaati ululaştırarak yukarıdaki iki maddeyi yaparak, çözüm benim diyorsundur ve bu da paralel devlet olma isteğidir.

O zaman sen, fetöleşme derdindesin.

Üçüncü nokta da: ‘Türkiye büyüyen bir ülke. Bu dertlerimiz büyümenin getirdiği sorunlar. Büyüyen bir ülke olduğumuz için, bu sıkıntıları yaşıyoruz’ cümlesi idi.

Kimse kusura bakmasın, bu büyüyen ülke sıkıntıları değil.

Kimse kusura bakmasın, bu 2023 hedefi ile küresel güç olma isteğinde olan bir ülkenin sıkıntıları değil.

Bu; din nedir bilmeyen, din ile devleti ayıramayan, birey ve toplum İslam’da nasıldır diye düşüncesi olmayan, şer’an-kaza’en nedir hiç fikri olmayan, İslam’ın çıkmazını yaşayan, İslam ile ilgili ideal sistemi yaşanan hayata taşıyamayan, din diye insanların dini duygularını tatmin etmeye çalışan, İslam diye diğer bütün inanışlarda varolan mistisizmi anlayan, İslam diye herşeyi yeşile boyamayı adet haline getiren bir sosyal yapının sıkıntıları.

Dinler tarihine bakınca ve üzerine düşününce hep aklıma gelir:

Yahudiler için dinlerini bozdular, hristiyanlık geldi denir. (Ki burada şunu ifade etmek isterim: Tevrat’ın bozulup-bozulmadığı hala tartışılmaktadır. İslam tarihindeki ilim insanlarının bu konudaki düşüncelerini internetten bulup okuyabilirsiniz).

Hristiyanlık bozuldu ve sonrasında da İslam din olarak geldi.

Buradan şunu çıkarıyoruz: yenileri geldi, diğerleri değiştirildi yada işlevini yerine getiremez oldu.

Yeni bir din gelmeyecek. Yeni bir kitap da gelmeyecek. Yeni bir peygamber de gelmeyecek.  (Göklerin kapısı kapandı ve bu da ayetle sabittir: Ahzab/40).

Bu müslümanım diyenlerin, İslam’ı nasıl bozdukları, başkalaştırdıkları, keyfileştirdikleri keşke vahiy gelse de, alenen ortaya çıksa…

Umarım içinizden mesihdir, İsa’dır diye bir düşünce geçmiyordur.

Çünkü buna inanıyorsanız, Yaratıcı’nın ayetini inkar ediyorsunuz demektir.

 

Peki müslümanların dini değiştirmelerini, bozmalarını nasıl anlayacağız?

İslam hukuku ile, İslam’ın hukuk anlayışı ile, İslam’ın din (yani inanç) ve kamu alanındaki ayetleriyle, İslam’ın ne olduğunu tefekkürle….

 

Ya bunlar olmazsa?

Olmazsa, müslümanım diyenlerin hali İdlib şehrindekiler gibi olur.

Cihatçı olduklarını söyleyen iki grubun birbiriyle savaşması gibi.

Beyinsizce din şovları yapıp birbirlerini öldürmeleri, beni zerre ilgilendirmiyor.

Sözde din’miş gibi ahkam kesip de yeryüzünü cehenneme çevirmeleri, işte bu beni rahatsız ediyor.

Haçlı seferlerini yapanlardan hiçbir farkları olmadığını görmek de, işin cabası….

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın…..

Önceki İçerikErdoğan: İbadetlerini yapmaya gelen Müslümanları teröristlerle eş tutmak büyük bir akıl tutulmasıdır
Sonraki İçerikSektörel güven endeksleri arttı..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz